Koku sözlüğü

​Koku sözlüğü
​Koku sözlüğü

Aristo’dan beri “5 duyu” diye öğreniyor, öyle biliyoruz: görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama. Modern bilim, bunların dışında da duyular olduğunu söylüyor, fakat çoğumuz için duyular bunlarla sınırlı. İçlerinde “koku” diğer duyularla kıyaslandığında hem günlük yaşamımızda işgal ettiği yer hem de algılarımız üzerindeki tesiri bakımından farklı bir yere sahip.

İçlerinde “koku” diğer duyularla kıyaslandığında hem günlük yaşamımızda işgal ettiği yer hem de algılarımız üzerindeki tesiri bakımından farklı bir yere sahip.
İçlerinde “koku” diğer duyularla kıyaslandığında hem günlük yaşamımızda işgal ettiği yer hem de algılarımız üzerindeki tesiri bakımından farklı bir yere sahip.

Evvela, tıpkı diğer duyular gibi gayet somut bir fenomen olduğu hâlde bize daha soyutmuş gibi geliyor. Aldığımız kokuları adlandırmakta ve tarif etmekte çoğu zaman zorlanıyoruz. Çünkü lisan ile münasebeti en kısır olan duyu belki de “koku”.

Gördüğümüz varlıkları anlatırken zorlanmıyoruz. Zira renkleri ve biçimleri tarif ederken kullanabileceğimiz sayısız kelime var. Dokunma duyusuyla edindiğimiz algılarımızı da “yumuşak, sert, kaygan, sıcak, soğuk” vb. birçok kelimeye müracaat ederek ifade edebiliyoruz.

İşitme ve tatma duyularımızda da nispeten rahatız. Fakat iş, kokuyu tarif etmeye geldiğinde belki kokuya dair soyutluk algısı belki de yaşam biçiminin tabii neticesine mebnidir ki önümüzde tuhaf bir manzara beliriyor.

Kokuyu tarif ederken ister istemez diğer duyulara ait kelimelere sığınıyoruz: “Keskin” bir koku diyoruz ama keskin kelimesi “kesmek” fiiliyle ilişkili. “Ekşi” koku dediğimizde tat duyumuzdan ödünç alma yoluna gitmiş oluyoruz. “Ağır” veya “hafif” koku desek bunlar da yer çekimi ve kütleyle ilgili olgular. Son tahlilde, kokuyu tarif ederken kullandığımız kelimeler çoğunlukla başka bir duyudan ödünçleme yoluyla kullandıklarımızdan ibaret.

Her şeye rağmen dilimizde -çoğunu artık unutmuş da olsak- gerek arkaik devirlerden gerekse de dâhil olduğumuz ortak medeniyet havuzundan tevarüs ettiğimiz birçok kelime var.

