Şiireişlenmişmendil

Şiire işlenmiş mendil
Şiire işlenmiş mendil

İnsanın durumuyla ilgili olarak sosyal hayatta bazı paylaşımlarda bulunması modern zamanlarla sınırlı bir alışkanlık değil. Eski dönemlerden beri farklı farklı “paylaşım” araçları kullanmış insanlar. Mendil de bu paylaşım araçlarından biri. Mendilin sosyal paylaşım aracı olarak kullanılmasının edebiyattaki kimi izlerini takip ettik.

Mendil derken endüstriyel bir kitle tüketim nesnesi olan kâğıt mendili kastetmiyoruz elbette. En sıradanından en sanat eserine dek kumaştan rengârenk yapılmış ve az ya da çok işlenmiş eski mendillerin ana fonksiyonları dışındaki kullanım alanlarına değinmeye çalışacağız. Tabii ki mendil de mendilden ibaret değil. Şimdi mendil deyip geçtiğimiz nesnenin pek çok farklı fonksiyonu ve ismi de mevcut. Sadece soyut hayallerle değil hayata değen her nesneyi de şiirleştiren edebiyatımız da mendilsiz kalmamış elbette.

  • Nitekim 2016 yılının ekim ayında vefat eden merhum Nurettin Albayrak da Ansiklopedik Halk Edebiyatı Sözlüğü’nde bunları özetliyor: Boyna ve alna bağlanana “çenber”; el silmeye yarayanına “destimal”; kenarı işlemeli havlu şeklinde olanlara “makrama”; gözyaşı, el, burun silmeye yarayanına “mendil”; yağlı elleri ve dudakları silmekte kulanılana “yağlık”; oya yahut işlemeli nakışlarla süslenmiş olanlara “çevre” denmiş. Mendilin fonksiyonlarıyla birlikte isimleri de hayatımızdan yitip gitmiş günümüzde.

Fatih, halaybaşı ve meddah

Bellini’nin yaptığı Fatih Sultan Mehmet tablosunda Fatih’in bir elinde kokladığı çiçek varken diğer elinde de sımsıkı tuttuğu bir mendil yer alır. Nitekim hem halk şiirinde hem de divan şiirinde “mendil” elden bırakılmamıştır. Tıpkı halk oyunlarında halaybaşının onu elinden hiç bırakmaması gibi. Tokatlı bir şair olan Le’âlî şöyle der:

San perîdür per açup pervâz ider biñ nâz ile
Raks idüp alsa ele ol şâh-ı hûbân dest-mâl

Mendili halaybaşından daha çok kullanan biri daha varsa o da meddahtır. Meddahların sopalarıyla birlikte en çok kullandığı eşya mendildir. Mendil yardımıyla meddah kılıktan kılığa, tipten tipe girip hikâyesini seyirlik bir gösteriye dönüştürür.

Şiirdeki mendil, mendildeki şiir

Mendilin gözyaşı ile irtibatı onu aşka ve maşuğa götürür. Halk edebiyatında da divan edebiyatında da mendil, ya sevgilinin işleyip güzel kokular sürerek yolladığı güzel bir hatıra ya da gözyaşı silmeye yarayan bir ıstırap, çile, hasret sembolü olarak yer alır.
Mendilin gözyaşı ile irtibatı onu aşka ve maşuğa götürür. Halk edebiyatında da divan edebiyatında da mendil, ya sevgilinin işleyip güzel kokular sürerek yolladığı güzel bir hatıra ya da gözyaşı silmeye yarayan bir ıstırap, çile, hasret sembolü olarak yer alır.

Mendil elbette öncelikle temizliktir. Bu mendilin en değişmeyen özelliğidir belki de. Ancak mendillerin bu özelliğine şairlerin bigâne kalabileceğini düşünmeyin. Fatih Sultan Mehmet’e hocalık da yapan ve kazaskerlik, vezirlik, sancak beyliği ve kadılık gibi yüksek görevleri yüklenen 15. yüzyıl şairi Ahmed Paşa, “Yanagı derlerin sildükce ol yâr/ Gül-âb ile pür eyler dest-mâli” derken tam olarak bu anlamın altını çizer. (O sevgili, yanaklarının terini sildikçe/mendili gülsuyu ile doldurur.)

Mendilin gözyaşı ile irtibatı onu aşka ve maşuğa götürür. Halk edebiyatında da divan edebiyatında da mendil, ya sevgilinin işleyip güzel kokular sürerek yolladığı güzel bir hatıra ya da gözyaşı silmeye yarayan bir ıstırap, çile, hasret sembolü olarak yer alır. Şu İstanbul türküsünde olduğu gibi:

  • Mendilimin yeşili
  • Ben kaybettim eşimi
  • Al bu mendil sende kalsın
  • Sil gözünün yaşını
  • Bir Erzincan türküsünde de şöyle denmiş:
  • Papucum yele yele
  • Ben düştüm gurbet ele
  • Yedi mendil çürüttüm
  • Gözyaşı sile sile

Divan edebiyatında da mendil gözyaşını silme fonksiyonu ile ele alınır. Süheylî, mendili felek ve bulut kelimeleriyle birlikte kullandığı şiirinde, feleği yüzüne mendil tutarak ağlayan ve gözyaşını silen bir insana benzetir.

