2015 ve Öykü

Şimdi ise en iyi ihtimalle “bekleyip görelim” diyebiliyoruz.
Şimdi ise en iyi ihtimalle “bekleyip görelim” diyebiliyoruz.

2015 yılının öykü verimini değerlendirebilmek için soruşturmamıza katılan öykücülerden (hepsine teşekkür ediyoruz) geçen yıl çıkan kitaplardan dikkatini çeken beş tanesini sorduk ve “’2015 ve öykü” başlığı altına notlar düşmelerini istedik.

İsimlerini alt alta yazmaya kalkınca bile sayfaları dolduracak kadar çok öykücü var Türkiye’de. En azından “bir şekilde öykücü”. Edebiyat dergilerinde göremediğimiz yazarları dışarıda bırakınca bile azımsanmayacak bir toplamla karşı karşıyayız. Niceliğin egemenliğine inansaydık bu tablo ümit verici olurdu. Şimdi ise en iyi ihtimalle “bekleyip görelim” diyebiliyoruz. Fakat beklerken geride bıraktığımız yılı değerlendirmemek de olmazdı.

Birkaç istisna hariç soruşturmamızı 40 yaşın altında ve edebiyat dergilerinde halihazırda ürün yayımlamaya devam eden “genç” öykücülerle yapmayı seçtik. Bu tip soruşturmalarda alan ne kadar daraltılırsa sonuçların da o kadar verimli ve değerlendirilebilir somutlukta olduğunu düşünüyoruz. “Alan daraltma” işlemini ideolojik kamplar doğrultusunda da yapabilirdik. Sosyolojik açıdan yine de bir kıymet ifade ederdi. Ama bunu yapan dergiler var zaten.

2015 yılının öykü verimini değerlendirebilmek için soruşturmamıza katılan öykücülerden (hepsine teşekkür ediyoruz) geçen yıl çıkan kitaplardan dikkatini çeken beş tanesini sorduk ve “’2015 ve öykü” başlığı altına notlar düşmelerini istedik. Yukarıda bahsettiğimiz sınırlamalar dışında, kapsama alanı geniş ve değerli tespitlerin yer aldığı bir soruşturma oldu. Bizim için pek çok açıdan öğreticiydi de.

İşte o sorular:

  • 1. 2015 yılında dikkatinizi çeken, beğendiniz beş öykü kitabını öğrenebilir miyiz?
  • 2. “2015 ve Öykü” başlığı altına bir şey yazın desek? Bir kelime, bir cümle, bir paragraf, bir tespit, bir öykü, bir edebiyat olayı, değerlendirme, eleştiri, öneri... Altını çizmek istediğiniz herhangi bir şey... Şahsi ya da genel oluşu önemli değil. Ne kadar uzun ya da kısa olduğu da...

Akif Hasan Kaya:

1.

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Kitap

— Herşey Çok Güzel, Mihriban İ. Karatepe, Hece Yayınları

— Hiç Bir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık

— İnsan Kendine de İyi Gelir, Ahmet Büke, On8 Kitap

— İp Cambazı Değil Silahşor, Arda Arel, Dedalus

— Hepinizden Korkuyorum, Ertuğrul Emin Akgün, Dedalus Kitap

2.

Soruşturmayı yapan dergi diye söylemiyorum ama bence 2015’in en önemli edebiyat olayı, Post Öykü dergisinin çıkışıyla birlikte (Kasım 2014’de yayın hayatına başlamış olsa da) okurlardan büyük bir ilgi görmesidir. Gördüğüm kadarıyla dergi, kısa sürede kendisine iyi bir okur ve takipçi kitlesi oluşturdu. Bu başarıdan da anlaşılacağı üzere, samimi ve kaliteli her yayın, kısa sürede kendisine hatrı sayılır bir yer açabiliyor. Bir öykü dergisinin böylesi bir başarıyla ortaya çıkması, öyküye emek veren herkes gibi beni de çok sevindirdi ve öykünün geleceği adına umutlandırdı. Bunun kayda geçilmesi gerektiğini düşündüm.

Ali Işık:

1.

— Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya, İz Yayıncılık

— Sonrası, İsmail Ispartalı, İz Yayıncılık

— Leyla, Hasibe Çerko, Büyüyen Ay Yayınları

— İnsan Hatırlar, Nermin Tenekeci, Büyüyen Ay Yayınları

— Düğün Daveti, Emine Batar, Şule Yayınları

2.

Bir soruyla katkı sağlayayım.

Öykü, 2016’da da çoğaldıkça tükenmeye devam edecek mi?

Alper Beşe:

1.

— Kaldığımız Yer, Behçet Çelik, Can Yayınları

— Perihan’la Alakadarlar Cemiyeti, Ferhat Emen, Everest Yayınları

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Küçük Dertler, Kadire Bozkurt, Alakarga Yayınları

— Arzuda Bir Sapma, Mehmet Erte, Yapı Kredi Yayınları

Bu beşli elbette okuduklarım arasından oluştu. Merak edip henüz okuyamadiklarım da var.

2.

