Orta Çağ’dan bir feodal anlatı : Deniz Katedrali

​Orta Çağ’dan bir feodal anlatı :   Deniz  Katedrali
​Orta Çağ’dan bir feodal anlatı : Deniz Katedrali

İspanyol yazar Ildefonso Falcones’in, Türkçeye de çevrilen dünyaca ünlü romanı La Catedral del Mar (Deniz Katedrali), Netflix tarafından 8 bölümlük bir mini diziyle ekrana taşındı. Barselona’da 14. yüzyılda geçen gerilimli bir dizi olayı ele alan Deniz Katedrali, Orta Çağ İspanya’sında feodal toplumun gündelik ve dinî yaşantısını, kültürünü, ekonomik ve siyasi atmosferini gerçekçi tasvirlerle ve merkezinde yer alan sınıf çatışması, güç mücadelesi, entrika, ihanet ve aşk anlatılarıyla zenginleştirerek seyirciye sunan etkileyici bir tarihî drama.

Orta Çağ İspanya’sından manzaralar

14. yüzyılda, bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası farklı etnik, siyasi ve dinî gruplara ev sahipliği yapan kozmopolit yapısıyla dikkat çekiyordu. Yarımadanın güneyinde Müslümanların yönetimindeki Endülüs Emevi Devleti varlığını sürdürürken, Yahudiler yarımadadan henüz sürgün edilmemişlerdi. Diğer etnik ve dinî gruplar arasında da siyasi birlik sağlanamamıştı ve bölgede birkaç krallık ve derebeylik hüküm sürüyordu.

14. yüzyılda, bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası farklı etnik, siyasi ve dinî gruplara ev sahipliği yapan kozmopolit yapısıyla dikkat çekiyordu.
14. yüzyılda, bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası farklı etnik, siyasi ve dinî gruplara ev sahipliği yapan kozmopolit yapısıyla dikkat çekiyordu.

Yarımadanın kuzeydoğusunda (bugünkü Katalonya bölgesi) bulunan Katolik inançlı Aragon Krallığı ise gemileri yoluyla batı Akdeniz’i domine ederek, Barselona’yı önemli bir ticaret kentine dönüştürmeyi başarmıştı. Öyle ki, Aragonlu tüccarlar İskenderiye de dâhil Akdeniz’in birçok önemli limanında ticaret ofisleri açmış, ticaretin gelişmesi sonucunda yaşanan zenginleşmeyle birlikte Barselona’nın Carrer Montcada bölgesinde gösterişli zenginliğin yansıması olan haşmetli konaklar inşa ettirmişlerdi.

Bu gelişmeler bir yandan Barselona’yı cazibe merkezine dönüştürürken, diğer yandan aşırı bir toplumsal gerilimi de beraberinde getirmişti. Zira yüzyılın yarısına gelindiğinde, bölgede sık aralıklarla yaşanan veba salgınları sonucu nüfus yarıya inmiş, kırsal bölgelerde üretim neredeyse durmuş ve köylülerin birçoğu açlıktan ölmüştü. Bu tabloya rağmen, Aragon yönetimi ve soyluların daha fazla büyümeye yönelik hırsları yeni savaşları doğurmuş, bu savaşların maliyeti ve şehirli soyluların lüks yaşantıları Yahudilere ve kırsalda yaşayan yokluk içindeki serflere (köylülere) finanse ettirilmişti.

Bir Orta Çağ rüyası: Deniz Katedrali

Barselona’nın La Ribera bölgesinde deniz kıyısında yer alan Santa Maria del Mar (Denizlerin Meryem’i) Katedrali de böyle bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkan ve halkın tamamen kendi imkânlarıyla inşa ettiği bir yapıydı.
Barselona’nın La Ribera bölgesinde deniz kıyısında yer alan Santa Maria del Mar (Denizlerin Meryem’i) Katedrali de böyle bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkan ve halkın tamamen kendi imkânlarıyla inşa ettiği bir yapıydı.

Böylesi bir konjonktürde, Katalonya tarihinin en ihtişamlı dönemini yaşamasına rağmen, ezilen toplumsal alt tabakaların yükünün günden güne artması ve sınıflar arası uçurumun her geçen gün daha da büyümesi, beraberinde hızla bir çatışmayı getiriyordu.

