Üniversiteler artık yerel yönetimlerin paydaş

Rektör Handan İnci’yle üniversiteler ve yerel yönetimler arasındaki bağın nasıl olmasını gerektiğini ve bugüne kadar yerel yönetimler için yapılan çalışmaları konuştuk.
Rektör Handan İnci’yle üniversiteler ve yerel yönetimler arasındaki bağın nasıl olmasını gerektiğini ve bugüne kadar yerel yönetimler için yapılan çalışmaları konuştuk.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, yerel yönetimlerle iş birliği yapan köklü eğitim kurumlarından. Rektör Handan İnci’yle üniversiteler ve yerel yönetimler arasındaki bağın nasıl olmasını gerektiğini ve bugüne kadar yerel yönetimler için yapılan çalışmaları konuştuk. İnci, üniversitelerin geçmişte bilgiyi üretmek ve yayınlar yapmakla yetindiğini ama bugün sokağa çıktığını söylüyor.

Sizce yerel yönetimlerle akademi arasında nasıl bir bağ olması gerekiyor? Bu bağ bize neler kazandırır? Bugüne kadar bu bağ kurulabilmiş mi?

Günümüzde üniversiteler geçmişte olduğundan çok daha fazla toplumla iç içe faaliyet yürütüyor. Üniversitenin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında topluma ne kattığı artık çalışma hanesine özellikle kaydediliyor. Teorinin yanı sıra pratik üretime de geçme ve hayata doğrudan temas etme üniversitelerin çıktıları arasında yer alıyor. Geçmişte daha çok bilgiyi üretmek ve yayınlar yapmakla yetinen üniversite şimdi sokağa çıkmış, projelerle yerel yönetimlerin paydaşı olmuştur. Yani üniversite geçmişte olduğundan çok daha fazla geniş toplum kesimlerine açılmıştır. Üniversiteler günümüzde teorik alanlardaki bilgi üretimleri kadar bu bilginin hayata hızlı ve doğrudan temas edebileceği alanlarda da var olmayı önemsemektedir. Böylece akademisyenlerin toplumla teması daha geniş bir zemine de taşınmaktadır. Üniversiteler ile toplum arasındaki bu bağı besleyen kurumlar içinde STK’lar ve yerel yönetimler başı çekmektedir. Üniversitelerin bu açılımını ben değerli buluyorum ve Rektör olarak özellikle yerel yönetimlerle bu yönde iş birlikleri geliştirmeye önem veriyorum.

Geleceğimiz için katkısı büyük olacak

Bu bağın güçlü olması toplumsal olarak hayat kalitemizin yükselmesini doğrudan etkileyecektir. Kendi kurumumun örneği üzerinden ilerleyerek konuşayım. Mesela biz bir sanat üniversitesiyiz. Resim, heykel, mimari, tasarım alanlarında ülkemizin ilk ve en köklü kurumuyuz. Çok büyük ölçüde hocalarımızın ve öğrencilerinin üretiminden oluşan binlerce sanat eserinden oluşan bir müzemiz (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi) ile nitelikli bir konservatuvarımız var. Gerçi bu alanlarda yaptığımız üretim gerek sergiler gerek konserlerle başından beri topluma açıktı ancak erişebilen kesimler, belki de kültürel çekingenlikler nedeniyle daha sınırlıydı. Şimdi aynı içerikleri yerel yönetimlerle yapılan paydaşlıklar ve projelerle birlikte bu çekingen ya da yetirince ilgi duymayan kesimlere doğrudan yönlendirmek mümkün. Ben bunun sanata ilgili gençlerin yolunu çizmemizde model oluşturacağını düşünüyor ve geleceğimiz açısından katkısının büyük olacağına inanıyorum.

Üniversiteler günümüzde teorik alanlardaki bilgi üretimleri kadar bu bilginin hayata hızlı ve doğrudan temas edebileceği alanlarda da var olmayı önemsemektedir.
Üniversiteler günümüzde teorik alanlardaki bilgi üretimleri kadar bu bilginin hayata hızlı ve doğrudan temas edebileceği alanlarda da var olmayı önemsemektedir.

Bir süre önce Beyoğlu Belediyesi ile yaptığımız iş birliği ile İstanbul Resim ve Heykel Müzemizin ikonik tablosu Mimozalı Kadın’ı resim bölümü öğrencilerimiz tarafından Tophane’nin merdivenlerine işletmek suretiyle şehrin günlük hayatına taşıdık. Şimdi o bölgenin en çok fotoğraf çekilen noktalarından biri oldu. Ressamı Osman Hamdi’yi, müzedeki diğer resimleri merak ederek yolun karşı tarafına geçtiklerinde onları geniş bir sanat ortamı bekliyor. Konsevratuvarımız yerel yönetimlerin sahnelerinde sık sık konser veriyor ve klasik müziği daha erişilebilir kılıyor. Heykel Bölümümüzün uzun bir süredir Alanya Belediyesi ile yürüttüğü çalışma sayesinde o bölgenin kamusal alanları heykellerle değerleniyor.

