Yapay zekâ ve etik çerçevesinde geleceğin meslekleri

Yapay zekâ, insanlığın şu ana dek geliştirdiği en tartışmaya açık teknolojilerinden biri olarak bilinmektedir.
Yapay zekâ, insanlığın şu ana dek geliştirdiği en tartışmaya açık teknolojilerinden biri olarak bilinmektedir.

Teknolojilerin ve odak noktamız yapay zekânın insanlıkla bağlantılı unsurlar üzerindeki rolü genellikle dönüştürücü olsa da yıkıcı durumların da dikkate alınması gerekiyor. Özellikle angarya eylemlerin insan sorumluluğundan yapay zekâya geçmesi bir avantaj olsa da insani etik kabullere karşı gelen çözümler, yapay zekâya yönelik endişeleri artırıyor.

Yapay zekânın yükselişi

Yapay zekâ, insanlığın şu ana dek geliştirdiği en tartışmaya açık teknolojilerinden biri olarak bilinmektedir. Açıkçası tartışmaların odağında olması çok da sürpriz bir durum değil. İlk aşamada kısıtlı faaliyet alanlarının teknolojik aracı olarak kabul edilen yapay zekâ, özellikle içerisinde bulunduğumuz yüzyılda, günlük hayatın sıradan bir parçası hâline geldi. Bununla birlikte, insana has, kaotik soyut olgulara karşı daha net çıkarım yapabilmesi ve yine insana ait görevleri, meslekleri devralabilme potansiyeli bu teknolojiye yönelik tartışmaların da artmasına sebep olmuştur.

Yapay zekâ sayesinde bilgisayar yazılımlarındaki veri işleme süreçleri planlı adımların dışına çıkabiliyor ve -tıpkı bir insandaki gibi- yorumlarda bulunmayı, öngörüler oluşturmayı sağlayan özel yazılımlar programlanabiliyor. Elde edilen yenilikçi ve başarılı çözümler yapay zekânın popülerliğini artırırken aynı zamanda geleceğin bilim alanı olarak değerlendirilmesini sağlıyor. Ancak bütün bu etkin ilerleme, insan kontrolünün dışına çıkan ve insanı birçok noktada devre dışı bırakan çözümleri de kapsamaktadır. İlk aşamada bu tür çözümler özellikle angarya görevler bakımından avantaj gibi düşünülüyor olsa da bu tür zeki sistemlerin insani değerlerle çelişkiye girme potansiyeli, farklı endişeleri de beraberinde getiriyor. Bu endişelerin merkezinde ise özellikle etik tartışmalar ve insanların yaşamlarında gerek ekonomik gerekse psikolojik bağlamda önemli bir yer tutan mesleklerin yer almakta olduğu söylenebilir.

Yapay zekâda etik sorunu

Tarihsel süreçte farklı felsefi ve toplumsal bakış açılarıyla yorumlanan “etik” kavramı, insanlarla etkileşim içerisinde olan “yapay zekâ teknolojileri” için de önemli bir sorun olarak yorumlanıyor. Geliştirilen yapay zekâ sistemlerinin insani problemlerde etik değerleri nasıl dikkate alacağı ya da etik davranışlar üretebilecek bir zeki sistemin mümkün olup olmayacağı gibi sorular, yapay zekâ ve etik tartışmalarının özünde yer alıyor. Yapay zekâ ile etik arasında kurulan bu bağlantı, aynı zamanda insanlığın geleceği açısından varoluşsal bir endişe hâline geliyor. İnsan kontrolü dışında olabilecek bir yapay zekânın sadece güvenli değil aynı zaman etik ilkelere duyarlı olması gerçeği, otonom (özerk) çözümler üretebilme potansiyelini ihtiva eden bir teknoloji açısından oldukça kritik. Bu tartışmalar içerisinde bilim ve teknoloji dünyası bile yapay zekâyı zararsız kabul edenler ile tehlikeli kabul edenler olarak ikiye ayrılmış durumda.

Varoluşsal etik problemler, savunma alanında kullanılan yapay zekâ çözümlerinde çok daha dikkat çekici bir hâl alıyor.
Varoluşsal etik problemler, savunma alanında kullanılan yapay zekâ çözümlerinde çok daha dikkat çekici bir hâl alıyor.

