Nihayet Dergisi kuş gözleminde!

Nihayet Dergisi kuş gözleminde!​
Nihayet Dergisi kuş gözleminde!​

Nihayet Dergisi olarak kuş gözlemcisi Özmen Yeltekin ile birlikte hem kuşları gözlemledik hem de yazdık!

Kuş gözlemi için ihtiyacımız olan şeyler nelerdir?

Millî Parklar Şube Müdürlüğü ağaçlara asıyor, genelde bunları kabulleniyor kuşlar. Bu yuvaların asılmasında niyet iyi ama bazen yanlış giriş çapına sahip yuvaların kurulup yanlış türlerin olduğu yerlere asıldığını görüyorum.
Millî Parklar Şube Müdürlüğü ağaçlara asıyor, genelde bunları kabulleniyor kuşlar. Bu yuvaların asılmasında niyet iyi ama bazen yanlış giriş çapına sahip yuvaların kurulup yanlış türlerin olduğu yerlere asıldığını görüyorum.

Aslında elleriniz ceplerinizde gezerken çıplak gözle bile kuşları gözlemleyebilirsiniz. Ama standart bir dürbün alıp gözleminizi daha keyifli hâle getirmenizi tavsiye ederim. 10x42, 10x50 yakınlık sağlayan dürbünler piyasada çokça mevcut. Rehber kitaplar var, bunlar genelde çeviri. Biz bir kitap hazırlıyoruz: Türkiye’nin Kuşları. Bir buçuk yıldır üzerinde çalışıyoruz, ekim gibi çıkacak. Kuşları belgelemek istiyorsanız dürbünün yanı sıra bir de fotoğraf makinesine ihtiyacınız olacak.

Şurada bir kuş yuvası var. Millî Parklar Şube Müdürlüğü ağaçlara asıyor, genelde bunları kabulleniyor kuşlar. Bu yuvaların asılmasında niyet iyi ama bazen yanlış giriş çapına sahip yuvaların kurulup yanlış türlerin olduğu yerlere asıldığını görüyorum. Bu tarz yuvalarda önemli olan yuvanın giriş çapıdır, çap orayı tercih edecek kuşun türünü belirler.

Eğer buraya renkli ötücüler, baştankaralar yuva yapsın isterseniz girişin 2,5 ile 2,8 cm arasında olması gerekir. Serçeler için 2,8 cm, sığırcıklar için 4,5 cm olmalı. Daha büyük olmamalı çünkü büyük giriş yuvayı yırtıcı kuşlara açık hâle getirir. Atmaca gibi büyük yırtıcı kuşlar yavrulara zarar verebilir.

Fotokapan gibi şeyler var mıdır burada?

Bölgede fotokapan çalışması yapılıyor. Şu an alanda aktif çalışan arkadaşım yok. Genelde bana haber verirler, beraber dolaşırız.

En çok kışın mı kuruluyor?

Bir patikaya bırakıp, buradan yıl boyu hangi hayvanlar geçmiş diye bir çalışma yapabilirsiniz. Bir hareket tespit ettiği zaman üç fotoğraf, bir video çeksin dersiniz. Çok uzun zaman kayıt yapabilir. Tabii kurduğunuz fotokapanı çaldırmazsanız.

Böyle bir risk var, fotokapan çaldırmayan tanıdığım yok. Onlarla ilgili de yeni sistemler geliştiriliyor, yer bilgisi ve sinyal yollayan fotokapanlar var ama 300 km ötede bir ormandaysa ve size çalındığına dair sinyal geldiyse hiçbir şey yapamazsınız, sadece bilginiz olur. Farklı bir kuş sesi duyduk. Bu bir baştankara ama mavi mi, büyük mü görmeden bilemem. Şu an duyduğumuzsa ispinozun sesi. Onun belirgin bir şarkısı vardır, çı çı çı çı çığ yapar, başka da yoktur. Seslerini duyduğumuz kuşları da unutmadan not alalım. Arada duyduğumuz ses ise çıvgın kuşuna ait. Sesi çif çaf, çif çaf; İngilizce ismi de “chiffcaff”tır.

Siz bu seslerin hangi kuşa ait olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Ben duyduğum kuşu tanımlamayı isterim her zaman, gördüğümü değil. Ses bilgisi çok arazi çalışması yapmakla gelişiyor. Kuşu birkaç kez görüp sesini duyduktan sonra şarkısı oturuyor.Defalarca karşılaştığınızda ise kuşun sesini duyduğunuzda tanıyorsunuz

Trakuş’ta da ses bölümünüz var.

Trakuş 6000 üyeli bir site. STK gibi çalışıyoruz. Türkiye’nin her yerinden kuş gözlemcileri bu siteye üye. Üyelerle bir araya eliyoruz, kamp etkinlikleri yapıyoruz. Bir galeri kısmımız var. Herkes çektiği kuşun fotoğrafını yüklüyor. Aynı zamanda sesler de yükleniyor. İyi fotoğraf çeken arkadaşlar iyi yorumlar alıyorlar, orayı âdeta sosyal medya gibi de kullanıyoruz.

Aslında sadece ses çalışan çok yok. Genelde fotoğraf üzerinden tanımlama yapılıyor.

Bizim orada bir kuş vardı, düzenli olarak sabahları belli bir saatte ötüyor.

Yıl boyu mu ötüyor?

Evet.

Oradan hareket ediyoruz genelde. Yerli türlere bakacağız demek ki. Hiç gördünüz mü?

İspinoza kuşu
İspinoza kuşu

Baktım ama göremedim.

Sesi az önce duyduğumuz ispinoza da benziyor. İspinoz şehirlere de yaklaşır. Siteye kuşların resimlerini, isimlerini, bölgesel isimlerini ve ses dosyasını koyuyoruz. Giren kullanıcılar da oradan ilgili bilgilere ulaşabiliyorlar. Siz de sesi hatırlıyorsanız siteden bakabilirsiniz.

Ne zaman kuruldu site?

2007’de. O günden beri çok veri toplandı. Bölgesel gözlem kayıtları da alıyoruz. Burada yaptığımız gözlemde gördüğümüz kuş türlerini siteye gireceğim mesela. Bu, bölgedeki kuş türü varlığının listesi açısından da anlamlı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Trakuş’un kuruluşundan sonra kuşla ilgili makale sayısı da arttı..