  • Koku: Eski Türkçeden beri mevcut olan kok- kökünden türeyen koku kelimesi konuyla ilgili en temel kelimemiz. “Kokmak” fiili aslında dumanla ilişkilendirildiği için ateş üzerindeki etten veya kandil, tütsü vb.den dumanın yükselmesini de ifade eder. (Ayrıca, Kâşgarlı Mahmut “suyun durgunlaşması, yaranın dinmesi” anlamlarına gelen başka bir “kok-” fiilinden de söz etmiş.)
  • Yiyi: Artık kullanımdan düşmüş, fakat Tarama Sözlüğü’ne göre bu da “koku” anlamına gelen kelimelerimizden. Bu kelimeden türemiş olan yiydin (kokmuş, kokuşmuş), yiyir (pis kokulu), yiyitmek (kokutmak) kelimeleri ve yiyi duymak (koku almak) birleşiği de bir zamanlar kullanılmış. Kâşgarlı Mahmut ise bunlarla ilgili olan şu kelimeleri aktarıyor: yıd (koku), yıdımak (kokmak), yıdıg (kokuşmuş), yıdlamak (koklamak) yıdlanmak (et vb. şeylerin kokması)...
  • Sası: Eski Türkçede “sası-” (kötü kokmak) fiilinden “sasıg” ismi türemiş ama kelime sonundaki -g sesi Batı Türkçesinde düşünce “sası” biçimi oluşmuş. “Kötü kokan, kokuşmuş” anlamına gelen kelime, günümüzde bu anlamını korumakla birlikte yiyeceğin tatsız tuzsuz oluşunu da ifade ediyor.
  • Burıg: Güncel sözlüklerde yer almıyor ama Türkçede eski devirlerde “kötü, fena kokulu” anlamında kullanılırdı. Esasen “bur-” (tütmek, kokmak) fiil kökünden türeyen kelimemiz yaşasaydı yüksek ihtimalle sonundaki -g sesini düşürecek ve ünlü uyumu gereği “buru” şeklini alacaktı. (Kâşgarlı Mahmut bu kelimenin tek başına değil, sasıg kelimesiyle birlikte “sasıg barıg” şeklinde kullanıldığını söylemiş.) Kelimenin kökü ise “bu-” fiili (kokmak, tütmek). “Burcu, bulut, buğu” kelimeleri de aynı kökten geliyor.
  • Râyiha: Arapça kökenli olan bu kelime “hoş koku” anlamını ifade eder ve aslında bildiğimiz “ruh” kelimesinden gelir. (Türkçede kullanılan “reyhan” kelimesi de aynı kökten geliyor.) “Ruh” kelimesinin “bitki vs.den elde edilen uçucu öz, esans” anlamının da bulunduğunu hatırlayalım: tuz ruhu, nane ruhu...
  • Ufûnet: Bu da Arapçadan ödünç aldığımız kelimelerden. “Kötü, pis koku” anlamına gelir ve aslında çürüme sonucu açığa çıkan kötü kokuyu ifade etmek için kullanılır.
  • Fâih: Türkçede eskiden “fâyih” şeklinde de kullanılan kelime yine Arapça kökenli. Daha ziyade, çiçek ve meyveden yayılan “hoş kokuyu” ifade ederken kullanılır.
  • Muanber: “Amber” kelimesinden Arapça kurallara göre türeyen ve esasen “amberleşmiş” demek olan bu kelime “amber kokulu” anlamına gelmekle birlikte çoğu zaman her tür güzel ve hoş kokuyu ifade etmek üzere kullanılmış. Aslı “anber” şeklinde olan kelimedeki n ünsüzü, Türkçedeki dudaksıllaşma kaidesi gereği zamanla “amber” biçimini almış. (bk. çenber > çember, kanbur > kambur > konşu > komşu) Farsçada da kullanılan amber kelimesinin nihai kökeni ise tartışmalı...
  • Itır: Arapçada “güzel koku, parfüm” anlamında kullanılan ıtır kelimesi Türkçede “ıtır çiçeği, hoş koku” anlamını ifade ediyor. Son derece bereketli olan bu kelime Arapçadan Farsçaya, oradan da Hintçe/Urduca yoluyla ve “attar” şeklini alarak İngilizceye de geçmiş. Birçok dile girmekle kalmayan “ıtır” Arapça kurallara göre çekimlenerek “muattar” (ıtırlı, güzel kokulu) ve Farsça kurallara göre sonuna -nâk eki getirilmek suretiyle de aynı anlamda “ıtırnâk” (ıtırlı, güzel kokulu) kelimelerini ortaya çıkarmış. Ayrıca aynı kelimenin türevi olan “âtır” da dilimizde bir vakitler “ıtırlı, güzel kokulu” anlamında kullanılırdı. “Itır” kelimesinin Arapçadaki çoğulu olan “ıtriyat” da Türkçede kullanılmaktadır.
  • Parfüm: Tanzimat’la başlayan Batılı modaların bir parçası olarak 19. yüzyılın sonlarına doğru Türkçeye Fransızcadan geçen “parfüm” kelimesinin asıl kökeni Latince. Aslen “per-” (içinden, arasından) ön eki ile “fumare” (tütmek) kelimesinin birleşmesiyle oluşmuş.
  • Esans: “Bitkilerden çeşitli metotlarla elde edilen, güzel kokulu ve uçucu sıvı” anlamına gelen “esans” kelimesi dilimize Fransızcadan (essence) geçmiş. Kelimenin nihai kökeni ise Latincedeki “essentia” (öz, asıl madde) kelimesi.
  • Aroma: Dilimize Fransızcadan (arôme) geçen bu kelime günümüzde “genellikle yiyecek ve içeceklerden yayılan, bitki kökenli hoş koku” anlamında kullanılıyor. Batı dillerine Latinceden geçen kelimenin asıl kökeni ise Yunanca.
  • Mis: Daha ziyade “mis gibi” kalıbında kullandığımız kelime, sonradan anlam genişlemesine uğramış olsa da aslında “temiz ve güzel kokulu” anlamına geliyor. Kelimenin aslı, bugün eş zamanlı olarak kullandığımız “misk” şeklinde. Misk ise Asya’nın yüksek kesimlerinde yaşayan bir geyik türünün karın derisinin altındaki bezeden elde edilen hoş kolu bir madde. Farsçada “müşk” şeklinde olan kelime Arapçaya “misk” şeklinde geçmiş. Türkçede her iki biçimi de kullanılmış, nihai kökeni ise Sanskritçe. Farsçadan Yunancaya, oradan da Latince üzerinden modern Avrupa dillerine geçmiş. İspanyolcaya ise Arapça üzerinden -harf-i tarif ile birlikte- “almizcle” biçiminde geçmiş.
  • Müşkîn: Eskiden “müşgîn” biçimi de kullanılan bu kelime, tahmin edileceği üzere Farsçadaki “müşk” (misk) kelimesine, nitelik bildiren sıfatlar yapan -în eki getirilerek türetilmiş. (“Rengin, zengin” kelimelerinde de aynı ek var.) Müşkîn kelimesi “misk kokulu, misk gibi” anlamına gelip hoş kokuyu tarif eder.
  • Bûyâ: Artık kullanımdan düşmüş olsa da eskiden Türkçede kullanılmış olan bu kelime, Farsça “bûyіden” fiilinden türemiş. “Güzel kokan, güzel kokulu” anlamına geliyor. “Bû” veya “bûy” ise koku demek.
  • Ezfer: Bu da kokuyla ilgili olan unutulmuş kelimelerden biri. Genellikle güzel kokulu şeyleri ifade etmek üzere kullanılan bu kelime de dilimize Arapçadan geçmiş.

Türkçede kullanılan veya bir vakitler kullanılmış olan bu kelimeler, yekûnun sadece cüzi bir kısmıdır. Esaslı bir tarama ile bunlar gibi daha nice kelimeye ulaşmak mümkündür. Bu yazıda teferruatlı olarak incelenmese de koku ile ilgili başka bazı kelimeler şöyle sıralanabilir:

  • âkıs (pis kokulu), âsin (pis kokulu), bedbû (fena kokulu), fergand (kötü koku), zefer (kötü koku), gend (kötü koku), taaffün (kötü kokma), zâkî (keskin kokulu), arf (güzel koku), atyer (uçucu, çabuk kaybolan koku), benne (güzel koku), erec (güzel koku), nefha (güzel koku), nükhet (koku), reyyâ (güzel koku), şemîm (güzel koku), şezâ (koku), tîb (güzel koku), kaburcak (koku kutusu)...