Bir olgu olarak “etik”, tekil olarak dikkate alındığında; dünyayı, insanlığı ve insanlık ile bağlantılı her şeyi dönüştüren böylesine bir teknolojinin etik ile etkileşiminin ne derece olması gerektiği sorularını akla getiriyor. Bununla birlikte insanlara ait olduğu kabul edilen değerlerin ve sorumluluk noktalarının yapay zekâ tarafından devralınmasının ne gibi etik çelişkiler oluşturacağı hususunun güncel değerlendirmelere ihtiyacı var. Bu bağlamda meslekler de, kuşkusuz ki bu bağlamda önemli sorumluluk noktalarından biridir. Mesleklerin dönüşümü heyecan verici olmakla beraber belli bir düzeye kadar olumlu karşılanıyor olsa da madalyonun diğer yüzünde, gün yüzüne çıkmamış çeşitli etik riskler yer almaktadır.

Meslekler açısından olası etik sorunlar

Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzereyken, yapay zekânın güncel meslekler üzerindeki etkisi rutin eylemlerin var olduğu mesleklerde daha fazla hissediliyor.

Örneğin, muhasebeciler, gişe görevlileri, analistler, pazarlamacılar, garsonlar, aşçılar ve robotik sistemler düşünüldüğünde, fiziksel kuvvetin olduğu inşaat, tarım gibi faaliyet alanlarında çalışanlar, yapay zekâ destekli otomasyonun tehdidi altında. Açıkçası bu tehdit seviyesini, yapay zekâ ile iş birliği yaklaşımını izleyerek, insan faydasına dönüştürmek oldukça kolay. Yine benzer şekilde bazı mesleklerin yapay zekâ ve teknolojik değişimlerle birlikte dönüşmesi de söz konusu. Böylelikle ilgili güncel mesleklerin yerine yeni versiyonları geçerken insanoğlu bu dönüşüme ayak uydurmak zorunda kalıyor. Nasıl ki yirminci yüzyılda el işçiliğini ya da mekanik araçların kullanımını içeren mesleklerin yerini yenilikçi meslekler almışsa güncel mesleklerin zamanla ortadan kaybolması ya da dönüşüm geçirmesi, insani değerlere zarar vermediği sürece doğal bir durum olarak anlaşılabilir. Ancak insani değerler odağında düşünüldüğünde, etik endişeleri içeren argümanlar kolay kolay ortadan kalmıyor. Hatta uzak gelecek düşünüldüğünde, “insanları birer nesne olarak algılayan robotik hizmet sistemleri”nin oluşturacağı etik ihlallerin olasılığı da oldukça yüksek. Söz konusu tespitlerden hareketle, yakın ve uzak geleceğe yönelik bazı riskleri şu şekilde yorumlayabiliriz:

İnsanları birer nesne olarak algılayan robotik hizmet sistemleri”nin oluşturacağı etik ihlallerin olasılığı da oldukça yüksek.
İnsanları birer nesne olarak algılayan robotik hizmet sistemleri”nin oluşturacağı etik ihlallerin olasılığı da oldukça yüksek.

Hassas verilerin kullanımı: Ticaret, bankacılık, sağlık ve eğitim gibi, insan taraflı veriler üzerinden analizler gerçekleştiren alanlarda yapay zekânın kullanımı, kişisel mahremiyetin sık sık ihlal edilmesine yol açıyor. Dolayısıyla bu alanlarda çalışan muhasebeciler, pazarlamacılar, analistler, sağlık çalışanları ya da eğitimciler (özellikle yönetim kademesinde yer alanlar), hassas veri kullanımı riski taşıyan zeki sistemlerin tehdidiyle karşı karşıya. İnsanlara iyi hizmet sunma amacında olan çözümler bile bir noktadan sonra alternatif kanallardan kişisel veri kullanımına ihtiyaç duyacağı için, gelecekteki etik ihlallerin potansiyeli de hayli yüksek. Buradaki diğer önemli bir sorun da yapay zekânın kişisel veriler doğrudan kullanılmadığı zaman bile çok yönlü verilerle (örneğin, aynı anda birden fazla sosyal medya hesabımızdan, alışverişlerimizden vs. alınan verilerle) bizleri kolaylıkla tanımlayabilmesi. Gelecekte bunu çok daha kolay gerçekleştirebilecek zeki sistemlere karşı ne gibi etik önlemler alınacağı merak konusu olmakla birlikte, veri odaklı etik ihlallere karşı mesleki olarak veri bilimcilerine ve yapay zekâ mühendislerine olan ihtiyacın katlanarak yükseleceğini söyleyebiliriz.

Yapay zekâ, insanlığın şu ana dek geliştirdiği en tartışmaya açık teknolojilerinden biri olarak bilinmektedir. Açıkçası tartışmaların odağında olması çok da sürpriz bir durum değil.
Yapay zekâ, insanlığın şu ana dek geliştirdiği en tartışmaya açık teknolojilerinden biri olarak bilinmektedir. Açıkçası tartışmaların odağında olması çok da sürpriz bir durum değil.