Üye olmak için neler gerekli?

Özmen Yeltekin
Özmen Yeltekin

Aslında pek bir şey gerekli değil. Klasik bir form dolduruyorsunuz. Ama uymanız gereken bazı kurallar var.

Trakuş’un 3Y kuralından bahsedeyim size. Sonuçları itibarıyla bizi mutlu etti. “Yavru fotoğrafı, yuva fotoğrafı ve yaralı kuş fotoğrafı çekilmesin, çeken olursa siteye kabul etmeyeceğiz, yüklenirse de sileceğiz” dedik.

Kurallar bölümümüzün en başında bu yer alır. Çünkü bir yuvanın fotoğraflanması ve iyi bir fotoğrafın ilgi görmesi insanların yuvaların peşine düşmesine sebebiyet verebilir. Yavruda da aynı şekilde. Yaralı kuşun da aciz durumunun suistimal edilmesini faydalanılsın istemiyoruz. Doğayı, hayvanları ve diğer üyelerin haklarını gözetmeniz; çevresel, kişisel ve uygulamayla ilgili bazı kurallara dikkat etmeniz gerekiyor.

6000 üyeniz de aktif mi?

Hepsi aktif değil. Öğrencidir mesela, araştırma yapmak için girmiştir. Ya da sizin gibi evinin yakınındaki bir kuş türünü merak ettiği için üye olmuştur. Bunlar da iyi şeyler. Ama benim gibi aktif üye sanıyorum üç yüzü geçmez. Bakın bu diken kelebeği! Büyük ihtimalle kötü bir gece geçirdi, kanatlarını ısıtıyor. Çok kelebek gördük yol boyu. Normalde ilkbahar ve sonbaharda göç eder bu kelebekler. Bu yıl kışın ılık geçmesi göç dönemlerini ertelemelerine sebep olmuş olabilir. Birkaç gündür de çokça görüyoruz.

Attar’ın Mantıku’t-Tayr eserinde her kuşun bir karakteri vardır. Bülbül daha ukaladır da tavus kuşu kendini beğenmiştir. Böyle gözlemleriniz oluyor mu?

Mantıku’t-Tayr , Feriddüddin Attar
Mantıku’t-Tayr , Feriddüddin Attar

Evinde kuş besleyip, bireysel bağlantısı olanlar belki böyle karakter analizi yapıyorlardır. Ben kuşları kısa süreli görebiliyorum. Karakterlerini not alacak kadar uzun gözlemlerimiz olmuyor. Nedense biz kuşlara ya da hayvanlara insanmış gibi bazı özellikler yüklemeyi seviyoruz. Geçenlerde bir arkadaşım yaralı bir kuşu sahiplendi, bir süre baktı, iyileştikten sonra doğaya saldı.

Kuş bir dala konmuş ve on saniye beklemiş. Arkadaşımın eşi “Bize veda etmek için durdu” demiş. Gerçekten öyle midir, bilemiyorum. Küçük, renkli ötücü bir kuşu çok sevimli buluyoruz ve naif özelliklerini insanlarla bağdaştırmaya çalışıyoruz.

Ama yırtıcı bir kuşa aynı şekilde yaklaşamıyoruz çünkü bakışları sert oluyor. Dolayısıyla ilk başta morfolojik özelliklerinden dolayı bu karakterleri onlara yakıştırıyoruz.

Şu an yoldan yürüyoruz ama siz ormanın içine giriyorsunuz değil mi?

Evet. Biraz daha ilerlediğimiz zaman longozu besleyen dereler ve kanallar var, onları göreceğiz. Çıtçıt yapan bahçe çintesi, ona artık bahçe kirazkuşu diyoruz.

Yırtıcı kuş var mı burada?

Akkuyruklu kartal dediğimiz bir deniz kartalı türü var. Burada kışlama yapıyor ağırlıklı olarak. Geçen kış arkamızdan gelmiş, hiç farkında değildik. 20 m önümüzdeki bir su kuşunu kaptı ve yükseldi. Ben sadece izleyebildim. Bir arkadaşım fotoğrafladı.

Sizin tuttuğunuz listeler var. Gördüğünüz ama belgeleyemediğiniz zaman yine de listenize ekliyor musunuz kuşu?

Trakuş için konuşursak, belgeleyemediğim için kertik atamıyorum. “Kertik atmak” diye bir terim oluşmuş, kuşçular yeni bir kuş türü gördüğü zaman listelerine bir kuş türü daha ekliyor, kertik atıyorlar. Trakuş’ta kuş gözlemcileri arasında tatlı bir rekabet var. En çok kuş türünü gören ilk 100 kişiyi listeliyoruz. Ama sadece görülmesini değil, belgelenmesini de istiyoruz. Bu da fotoğrafla oluyor. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayan kuş türlerinin çoğunu göreyim, bu listede olayım istiyorsanız dâhil oluyorsunuz.

Bunun getirisi çok oldu, farkındalık arttığı için ülkemizde daha fazla kuş türü listelenmeye başlandı. Bu tatlı rekabette doğru zamanda doğru yerde olan, kuşları iyi araştıran, göç yollarını bilen, bu işe zaman ayıran üyelerimiz hâliyle tür sayılarını artırıyorlar.

Longozu besleyen dere ve kanalların olduğu bir bölgeye geldik. Buralar kışın su altında kalıyor fakat su yol seviyesine kadar çıkmıyor. Mevsimsel yağışlarla beraber gelen sular ormanı besliyor.

Bu su, kuş çekiyor mu?

 İğneliada Longoz ormanında
İğneliada Longoz ormanında

Zemindeki suyun kuş varlığı ile direk bir bağlantısı yok. Bitki çeşitliliğiyle bağlantılı. Bitki ne kadar fazla olursa diğer hayvan çeşitliliği de o kadar fazla oluyor. Dolaylı olarak hepsi birbiriyle ilintili. Burada memeli türler de oldukça iyi sayıdadır. En yoğun, domuz var çünkü doğal düşmanı kurt bölgede yoktu.

Bir göçmen krizi yaşadık ülke olarak, bu kriz bölgeyi de etkiledi. Bulgaristan, Avrupa göçmen istemediği için bizimle olan sınırına tel çekti. Bu olay yaban hayvanlarının geçişini etkiledi.