Aynı şekilde, mimari restorasyon da üniversitemizin güçlü yönleri arasındadır. Bu alanda önemli bir birikim sahibiyiz. Yerel yönetimlerin çalışma bölgelerinde geliştirdikleri bütün projelerde hocalarımızın katkısı vardır.

Korumak için sevmek gerekir

Kültür politikaları adına üniversitelerin ve yerel yönetimlerin işbirliği nasıl sonuçlar getirir?

İstanbul’a karşı koruma bilincini geliştirmek de bir süredir yerel yönetimlerle birlikte geliştirdiğimiz bir sosyal sorumluluk projesi olarak ilerlemektedir. Bu konuda hareket noktamız kişisel olarak benim de İstanbul sevgimi perçinleyen ve onu hakkıyla görebilmemi sağlayan değerli yazarımız Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Korumak için sevmek gerekir düsturundan hareketle üniversitemizin Tanpınar Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği geziler aracılığıyla gençlere İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu kavratmaya çalışıyoruz. Üsküdar Belediyesi ve Millî Eğitim Müdürlüğüyle birlikte sürdürdüğümüz “Tanpınar’ın İzinde İstanbul’u Geziyoruz” adlı bu projenin çok verimli sonuçlar verdiğini bizzat gözlemledim. Bu çıktılar paylaşıldıkça başka belediyelerden de benzer iş birlikleri yapmamız için teklifler gelmeye başladı.

Bu çabalar sürdürülebilir politikalara dönüşmeli

Bugün Türkiye’deki kültür politikaları adına neler söylenebilir? Sizce nasıl planlanmalı, nelere dikkat edilmeli?

Bakın, işte bu çok basit ve çok etkili bir kültür politikasıdır. Önceliğimiz her zaman gençler ve çocuklar olmalıdır. Benzer şekilde Tarihi Yarımada Alan Başkanlığı ve Fatih Millî Eğitim Müdürlüğü paydaşlığında Süleymaniye semtindeki Mimar Sinan İlkokulu’nun öğrencileriyle yürüttüğümüz bir proje var. Burada da hedefimiz bu çocuklarda o müstesna bölgeye karşı bir aidiyet duygusu ve sahiplenme bilincini geliştirmek, bunu yaparken de sanatla daha yakın temas kurmalarını sağlamaktır. Tarihi Yarımada Alan Başkanı Mustafa Kural ve ekibi bu bölgedeki çocukların tarihi eserlere karşı duyarlılığını geliştirmek için gerçekten çok güzel projeler başlatmışlar. Biz de üniversite olarak öğrenci kulüplerimizin aracılığıyla hem güzel sanatlar alanlarında hem de müzik, edebiyat, tiyatro başlıkları altında bu çocukların hayatına dokunmaya çalışacağız. Yetenekli olanların ilgisini sanata yönlendirmek, diğerlerinde ise sanata, kültüre, İstanbul’un tarihsel kimliğine dair dikkatler geliştirebilmek yolunda şu anda atacağımız her adımın gelecekte çok kıymetli sonuçlarla bize geri döneceğinden hiç kuşkum yok. Yeter ki bütün bu çabalar sürdürülebilir politikalara dönüşsünler.

Bağcılar’daki sanata meraklı gençlere destek olacağız

MSGSÜ olarak Bağcılar Belediyesi’yle bir protokol imzaladınız. Bu protokol kapsamında nasıl çalışmalar yapılacak? Sizin yol haritanız nedir?

Biz de üniversite olarak öğrenci kulüplerimizin aracılığıyla hem güzel sanatlar alanlarında hem de müzik, edebiyat, tiyatro başlıkları altında bu çocukların hayatına dokunmaya çalışacağız.
Biz de üniversite olarak öğrenci kulüplerimizin aracılığıyla hem güzel sanatlar alanlarında hem de müzik, edebiyat, tiyatro başlıkları altında bu çocukların hayatına dokunmaya çalışacağız.

Üniversitemizin yerel yönetimlerle yaptığı en yeni ve beni en heyecanlandıran iş birliği anlaşması ise Bağcılar Belediyesi ile oldu. Bağcılar şimdiye kadar çalıştığımız Üsküdar, Fatih gibi belediyelere nazaran çeperde kalan ve bu açıdan bence desteğe daha çok ihtiyaç duyabilecek gençlere sahip bir bölge. Evet, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak Bağcılar Belediyesiyle geçtiğimiz günlerde bir protokol imzaladık. Buna göre üniversitemiz Bağcılar bölgesinde yaşayan sanata meraklı gençlere çeşitli seminerler, kurslar, sanatsal etkinlikler yoluyla destek olacak. Belediye başkanı Abdullah Özdemir bunun için hakikaten çok yüksek bir motivasyon taşıyor. İlk çalışmamıza Tiyatro Bölümü hocalarımızın Belediyenin gençler arasında düzenlediği kısa oyun yarışmasının seçici kurulunda yer almasıyla başladık. Kim bilir buradan ne güzel buluşmalar ne keşifler ortaya çıkacaktır. Okullar açılır açılmaz da onlar için önce Müze’mizde eğitici sanat gezileri düzenleyeceğiz.