İnsani değerlerin göz ardı edilmesi: Öğretmenlerden doktorlara, hemşirelerden hâkimlere, avukatlardan rehberlere ve psikologlara kadar geniş bir meslek grubu, insanlarla doğrudan etkileşim içerisinde. Dolayısıyla bu tür mesleklerde insan duyguları ve değerleri, istendik mesleki çıktıların elde edilmesinde ve hatta tarafların kendini gerçekleştirmesinde oldukça etkili ve anlamlı bir yerde duruyor. Ancak son yıllarda yapay zekânın bu mesleklerdeki faaliyetlerde kullanılmaya çalışılması, insani değerleri göz ardı edebilecek, düz mantık çıkarımlarda bulunabilecek sistemlerin oluşması yönünde riskler doğuruyor. Her ne kadar 2022 yılı itibariyle yapay zekânın insani değerler ve duygular içeren meslekleri tam anlamıyla devralması uzak ihtimal olsa da hızlı teknolojik gelişmeler böyle bir riskin bizler için göz ardı edilmemesi gerektiğine işaret ediyor. Söz konusu risk, insanlar arası etik değerlerin de ihmal edilmesinin sebebi durumunda. Örneğin, robotik sistemlerle eğitim alacak yeni nesiller, insani etkileşimlere daha az maruz kalacağı için etik değerler konusunda da günümüzde olduğu kadar olgunluk seviyesine ulaşamayacaklardır. Bununla birlikte kimi zaman insani değerlere göre özgün kararlar alınması gereken hukuk alanında, zeki sistemlerin vicdani olandan yoksun, etik olmayan kararlar alması hayli olası görünüyor.

Robotik sistemlerle eğitim alacak yeni nesiller, insani etkileşimlere daha az maruz kalacağı için etik değerler konusunda da günümüzde olduğu kadar olgunluk seviyesine ulaşamayacaklardır.
Robotik sistemlerle eğitim alacak yeni nesiller, insani etkileşimlere daha az maruz kalacağı için etik değerler konusunda da günümüzde olduğu kadar olgunluk seviyesine ulaşamayacaklardır.

Varoluşsal problemler: Yapay zekâ sağlık alanı gibi insanların ve canlıların varoluşu ile ilgili alanlarda oldukça faydalı olsa da kitlesel sağlık problemlerinde, özellikle bölgeler arası farklılıklar neticesinde ortaya çıkabilecek çelişkili karar süreçlerinde etik olmayan çıktılar üretebilir. Özellikle COVID-19 sonrasında yaşanan küresel problemler, küresel kaynakların tüketimi ve sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği noktasında istisnai çözümlerin oluşturulmasını da gerekli kılıyor. Bu tür istisnai çözümler insan dokunuşu içerdiği için karar desteği sağlayacak bir zeki sistemin etik olma noktasında bocalaması kuvvetle muhtemel. Bu açıdan, “mesleki bir bakış açısı”yla yaklaşacak olursak politika yapıcıların, siyasetçilerin ve devlet temsilcilerinin yerine karar alabilecek gelişmiş zeki sistemlerin önemli bir risk faktörüne dönüşmekte olduğunu söylemek mümkün. Diğer yandan varoluşsal etik problemler, savunma alanında kullanılan yapay zekâ çözümlerinde çok daha dikkat çekici bir hâl alıyor. Sivillerin de dâhil olduğu savaşlarda insansız zeki sistemlerin öngörülemeyen etik ihlallere sebep olması, yanlış tespitler sonucunda savaş suçu işlemesi an meselesi olacaktır. Bu açıdan yapay zekâ desteği alacak askerler ve askerî alanlardaki diğer meslek gruplarının etik ihlaller ortaya koyabilecek zeki sistemlere karşı sorumluluk alanlarını korumaları yönünde önlem almaları gerekiyor. Yapay zekânın yıkıcı değil, yapıcı yönde kullanımı açısından küresel düzenlemelerin hayata geçirilmesi şart.

Sahiplik ihlalleri: Yapay zekânın veriler üzerindeki gücü arttıkça, sanatsal ürünler ortaya koyma şansı da artıyor. Aslında bu tür üretim için hâlâ orijinal sanat eserlerinin temel alınması şart olsa da -tıpkı sanatçıların da başka eserlerden ilham alması gibi- zeki sistemlerin de bu konuda özgünlük kazanmaları olası görünüyor. Böyle bir durumda sadece sanatsal eserlerde değil, patent gerektiren icatlar ya da özgün çözümlerde de insanlar ve zeki sistemler arasında sahiplik ihlalleri oluşabilir. Mesleki bağlamda yaratıcılık ve sahiplik potansiyeli taşıyan mesleklerin, algımızın ötesine geçmesi nedeniyle ürün üretimindeki ihlalleri tespit edilemeyen zeki sistemlerin yol açtığı etik problemlere karşı ne gibi önlemlerle korunacağı hâlen bir soru işareti olarak duruyor. Bu sorun insani bir değer olarak sanatsal yaratıcılığa ve mühendislik yeteneklerine de bir gölge düşürüyor.