Bizim geyiklerimiz, kurtlarımız, karacalarımız özellikle Istranca Ormanlarına geçiş yapıyordu. Tel çekildikten sonra karasal hayvanların geçişi durdu. Kuş uçuyor gidiyor ama bir karaca geçemiyor.

Telden sonra burada bir miktar kurt kaldı. Kurt bu taraflarda pek gezmiyordu. Bizde kurt saygı uyandıran bir hayvan ama küçükbaş hayvan besicileri kurttan zarar görüyorsa öfkelenip öldürebiliyor. O yüzden eskiden kurtlar alan olarak burayı kullanır ama barınmak için kalmazlardı.

Kurtların burada kalıcı olması belki domuz sayısını etkiler, durumu dengeler. Onun haricinde porsuk var. Erikli Gölü’nün arkasında yuvalarını bulmuştuk. Çok sosyal hayvanlar; birbirlerine ev ziyaretleri yapıyorlar, gidiyorlar, geliyorlar. Sansar, sincap, ağaç ve orman fareleri var. Tilki, çakal, karaca da...

Bir kara hayvanı gördüğümüz yerde şu kuş türüyle de karşılaşılabilir gibi bağlantılar kurabilir miyiz?

Bu bölgede yoklar ama yer sincabı gördüğüm bir yerde kuyrukkakan kuşunu da göreceğimi bilirim. Çünkü yer sincaplarının açtığı deliklere yuva yaparlar. Kuşları öğrenmeye başladıktan sonra diğer canlılara da yöneliyorsunuz. Ekoloji aslında bu. Mesela deve dikeni bitkisini görmediğim yerde saka kuşunu aramam. Ormanda su kuşu, kıyıda da ağaçkakan aramam. Habitatı, dengeyi, hepsini ister istemez zamanla öğreniyorsunuz. Ormandaki nemi hissediyorsunuz değil mi?

Evet, fazlaca. Kışın da bataklık gibi mi oluyor burası?

Evet, o yapıya bürünüyor. Su fazlalaşıyor ve kar da yağıyor. Bakın bir kuş geldi, yol kenarına kondu şu an. Bu bir ardıç kuşu. Yolun kenarında sağ tarafta, sınırda otların içine doğru girip çıkıyor. Bir anda uçabilir eğer yürüyüp uzaklaşmadıysa.

Evet, uçtu.

Bakın, bunlar da baştankara yavruları. Kalabalık bir ailedir. Dürbünle bakıp hangisi olduğunu söyleyeyim. Büyük baştankara yavruları. Şu an orada dört beş tane var. Hareketlerini görüyorsunuz. Yuvadan ayrılmışlar, kardeşler bir arada, ebeveynleri de yakın bir yerden onları kontrol ediyordur.

Ardıç kuşunun ardıç ağacıyla bir bağlantısı var mı?

Ardıç ağacının meyvesini yiyen kuşlar, bu ağaç tohumlarının taşınmasında etkili oluyor. Sadece ardıç değil, birçok kuş türü bu konuda hizmet veriyor. Ökse ardıcı türünün de isimlendirilirken ökse otuyla bağlantısı ön plana çıkmış. Ökseler kışın meyve verir, ağaç parazitidir, ağaçların içinde yeşil bir top şeklinde görürsünüz. Şifasından da bahsederler.

Onların kışın çıkan beyaz bir meyvesi var. Ökse ardıçları ve bazı kuşlar onu yer. Fakat bu ökse meyvesinin çok yapışkan bir özelliği de vardır. Ökse tohumları ardıcın üzerine yapışır. Ardıç ağaca gidip konar, ökse bu şekilde yayılır. Bakın ispinoz kuşu iki ağaç arasında gidip geliyor. Dürbünlüler görebilir. Kanadında uçarken beyaz bir panel görünür ispinozun, o belli eder kendini.

Biz görsek kırlangıç falan diye geçiştirirdik. Bizim için hepsi kuş.

Kuş gözlemciliği yapmayanlardan ya da yeni başlayanlardan çok sık şunu duyarız: Küçük kuşların hepsi serçe, yırtıcı kuşların hepsi şahin. Bir de leyleği bilirler. Biz İstanbul’da yaşadığımız için buna bir de martıyı ekleyebiliriz. Martıyı da ekmeğe alıştıran biziz. Aslında deniz yırtıcısıdır. Biz martıları simitçi yapmışız. Bu yol demin kıyısında durduğumuz Mert Gölü’ne kadar gidiyor. Biz gölü diğer taraftan gördüğümüz için o kadar yürümeyeceğiz.

Kuşların hepsi ağaçlarda mı yuva yapar?

Hepsi aynı değil. Bazı türler yere yuva yapar. Tarım arazilerinde tarla kuşlarını görürsünüz, bazı kiraz kuşları da yere, tarlanın bir köşesindeki otların arasına yuva yapar ve yavrularını orada büyütür. Bazı kuşlar hepimizin bildiği gibi çalı çırpıyla ağaca yuva yapar. Baştankaralar gibi, yaşlı ağaçlardaki oyuklara yuva yapanlar da vardır. Baykuşlar daha büyük oyukları kullanır. Ağaçkakanlar ise beslenmek için nizami açtıkları delikleri yuva olarak kullanır. Yaşlı ağaçları kullandıkları için ağaçkakanlar daha kolay çalışabiliyor.

Yakından bir tane ağaçkakan görsek keşke.

Kuru sopalar alalım. Onları birbirine tık tık tık diye vuralım. O zaman bir ağaçkakan bir başkası yemek buldu sanıp yaklaşabilir. (Odun sesleri)

Biz şehirde fazlaca ispinoz duyuyormuşuz ama onu bülbül sanıyorduk.

Bülbül çok uzun süre öter, şarkısı kısa değildir, oradan ayırabilirsiniz. Benim için rutin oldu kuş gözlemi artık. Bu vesileyle bölgeyi de sahiplenip daha iyi tanıdım. Bir tür daha göreyim, belki alanla ilgili bir gelişmeyi fark ederim ve bölgeye bir katkım daha olur diye bakıyorum olaya.

Her seferinde yeni bir tür görme imkânı oluyor mu?