2015 nicelik bakımından öykü üretiminde ciddi artış kaydedilen bir yıl oldu. Niteliğin genel olarak niceliğin gerisinde kalmadığını düşünüyorum. Ne var ki, son dönem metinlerindeki güne güncele saplanmış, günlük/blog havasında bir içeriğin övüldüğünü üzülerek görüyorum. “Konu”nun dile baskın olmasını olumsuz buluyorum. Bu durum bende öykünün sadece hızlı okunabilen/çabuk tüketilen bir tür şeklinde değerlendirildiği görüşünü oluşturuyor. g

Ayşegül Kocabıçak:

1.

Sayıyı sınırlamanız seçim yapmamı çok zorlaştırdı ve beş kitapla kalamadım. Severek okuduğum daha çok öykü kitabı oldu bu yıl içerisinde ama ilk aklıma gelenler:

— Küçük Dertler, Kadire Bozkurt, Alakarga Yayınları

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız, Suzan Bilgen Özgün, Dedalus Yayınları

— Yükşehir, Özgür Çakır, Sel Yayınları

— Filler ve Balıklar, Neslihan Önderoğlu, Notos Kitap Yayınevi

— Hüzünlü Kadınları Seviniz, Ayşe Akaltun, Notabene Yayınları

— Bay Prada Nasıl Öldürüldü, Tunç Kurt, Notabene Yayınları

— Metropol Ninnisi, Isahag Uygar Eskiciyan, Alakarga Yayınları

— Gece Çığırtkanları, Şenay Eroğlu Aksoy, Yapı Kredi Yayınları

— Huma Kuşları, Onur Çalı, Alakarga Yayınları

2.

2015 öykü anlamında zengin bir yıl oldu. Son on yılda giderek artan öykü kitabı sayısına bu yıl, göndermiş olduğunuz listeden öğrendiğime göre yüze yakın yeni öykü kitabı eklenmiş, ne güzel!

Yayınevlerinin ve yazarların öyküye daha fazla şans vermeleri beni hem umutlandırıyor, hem mutlu ediyor. Romandan sonra, şiirden önce bir yerlerde gibi görülen ama aslında kendi başına bir yeri ve kendi içinde enerjisi yüksek ve yoğun yaşanmışlıklardan beslenen bir dinamiği olan öykünün, yıl yıl hak ettiği yere geleceğine inanıyorum.

2015 benim için, yıl içinde ilk öykü kitabını çıkarmış bir “öykücü adayı” olarak “sözcüklerle an’ların kısa oyunu” olarak değerlendirdiğim öykülerle iç içe geçirdiğim yoğun ve güzelliklerle dolu bir yıl oldu.

Dilerim insanlar, öykünün büyülü dünyasındaki, kısa ama lezzetli yolculuğun tadını önümüzdeki yıllarda daha çok alıp, öyküye hayatlarında daha çok yer verirler. Sevgilerimle…

Bünyamin Demirci:

1.

— Ay ve Güneş Kumpanyası, Naime Erkovan, Şule Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Bazen Çok, Mehmet Babalıoğlu, Şule Yayınları

— İnsan Kendine de İyi Gelir, Ahmet Büke, On8 Kitap

— Uslu Yara, Fatma Akdağ, Şule Yayınları

2.

Eyüp Belediyesi’nin ev sahipliği yaptığı “Haliç Genç Edebiyat Günleri” oldukça verimli geçmişti. Hem usta bir öykücü olan Necati Mert ile hem genç arkadaşlardan Doğukan İşler ile tanışmış oldum. Bu benim için anlamlı ve önemli bir gündü. Yıl içinde, Şule Yayınları’ndan peş peşe yayınlanan öykü kitapları beni çok heyecanlandırdı. Pek çoğunu Karabatak Dergisi’nden takip ettiğimiz bu arkadaşların öykümüz adına umut verici olduğunu söyleyebilirim.

Öyküyü bir tür olarak güzel günlerin beklediğini, kaliteli isimlerin bir bir kitaplarını yayınlamasından anlıyoruz. Bir öykü okumak beni hep heyecanlandıracak, bir şiir okumuş gibi heyecanlandıracak. Çoğu zaman, öykü yazarken duyduğum heyecanın fazlasını hissediyorum, güzel bir öykü okuduğumda. Hocam Ali Ural, iyi bir şiir ile karşılaştığında açıp pencereyi, burada bir şiir var, diye bağırmak istediğini söylemişti. Ben de iyi bir öykü karşısında benzer bir hisle hemen onu herkese okutmaya çalışıyorum.

Doğukan İşler:

1.

— Bakele, Sezgin Kaymaz, April Yayınları: 2015’in en iyi öykü kitabıydı bence. Üzerinde çok konuşulmaması bile güzelliğine bir delil, çünkü hep öyledir.

— Şeytanın Sevdiği Ayetler, İsmail Pelit, Raskol’un Baltası: İsmail Pelit, pek ortalıkta gözükmeyerek yazdıklarını daha da anlamlı kılan nadir yazarlardan.

— Âdem’in Kekliği ve Chopin, Mustafa Çiftçi, İletişim Yayınları: “Tatlı anlatıcılık” diye bir şey varsa, Mustafa Çiftçi’den hikâye dinlemek daha daha tatlı.

