Soykırım kartını oynamak yahut soykırım endüstrisi

7 Ekim saldırılarından sonra Batı’nın “İsrail-Filistin Savaşı” olarak servis ettiği Filistin Soykırımı hep İsrail’in lehine Holocaustla (Nazi Soykırımı) özdeşleştiriliyor.
7 Ekim saldırılarından sonra Batı’nın “İsrail-Filistin Savaşı” olarak servis ettiği Filistin Soykırımı hep İsrail’in lehine Holocaustla (Nazi Soykırımı) özdeşleştiriliyor.

Soykırım endüstrisinin bütün bu yaşananlardan nasıl nemalanacağını, Hamas’ın saldırısını ne zaman filmleştireceğini zaman gösterecek fakat doğrudan yana tavır alan, baskın söyleme kulaklarını tıkayarak “kral çıplak” diye bağıranlar elbet bir gün kazanacak. Nehir’den Deniz’e Filistin özgür oluncaya dek…

İsrail, Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım için ilk kez bahane bulmuyor.
İsrail, Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım için ilk kez bahane bulmuyor.

“Bulutsuz, güneşli ve güzel bir gün hayal edin… Müzik çalıyor, gençler dans ediyor… Barış için düzenlenen bir konserdeler. Kutsal Sabbath gününün erken saatleri. Güneş yeni bir günün habercisi… Sonra saniyeler içinde her şey değişiyor… Cennet birden cehenneme dönüyor. Gökyüzü roketlerle deliniyor… Hamas’ın roketleri ayrım yapmaksızın tüm İsrail şehirlerine düşüyor. İsrail’i havadan, denizden ve karadan işgal ediyorlar. Yalnızca tek şey için geliyorlar. Karşılaştıkları her şeyi vahşice öldürmek için… Hamas’ın Nazileri, ev ev dolaşıp masum insanları öldürüyorlar. Planlayarak, isteyerek sivilleri yataklarında öldürüyorlar... Hamas soykırımdan bu yana görülmemiş bir Yahudi katliamı yaşatıyor.” Bu sözler İsrail’in Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Gilad Erdan’ın 26 Ekim’de Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmadan… Erdan 7 Ekim’deki Hamas saldırılarını birdenbire, ortada hiçbir sorun yokken yaşanan büyük bir haksızlık, Yahudileri dünyadan silmek üzere atılmış büyük bir hamle, 2. Nazi Soykırımı olarak nitelendiriyor. Oysa yazının girişinde alıntıladığım hikâye İsrail’in 56 yıldır bilfiil Filistinlilere yaşattığı, neredeyse Filistinlilerin hayatlarının olağan akışı haline gelmiş bir hadise. Elbette hangi ırktan ve dinden olursa olsun masum sivillerin öldürülmesi kalplerimizi yaralasa da yıllardır bayram demeden, Ramazan demeden katledilen Filistinlilerin varlığının yok sayılması, kamplarda yaşam savaşı veren Filistinlilerin yok sayılması, arkadaşlarıyla oyun oynarken katledilen Filistinli çocukların yok sayılması, dünyaya henüz gözlerini açmışken öldürülen Filistinli bebeklerin yok sayılması, evladı kucağında öldürülen annelerin, babaların yok sayılması 7 Ekim’de yaşananların sebepsiz bir kötülük olarak algılanması ve bunun bahane olarak kullanılmasıyla başlayan Filistin Soykırımı aklımızı, kalbimizi, midemizi parçalıyor…

İsrail, Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım için ilk kez bahane bulmuyor. Yine Gilad Erdan, tam tarihini bilmesek de maske takıyor olmasından pandemi günlerinden olduğu anlaşılan başka bir BM toplantısındaki konuşmasında bir taş çıkarmış ve salondakilere gösterip

Her gün arabalarımıza bu taşlar atılıyor, Filistinliler sürekli bize saldırıyor, siz olsanız ne yaparsınız?

diye sormuştu. “Onlar bize taş atıyor biz de bu yüzden onlara bombalar yağdırıyoruz” demeye getirerek yaptıklarını meşru göstermişti.

Gilad Erdan.
Gilad Erdan.

Hamas’ın saldırısı bu kez ellerini daha da güçlendirdi. Üstelik soykırım kartını bir kez daha oynamak için de bir fırsat geçtimişti ellerine. YouTube’da kısa bir tur atarsanız neden bahsettiğimi daha net anlayacaksınız. 7 Ekim saldırılarından sonra Batı’nın “İsrail-Filistin Savaşı” olarak servis ettiği Filistin Soykırımı hep İsrail’in lehine Holocaustla (Nazi Soykırımı) özdeşleştiriliyor. Soykırım’dan, Auschwitz gibi ölüm kamplarından sağ kurtulanlarla bu olaylar üzerine yeniden röportajlar yapılıyor. Soykırım mağdurları bu yaşananların eski travmalarını yeniden canlandırdığını, soykırımdan sonra ilk kez Yahudilerin böyle bir saldırıya maruz kaldıklarını anlatıyorlar. İsrail, bir kez daha, soykırımı yaptıkları ve yapacakları her şey için kullanışlı hâle getiriyor.