Az önce Türkiye genelinde tatlı bir rekabetten bahsetmiştim. Ekstra şöyle şeyler de yapabiliyoruz. Benim İğneada Longoz Ormanları için tuttuğum bir listem var. O listeyi geliştirmeye çalışıyorum. Hatta bazı arkadaşlarımızın evlerinin balkon listesi var. Bugün balkondayken şu geçti, bu geçti diye gördükleri kuşları yazıyorlar. Böyle spesifik de çalışılabilir. Türkiye’de rastlantısal görülen, fotojenik, ilgi çekici bir kuş türü geliyor. Uygun olan kuş gözlemcileri hemen o türün görüldüğü yere hareket ediyorlar. Bu güzel bir şey. Ben kendi bulunduğum alanda gördüğüm zaman daha çok mutlu oluyorum.

Bu bölgeyle kuş cenneti diye bildiğimiz bölge arasında kuş çeşitliliği açısından fark var mı?

Fark yok aslında. Hepsinin kendine has özellikleri var. Kuş çeşitliliği olarak da hepsi birbiriyle yarışır durumda. Oraya Kuş Cenneti demişler, buranın Millî Park ve orman özelliğini öne çıkarmışlar.

Kuş Cenneti denilen bölgelerde bütün kuşları görüyor muyuz?

İnsanlar kuş cenneti diye isimlendirilen bir alana gittiği zaman genelde orayı bir hayvanat bahçesi gibi düşünüyorlar. Kuşlar dallarda dizilmiş, onlara şarkı söyleyecek, dans gösterisi yapacak gibi bir beklenti oluşuyor. Birkaç kere o bölgede gözlem yaparken başımıza geldi. Ailesini alıp gelmiş bir baba, “Kuş Cenneti burası mı?” diye sordu. Biz de evet deyince beklentisini karşılamamış olacak ki “Kuşları göremedik, bari buralarda çay içebileceğimiz bir yer var mı?” dedi.

İznik Gölü’nün etrafında da fazlaca kuş vardı. Göçmen kuşları gözlemek için kuleler yapmışlar. Biz kulelere de çıktık ama hiçbir şey göremedik ya da gördüklerimizi tanımlayamadık.

Birkaç kere o bölgede gözlem yaparken başımıza geldi. Ailesini alıp gelmiş bir baba, “Kuş Cenneti burası mı?” diye sordu. Biz de evet deyince beklentisini karşılamamış olacak ki “Kuşları göremedik, bari buralarda çay içebileceğimiz bir yer var mı?” dedi.
Birkaç kere o bölgede gözlem yaparken başımıza geldi. Ailesini alıp gelmiş bir baba, “Kuş Cenneti burası mı?” diye sordu. Biz de evet deyince beklentisini karşılamamış olacak ki “Kuşları göremedik, bari buralarda çay içebileceğimiz bir yer var mı?” dedi.

Tanımlama yavaş yavaş gelişir. Önce gördüğümüz kuş cinsini boyut olarak hafızamıza alırız. Serçe, güvercin ya da yırtıcı kuş boyutundaydı der, boyuttan ilerleriz. Eğer görebildiysek gaga tipi tanımlamada çok etkilidir. Bir kuşun tohumla, böcekle, başka bir canlı türüyle beslendiği gaga tipinden anlaşılır.

Sonra belirgin bir sesi varsa o dinlenir. Bunların dışında belgeleyebilecek bir ekipmanımız yanımızda yoksa ve kuşu da tanımlayamadıysak gözlemlediğimiz ölçüde belirgin özelliklerini yazarız. Deriz ki; yüzünde siyah bir maske var, uçuşta kanadında sarı bir panel gördüm, kuyruğu kısa, ayaklarının rengi pembe gibi… Bu notları aldıktan sonra kuşun cinsini bulmak daha kolay oluyor.

Peki muhabbet kuşu, papağan gibi türler var Gülhane Parkı’nda. Onlar böyle ormanlara gelip yaşayabiliyorlar mı?

İstilacı türler diyoruz onlara. Çok iyi adapte olan türler var. Örneğin İstanbul’da gördüğünüz küçük kumru, kumruların kızıl olanı Afrika türüdür. Zamanında getirilmiş, çok iyi uyum sağlamış, kalmış, günden güne yayılıyor. On sene önceye kadar Trakya’da yoktu. Tekirdağ, Çorlu, Vize’de görmeye başladık; buraya doğru geliyorlar.

İstilacı türlerin zararı var mı?

Bazen yerli türleri baskılayabiliyorlar. Örneğin Gülhane Parkı’ndaki yerleşik yeşil papağan ve iskender papağanı sincap yuvalarını kullanır. Bu yer kavgası biraz sert olabiliyor bazen. Papağanların sincap yavrularını yuvadan attığını ve oraya yerleştiğini bizzat belgeledi arkadaşlarımız. Yerli türleri baskılaması açısından biz istilacı türleri bölgemizde çok istemiyoruz. Ama maalesef bunlar yaşanıyor. Bu bölgede herhangi bir istilacı tür yok kuş olarak ama ülkemizde dört beş tür var.

Kelaynak kuşları bize özgü mü?

Genelde Türkiye deyince kelaynak kuşları ön plandadır, yabancı gözlemciler tarafından da bu sebeple ziyaret edilir ülkemiz. Biraz evcilleşti artık. Popülasyonu bitme noktasına gelince Urfa Birecik’te bir üretim istasyonu yapıldı. Artık sağlıklı göçleri de kalmadı. İki defa gidip görme şansım oldu, özel bir tür ama doğal vasfını yitirdi o popülasyon. Ben de size bir soru sorayım, sizin kuş deyince aklınıza ülkemizden neler geliyor?

Bende canlanan hemen bizim elma bahçemizde gördüğüm kuşlar. En çok serçe, saksağan, atmaca, bıldırcın oluyordu; onlar yoğunlaştığı zamanda ise avcılar çıkıyordu ortaya.

Göç eder bıldırcın zaten. Av sezonu ağustos sonu gibi açılır, o dönemde avcılar da çoğalır. Leylek de vardı tabii. Önden traktör tarlayı sürerken arkadan leyleğin onu takip edip çıkan solucanları, böcekleri yediğini ben gördüm. Çok güzel bir görüntüydü. Turna da vardı. Keklik de görüyorduk. Şimdi bildiğimiz ise doğalgaz borumuza yuva yapmaya çalışan güvercinler. Onlara o kadar üzülüyoruz ki gazın içinde kalacaklar diye. Yuvasını bozup bozmamak konusunda da kararsız kalıyoruz.