— Sarı Kahkaha, Murat Özyaşar, Doğan Kitap: İlgimi çeken, ama maalesef pek beğenmediğim bir kitaptı. Demek ki ilgi de bir yere kadar.

— İp Cambazı Değil Silahşor, Arda Arel, Dedalus Yayınları: Çok yakından tanımasam Arda’yı, yine de severdim. Telif-müellif arasında bir ip var, cambazı (değil) okur.

2.

2015 yılında öykü, bir geçiş dönemi yaşadı sanırım. “Anıgibiöykügibi” kitapların bol bol ortaya saçıldığı son yıllarda öykücüler, uzun yıllar sonra tekrar “novella”yı keşfettiler. Eskiden çok meşhur olan “Önce öykü yazayım, sonra da roman yazıp rüştümü ispatlarım!” gereksizliği de böylece durulmuş, en azından türler arası geçişler de gözlemlenebilir oldu. Sanırım öykünün tanımı üzerine yapılan ve hiç bitmeyen bir geyiğe dönüşen tartışmalar da işin tuzu biberi bu keşifte. Novella tekrar yükselişte. Yükselsin, bu güzel. (Sırf “Novella” gibi tatlı bir kelimeyi telaffuz edebilmek için bile novella yazmak istiyor insan!) Ah bir de şu küçük burjuva radikalistlerinin sıkıcı, sözde nostaljik “anıgibiöykügibi” yazdıkları bir bitseydi, iyiydi 2015 iyiydi…

Emine Batar:

1.

2015 yılında çıkan bütün öykü kitaplarını okumadım. Okuduklarımın hepsi güzeldi. İçlerinden beş isim vermem gerekirse:

— Uyumsuzlar, Rasim Özdenören, İz Yayıncılık

— Tirende Bir Keman, Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya, İz Yayıncılık

— Ay ve Güneş Kumpanyası, Naime Erkovan, Şule Yayınları

2.

2015 yılında edebiyatın iyileştirici tarafını yine göremedik. Ayrışmaya, ötekileştirmeye engel olamadı. O halde edebiyat niçin var? Sözcüklerimizi bir araya getirip olağanüstü cümleler kurmak ve “biricik” olmayı hedeflemek dışında, yazdıklarımız ne işe yarıyor? Yazarın, yaşantısındaki tavrı ile yazdıklarındaki tavrının bütünleşmesi, yazılanların sahici kılınması açısından önemli: Öykülerinde hırsın yıkıcı tarafını anlatırken, yaşantısında hırstan kurtulamıyorsa, yazdıkları en başta kendi yüreğini uyandıramaz. Umarım önce kendimize sonra da başka yüreklere dokunacak öyküler yazar ve okuruz. Dil, anlatım gibi kaygılar sahicilik ve samimiyetten sonra gelmeli diye düşünüyorum.

Ercan Köksal:

1.

— Cennetin Son Saatleri, Bahtiyar Aslan, Ötüken Yayınları

— İnsan Hatırlar, Nermin Tenekeci, Büyüyen Ay Yayınları

— İnşallah, Gülçin Durman, İz Yayıncılık

— Adem’in Kekliği ve Chopin, Mustafa Çiftçi, İletişim Yayınları

— Ay… Gülcemal, Abdurrahman Deveci, Büyüyen Ay Yayınları

2.

Herhalde 2015 öykülerini en iyi şu kelimeler tanımlar.

Yerlilikten uzak,

Kişisel buhran ve bunalımlar hâkim (Özellikle kadın öykücülerde),

İçe dönük,

Hikâye anlatımı yerine kelime oyunlarının hâkimiyeti,

Öykücüler anlatıcı değil, oyunbaz.

Esra Demirci:

1.

— Günümüz Öyküsü, Necip Tosun, Dedalus Kitap (Doğrudan bir öykü kitabı olmadığı hâlde, öyküye dair kaleme alınmış detaylı ve kıymetli çalışmalardan biri olduğu için bu soru kapsamında anmadan geçemeyeceğimi düşünüyorum.)

— Hesap Günü, Mustafa Kutlu, Dergâh Yayınları

— Başlangıcı Olmayan Bir Şeyin Sonu, Ahmet Sarı, Hece Yayınları

— Benim Şarkım, Erdem Yayınları

— Düğün Daveti, Emine Batar, Şule Yayınları

2.

2015 yılının başında ikinci kez anne olduğum için, bu yıl okuma anlamında şahsım için çok verimli bir yıl olmadı diyebilirim. Buna rağmen yakaladığım küçük boşluklarda okuyabildiğim kadarıyla; öykünün gidişatından ve emin adımlarla yükselişinden hoşnutum. Usta isimlerin yeni eserlerini nasıl bir hevesle okuyorsam, kendileriyle aynı kuşağa ait olduğum öykücü arkadaşların çoğunu da aynı hevesle okuyorum. Genç öykü tüm olgunluğuyla duruyor karşımızda; dili, kurgusu, iç içe geçirilmiş heyecanlar bütünüyle “buradayım” diyor. Bu heyecanın içinde yer alıyor olmanın gururunu ve sevincini yaşıyorum. Bu yıl, bana en çok bunu duyumsattı.

Gamze Güller:

1.

