Varda’nın gözünden varoluşa dair anlar

Agnes Varda
Agnes Varda

Bir gün sahip olduğumuz her şeyi arkamızda bırakıp bir yolcu olmaya karar verebilir miyiz? Hayatı bir yolculuk olarak düşündüğümüzde de yolda olmak yolculuk yapmak bize çok şey katar. Kişisel deneyimimizi zenginleştirir. Bizi var kılar. Başımızdan birçok macera geçer. Bunu anlatır ve bu anlatılar sayesinde bir varlık kazanırız. Yolda olduğumuzda başlar birçok hikâye, yola koyulduğumuzda en çok kendimizle karşılaşırız. Ama bunu tek başına yapmanın zorluğu ve ağırlığı hep üzerimizdedir. Bu girişi anlamlı kılacak birkaç filmden söz etmek istiyorum. Agnes Varda'nın Yersiz Yurtsuz’u, Toplayıcılar’ı ve Mekanlar ve Yüzler’den...

Özgürlüğün sınırı nerede başlıyor ve nereye kadar uzanıyor? Birinin özgülüğünden söz ettiğimizde onun bütün hayatını işin içine katabiliyor muyuz? Bu sorular elbette üzerine kafa yorulması gereken konular. “Ben özgürüm” dediğinde biri gerçekten her şeyden soyutlanmış olarak bunu gerçekleştirebilir mi?

Agnes Varda
Agnes Varda

Yaşadığımız hayata bakalım, ekonomik özgürlüğümüz, toplumsal özgülüğümüz, bireysel özgürlüğümüz ne kadar yerli yerinde? Bir gün sahip olduğumuz her şeyi arkamızda bırakıp bir yolcu olmaya karar verebilir miyiz? Hayatı bir yolculuk olarak düşündüğümüzde de yolda olmak yolculuk yapmak bize çok şey katar. Kişisel deneyimimizi zenginleştirir. Bizi var kılar. Başımızdan birçok macera geçer. Bunu anlatır ve bu anlatılar sayesinde bir varlık kazanırız. Yolda olduğumuzda başlar birçok hikâye, yola koyulduğumuzda en çok kendimizle karşılaşırız. Ama bunu tek başına yapmanın zorluğu ve ağırlığı hep üzerimizdedir. Bu girişi anlamlı kılacak birkaç filmden söz etmek istiyorum. Agnes Varda'nın Yersiz Yurtsuz’u, Toplayıcılar’ı ve Mekanlar ve Yüzler’den...

Kendine has bir yönetmen

Filme geçmeden önce biraz Agnes Varda'dan bahsedelim. Agnès Varda, La Pointe-Courte (Paralel Yaşamlar-1955) öncesinde bir fotoğrafçıydı ve o filmi çekerken teknik bilgisi çok zayıftı. Bunu 2009'da The Believer'a verdiği röportajında şöyle dile getiriyor: “Kurgu odasındayken Resnais bana film izlemem gerektiğini söyledi. ‘Paris'te bir Sinematek olduğunu biliyor musun?’ diye sordu. Kurguyu tamamladıktan sonra bir ara ‘Visconti vardır mesela’ dedi, ben ‘Visconti kim?’ diye sordum. Filmlere dair en ufak bilgim yoktu. Çok az film görmüştüm.

Yersiz Yurtsuz afişi
Yersiz Yurtsuz afişi

Hiçbir şey bilmiyordum.” Babası Fransız annesi Yunan ve kendisi Belçika doğumlu olan Varda, 2019'da aramızdan ayrıldı. 80 küsür yaşına kadar da film çekmeye devam etti. Varda'nın eskimeyen, genç bir ruhu vardı. Yaşı ilerlemesine rağmen film çekmekle kalmadı sosyal medya hesaplarını da aktif bir şekilde kullandı. Bu yenilikçi ruhunu son filmi Mekanlar ve Yüzler'de de görmek mümkün. 5'ten 7'e Cleo, Toplayıcılar, Mutluluk, Yersiz Yurtsuz gibi filmleriyle tanınan Varda, kendine has film biçimi ile Fransız Yeni Dalga'dan ayrı bir yerde duruyor. Kişisel hayatında da feminist hareketlerin içinde yer almış biriydi. Bunun filmleri üzerindeki etkisi ise yadsınamaz. Bazı yerlerde Yeni Dalga’nın Büyükannesi sıfatıyla anılsa da bu şekilde bir tanımı doğru bulmayanlar da var. Altyazı Sinema dergisinin Agnes Varda özel sayısında Necati Sönmez şu ifadelerle bu durumu eleştiriyor: “Öte yandan Varda hakkında söz alan hemen hemen herkes lafa ‘Yeni Dalga’nın Büyükannesi’ klişesiyle başlaması da onu biraz daha gölgeye itmekten başka bir işe de yaramıyor galiba. Ne de olsa büyükannelik, insanın ununu elemiş eleğini asmış halini, hayatın son demlerinde olmayı çağrıştıran bir mertebe. Henüz yirmili, otuzlu yaşlarında yaptığı ilk filmlerinden söz edilirken bile ona ‘büyükanne’ denmesinin mantığını anlamak zor. Ona harcıâlem yakıştırmaya başvuranların çoğunun niyeti elbette Varda'nın ‘büyüklüğünü’ vurgulmak (veya ilk filmleriyle Yeni Dalga’ya ilham verdiğini ima etmek).”