Yuva yapım aşamasındayken müdahale etmekte fayda var, zarar görür yoksa. Bilemiyorlar, yanlış yerlere yuva yapabiliyorlar.

Bahçede ibibik de vardı. Hatta bu “İbibikler öter ötmez oradayım” şarkısını yazan Bekir Sıtkı Erdoğan bizim hemşehrimizdir, Karamanlıdır.

İbibiğe hüthüt kuşu da derler. Hikâyesi de vardır. Hocam siz direk kuş gözlemcisi adayıymışsınız. Mecburiyet, elmalara bakarken...

Orta Anadolu’da da şahin, doğan oluyor mu?

Oluyor, akbabalar da var. Türkiye’de dört çeşit akbaba var. Bir tanesi göçmen, üçü yerleşiktir. Kara akbaba dediğimiz kuşun kanat açıklığı üç metreyi bulur. Vadi severler daha çok. Gerede’de çok var. Gerede iyi bir kuş alanıdır. Sık da ziyaret alır kuş gözlemcilerinden. Özellikle de yırtıcı kuşlar iyi sayıda. Trakya’da çok akbaba yok çünkü çok vadi yok.

Yuva için mi gerekiyor vadi? Tehlikeli bir kuş mu akbaba?

Evet, vadi yuva için gerekir. Fazla yaklaşmadan yırtıcı kuşların yuva bölgelerinden geçtiğim oldu, hiçbir kuş saldırısına uğramadım. Birebir tehlike ne yaşadım ne de duydum. Akbabalar gibi üşüştü diye deyimler var ya, onlar geliyor aklımıza. Akbabalar leş sever. Ama onlar arasında da bir hiyerarşi var. Görürsünüz, üzerinde aba olan bir insan gibi dururlar çok uzaktan, sükûnetle beklerler.

Önce kuzgunlar gelir, leşi deler, gerekli boşlukları açar, beslenir, çekilir. Ondan sonra kara akbaba ve kızıl akbaba gelir ve etleri sıyırır. En son sakallı akbaba gelir ve direk kemikleri yutar. Kemik iliğiyle beslenir, kemikleri yiyip eritir. O arada saksağanlar ve kargalar onları hep rahatsız eder. Kuyruklarını çeker. Çünkü onlar da beslenmek istiyor fakat diğer kuşların cüsselerinden çekiniyorlar. Gelip diğer kuşların kuyruklarını çekip kaçarlar, dikkat dağıtabilirlerse bir boşluktan faydalanıp beslenmeye çalışırlar.

Bir de baykuş çok oluyordu bizim oralarda.

Bizde baykuşların en büyüğü 80 cm boyutunda, puhu dediğimiz bir baykuştur. Baykuşların üzerinde uğursuz kuş diye bir yafta kalmış, aslında bilge kuştur. Biraz araştırdık bu uğursuzluk iddiasını, şu kanıya vardık: Baykuş, gece ne kadar iyi bir görüşe sahipse de hazır ışık kaynaklarından yararlanmayı sever. Köylerde de evlerin civarında ahırlar, kümesler oluyor; fareler dolaşabiliyor.

Genellikle ağır hasta ya da ölmek üzere olan biri varsa o evde sabaha kadar hastanın başında beklenir, Kur’an okunur. Bundan dolayı o evin gaz lambası, mumu yanar. Baykuş da oraya konar ve öter. Sonra o evden mevta çıktığı zaman fatura baykuşa kesilir. Baykuş dünyası çok özel bir dünya.

Burada bir baykuşu bulmak kolay ama küçük kemirgenler var, minnacıklar ve bunları çok zor görürsünüz. O kemirgenin bölgede yaşayıp yaşamadığını anlamanın bir yolu da şu: Baykuşun yuvaladığı ya da tünediği bölgeleri bulup baykuş kusaklarını toplarsınız. Onlar avlarını bütün olarak yuttuğu için, sindiremedikleri tüyleri ve kemikleri sonrasında çıkartırlar. Bu peletleri toplayıp, içindeki kemikleri analiz edip bölgede hangi kemirgen türlerinin yaşadığı tespit edilir. Bütün ormanın kemirgenlerini çıkarabilirsiniz. Aslında bir bulmaca gibidir. Hepsi birbiriyle bağlantılıdır.

Evde kuş beslemek kuşlar için çok acı bir durum değil mi?

Biz kuşların hepsinin uçmasını istiyoruz, kafeste olsunlar istemiyoruz. Ama böyle bir kültür oluşmuş. Ben çok kuş baktım eskiden. Aslında etik bulmadığım birçok şeyi de yaptım zamanında. 2000’li yılların başına kadar avcıydım. Çünkü avın meslek olduğu bir aileydik, dedemin av malzemeleri dükkânı vardı, ailedeki tüm erkekler avcıydı.

Ben de küçük yaşta avlanmaya başladım. Aslında bu alt yapı oradan geliyor. Kuşları oradan biliyorum. Kuşu alıp gösterirlerdi genelde vurduktan sonra bize. Bak bu filanca kuştur, şöyle özellikleri vardır, şu dönemde gelir, göç eder gibi bilgileri o zaman aldım. Üniversite yıllarında bıraktım avlanmayı ve bir daha da hiçbir canlıya zarar vermedim.

Sizin oralarda hangi tür av hayvanları vardı?

Ben kuş avcısıydım. Kışın ördek avı olurdu. Yazın da bıldırcın, üveyik. Eskiden keklik de varmış Trakya’da. Ama katı gübrelerden ve zirai ilaçlardan dolayı şu anda yok.

Kuş fotoğrafı çekmeye nasıl başladınız?

Üniversite yıllarında halk danslarıyla ilgileniyordum, Kuzey Kafkas yöresiyle ilgilendim. Eşimle de orada tanıştık. Okul bittikten sonra iş hayatına geçince halk oyunları da bitti. Bir şeylerle uğraşmak istedim.