Önce 5 öykü kitabı şöyle:

— Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız, Suzan Bilgen Özgün, Dedalus Yayınları

— Sevgili Yalnızlık, Nilüfer Altunkaya, Alakarga Yayınları

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları, Ayşegül Kocabıçak, Nota Bene Yayınları

— Filler ve Balıklar, Neslihan Önderoğlu, Notos Yayınları

2.

Bu da 2015 ve öykü hakkındaki minik yazım:

  • Marsın Yaralı Karnı
  • Bilmediğimiz bir şeyi bildiğimiz sözcüklerle tarif ettik. Görmediklerimizi gördüklerimize benzeterek var ettik. Gitmediğimiz bir yeri el yordamıyla anlattık. Duymadığımız bir sesi duymuşuz gibi yaptık.
  • Marsın yaralı karnını gördük biz. Artık yeni sözcükler bulmak lazım.

Gökçe Bezirgan:

1.

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Giden Bir Kedinin Ardından, Ferit Edgü, Notos Kitap

— Küçük Dertler, Kadire Bozkurt, Alakarga Yayınları

— Kör Pencerede Uyuyan, B. Nihan Eren, Yapı Kredi Yayınları

— İnsan Kendine de İyi Gelir, Ahmet Büke, On8 Yayınları

Güray Süngü:

1.

Öncelikle tabi ki Aykut Ertuğrul, İki Dünyanın Ustası. Gerekçem: Arkadaşım olması. Bir de Post’un yayın yönetmeni. Adını söylemezsem küser filan.

Ardından Gökçe Bezirgan, Kulağakaçan. Gerekçem: Yayın sürecinde bir kaç defa okuduğum için içime yerleşti öyküler. Anmazsam olmaz.

Sonra, İsmail Pelit, Şeytanın Sevdiği Ayetler. Gerekçem: Çok acaip bir yazar İsmail Pelit, bundan sonra ne yazsa okurum.

Akabinde, Gülçin Durman, İnşallah. Gerekçem: İyi bir öykü kitabı, bekliyordum, sonunda yayınlandı ve iyi oldu.

Ve Osman Cihangir, Hiçbir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz. Gerekçem: Benden iyi olmasın, çok iyi bir yazar. Pamuklara sarmalanası bir genç. Allah yolunu açık etsin, kalbindeki ve kalemindeki ışığı daim kılsın.

(Bunlar aslında yılın en iyi beş kitabı değil. Ben bu yıl sadece bu beş kitabı okudum. Hatta bir numara diye andığım kitabın otuzuncu sayfasından sonrasını okumadım bile. Ne bileyim yazar çok şey geldi bana. Nasıl desem...)

2.

Öykü, gerçek denen yalancı peygamberle uzaktan yakından alakası olmayan bir kuruntunun, sancılı bir güzel insanın kalbi tam da kurum bağlamak üzereyken bir mavi veya bir yeşil gelmesi sonucu mavileşmesi ve yeşilleşmesi ile kağıda aktarılmaya başlanan ve güzel insanın yetenekli ve sancılı ve harbi olması oranında harikulade tamamlanarak okuyanda sendeleme hissi yaratan metin parçacığıdır. Gerçek ya da gerçeğe yakın şeklinde başlayan ve sözlüklerde ve Türkçe ve edebiyat kitaplarında yer alan tanım insanları öyküden uzaklaştırmak için yapılmıştır.

Güzide Ertürk

1.

— Ay ve Güneş Kumpanyası, Naime Erkovan, Şule Yayınları

— Çal Bahtiyar, Arzu Kadumi, Şule Yayınları

— Bazen Çok, Mehmet Babalıoğlu, Şule Yayınları

— Küllenmiş Bir Kuşu Yakalamak, Sezer Ayvaz Ateş, Aylak Adam Yayınları

— Birkaç Tuhaf Gün, İlknur Demirci, Şule Yayınları

2.

Çok canlı ve taptaze öykü kitaplarıyla bitiriyoruz 2015 yılını. Seneler sonra da heyecanlanarak hatırlayacağımız güzel kitaplar var içlerinde.

Handan Acaryıldız:

1.

— Uyumsuzlar, Rasim Özdenören, İz Yayıncılık

— Aşkın Üç Gecesi, Kemal Gündüzalp, Kanguru Yayınları

— Sevgili Yalnızlık, Nilüfer Altunkaya, Alakarga Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Garip Hikâyeler Kitabı, Halime Toros, Hece Yayınları

2.

Öyküye dair birkaç satır: Heceöykü dergisinin mail adresine gelen öyküleri zaman zaman okuma şansım oluyor. İlk kez duyduğum isimlere ait metinler içinde bazen, elimden bırakmak istemediğim öykülere rastlıyorum. O zaman şuna inanıyorum; öykü enflasyonu içinde kalsak da güzel bir öyküyle tüm zamanlarda karşılaşacağız. Ve güzel bir öykü yazılmışsa eğer, onun bize ait olup olmamasının hiçbir önemi yok. Güzel bir öykü daha yazılmıştır o kadar…

2015 yılında öyküdeki en heyecan verici gelişmelerden biri; Dedalus Yayınları’ndan, Necip Tosun’un kaleme aldığı Günümüz Öyküsü’nün çıkmasıydı.