Feodal beylerin tebaası olan, hiçbir yasal hakka sahip olmayan ve haysiyetleri sürekli ayaklar altına alınan serfler, bir yandan daha fazla ezilmemek ve özgürlüğü bulabilmek adına kırsal bölgelerden farklı şehirlere kaçarken, diğer yandan nüfusu hızla artan şehirlerde alt sınıflarla soylular sürekli karşı karşıya geliyorlardı. Şehirlerde, doğmakta olan orta sınıf ise krallar ve soyluların suistimallerine karşı çıkarken, varlığını asırlarca sürdürecek yapılar inşa etmekten de geri durmuyorlardı.

Barselona’nın La Ribera bölgesinde deniz kıyısında yer alan Santa Maria del Mar (Denizlerin Meryem’i) Katedrali de böyle bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkan ve halkın tamamen kendi imkânlarıyla inşa ettiği bir yapıydı. Yapımına 1329’da başlanan ve 54 yılda tamamlanan katedral, aynı zamanda Deniz Katedrali dizisinin ana karakteri Arnau Estanyol’un (Aitor Luna), bir rüyayı gerçeğe dönüştürmek adına giriştiği çetin mücadelenin hikâyesine ismini veriyor.

Hamallıktan baronluğa “bir kahraman”

1319 yılında, Barselona’nın kırsal bölgelerinden Navarcles’te bir serf olarak hayatını sürdüren Bernat Estanyol’un (Daniel Grao) karısı Francesca Esteve (Nathalie Poza) ve yeni doğan oğlu Arnau kendisinden koparılmıştır. Bölgenin derebeyi, oğluna sütanneliği etmesi için Francesca’yı eşi Bernat’tan ayırarak sarayına götürmüştür.

Eşi ve oğlunu geri almak için mücadele eden Bernat, kazara bir cinayet işler ve kavuştuğu oğlu Arnau’yu da yanına alarak kız kardeşi Guiamona’nın (Nora Navas) Barselona’daki evine sığınır. Soylu olmak için mücadele eden tüccar Grau Puig (Ginés García Millán) ile evli olan Guiamona, yanına sığınan kaçak kardeşi Bernat’a bir iş verilmesini ve yeğeni Arnau’nun da kendi çocuklarıyla birlikte büyümesini sağlar.

Aradan geçen 10 yılın ardından, Arnau kendisine bakıcılık yapan Puig ailesi tarafından, işlemediği bir suçun sorumlusu olarak suçlanır. Bu olay, Bernat ve oğlu Arnau’nun Puig ailesinin yanından ayrılmasını zorunlu kılar. Arnau’nun Barselona sokaklarıyla ve inşaatına yeni başlanmış Santa Maria del Mar Kilisesi ile teması bu olay sonucu başlar.

Arnau, önce uzun yıllar kader arkadaşlığı edeceği sahipsiz sokak çocuğu Joan (çocukluğu Álvaro Villaespesa, yetişkinliği Pablo Derqui), ardından da bitirilmesi için uzun yıllar hizmet edeceği katedralin başındaki Peder Albert (Tristán Ulloa) ile tanışır.
Arnau, önce uzun yıllar kader arkadaşlığı edeceği sahipsiz sokak çocuğu Joan (çocukluğu Álvaro Villaespesa, yetişkinliği Pablo Derqui), ardından da bitirilmesi için uzun yıllar hizmet edeceği katedralin başındaki Peder Albert (Tristán Ulloa) ile tanışır.

Arnau, önce uzun yıllar kader arkadaşlığı edeceği sahipsiz sokak çocuğu Joan (çocukluğu Álvaro Villaespesa, yetişkinliği Pablo Derqui), ardından da bitirilmesi için uzun yıllar hizmet edeceği katedralin başındaki Peder Albert (Tristán Ulloa) ile tanışır.

Bu andan itibaren, bitirildiğinde “özgün mimarisiyle Akdeniz’in ışığı olacak” daha önce görülmemiş stil, genişlik, yükseklik ve Gotik mimarisiyle ve tamamen halk tarafından inşa edilecek katedralin yapımının tamamlanması, henüz çocuk yaştaki Arnau’nun biricik hayat gayesine dönüşecektir.