Dilerseniz, Yahudi kökenli siyaset bilimci ve yazar Norman Finkelstein’ın “Soykırım Endüstrisi” olarak kavramsallaştırdığı, Yahudilerin çektikleri acıların İsrail’in Filistin’de yaptıkları her şey için nasıl kullanışlı hâle getirilerek istismar edildiğine yakından bakarak bugün Gazze’de yaşananları birlikte değerlendirelim.

Timsah gözyaşları

Zannediyorum benim gibi pek çoğunuzun Norman Finkelstein’la ilk karşılaşması 2010 yılında yayınlanan bir videosuyla olmuştur. Belki videoyu izlemiş ama videodaki kişinin ismini bilmiyor da olabilirsiniz. Videoyu kısaca anlatayım. Norman Finkelstein, Kanada’da bulunan Waterloo Üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta İsrail’in Filistin’e karşı tutumunu Nazilerin Yahudilere karşı tutumuna benzetmişti. Bunun üzerine söz isteyen bir öğrenci gözyaşları içinde onun bu sözlerinin orada bulunan pek çok kişiyi, özellikle Naziler tarafından zulme uğramış kişileri incittiğini söylemişti. Finkelstein bu sözlere oldukça sert bir şekilde karşı çıkmıştı: “Artık bu safsatalara saygı duymuyorum. Bu timsah gözyaşlarına saygı duymuyorum. Böyle bir seyircinin önünde soykırım kartını oynamak istemiyorum. Ama madem zorluyorsunuz anlatayım. Merhum babam Auschwitz’deki ölüm kampındaydı, merhum annem Majdanek’teki toplama kampındaydı. Ailemin her iki tarafındaki herkesin kökünü kazıdılar. Annem de babam da Varşova Getto Ayaklanması’nda yer aldı. Ve benim iki kardeşimle birlikte anne ve babamdan net bir şekilde öğrendiğim şey ise İsrail’in Filistin’e karşı yürüttüğü katliamlara sessiz kalamayacağımdır. Ve hiçbir şey geçmişteki acıları bahane ederek bugün katliam yapmaktan, zalimleşmekten, Filistinlilerin evini yıkmaktan ve İsrail’in bilfiil işlediği suçları meşru göstermekten daha adice ve mide bulandırıcı olamaz. Bu yüzden artık gözyaşları ile susturulmayı reddediyorum. Azıcık kalbiniz olsa şu anda Filistinliler için ağlıyor olurdunuz, yalanlar için değil.” Şimdi neden bahsettiğimi hatırlıyorsunuz. Bu cesur ve haklı sözlerin sahibi profesör Norman Finkelstein’dı.

Soykırım Endüstrisi Annesi ve babası Nazi soykırımında toplama kamplarından sağ kurtulan Yahudi asıllı Norman Finkelstein İsrail’in Filistin politikalarını eleştiren, Filistin’de yaşanan katliamları anlatan çok sayıda çalışma yaptı.

  • Soykırım Endüstrisi: Yahudi Acılarının İstismarı adlı kitabında ise Soykırım’ın bir endüstri hâline gelerek bilhassa Amerika ve Amerika’da kurulan Yahudi Örgütleri tarafından nasıl istismar edildiğini, Almanya ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerinden tazminat koparmak için nasıl kullanıldığını ve dahası İsrail’in Filistin’de yaptığı her şeyi meşru hale getirerek en ufacık bir eleştirinin dahi antisemitizm olarak nitelendirdiğini ortaya koyuyor.
Soykırım Endüstrisi.
Soykırım Endüstrisi.