Hasibe Çerko:

1.

— Uyumsuzlar, Rasim Özdenören, İz Yayıncılık

— Kızım Olsan Bilirdin, Cihan Aktaş, İz Yayıncılık

— İnatçı Leke, Handan Acar Yıldız, Hece Yayınları

— Kıyı, Esra Demirci, Hece Yayınları

— Birkaç Tuhaf Gün, İlknur Demirci, Şule Yayınları

2.

Usta öykücü Rasim Özdenören’in “Uyumsuzlar”ı yayımlaması benim için heyecan vericidir. Diğer yandan, ustaların öykü yayımlamasını önemli ve sevindirici buluyorum.

Gerek sayı, gerekse zenginlik, kurgu ve işçilikte öykümüzün belli bir dereceyi yakaladığını söyleyebilirim. Gene bu yılın edebiyat dergilerinde postmodern görüş noktasından kaleme alınmış renkli, tatmin edici örneklerin bolluğu dikkat çekici ölçüdeydi.

Ürününü takip etmeye çalıştığım, çok sayıda ürününden heyecan duyduğum öykücülerin varlığını içtenlikle söyleyebilirim.

Çok uzun aralardan sonra karşılaştıklarım, özlemini çektiklerim ise şöyle: Kaybolmuş çocukluk cennetimizi anımsatan lirik, düş tadında öyküler; öz benliğimde kalıcı bir etki bırakan (büyü atmosferindeymişim gibi hissettirecek) derinlikli metinler. Bundan, öykücünün yalnız duygu sorunları ile uğraşmasını umuyormuşum gibi bir sonuç çıkarılmamalı. Yalnız duygu ile kuşatılmak, öykünün nesnelleşmesi açısından elbette yetersizdir. Ve yalnızca duygu ile kuşatılan öykü sanat değil, sentimentalizmdir. Biçimleri dışlaştırmaktan çok kendi neşe ya da kederlerinden duyduğu keyif ve acıyı ifade eden öykülerden öznelmiş gibi bahsetmek hata olur. Öznellik biçim kaygısı ile içiçedir. Zaten öyküyü herhangi bir özel duygusal çembermiş gibi belirleme girişimi, o öyküye haksızlık etmiş olur.

Anlık şiddetli his patlamalarının dağınık, uyumsuz birlikteliğinden söz etmiyorum yani. Duygunun yaşam dolu güçlerini açığa çıkarmayan dışlaştırma sürecinin daima eksik, devinimsiz kaldığını okuyor, görüyorum.

Duygularımız kavranılmayan, örtük güçler seviyesinden çıkarılıp sanki apaçıkmış gibi gösterildiğinde gerçek anlamıyla öznelliğe, biçimselliğe erişiyor diyelim, eğer öykü hem çeşitli renkli duygular düzenine, hem de bir seyir (kontemplasyon) ve derin düşünceyi yansıtma edimine dayanıyorsa, bir sürü farklı tarzlarda dışlaşmasına rağmen derin bir birlik ve sürekliliği açımlayan öyküler, yazarın imzası olmadan da öykücüsünü gösteren öyküler olmalı.

Başarısız yoğunlaşmanın ürünü olan, yalnızca haz veren çağrışımların ve hislerin oyununa yer veren öykülerin yanında, yalnız dünyayı güzelleştirme eğilimindeki öykülerin öznellik ve biçim kaygısı gütmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Doğa ile ezeli, somut, dramatik birliğini kuran öykülerle karşılaştığımda en az insana değen öykülerdeki kadar heyecan duyacağımı biliyorum.

Hatice Tekin:

1.

— Ay Ve Güneş Kumpanyası, Naime Erkovan, Şule Yayınları

— Çal Bahtiyar, Arzu Kadumi, Şule Yayınları

— Bazen Çok, Mehmet Babalıoğlu, Şule Yayınları

— Kıyı, Esra Demirci, Hece Yayınları

— Bahane, Köksal Alver, İz Yayınları

2.

Öyküyü taşıma görevini tek başına kelimelere yüklemek haksızlık olur. Çünkü sayfalarda anlatılandan çok anlatılmayan vardır. Bu durum yazarla okuru zorluk derecesi aynı olan bir çabaya sevk eder. Birisi görünenden fazlasını cümleleri arasına gizleyerek anlatmak, diğeri önüne konulan metinden çok daha fazlasını anlamak zorundadır. İşte öyküleri güzel yapan da bu emektir.

İyi ki herkesin anlatacak bir öyküsü var.

İsmail Isparta:

1.

— Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya, İz Yayıncılık

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Herşey Çok Güzel, Mihriban İnan Karatepe, Hece Yayınları

— Düğün Daveti, Emine Batar, Şule Yayınları

— Hiçbir Zaman Yeterince Delirmeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık

2.