Arnau henüz çocuk yaşında, ilkin Montjuic ocağından katedralin inşaatına taş taşıyan bir hamal olarak işe başlayacak ve ilerleyen yıllarda şehri adına savaşlara katılan cesur bir savaşçı olacaktır. Arnau’nun mücadelesi bunlarla da sınırlı kalmayacak, önce bir Yahudi ailenin çocuklarını Katoliklerin linçinden kurtaracak ve bu olay sonucu Hasdai (Ramon Madaula) isimli zengin Yahudi tüccar, çocuklarını kurtaran Arnau’ya iyiliği karşılığında yardım ederek, onun zengin bir tüccara dönüşmesini sağlayacaktır.

Kısa zamanda tüm Akdeniz’de itibarlı bir tüccara dönüşen Arnau, bir yandan katedralin tamamlanmasına çalışırken, diğer yandan da Barselona’yı Kastilya istilasından kurtaracak bir kahramana dönüşür. Bu kahramanlığı karşılığında baron unvanı elde eden Arnau, kralın evlatlığı Elionor (Silvia Abascal) ile evlenmek zorunda bırakılır.

Daha önce sınıfsal farklılık nedeniyle yasak aşkı Aledis (Andrea Duro) ile evlenemeyen Arnau’yu, bu kez de Elionor ile evliliğinde yeni bir sınıf çatışması ve ihtiraslar beklemektedir.

Toplumsal statüsü ve itibarı her geçen gün artan ve bu gücünü hem insanlara iyilik hem de soylulara karşı başkaldırı için kullanan Arnau hızla soyluların hedefine dönüşürken, kendisini evlatlığı Mar (Michelle Jenner) ve hem kölesi hem de ticari danışmanı Sahat’tan (Josep Maria Pou) ayırıp yalnızlaştırarak, Engizisyon tarafından yargılanmaya götürecek entrika ve ihanetleri ise en yakınındakilerden görecektir. Arnau’yu ve izleyiciyi bu gerilimli hikâyede çeşitli sürpriz gelişmeler beklemektedir.

Tekdüze ancak gerçekçi karakterler

Daha önce sınıfsal farklılık nedeniyle yasak aşkı Aledis (Andrea Duro) ile evlenemeyen Arnau’yu, bu kez de Elionor ile evliliğinde yeni bir sınıf çatışması ve ihtiraslar beklemektedir.
Daha önce sınıfsal farklılık nedeniyle yasak aşkı Aledis (Andrea Duro) ile evlenemeyen Arnau’yu, bu kez de Elionor ile evliliğinde yeni bir sınıf çatışması ve ihtiraslar beklemektedir.

Deniz Katedrali çok sayıda derin olmayan, tek boyutlu, çelişkisiz ve gerçekçi karakterlerden oluşuyor. Ancak bu karakterlerin güçlü oyunculuklarla içi doldurulmuş ve seyir zevki açısından oldukça başarılı karakterler olduğuna dikkat çekebiliriz. Dizinin olay örgüsü, kolay çözülmeyen hikâyesi ve 14. yüzyıl İspanya’sının dinî, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatını son derece detaylı ve gerçekçi tasvirlerle yansıtan içeriğinin yanı sıra, dönemin ticari ve siyasi hayatına yönelik kıvrak zekâ işi hukuki yaklaşımlar ve manevralar, söz konusu döneme oldukça iyi çalışıldığını belli eden ince bir işçiliği de ortaya koyuyor.

Dizide, dönemin ruhunu oldukça iyi yansıtan kostüm ve set tasarımları ile genel estetik anlayış, seyirci açısından teknik olarak etkileyici ve başarılı bir tarihî dramaya kapı aralıyor

Dizide, dönemin ruhunu oldukça iyi yansıtan kostüm ve set tasarımları ile genel estetik anlayış, seyirci açısından teknik olarak etkileyici ve başarılı bir tarihî dramaya kapı aralıyor
Dizide, dönemin ruhunu oldukça iyi yansıtan kostüm ve set tasarımları ile genel estetik anlayış, seyirci açısından teknik olarak etkileyici ve başarılı bir tarihî dramaya kapı aralıyor