Kız kardeşim de doğa yürüyüşleri yaparak doğa kayıtları almayı, fotoğraf çekmeyi önerdi. Olabilir diye düşünüp kuşlara eskiden beri olan ilgimi bu yöne çevirdim. Önce bir dürbün aldım ve bildiğim kuş türlerinin dışında çevremde daha önce dikkat etmediğim hangi türler var diye bakmaya başladım. Belli bir bölgeye hâkim olduğunuzda size kuş türleriyle ilgili sorular geliyor. Ya da burada yürütülecek bir çalışmaya davet ediliyorsunuz.

Çeşitli STK’ların bölgede yürüttüğü çalışmaların Trakya ayağında yer almaya başladım. Bu konudaki taleplerde kendimi bilimsel çalışma alanında eksik hissedince 37 yaşında yüksek lisansa başlama kararı aldım.

Kuş çalışmak için ayrı bir bilim dalı var mı?

Ornitoloji, zooloji ana bilim dalına bağlı. Alanında uzmanlaşmış hocalarımız Samsun, Ankara, Edirne, Urfa, Antalya’daki şehirlerimizde bulunan üniversitelerde görev yapıyorlar, ülke geneline yayılmış olsa da sayıları çok az.

Benim avantajım sık arazide olmam. İşten ve aileden fırsat buldukça çıkıyorum. Kızım büyüdükçe uyumumuz arttı. Beraber de fotoğraf çekip kuş gözlemliyoruz.

İnceleme alanınız hangi kuş?

Yırtıcı bir kuş türü olan şah kartal ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Onların üreme başarısına, kış dağılımlarına ve diyetlerine bakıyorum. Onlar da kusak çıkartıyorlar. Yavrular uçtuktan sonra benim için yuva bölgesi artık açılıyor. Yavrular varken yuvaya pek yaklaşmıyorum. Yavrular uçup terk ettikten sonra yuva altından materyal topluyorum. Bahsettiğim kusakları ve ayrıca neler yediğine dair bazı ipuçları buluyorum. Örneğin kaplumbağa parçaları kirpi dikenleri görüyorum. Diyetiyle ilgili de böylece verim oluyor.

Nerede yuva yapıyor şah kartal?

Ağacı tercih ediyor. Oldukça gösterişli yuvalar yapıyor, çapı neredeyse iki metre. Onlar da leylek gibi, bir tehdit algılamadığı, olumsuz bir şey yaşamadığı sürece her sene aynı yuvayı tamir edip kullanmayı seviyor.

Ebeveynlikleri nasıl? Her yavruya aynı yatırımı yapıyorlar mı?

Yırtıcı kuşlarda bize biraz ilginç gelen bir yapı var. Güçlü yavruyu beslerler. Hatta zayıf olan yavru, kardeşe yedirilebilir bazen. Eğer besi konusunda o üreme sezonunda sıkıntı yoksa iki yavru büyüyebilir, üç yavru çok nadirdir. Besinde bir kıtlık varsa, bazı sıkıntılar yaşanıyorsa bütün ilgi tek yavruda toplanır, o da genelde güçlü olan yavrudur. Aslında kardeşinden birkaç gün önce yumurtadan çıkması onu güçlü ve iri yapmıştır.

Kaç tane yumurta yapıyor sizin incelediğiniz şah kartal?

Yırtıcı bir kuş türü olan şah kartal ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Onların üreme başarısına, kış dağılımlarına ve diyetlerine bakıyorum.
Yırtıcı bir kuş türü olan şah kartal ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Onların üreme başarısına, kış dağılımlarına ve diyetlerine bakıyorum.

Ortalama iki veya üç yumurta yapar. Literatürde dört yavru yok. Üçünün yaşadığı da çok nadirdir. Yavru göç ediyor, göç yollarını tecrübe ediyor, öğrenmeye çalışıyor, yolda arkadaşlar ediniyor, gençler belli bir olgunluğa ulaşana kadar bir arada topluluklar oluşturabiliyor. Biz bekârlar kulübü diyoruz bu topluluklara. Bu onlar için iyi bir şey, hem güvenlik anlamında beraber vakit geçirip birbirlerini uyarıyorlar hem de ileride eş seçimlerini yapıyorlar. Anne babayı kaybettiklerinde doğdukları yuvaya da dönebilirler. Yuva bölgelerinin yakınlarını da bambaşka bir yeri de seçebilirler kendilerine.

Dansıyla dişisini cezbeden kuşlar var mı tropikal bölgelerdeki kuşlar gibi?

Var, birçok kuş türü yapar bunu. Ön plana çıkan aslında ötümdür. Şarkı olarak duyduğunuz uzun ötüşlerin hepsi erkek kuşlardandır. Ötüm kalitesiyle ön plana çıkmaya çalışır, dişiyi cezbetmek için ama dansları da var. Örneğin şehirde gördüğümüz serçelerde bile dans diyebileceğimiz hareketler olabiliyor. Ama egzotiklerde çok ilgi çekici davranışlar var.

Efsaneler vardır ya, eşine sadık kuşlar yok diye. Öyle bir gözleminiz var mı? En sadık kuş hangisi?

En sadık kuş angut kuşudur. Hatta bu yüzden adının öyle olduğunu söylerler (Gülüşmeler). Tek eşlidir. Bildiğim kadarıyla da eşini kaybettikten sonra başka bir eş bulmuyor kendisine.

Yazık olmuş anguta. Ama siz leylekler her sene aynı eşle gelir, demiştiniz.

Onlar da tek eşli. Ama eşi öldükten sonra eş buluyor.

Otis Tarda, toy kuşu ile ilgili Süleyman Çobanoğlu’nun bir şiiri vardı. Tam uçamayan irilikte bir kuştu galiba?

Etkin bir şekilde uçar ama ağırlığından dolayı havalanması zordur.

Sanki bir zamanlar Anadolu’da görülüyormuş da şimdi kalmamış.

Çok az kaldı. Soyu ülke çapında tehdit altında ve bitme noktasına geldi. Muş Ovası’nda küçük bir popülasyon ve Orta Anadolu’da bir yetiştirme sahası var. Mesela telli turnalar da artık üremiyorlar ülkemizde. Türkiye Üreyen Kuş Atlası çalışması yaptık. Yaklaşık dört yıllık bir çalışmaydı, birkaç ay önce rapor sunuldu. Haritalarla bütün üreyen türlerin dağılımları oluşturuldu.