2015 ve Öykü… Açıkçası iki kavramı bir araya getirmekte biraz zorlandım ve aklıma fazla bir şey de gelmedi. Çünkü zor bir yıl geçirdik. Seçimler, terör olayları, patlamalar, şehitler derken edebiyat ve öykü bu hayhuyun içinde kayboldu gitti. Yine de biraz iyimser olursak öykü alanında güzel şeylerin olduğunu söyleyebiliriz. Güzel öykü kitapları çıktı, bunlar güzel dergilerde yayınlandı, öyküyle ilgili güzel soruşturmalar yapıldı vs. Ancak bu güzelliklerin en güzeli Post Öykü dergisinin öyküye ve edebiyata getirdiği canlılık diyebiliriz. Özellikle atölye öyküleri ve inceleme yazılarıyla kısa zamanda kendinden sıkça söz ettiren bir dergi haline gelmesi, öykü alanında bu yılın en dikkat çeken gelişmesiydi.

İsmail Özen:

1.

Aslında beş isim seçmek zor ama Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Cihan Aktaş, Ethem Baran gibi ustaların dışında şu isimlere öncelik verebilirim.

— Hiçbir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya, İz Yayıncılık

— Bahane, Kösal Alver, İz Yayıncılık

— Şehirler Arası, Hatice Tekin, Şule Yayınları

2.

Yakın bir zamanda, “Hepimiz Aykut’un postundan çıktık,” diyecek bir öykücüler topluluğu olacak sanırım. Bir de Ahmet Murat’ın Post Öykü’de bir öyküsünün çıkması 2015’te beni şaşırtan şeylerden biriydi.

ismail pelit:

1.

öncelikle “neden beş kitap?” diye sormak isterim.

bu yıl dikkatimi çeken kırk yedi hikaye kitabı olmuş. ama siz sadece bu yıl basılan telif türkçe kitaplar arasından bir seçim yapılmasını istiyorsunuz sanırım. oysa daha önce basılıp da okuyucunun bu yıl ilgisini çeken kitaplar da tercümeler de göz ardı edilmemeli. bir kitap ille basıldığı yıl okuyucuya ulaşmıyor.

umarım cüretimi mazur görürsünüz: kendi adıma bu yıl okuyup çok beğendiğim hikaye/öykü kitaplarından altısının isimlerini yazacağım. kütüphanemden uzakta olduğum için kitaplara ilişkin aldığım okuma notlarını, onları neden önemli bulduğumu, kitabın içinde en çok beğendiğim hikayeleri ayrıntılı biçimde belirtemeyeceğim. sadece kitapların bende bıraktığı izlenimi kısaca paranteze alacağım, bu yüzeysellikten ötürü aşağıda adını anacağım yazarlardan özür dilerim. (dilerseniz sadece listeyi yayımlayabilirsiniz.)

sezgin kaymaz/bakele (müthiş bir umutsuzluk anında okudum kitabı. hikayeye yeniden inanmamı sağlayan bir kitaptı. “sosyal medya” etkisinden uzak, görünmeyi değil anlatmayı, anlattığını önemseyen kadim hikaye anlatıcısını bana hatırlattı, bunun üzerine yeniden düşündürdü beni kitap. w. benjamin’in hikaye anlatıcısı’nı yeniden okumam gerektiğini de hatırlattı. poz vermek yerine kendi varlığını geri çeken bir anlatıcının anlattığı hikaye okuyucuya kendi varlığını hissetme imkanı veriyor. “sosyal medya”nın hikayeyi boğmaya başladığı bir zamanda yaşıyoruz. bu zamana “poz çağı” demeyi uygun görüyorum. “poz çağı”nın dışından bir ses kaymaz’ın sesi. çok kıymetli.)

orçun ünal/ölüm ve dekadans (öykü-hikaye ayrımına inanırım. orçun ünal’ın performansı değerliydi: öykü yazıp da tahkiyeyi belirgin kılacak kadar karakteri önemsemek zordur. öykü, hikaye etmekten çok anlatıma yaslanır bizim edebiyatımızda. ünal da anlatıma yaslanıyor ama karakteri parlatmaktan çekinmiyordu. kitapta birkaç yerde karaktere odaklandığımı, bu yüzden hikayeyi kaçırdığımı fark ettim. “karakter” konusu çok önemli. edebiyatın karakter oluşturmakla ilgili olduğunu ünal’ı okurken yeniden kavradım.)

mehmet erte/arzuda bir sapma (erte, okuyucunun kolayca kendini yazarın/anlatıcının yerine koyabileceği metinler inşa ediyor. imrenilecek bir durum. persona, yazarı genellikle okuyucudan uzak tutar, okuyucuyu metne yaklaştırır. ama erte’nin metinlerinde persona, okuyucuyu metnin içine çekip onu yazara/anlatıcıya ulaştıran bir mağara gibi. aslında daha uzun bir yazı yazmıştım bu kitap hakkında, yazar, karakter ayrımı ile okuyucu, karakter yakınlığı üzerine epey düşündürdü bu kitap. ama defterim yanımda değil.)