Özellikle angarya eylemlerin insan sorumluluğundan yapay zekâya geçmesi bir avantaj olsa da insani etik kabullere karşı gelen çözümler, yapay zekâya yönelik endişeleri artırıyor.
Özellikle angarya eylemlerin insan sorumluluğundan yapay zekâya geçmesi bir avantaj olsa da insani etik kabullere karşı gelen çözümler, yapay zekâya yönelik endişeleri artırıyor.

Geleceğin robotik sistemlerinde sorunlar: Uzak gelecek düşünüldüğünde, şu anda nispeten gelişme aşamasındaki robotik sistemlerin hayatın sıradan parçası olacağını rahatlıkla öngörebiliriz. Bu bakımdan insanların büfelerde, kiosklarda* ya da masa başında yer aldığı birçok rutin görevde robotlar çalışacaktır. Ancak bu durum, yapay zekâ ve insan iletişimi noktasında etik ihlalleri tetikleyebilir. Vicdani bir şekilde davranamayan zeki sistemler, hızlı sağlık hizmeti alması gereken insanları zor durumda bırakabilir, ani hizmet ihtiyaçları durumunda her zaman adil kararlar alamayabilirler. Bununla birlikte küresel çapta toplumlar arasındaki kültürel farklılıkların bu tür robotik sistemlere nasıl yansıtılacağı sorusu, küresel hizmetlerdeki eşgüdümde farklı etik sınırlarda yer alan zeki sistemlerin nasıl çalışacağı sorusunu akla getiriyor. Ancak insani yönden düşünüldüğünde, bu tür sistemlerin önyargılı davranmamasını sağlayacak, etik ihlalleri denetleyecek yeni mesleklerin ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Örneğin, veri bilimi ve yapay zekâ mühendisliği gibi mesleklerin alt dallara ayrılması gibi bir durum ortaya çıkabilir. Hatta yapay zekâ-insan etkileşimi kapsamında teknik ve sosyal mesleklerin ortaya çıkacağını öngörebiliriz. Bununla birlikte günümüzde de konuşulan yapay zekâ ve insan iş birliğini içeren çözümlerin geleceğin mesleklerinde zorunlu hâle gelmesi oldukça önemli.

Kültürel farklılıkların bu tür robotik sistemlere nasıl yansıtılacağı sorusu, küresel hizmetlerdeki eşgüdümde farklı etik sınırlarda yer alan zeki sistemlerin nasıl çalışacağı sorusunu akla getiriyor.
Kültürel farklılıkların bu tür robotik sistemlere nasıl yansıtılacağı sorusu, küresel hizmetlerdeki eşgüdümde farklı etik sınırlarda yer alan zeki sistemlerin nasıl çalışacağı sorusunu akla getiriyor.

Teknolojilerin ve odak noktamız yapay zekânın insanlıkla bağlantılı unsurlar üzerindeki rolü genellikle dönüştürücü olsa da yıkıcı durumların da dikkate alınması gerekiyor. Özellikle angarya eylemlerin insan sorumluluğundan yapay zekâya geçmesi bir avantaj olsa da insani etik kabullere karşı gelen çözümler, yapay zekâya yönelik endişeleri artırıyor. Açıkçası yapay zekâ, insanlığa doğrudan varoluşsal bir tehdit olmaktan hâlen uzak olsa da teknolojiden etkilenen meslekler içerisinde etik ihlalleri tetikleme potansiyeline sahip olduğu görülüyor. Dolayısıyla dönüşen meslekler, yoğun yapay zekâ kullanımları neticesinde etik ihlallere sahne olabilir. Diğer yandan robotik sistemlerin ağırlıkta olacağı gelecekte ise yine benzeri etik ihlallerin tecrübe edilmesi daha olası. Ancak bu tür sorunların önüne geçme noktasında birincil sorumluluk sahibi, yapay zekâyı üreten insanoğludur. Bu durumu destekleyici bir tespit olarak, veri bilimcilerinin ve yapay zekâ mühendislerinin gerçekleştireceği çalışmaların, yapay zekâ ve insan arasındaki etik çelişkileri çözerek, mesleklerin geleceğine de denge getireceğini umut edebiliriz.