Toplumsal korku ile ilgili kitaplar

Yirmi birinci yüzyılda batı toplumlarında “korku” daha önceki dönemlerden çok daha büyük bir güncelliğe sahip.
Yirmi birinci yüzyılda batı toplumlarında “korku” daha önceki dönemlerden çok daha büyük bir güncelliğe sahip.

Batılı toplumlarda hayat standardı yükseldikçe, insanlar kendini daha fazla risk altında hissediyor. Öyle bir noktaya varılmış durumda ki, âşık olmaktan el sıkışmaya, asansöre binmekten uçak yolculuğuna, duygusal/ toplumsal yaşamın ve teknolojik gelişmenin en sıradan unsurları önemli risk faktörleri olarak görülüyor artık.

Kapitalizmde korku

Dieter Duhm tarafından 1970'de yazılmış. Sargut Şölçün kitabın çevirisini 1986'da yapmış. Türkiye'deki ilk baskı Kalem Yayıncılık tarafından 1987 de yapılmış. Tarihlerin eskiliği ve kitabın Almanya’da yazılmış olması okuyucuyu yanıltmasın. Okunduğunda görülecek ki kitap, bugünü, belki de o günü anlattığından daha fazla anlatıyor.

Dieter Duhm, Kapitalizmde Korku, Çeviri: Sargut Sölçün, Ankara, Ayraç Yayınları, 2002
Dieter Duhm, Kapitalizmde Korku, Çeviri: Sargut Sölçün, Ankara, Ayraç Yayınları, 2002

Kapitalizm hala, hem de daha fazla ve yaşamın en küçük ayrıntılarına kadar korku üreterek egemenliğini sürdürüyor. Korkuyu kabul etmemek, korkmamak anlamına gelmiyor. Yaşamın her alanına sinmiş, hayatımızı zehir eden, toplumu bütün olarak hastalığın kucağına atan bu sinsi korkular yumağından kurtulmanın ilk adımı, onu kabul etmek ve kaynaklarını saptamak. Bugün, bütün değerlerin altüst edildiği, kapitalizmin- gelmiş geçmiş en iyi düzen olduğunun dayatıldığı, bütün yaşamın paraya, kapitalizmin değerlerine endekslenmeye çalışıldığı ve bunun bedellerinin ağır bir şekilde ödendiği bir toplumda yaşıyoruz. Okur, Dieter Duhrm’un söylediklerinde, şaşılacak kadar kendini ve içinde yaşadığı toplumun sancılarını, hatta bu bunalımdan nasıl çıkılabileceğinin ipuçlarını bulacak.

Dieter Duhm, Kapitalizmde Korku, Çeviri: Sargut Sölçün, Ankara, Ayraç Yayınları, 2002

Korku kültürü

Batılı toplumlarda hayat standardı yükseldikçe, insanlar kendini daha fazla risk altında hissediyor. Öyle bir noktaya varılmış durumda ki, âşık olmaktan el sıkışmaya, asansöre binmekten uçak yolculuğuna, duygusal/ toplumsal yaşamın ve teknolojik gelişmenin en sıradan unsurları önemli risk faktörleri olarak görülüyor artık. Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Çin'deki değişmelerden sonra yükselen "tek kutuplu" neoliberal dalga ve sendikaların, ailelerin ve çeşitli cemaatlerin çözülmesiyle insanlar bireyleşti belki; ancak yeni dayanışma biçimlerinin yokluğunda bu bireyleşme, kişiyi özgürleştirecek yerde iyice çaresiz hale düşürdü.

Frank Furedi, Korku Kültürü, Çeviri: Barış Yıldırım, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2016
Frank Furedi, Korku Kültürü, Çeviri: Barış Yıldırım, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2016

Kendi başına kalan birey, eleştirel bir düşünüş geliştirecek cesareti toplamak yerine, güvensizlik duygusunun altında eziliyor. Giderek iş arkadaşları, komşular, hatta ailenin diğer üyeleri potansiyel birer düşman olarak görülüyor. Toplumun işleyişine dair güvensizlik bütün katmanlarda hakim hale geliyor.

Bu gelişmelerin sonucu olarak güvenlik 1990'lı yılların temel değeri haline geldi ve insanları hayatın risklerinden uzak tutmayı amaçlayan büyük bir sektör gelişti; risk yönetimi ve risk analizi konusunda raflar dolusu kitap yazıldı. Özellikle de 11 Eylül sonrasında, toplumu ve doğayı değiştirmek üzere yapılan müdahalelerin kapanmaz yaralar açtığı ve kıyamet gününün yaklaştığına iyice inanır oldu Batılı insan.