ferit edgü/leş (önceden okuduğum hikayeleri toplu okumanın iyi geldiğini söyleyebilirim. böylece kitap bir tür zaman makinesine dönüşüyor, okuyucuyu kapsıyor. kağıttan bir zaman makinesi insanı kendi gerçekliğine ikna edip, onu yaşadığı zamanın hızından çekip alabiliyor. edgü’nün insana uzak duran, bireyi öne çıkaran öyküleri ilginç biçimde beni hep kendime, içinde yaşadığım topluma, karşılaştığım insanlara yaklaştırmıştır. onun öykülerinde insani bir sıcaklık yerine insanın kendine uzak düşeceği koşullar gösterilir. o koşulları gördükçe kendime yaklaştığımı da görüp hayret ettiğim çok olmuştur. hayret, insanı hayatta tutuyor.)

cihan aktaş/kızım olsaydın bilirdin (aktaş, kadın üzerine düşünüp de onu cinsellikle çerçevelemeden yazabilen çok az sayıdaki özgün yazardan biri. kadını bir insan, yaratılmış, imtihan edilen bir kul olarak görmek, göstermek cidden zor. eli kalem tutan biri olarak yazdığım kadın karakterlere baktığımda hep mahcup olurum. kadın’daki derinliği, cinselliğini parlatmadan onu göstermenin zorluğunu görürüm. cihan aktaş, uzun zamandır kadın’ı, feminist bir algının dışında kalarak ele alıyor. bunun edebiyatımız için önemli olduğuna inanıyorum. elbette bu erkeğin kendi konumunu, imkanlarını araştırması, kendini sorgulaması için de anlamlı bir alan açıyor. böylelikle kadına odaklanıp erkeğe kendini gösteren hikayelerle karşılaştırıyor aktaş bizi.)

doğukan işler/öykü yapım çalışmaları (öykü yapılır mı? bunu sormuştum ilk. okuyucunun varlığını, zihnini çok önemseyen, yazdıklarının orada başka bir şeye dönüşeceğine okuyucuyu inandıran bir dili var işler’in. bu önemli. bir müslüman yazar olarak, allah’a iman etmemi sağlayan temel gerçeklerden birinin kuran’ın okuyucusunu, muhatabını öne çıkarması olduğunu söyleyebilirim. bir metin okuyucunun varlığını, birikimini, tecrübelerini, aklını kendisindeki anlamın açığa çıkması için gerekli görüyorsa, o metin bir kurgu olmanın ötesine geçer. okuyucunun gerçekten var olduğunun, orada olduğunun kanıtına dönüşür. işler’in özellikle ulaşım araçları ile insanlar arasında kurduğu ilişkiyi önemsemiştim. “poz çağı”nda poz vermeyi zorlaştıran bir gerçek var: hız. bu hızın insanın gerçekliğine nasıl temas ettiğini, bu temasın sonucunda ortaya nelerin çıktığını görmek bana iyi gelmişti.)

2.

sanırım yukarıda söylediklerim dikkate çekilecek noktaları azıcık da olsa gösteriyor. elimden gelseydi, daha kapsamlı yazardım. üstelik bir çok kitabı, hikayeyi belirtemedim. kaynaklarımın yanımda olmamasından ötürü kendimi eksik hissediyorum. lütfen bağışlayın.

Kerem Işık:

1.

Behçet Çelik, Isahag Uygar Eskiciyan, Ferhat Emen, Onur Çalı, Tuncer Erdem’in kitaplarını sayabilirim.

2.

2015 yılında öyküye dair hayatımdaki en mühim gelişme yeni bir öykü dosyasına başlamam oldu. Adı dahi belli: “Çok Uzak ve Çok Güzel”

Mehmet Kahraman:

1.

Sıralamalar her zaman zor olmuştur. Kimi ilklere yazsanız diğeri gönlünüzde kalır. Hepsini de yazamazsınız. Bu da öyle bir sıralama oldu.

— İnsan Hatırlar, Nermin Tenekeci, Büyüyen Ay Yayınları

— Herşey Çok Güzel, Mihriban İnan Karatepe, Hece Yayınları

— Uzun ve Lacivert Günler, Akif Hasan Kaya, İz Yayıncılık

— Kıyı, Esra Demirci, Hece Yayınları

— Hiçbir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık

2.

2015’te öykü adına beni mutlu eden şey tanıdığım, takip ettiğim yazarların öykü kitaplarının çıkmasıdır. Bu farklı bir duygu. Tanıdığınız birinin kitap çıkarması kendi hanemize de artı yazılması gereken bir durum gibi geliyor bana. Okunacak kitaplar çıktı diyorum kendi kendime. Son zamanlarda öykünün yükselişte olduğu yönünde genel bir kanı var. 2015 bunu destekler nitelikte gelişmelerle devam etti. Özellikle gençlerin öyküye yönelmesi takdir edilecek bir olaydır. Bana göre sadece öyküde değil, edebiyatın bütün alanlarında böylesi bir yöneliş görülüyor. Dergilere gönderilen ürünlere bakıldığında bu daha iyi anlaşılıyor. Artık herkes dergilere, editörlere ulaşabiliyor, hal böyle olunca gelen ürün sayısı artıyor. On beş on altı yaşında gençler ürünlerini gönderiyorlar. On yedi yaşında bir gencin öyküsü yayımlanıyor. Bunlar güzel şeyler. İlk başta heves bile olsa cesaret edip gösterebilmeleri, okuma önerileri istemeleri niyetlerinin halis olduğunu gösteriyor. Umarım bunun devamı gelir ve güzel öyküler okuruz.