Finkelstein Soykırım’ın 2. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Yahudilerin daha güçsüz oldukları ya da daha yalnız oldukları, tecrit edildikleri yıllarda değil, İsrail kurulduktan neredeyse 20 yıl sonra 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı olarak adlandırılan Arap-İsrail Savaşı’nda İsrail’in askeri gücünü gören ABD tarafından kullanılmaya ve en önemli gündem hâline getirilmeye başlandığını söylüyor. Finkelstein’ın karşı çıktığı bir diğer husus, soykırım mağdurlarının yüksek meblağlar alarak konuşmalar yapması, kendi hayatlarını gerçeği yansıtmayacak bir şekilde yeniden kurgulayarak bestseller kitaplar yazması. Finkelstein ayrıca yıllar içinde sayıları gittikçe artan soykırım mağdurlarının da gerçeği yansıtmadığını iddia ediyor. Zira annesinin de söylediği gibi “Eğer bu rakamlar gerçekse Hitler kimi öldürdü?” Finkelstein bu rakamları kullanarak ve yaptırım tehditleri savurarak Almanya’dan ve İsviçre’den soykırım mağdurları adına alınan tazminatların yerlerine ulaşmadığını, Yahudi örgütlerinin bu paraları kendi çıkarları için ya da soykırım endüstrisinin büyümesi için kullandıklarını, bir kısmını da İsrail’e verdiklerini anlatıyor. Finkelstein’ın karşı çıktığı bir diğer husus tarih boyunca pek çok soykırım yaşanmışken, Nazi Soykırımı’ndan sonra da pek çok soykırım gerçekleşmişken bu soykırımın biricik olduğu iddiası. Zira bu soykırım sırasında da Naziler yalnızca Yahudileri değil Romanları ve engellileri de öldürmüşlerdi. Ancak Finkelstein’a göre Yahudiler kendilerini biricik gördükleri için yaşadıklarını da biricik olarak nitelendiriyorlar, katledilen diğer insanları yok sayıyorlardı; bugün Filistin’de yaptıkları gibi…

Doğrudan yana olmak

Çocukken hiç yaşadınız mı bilmiyorum. Size sürekli fiziksel olarak ya da sözle sataşan arkadaşınıza ya da kardeşinize “Artık dur!” demeye karar verip karşılık verdiğinizde hemen ağlayarak gidip sizi öğretmeninize ya da anne/babanıza şikayet ederdi. 7 Ekim’de yaşananlar da bundan farklı değil. Norman Finkelstein’da böyle düşünüyor olacak ki 7 Ekim’de şöyle bir açıklama yaptı:

Son 20 yıldır yarısı çocuk olan Gazze halkı toplama kamplarında hapsedildi. Bugün kampın duvarını aştılar. John Brown’ın köleliğe karşı silahlı direnişini onurlandırdıysak, eğer Varşova Gettosu’nda isyan eden Yahudileri onurlandırdıysak, o zaman ahlaki tutarlılık, Gazze’deki kahramanca direnişi onurlandırmamızı emreder.
Piers Morgan-Norman G. Finkelstein
Piers Morgan-Norman G. Finkelstein

24 Kasım’da konuk olduğu Piers Morgan’ın YouTube’da yayınlanan Uncensored programında, İsrail yanlısı bir tutum sergileyen Morgan, Finkelstein’ın bu sözlerinden pişmanlık duyup duymadığını sorguladı. Finkelstein bu sözleri henüz Hamas’ın saldırılarının boyutunu bilmeden önce sarfettiğini ama yine de yaşananları hiçbir umutları, dünleri, bugünleri ve gelecekleri olmayan ve yıllarca sistematik bir şekilde katledilen, kamplarda hapsedilen gençlerin nihayetinde kendilerini savunma hakkı olarak gördüğünü anlattı.

Norman Finkelstein, 18 Kasım 2023 de yayınlanan Candace Owens’ın sunduğu YouTube programı “Israel vs. Palestine”in konuğuydu. Owens’ın Finkelstein’ı

Filistin yanlısı” olarak tanımlaması üzerine Finkelstein “Ben ne İsrail yanlısıyım ne Filistin yanlısıyım; ben sadece doğrunun ve adaletin yanlısıyım. Eğer doğru ve adalet İsrail’den yana olsaydı o zaman İsrail’i desteklerdim

diye düzeltti. Soykırım Endüstrisinin bütün bu yaşananlardan nasıl nemalanacağını, Hamas’ın saldırısını ne zaman filmleştireceğini zaman gösterecek fakat doğrudan yana tavır alan, baskın söyleme kulaklarını tıkayarak “kral çıplak” diye bağıranlar elbet bir gün kazanacak. Nehir’den Deniz’e Filistin özgür oluncaya dek…

Kullanışlı bir hikâyesi olduğu halde bundan faydalanmayan, aksine kendi toplumu tarafından dışlanmayı, tehdit edilmeyi göze alarak doğrunun yanında tavır alan Norman Finkelstein’a, devlet liderleri kafalarını kuma gömseler de, dünyanın dört bir yanında Gazze halkının yanında olan, fişleneceklerini bildikleri hâlde meydanlara çıkıp seslerini yükseltmekten çekinmeyen insanlara… Filistin’de yaşanan soykırım karşısında çaresiz hissedip kalbi parçalananlara… Ve Filistin halkına ve Filistin halkına ve Filistin halkına…