Bizde de birçok insan kendini çevresel ve teknolojik felaketlerin tehdidi altında görüyor. Toplum olarak deli dana paniği, kapkaççı paniği, tacizci paniği gibi korkulara kapılmak için hazır bekliyoruz. "İyi beslenmezsen verem olursun" günlerinden "kırmızı et zehirdir" noktasına geldik. Anneler çocuklarını okula götürüp dönüşüne kadar başında beklemezse annelik görevini ihmalle suçlanıyor; çünkü artık okul servisleri de birer tehlike kaynağı. Üniversite öğrencilerine hiçbir toplumsal faaliyete katılmamayı hem aileleri hem de okul yönetimleri öğütlüyor.

  • Elinizdeki kitap bize risk almanın son derece yapıcı ve üretken bir süreç olduğunu hatırlatıyor ve insanın gerçekleştirdiği tüm ilerlemelerin temelinde, doğaya ve topluma bilinçli biçimde yapılan müdahalelerin olduğunu. Furedi, korkunun korkuyu doğurduğu çözülen toplulukların yerine, risk alarak özne olma cesaretini gösteren insanların oluşturdu u yeni yapılar ve farklı bir dünya öneriyor

Frank Furedi, Korku Kültürü, Çeviri: Barış Yıldırım, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2016 (3.Baskı)

Korkunun sosyal teorisi

Geoffrey R. Skoll, Social Theory of Fear, Palgrave Macmillan US, USA, 2010
Geoffrey R. Skoll, Social Theory of Fear, Palgrave Macmillan US, USA, 2010

Korku hep seçkinlere hizmet eder. Kitleleri kontrol altında tutmak ve ayrıcalıklarını genişletmek için korkuya yaslanır seçkinler. Günümüzdeyse, kapitalist dünya sisteminin kriz yaşadığı döneminde yani, diğer ülkelerle birlikte Birleşik Devletlerdeki seçkinler de suç korkusu ve terörizmi teşvik ediyorlar. Bu korkuları öyle şekillendiriyorlar ki insanların güvenlik için yetkililere başvurmasını sağlasınlar, böylece insanlar polis ve askeri güç araçlarının daha da yaygınlaşmasına izin versinler. Büyüyen baskıya rağmen bu hegemonyaya karşı çıkma imkanı hala mevcuttur. Bu kitap bu karşı çıkış için krizlerin ve stratejilerin bir analizini sunuyor. Social Theory of Fear, sosyal teorinin birbirinden bağımsız ve çeşitli akımlarını (Frankfurt okulunun eleştirel teorisini, semiyotiği ve Dünya Sistemi teorisini) bir araya getirerek önemli bir teorik sentez ortaya koyuyor. Hem de yeni, ilginç ve aydınlatıcı bir şekilde.

Geoffrey R. Skoll, Social Theory of Fear, Palgrave Macmillan US, USA, 2010

Korku: Eleştirel jeopolitik ve gündelik yaşam

Susan J. Smith (Author), Rachel Pain (Editor), Fear: Critical Geopolitics and Everyday Life (Re-materialising Cultural Geography), USA, Routledge, 2008
Susan J. Smith (Author), Rachel Pain (Editor), Fear: Critical Geopolitics and Everyday Life (Re-materialising Cultural Geography), USA, Routledge, 2008

Yirmi birinci yüzyılda batı toplumlarında “korku” daha önceki dönemlerden çok daha büyük bir güncelliğe sahip. Bebek ölümlerinden suça, internet pornosundan sığınmacılara, canlı bombalara ve kuş gribine kadar uzanan çizgideki korkular üzerinden her gün ortaya çıkan yeni risklerle ilgili bir haber bombardımanı altındayız. Susan J. Smith’in kitabı “korku” ile ilgili bir dizi meseleyi ele alıyor ve yeni teorik argümanlar ve araştırma bulguları sunuyor. Bu argüman ve bulgular, terörle savaş, mülteci krizi, yabancı tehlikesi, küresel salgın hastalıklar ve ayrımcı şiddet gibi çok farklı konuları kapsıyor. Bu kitap, korku söylemlerinin belirli zaman, mekân, toplumsal kimlik ve jeopolitik ilişki yapılarıyla bağlantısının bir dökümünü yapıyor. Korkunun siyasi amaçlarla ne şekilde manipüle edildiğini ve işlendiğini, bazen nasıl bir baskı aracı haline geldiğini inceliyor ve korkuyu siyasal, ekonomik ve toplumsal marjinalleşmeye bağlıyor.

Bunun da ötesinde –insanların korkuyu idrak edip anlamlandırdığı ve yönettiği- gündelik korku deneyimlerinin önemini ve belli zamanlarda da öngörülemezliğini; gündelik hayatta korku ile ümit arasındaki ilişkiyi ve siyasal ve toplumsal canlılığı ve değişimi sağlamada duyguların rolünü ortaya koyuyor.

Susan J. Smith (Author), Rachel Pain (Editor), Fear: Critical Geopolitics and Everyday Life (Re-materialising Cultural Geography), USA, Routledge, 2008