Varoluşa çıkan yolculuk

Şimdi Yersiz Yurtsuz’a bakalım. Bu filmde yolcu bir kadın var. Bu karakteri kadının özgürleşmesi, kendini gerçekleştirmesi üzerinden okuyabiliriz. Yolculuğa çıkan kahramanımız Mona bir şirkette sekreter olarak çalışırken işini bırakarak, Fransa kırsalında otostop çekmeye ve günübirlik yolculuklarla hayatını devam ettirmeye başlıyor. Film Mona’nın bir çukurda bulunan cesedi ile açılıyor. Ve geriye doğru sonu ölümle biten yolculukta neler yaşandığını izliyoruz.

Mekânlar ve Yüzler'in iki yönetmeni Agnes Varda ve JR
Mekânlar ve Yüzler'in iki yönetmeni Agnes Varda ve JR

Yolda birçok kişiyle karşılaşan ve yolculuğuna eşlik eden insanları görüyoruz. Arabasına bindiği bir kadın; biraz acıyarak, başka birine anlatırken, bugün arabama otostop çeken bir kız aldım çok güzeldi ama o kadar pis kokuyordu ki, diye anlatıyor. Masada otururken ellere yakın çekim yapılıyor ve Mona'nın elleri acayip kirli. Mona, kirli, mülkiyetsiz, ailesiz ve yerleşik düzen istemiyor. Mona'yı mutlu eden tek şey yolda olmak ve günübirlik bir hayatı sürdürmek. Mona'nın özgülüğü burada. Bir yerde de, “bütün feministler böyledir asi ve erkek avcısı” diyor karşılaştığı biri. Filmin ölüm sahnesi ile açılması ve yine ölüm mekânında son bulması bize; hayatın sonunu işaret ediyor. Bir yolculuktayız bir şeyler yaşıyoruz ve sonunda ölüyoruz. Kimi bunu zevkleri uğruna, kimi makâmı, kimi sevdiği uğruna tüketiyor. Mona ise özgürlüğü uğruna...

  • Belgesel formatındaki Mekanlar ve Yüzler’de ise Varda’yı 33 yaşındaki Fransız fotoğrafçı JR ile birlikte bir yandan Fransız köylerini gezip köy sakinleriyle sohbet ederken görüyoruz. Yolculuk boyunca, ikilinin keyfili anlarına şahit oluyoruz. Zamanın ruhunu da yansıtan filmde ikilin sanat icra etmek için ortak tutkularına odaklanıyoruz. Bu keyfili belgeselin yönetmenliğini de yine Agnes Varda ile fotoğrafçı JR birlikte üstleniyor. Mekanlar ve Yüzler için Varda şunları söylemişti: “JR ve ben hayal gücümüzü serbest bıraktık. Bir şeyler düşünüp insanlara sorduk. Hayal gücümüzü eviniz üzerinde sergileyebilir miyiz diye? Bu projedeki temel fikir çalışırken hep insanlarla olmaktı. Bu yüzden hep grup fotoğrafları var. Hem sizlerle bir alışverişte bulunmak hem de kendi çılgın fikirlerimizi düşünmek istedik”.

Toplayıcılar filminde de hayatını çöpten kazanan insanların izini süren Varda'nın birçok filmi yol ve yolda olmak üzerine düşünülebilir. Farklı hayatların izini süren ve bunu estetik bir zevkle bize sunan Varda'nın filmleri görülmeye değer.