Deniz Katedrali’nde çocukluğunu Hugo Fuertes Marciel, ilk gençliğini Hugo Arbues ve yetişkinliğini Aitor Luna’nın canlandırdığı Arnau’nun çocukluktan yetişkinliğe, hamallıktan zengin bir tüccara, kahramanlıktan baronluğa yükselme sürecinde, başkaldıran devrimci bir ruh olmak, günah ve acılar karşısında sabrı ve doğruluğu sürdürmek için giriştiği mücadelenin ortaya çıkardığı duygusal olarak da oldukça yüklü dram ve trajedi, muhteşem bir sinematografi ile ekrana aktarılıyor.

Ildefonso Falcones’in aynı adlı romanından ekrana uyarlanan Deniz Katedrali’nin senaristliğini Rodolf Sirera, Sergio Barrejón ve Antonio Onetti, yönetmenliğini ise Jordi Frades üstleniyor. Her bölümü ortalama 55 dakika süren, Netflix tarafından gösterime sokulan ve İspanyol Antena 3 Televizyonu yapımı olan dizi, toplam 8 bölümden oluşuyor.

Alternatif Dizi Önerileri

ABD’de Fox TV ekranlarında 2008-2014 arasında yayınlanan efsane dizi Sons of Anarchy’nin devam projesi olan Mayans M.C.’nin ilk bölümü 4 Eylül’de izleyiciye sunuldu. Mayans isimli motosiklet kulübü üyelerinin merkezinde olduğu birtakım olayları konu alan dizi, Meksikalı suç kartellerinin kuralsız, hissiz ve acımasız dünyalarını gerçekçi bir bakışla ekrana taşıyor. Oyuncularının birçoğunun gerçek hayatta da hapis yattığı dizinin yapımcılığını Sons of Anarchy’nin de yapımcısı Kurt Sutter ile Elgin James üstlenirken, yönetmen koltuğunda ise Norberto Barba ve Guy Ferland oturuyor. İlk sezonu 10 bölüm olarak planlanan dizi, suç, gerilim ve dram türlerinde kült olmaya aday bir dizi olarak dikkat çekiyor.
ABD’de Fox TV ekranlarında 2008-2014 arasında yayınlanan efsane dizi Sons of Anarchy’nin devam projesi olan Mayans M.C.’nin ilk bölümü 4 Eylül’de izleyiciye sunuldu. Mayans isimli motosiklet kulübü üyelerinin merkezinde olduğu birtakım olayları konu alan dizi, Meksikalı suç kartellerinin kuralsız, hissiz ve acımasız dünyalarını gerçekçi bir bakışla ekrana taşıyor. Oyuncularının birçoğunun gerçek hayatta da hapis yattığı dizinin yapımcılığını Sons of Anarchy’nin de yapımcısı Kurt Sutter ile Elgin James üstlenirken, yönetmen koltuğunda ise Norberto Barba ve Guy Ferland oturuyor. İlk sezonu 10 bölüm olarak planlanan dizi, suç, gerilim ve dram türlerinde kült olmaya aday bir dizi olarak dikkat çekiyor.


Yazar Caroline Kepnes’in aynı adlı romanından diziye uyarlanan You, New York’ta bir kitapçıda çalışan ve oldukça zeki bir adam olan Joe’nun (Penn Badgley), kitapçıya gelen Guinevere Beck (Elizabeth Lail) isimli kadına ilk görüşünden itibaren başlayan takıntılı aşkını konu alıyor. Dizide, Beck’in kalbini kazanmak için teknolojiyi kullanmaya başlayan ve onun her adımını takip eden Joe yer yer saplantılı bir psikopat karakter olarak işlenirken, Dexter isimli diziye de ince göndermelerde bulunuluyor. Kalabalık bir yönetmen ve senaryo ekibince titizlikle hazırlanması nedeniyle yılın iddialı yapımları arasında yer alan dizinin ilk sezonu, Netflix’te izleyiciye sunulan toplam 11 bölümden oluşuyor.
Yazar Caroline Kepnes’in aynı adlı romanından diziye uyarlanan You, New York’ta bir kitapçıda çalışan ve oldukça zeki bir adam olan Joe’nun (Penn Badgley), kitapçıya gelen Guinevere Beck (Elizabeth Lail) isimli kadına ilk görüşünden itibaren başlayan takıntılı aşkını konu alıyor. Dizide, Beck’in kalbini kazanmak için teknolojiyi kullanmaya başlayan ve onun her adımını takip eden Joe yer yer saplantılı bir psikopat karakter olarak işlenirken, Dexter isimli diziye de ince göndermelerde bulunuluyor. Kalabalık bir yönetmen ve senaryo ekibince titizlikle hazırlanması nedeniyle yılın iddialı yapımları arasında yer alan dizinin ilk sezonu, Netflix’te izleyiciye sunulan toplam 11 bölümden oluşuyor.