Ben, Trakya ayağında yardımcı oldum. Sonuçlara baktığımızda telli turnanın artık burada üremediğini görüyoruz. Tür olarak bir tehdit olduğu gibi aynı zamanda ülke için de bir kayıp. Yılanboyun diye bir Afrika balıkçıl türü vardır. Amik Gölü kuruduktan sonra bu kuş bir daha görülmedi. Bu kış bölge çok iyi yağış almış, göl geri döndü deniyor. Belki yılanboyun da geri döner. Habitatlarına çok bağlı bazı türleri habitat kaybı sonucunda maalesef kaybedebiliyoruz.

Kuş sesleri azaldı gibi, şu an saat 9:20.

Sabah saatleri, günün ilk ışıklarıyla beraber daha aktif oluyorlar. Süre geçtikçe ve hava ısındıkça aktiviteleri azalıyor.

Uyuyorlar mı gün içinde?

Kısa dinlenmeler yapıyorlar. Bu günlerde yavru bakıyorlar. Sabah yeterli şekilde beslenip, yavrularını da besleyip sıcaklık artınca dinlenmeye çekiliyorlar. Bakın, bu muhtemelen bir sansar dışkısı hatta taze de.

Göç mevsiminde gelseydik ilkbahar ya da sonbaharda burada hangi türler olacaktı?

Bütün kuşlar aynı anda göç etmiyor. Kabaca mart, nisan ve mayıs ayları göç mevsimi. Şubat sonuna bazen de hazirana kalabiliyor. Geldiğimiz hafta hangi kuş türü göç ediyorsa o türü daha çok görürüz. Bütün sezon kalırsak leyleklerin gelmeye başladığını görürüz ilk önce, ondan sonra yoğun bir şekilde şahin göçü olur.

Süzülerek göç eden kuşlardan bahsediyorum. Sonrasında orman kartallarını, arı şahinlerini, yılan kartallarını, küçük kartalı görmeye başlarız. Belli bir sıra var. Bu sıra çok net çizgilerle belirlenmiş değil, değişim gösterir.

Sıra bu bölge için mi geçerli yoksa diğer yerler için de aynı mı?

Her yerde böyle. Biz Samsun’da kuş halkalama yaparken orada kuşları yakalayıp ölçümlerini alıp salıyoruz. Örneğin bir hafta kızılgerdan geçişine denk geliyoruz. O hafta yakalanan kuşların %60’ı onlar oluyor. Bu tamamen dönemle alakalı.

Halkalama nedir, nasıl yakalıyorsunuz?

Sis ağları var, zor görülen ağlar. Ötücü kuşlar için tercih edilen yöntem bu ağların kullanılması. Çarpıyor ve yakalanıyor. Kuşa zarar vermeyecek bir malzeme. Biz sıkça bu istasyonları kontrol ediyoruz. Kuşu alıyor, istasyona getirip bazı ölçümlerini yapıyoruz.

Kas ve yağ skoruna bakıyoruz. Göçe hazır mı, yoksa yeni mi gelmiş. Göçten yeni geldiyse bütün yağını yakmış, oldukça hafiflemiş oluyor, beslenmesi lazım. Sonra kuşun ayağına küçük bir halka takıyoruz, üzerinde o kuşa özel bir numara var. Bütün bu bilgileri bir deftere kaydediyoruz. Tabii kuş bizde çok kısa kalıyor, bu bilgiler uluslararası havuzlara giriliyor. Buna kuş halkalama deniyor. Kuş üç dört sene ya da uzun yıllar sonra sonra başka bir halkalama merkezinde yakalanabilir. Ve buraya geri bildirim geliyor. Kuşun göç yolunu, yaşını öğreniyoruz. Tüm bu çalışmalar lisanslı halkacılar tarafından yapılmaktadır. Ben de bu alanda eğitimime hâlen “aday halkacı” olarak devam ediyorum.

Kuşun ayağındaki numaradan ölümünü de öğreniyor musunuz?

Hayır. Sadece halkalandığı istasyon ve o zamanki ölçüm verilerini öğrenebiliriz. Veri yollayan bir şey değildir halkalama. Su kuşlarında metal halka kullanılmıyor, sürekli suyun içinde oldukları için paslanmasın diye suya dayanıklı plastikler takılıyor. Vericiyle takip edilen çok kuş var; uydu vericisi takılıp anlık data gönderen... Böylece nerede olduğunu biliyoruz, öldüğü zaman da bulunduğu yerden sinyal gönderiyor. Polonyalılar çok meraklı bu işe. Edirne’de birkaç defa vericili leylek düştü. Haber geldi, koordinatı yolladılar. Tam noktaya gittiğim zaman kuşu bulup vericiyi aldım. Pahalı bir cihaz olduğundan Polonya’ya geri gönderdim. Fotoğraflarını çekip tespit yapıyor, belirleyebilirsem neden öldüğüyle ilgili bilgi veriyorum. Böyle de takiplerimiz var. Radyo vericileri de var ama onlarla anlık takip yapamıyoruz. Mesela kışı Afrika’da geçiren bülbül her sene gelip şu çalıya yuva yapabiliyor. Ona bir radyo vericisi takıyoruz. Seneye radyo vericisiyle kuşun gelip gelmediğini anlayıp yine aynı çalıyı kullandığını tespit edebiliyoruz.

Güvercinlerin haber taşıması meselesi nasıl oluyor? Özel bir yetenekleri mi var bu konuda?

Yerlerine bağlılar. İnsanoğlu bunu keşfetmiş. Posta güvercinleri diye tabir ettiğimiz bir tür güvercin belli bir yerde yetiştirildikten sonra başka yere götürülürse tekrar salındığında o ilk yetiştiği yeri bulabiliyor. O yüzden haber gönderilecek yerde bir grup, diğer tarafta da başka bir grup yetiştirilip yer değiştiriliyor. Haber yollanacağı zaman ayağına mesaj takılıyor. Antik dönemde gerçekleştiği söylenen bir hikâye var, doğruluğunu bilemiyoruz. Almanya’da bir manastırda rahibin biri kırlangıç yakalıyor ve ayağına bir not yazıyor: “Kırlangıç kışı nerede geçirirsin?” Bırakıyor kuşu, kırlangıç da bir sonraki sene aynı yere ayağında bir notla geliyor: “Asya’da Petrus’un evinde.”İlk halkalama çalışması diyebiliriz buna.

