Türküler, türkücüler

Neşet Ertaş
Neşet Ertaş

Artık ülkemizde köy-şehir ayrımı o kadar keskin değil. Yeni bir duyarlık lazım, ama ne?1960-70 arası köyden şehre akan kitleler gecekondulaşma sonucu Cumhuriyet dönemi musiki tarihinin tek otantik hamlesini yapmıştı: Arabesk.Ama şimdi onun da zemini kayboldu. Bunu sezen Müslüm Baba Teoman’ın şarkılarını okumuştu.

Epeyce zamandır TRT-Türkü dinliyorum. Türküler gerçekten de bu toprağın sesidir. Yani tarım toplumunun-köylerin ürünüdür. Ancak aynı dönemde ülkemiz kasabaları ve şehirleri de tarım toplumu şehri idi. Bizde sanayileşme Batılı anlamda yok ve sanayi şehri de geçmişte yok. (Şimdi var mı?)

Türkü de köy-şehir ayrımını çok yapmamalı. Mesela İstanbul türküleri. Ama onlar makamla okunuyor demeyin. Çünkü Anadolu türkülerimiz de makamla okunuyor.

Aysun Gültekin
Aysun Gültekin

Hâlen yüksek seviyede türkü okuyan pek çok sanatçımız var. Bunları tek tek sayamam. Ama bazıları bence istisna.

Aysun Gültekin bunlardan biri. Erzurum yaylasının dağlarda yankılanan sesi. Hele uzun havalarda kendinden geçiyor. Sanki mistik bir atmosfere girip âlemi dolaştıktan sonra yeniden aramıza dönüyor.

Emel Taşçıoğlu Kırşehir merkez olma kaydı ile İç Anadolu türkülerini kıvrak ve oynak, neşeli ve hüzünlü terennüm ediyor.

Ona Bedia Akartürk’ü de ilave edebiliriz. Nev-i şahsına münhasır bir ses ve yorumdur.

Gülşen Kutlu telaffuzundaki hafif rekâket ile okuduğu parçalara başka bir güzellik katar.

Kerkük-Urfa-Diyarbakır-Harput havzası sıra geceleri ile anılmalı. Muzaffer Ertürk Harput ağzına hakim tavrı ve ses rengi ile, Mehmet Özbek Urfa ve Kerkük havalarıyla, İzzet Altınmeşe Diyarbakır türküleriyle bu havzayı zenginleştirir. Ege türkülerinde Hale Gür’ü anmalıyız.

Sazı bir orkestra gibi konuşturan, akıllara ziyan besteleri ile bozkırın tezenesi rahmetli Neşet Ertaş başlı başına bir ekoldür. Ne yazık ki kıymeti çok sonra anlaşıldı.

Sayıp dökmeyi bir kenara bırakıyorum. Bu yazının maksadı türkü yolunun bir çıkmazda olduğunu belirtmektir.

O da şudur: Radyolarımızda okunan türküler yüz yüz elli parça arasına sıkıştı. Bir türküyü ne kadar çok tekrar ederseniz o kadar yıpranır, etkisini kaybeder. Sanatçılar ve TRT yetkilileri “Bizim repertuarımızda üç bin beş bin türkü var” deseler de aşina olduğumuz yukarıdaki rakamdır.

Ne yapmak lazım?

Bazı türküleri Neşet Baba’nın tabiri ile “havalandırmak” lazım.

Neşet Ertaş
Neşet Ertaş

Misal: “Ayağında Kundura” radyolarımızda çalınıp söylenen bir türkü idi. Pek dikkat çekmemişti. İbrahim Tatlıses o muhteşem tiz sesi ile bu türküyü öyle bir okudu ki (yorumladı ki) yedi cihan duydu. Sonraları türküleri (yorum diyerek) arabeske kaçan bir tavırla seslendirdi. Bu yanlış bir yaklaşımdı.

Şimdilerde TRT-Türkü’de dahi orkestra eşliğinde türküler okunuyor. Bu da bir çıkış değildir. Bir batıştır belki.

Ne yapmak lazım?

Yeni besteler ama, kim yapacak?

Hem artık tarım toplumunun duyarlığını taşımıyoruz. Ne ölene ağlıyoruz ne doğana seviniyoruz.

Yine tek tük kayda değer, beste yapılıyor. Özhan Eren’in “Kara Tiren”i gibi.

Ancak bu da yaraya merhem değildir.

Artık ülkemizde köy-şehir ayrımı o kadar keskin değil. Yeni bir duyarlık lazım, ama ne?

1960-70 arası köyden şehre akan kitleler gecekondulaşma sonucu Cumhuriyet dönemi musiki tarihinin tek otantik hamlesini yapmıştı: Arabesk.

Ama şimdi onun da zemini kayboldu. Bunu sezen Müslüm Baba Teoman’ın şarkılarını okumuştu.

  • Eski türkülere yeniden hayat vermek ve bunu günümüze hitap eden bir noktaya ulaştırmak belki bir çıkar yoldu. Rahmetli Ahmet Kaya’nın “Saza niye gelmedin” parçasında uyguladığı gibi.

“Ses yarışmaları”nı seyrediyorum.

Sahneye çıkan gençler, çocuklar, çokluk İngilizce parçalar okuyor. Bunlar arasında türkü okuyan sanatçılarımızın çocukları da olabilir. Tehlike burada mı? Hayır.

Tehlike kültürel alanda eskiyi tekrar dışında kayda değer bir adım atamamakta. Klasik Türk sanat müziğinde de bu böyle. Ne kadar beğenmeyeni olsa da Avni Anıl nesli bestekârları bir ekoldü. Şimdi o da yok.

Folklor ne şiire ne müziğe düşman. Belki bu yolda Barış Manço ile MFÖ’nün attığı adımlar daha gürbüz ve güvenli atılırsa bir çığır açılabilir.

İlgili olanlar benden iyisini bilir.