Yeni gösterime giren yabancı diziler arasında konusu itibarıyla en dikkat çekici dizilerden olan Press, sansasyonel ve magazinsel haberlere ağırlık veren ve popüler basını temsil eden tabloid türdeki The Post ile nitelikli siyasi haberciliği temsil eden sol eğilimli broadsheet gazete The Herald isimli iki kurgusal gazetenin rekabetini çalışanları üzerinden ve her iki gazetenin aynı olay ve hikâyeleri farklı açı ve perspektiflerden verme süreçlerini konu ediniyor. Özellikle önemli haberlerin okuyucuya verilmesi noktasında dürüst ve şeffaf olmak ile ahlaki kuralları önemsememenin arasındaki farklara çarpıcı detaylarla odaklanan mini dizinin ilk sezonu 6 bölümden oluşuyor.
Yeni gösterime giren yabancı diziler arasında konusu itibarıyla en dikkat çekici dizilerden olan Press, sansasyonel ve magazinsel haberlere ağırlık veren ve popüler basını temsil eden tabloid türdeki The Post ile nitelikli siyasi haberciliği temsil eden sol eğilimli broadsheet gazete The Herald isimli iki kurgusal gazetenin rekabetini çalışanları üzerinden ve her iki gazetenin aynı olay ve hikâyeleri farklı açı ve perspektiflerden verme süreçlerini konu ediniyor. Özellikle önemli haberlerin okuyucuya verilmesi noktasında dürüst ve şeffaf olmak ile ahlaki kuralları önemsememenin arasındaki farklara çarpıcı detaylarla odaklanan mini dizinin ilk sezonu 6 bölümden oluşuyor.

Mars’a insanlı yapılan ilk yolculuğu konu alan The First, kızıl gezegene gitmek üzere astronotların yaptığı hazırlıklar, gezegen üzerinde koloni oluşturma çabaları ile yolcuların yaşadığı maceralara yer veriyor. 2030’lu yıllarda geçen dizinin yapımcılığını House of Cards’ın yaratıcısı Beau Willimon üstlenirken, dizinin başrolünde ise usta oyuncu Sean Penn yer alıyor. Penn’e Natascha McElhone, Lisa Gay Hamilton, Anna Jacoby-Heron, Rey Lucas, Keiko Agena, Oded Fehr ve Hannah Ware gibi oyuncuların eşlik ettiği Hulu yapımı dizi, ilk bölümleri itibarıyla beklenen ilgiyi görmese de, bilimkurgu türü seven izleyiciler için iyi bir alternatif oluşturuyor.
Mars’a insanlı yapılan ilk yolculuğu konu alan The First, kızıl gezegene gitmek üzere astronotların yaptığı hazırlıklar, gezegen üzerinde koloni oluşturma çabaları ile yolcuların yaşadığı maceralara yer veriyor. 2030’lu yıllarda geçen dizinin yapımcılığını House of Cards’ın yaratıcısı Beau Willimon üstlenirken, dizinin başrolünde ise usta oyuncu Sean Penn yer alıyor. Penn’e Natascha McElhone, Lisa Gay Hamilton, Anna Jacoby-Heron, Rey Lucas, Keiko Agena, Oded Fehr ve Hannah Ware gibi oyuncuların eşlik ettiği Hulu yapımı dizi, ilk bölümleri itibarıyla beklenen ilgiyi görmese de, bilimkurgu türü seven izleyiciler için iyi bir alternatif oluşturuyor.