Dünyada ornitolojide kim iyi?

Avrupa’da Polonyalılar halkalamada iyi. Bizim buradaki ilk halkalama ekiplerine temel eğitimleri veren de onlardı. Ama kuşa meraklı bir toplum olarak İngilizleri ilk sıraya koyabiliriz. İngiltere’de nüfusun %30’a yakını kuş gözlemcisi. Kraliyet kuşlarının da korunması topluma aşılanmış. Kuş halkalama çalışması yapmak için ciddi bir eğitime tabi olunur, sınavlara girip aktif olarak halkalama yapılır, sonrasında lisans verilir. Fazla halkalama merkezimiz de yok. Fakat İngiltere’de özellikle emekli binlerce insanın kuş halkalama lisansı var. Bu insanlar kahvaltılarını yaptıktan sonra arka bahçelerinde kuşları yakalayıp bilimsel çalışmalara katkı olsun diye halkalıyor ve tekrar salıyorlar. Bir vatandaş bilimi hâline getirilmiş ornitoloji. Belki bizde de ileriki yıllarda bu hâle gelir.

Mekân değiştirdik. Bu gölün ismi nedir?

Burası Erikli Gölü. Ayna dediğimiz sazlardan havuzlar var içinde. Kışın burada da çok sayıda ördek ve kuğu görüyoruz. Enez’de de kışlama yapıyorlar. Geçen sene kış ortası sayımlarında 10 binden fazla kuğu vardı. Yükseldiklerinde gökyüzünü tamamen kaplıyorlardı. Üç tür kuğu var Türkiye’de. Bu bölgede hepsini görüyoruz.

Sazlara müdahale oluyor mu?

Millî Park sahası olduğu için müdahale edilmiyor. Ömrünü tamamlayan sazlar kuruyor. Tekrar yeşillenip yetişmeye devam ediyorlar. Buranın arkası longoz ormanı. Büyükçe bir Millî Park burası. Kır kırlangıcı geçti bakın buradan şimdi. Anlattığım hikâyedeki ayağına not yazılan kırlangıç bu türden.

Ağaca bir olta takılmış, misinesi dolanmış.

Bu, su kuşları için büyük risk oluşturuyor. Hayvanın gagasına ya da başına dolanıyor, belli bir süre sonra kuş hayatını kaybediyor. Şu an büyükkamışçın ötüyor. Sazlıkların arasındaki koridora bakın, küçükbalaban oraya girdi.

En uzun bekleyişiniz kaç saat?

Kamuflajda saatlerce bekliyorum bazen. Yere bir mat seriyorum, uzanıyorum ve üstüme kamuflaj örtüyorum. Kıyı kuşları bir süre sonra yaklaşıyorlar. Ne kadar yakın olursa o kadar iyi detay alınabiliyor. Ama bu çok yorucu bir pozisyon. Beliniz tutuluyor, boynunuz ağrıyor. Biraz rahatına düşkün arkadaşlarımız kamuflaj çadırı kuruyor, bir tabureye oturup çaylarını içerken kuş bekliyorlar.

Bu alanda kamuflaj yapacak olsak, nerede bekleriz?

Kamuflaj için gölün öbür yakasında, kot farkının olmadığı, gölle aynı hizada bir yerde olmalıyız.
Kamuflaj için gölün öbür yakasında, kot farkının olmadığı, gölle aynı hizada bir yerde olmalıyız.

Biz şu an yol kenarında köprü üstündeyiz. Kamuflaj için gölün öbür yakasında, kot farkının olmadığı, gölle aynı hizada bir yerde olmalıyız. Göz hizası fotoğraflar daha etkileyicidir. Kışın bu alanda çok fazla kuş var. Yaz sezonunda insanların sayısı arttıkça kuşlar azalıyor. Şu anda bize poz veren serçeyi köylerde ve şehirde çok görürsünüz. Serçenin yanağında siyah bir nokta varsa o ağaç serçesidir. Mavi baştankara yavrusu geldi hemen yakınımızdaki ağaca. Bakın şu gördüğünüz de florya kuşudur. Çok uzun öter bazen. Bu bölgeyi gece ziyaret edersek su samuru da görebiliriz. Gölü kullanıp denize geçiyorlar. Kışın longoz ormanında su çoğaldığında orada da su samuru dışkılarına rastladık.

Saat 11:00’e yaklaştı. Güneş yükselirken limana geldik. Bakalım burada neler göreceğiz?

Bir karabatakla başladık. Üreme dönemindeki erkeklerin ense ve tepe bölgesi beyazdır. Bir tane daha karabatak geçiyor. Karabataklar kayalıklarda yuva yaparlar. Şimdi de küçük karga geçti.

Ayırt etmek çok zor değil mi?

Kuş çizimleri yapan bir arkadaşım “Nasıl ki bazı insanlar arabalara meraklıdır, arabayı görmeden sesinden tanır, bizim için de kuşlar öyledir” der. Ben bu tanımı çok seviyorum. Yeter ki kuşlara meraklı olun, ilgi alanınıza girdikçe türleri de tanımanız kolaylaşıyor.

  • 16 Haziran’da İğneada Longoz Ormanı ve civarında yaptığımız gözlemde karşılaştığımız 27 farklı kuş türünü sırasıyla not aldık:
  • 1. Ev kırlangıcı
  • 2. Yeşil ağaçkakan
  • 3. Ortanca ağaçkakan
  • 4. Ebabil
  • 5. Sıvacı
  • 6. Sığırcık
  • 7. Leşkargası
  • 8. Akkuyruksallayan
9.Bahri
9.Bahri
  • 10. Ev serçesi
  • 11. Küçük karga
  • 12. Yeşilbaş ördek
  • 13. Kara leylek
  • 14. İspinoz
  • 15. Bahçe kirazkuşu
  • 16. Karatavuk
  • 17. Çıvgın
  • 18. Ardıç
  • 19. Büyük baştankara
  • 20. Kır kırlangıcı
  • 21. Büyük kamışçın
  • 22. Küçük balaban
23. Mavi baştankara
23. Mavi baştankara
  • 24. Florya
  • 25. Serçe
  • 26. Karabatak
  • 27. Küçük karabatak