  • Dest-mâl-i ebr tutmış yüzine aglar felek/Görinen gülzârda her subh-dem şebnem degül
  • (Her sabah, gül bahçesinde görünen çiğ tanesi değildir; Felek, yüzüne buluttan bir mendil tutarak ağlamaktadır.)

Gözyaşı sel olur akar kimi zaman. Mendilin isimlerinden biri de yağlıktır. Yağlık, büyükçe mendil anlamına gelen bir kelimedir ve Anadolu’da birçok yöremizde bilhassa erkeklerin kullandığı, akşam evine dönerken aldığı şeyleri içine çıkın ettiği ve bir çeşit ufak bohçaya benzer eşyadır. Karamanlı Nizâmî de sevgilinin âşığına olan ilgisizliğini, âşığın ayrılık acısıyla döktüğü gözyaşlarının yağlıkla bile silinemediğini anlatır.

  • “Sen ki vuslat yağlığıyla silmedün kanlu yaşum/ Hecr odıyla ciğerüm dağlamağa mı başladın” der şair. (Ey sevgili! Sen ki kavuşma yağlığıyla kanlı gözyaşlarımı hiç silmedin; şimdi de ayrılık ateşiyle ciğerimi dağlamaya mı başladın?)

Selamlaşmak için

Bazen ayrılığın hüznü ile hasret çekenlerin elinde bir vedanın sembolü olan mendil bazen de tatlı dilli bir güzelin, âşığına sunduğu merhabadır.
Bazen ayrılığın hüznü ile hasret çekenlerin elinde bir vedanın sembolü olan mendil bazen de tatlı dilli bir güzelin, âşığına sunduğu merhabadır.

Mendilin bir işlevi de selamlaşma ve vedalaşmadır. Bazen ayrılığın hüznü ile hasret çekenlerin elinde bir vedanın sembolü olan mendil bazen de tatlı dilli bir güzelin, âşığına sunduğu merhabadır.

Pervâne b. Abdullah’ın 16. yüzyılda derlediği nazireler mecmuası olan Pervane Bey Mecmuası’nda:

“Nâmesin rû-mâla sarmış ya’ni ol şîrîn-makâl/ Ben gulâmına selâm ider [elinde] dest-mâl” beyti yer alır. (O tatlı sözlü [sevgili], mektubunu yüzündeki örtüye sarmış, elinde bir mendille ben kölesine selam verir.) 20. yüzyıl şairi Yahya Kemal Beyatlı ise Sessiz Gemi adlı şiirinde mendili bir veda aracı olarak kullanır.

  • Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
  • Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
  • Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
  • Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Tedavi için mendil

Kırılan ya da ağrıyan kolların bir örtü ile boyna asılıp tedavide kullanılması da şairlerin gözünden kaçmamıştır. Nitekim Ahi’nin beytinin ilham kaynağı mendilin bu özelliğidir.

  • Yaralu kollarumı dâğ-ı gamundan nice bir
  • Destmâl ile asam boynuma tûmâr gibi
  • (Gamının [açtığı] yarayla, yaralı kollarımı mendil ile dürerek boynuma nasıl asayım.)

Özür dilemek

Mendilin şimdi hatırlanmayan bir fonksiyonu da af talebidir. Boyna mendil bağlama, eskiden yaygın olarak kullanılan bir af dileme göstergesidir.

Mendil temsilî bir kefendir burada. Gelibolulu Âlî, şiirinde bu özelliğinden yararlanarak mendile yer verir. Gökyüzündeki ayı suç işlemiş bir kişi, kenarındaki haleleri de suçlunun boynundaki mendil olarak anlattığı şiirinde

  • “Dest-mâlin boynına takmış diler eksüklügin/ Hâle sanma ey kamer-tal’at kenâr-ı mâhda” der. (Ey ay yüzlü! Ayın kenarındakini hâle sanma; [o,] mendilini boynuna takmış, eksikliğini [af] dilemektedir.)

Söz kefenden açılınca kefenin asli anlamı olan ölümle de mendil arasında irtibat kurmuş şairler. Modern şair Behçet Necatigil’in soyadına ilham kaynağı olduğu söylenen 15. yüzyıl divan şairi Necati Bey, Şehzade Sultan Mahmut’a yazdığı bir mersiyede, ölümü bir mendil eşliğinde anlatır.

  • “Bir dest-mâl ile siler âhir kefen bizi/ Demez ki bu gedâ imiş ol pâdişâ imiş” beytinde “Kefen, hayatın sonunda bu dilenciymiş, bu padişahmış diye ayırmaksızın, bizi herhangi bir şeyi silermişçesine siler” der.

Söz özürden açılmışken mendilin bir saklama/saklanma aracı olarak kullanılmasından da bahsetmemiz gerekir. Nitekim Ahmed Paşa’nın şiirinde mendilini bir aksesuar olarak kullanıp güzelliğini bütünleyen kadın, aynı zamanda, onu yüzüne tutarak utandığını da gizleyebilmektedir.

  • Şifâ umsam kaçan kim leblerinden
  • Utanıp yüze tutar dest-mâli
  • (Ne vakit dudaklarından şifa umsam, o sevgili utanarak mendilini yüzüne tutar.)

Mendilin şiirdeki yeri elbette bundan ibaret değil. Yüzyılların birikimini buraya sığdıramadığım için “Parça bütüne işaret eder” diyerek bazı mısraları anmakla yetinmek zorunda kaldım.

Yoksa bir mendil kitabı yazmak işten bile değil.