Merve Koçak Kurt:

1.

2015’in Öykü Kitapları

— Küllenmiş Bir Kuşu Yakalamak, Sezer Ateş Ayvaz, Aylak Adam

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Muhtelif Evhamlar Kitabı, Ömür İklim Demir, Yapı Kredi Yayınları

— İnsan Hatırlar, Nermin Tenekeci, Büyüyen Ay Yayınları

— Acır mı Mösyö Messier, Özlem Kiper, Nota Bene Yayınları

2.

Öykünün geleceğine dair inancımı hep korudum ve korumaya da devam edeceğim. Ancak “2015 yılındaki öykü”yü düşünürken, bir önceki yıl taşıdığım coşkumun azaldığını fark ettim. Bunun çeşitli sebepleri var elbette: En önemlisi, dergilerde -veya benzer mecralarda- birbirine benzer çok fazla öykü okumaya başlamamdır. Bir de dergilerde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan bazı olaylar var. “Şiir” ortamında süregelen tartışmaların benzerlerinin “öykü” ortamına da sirayet etmesi üzüntü verici.

Ülke gündeminin yoğunluğundan ve tartışmaların hararetinden midir nedir(!) “öykü”yü konuşanlar bu yıl da yine sadece ilgilileri oldu. Hep olumsuzluklardan bahsedecek değilim. Butik yayınevlerinin öyküye dair yaptıkları oldukça etkileyiciydi mesela. Öykü kitaplarının raflarda kendilerine daha çok yer bulabilmeleri için okurların da ısrarlı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medya mecralarını bu açıdan önemsiyorum. Yayınevleri ve yazarlar etkili ve güzel bir biçimde kullanıyorlar. Bu mecralar olmasa, birçok güzel öykü kitabından haberdar olamayacaktık geçen yıl da!

“Öykü mü hikâye mi” tartışmalarının hâlâ devam ettiğini ve de “öykü”nün neliğine dair hükümler verildiğini görüyorum. Her yazarın ayrı bir yaz(g)ısı olduğunu düşündüğümden, yolların da ayrı olduğuna inanırım. Yan yana yürümek farklı bir şey, birlikte ve omuz omuza; ancak gidilen yol, bırakılan ayak izleri bambaşka. Yazarlar birbirlerini biliyor ama çok da okumuyor. Okusalar bile öyküyü çoğaltma adına iyi bir esere “iyi” demek zor gelebiliyor. Oysa başkalarına “iyi” demek bizi “kötü” bir yazar kılmaz.

Çıkan ilk öykü kitaplarıyla daha bir ilgileniyorum. Kendi sesini bulmuş, üslubunu oturtmuş, okura farklı pencereler açan yazarları okumaktan keyif alıyorum. Dili yetkin bir biçimde öykülerine yansıtan; sıcak, samimi ve sahici yazarları hele ki… (Hepsine yetişemiyorum, bu en büyük üzüntü kaynağım.)

Öykü dergileri bir yandan kapanırken (Sahip çıkamayışımızdan olsa gerek!) diğer yandan yeni öykü dergilerinin boy vermesi öykünün geleceği açısından ümit veriyor.

Öyküde “nitelik-nicelik” meselesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Dilerim ki, nicelik artarken nitelik kaybolmasın.

Mukadder Gemici:

1.

Bu soruşturmayla ilgili mail geldiğinde, “Ben bunların çoğunu okumadım” deyip kendimi nasıl mutsuz hissettiğimi yazdım Aykut Ertuğrul’a. Şunu ona yazmadım, şimdi buraya yazayım; kendimi tembel hissettirdi bu liste, çok okuyor ve çok çalışıyor olmama rağmen. Tolstoy’du galiba ortalama insan ömrünün kitap okumaya yetmediğinden şikayet eden. Eh üstüne bir de 100 yıldan fazla zamanda oluşan birikimi de eklersek ben ağlamayım da ne yapayım? Vallahi bütün yazarlardan özür diliyorum öncelikle. Hepsini değil belki de en azından çoğunu okusaydım bir şeyler söylemek uygun düşerdi buraya. Ancak şu da var, hepsini okumuş olsaydım bile bazılarını hiç sevmeyecektim, bu bir hakikat. İnsan kendine benzer olanı daha çok seviyor, ne yapalım? Çünkü hepimiz aslında bir metni değerlendirirken -siz beğenme demişsiniz ben sevme/sevmeme diyeyim- bize uyana, bize yakın olana yaklaşıyoruz, eskilerin deyişiyle kurbiyet kuruyoruz, ister istemez. Bu adaletsiz olduğum, duyguların seline kapılıp metnin değerini görmediğim anlamına da gelmesin, “Fikrine hiç katılmıyorum ama iyi yazmışsın...” dediğim vakidir. Bir de n’olur bana kızmasın kimse, darılmasın, gücenmesin, eleştirdiklerimin en başına, yazma ve okuma gayretindeki kendi adımı yazarak koyarak diyorum ki; şu yaşadığımız zamanın Türkçesi, bunun yazıya geçmiş hali çok canımı sıkıyor, dilin tadını alamıyor, rengini göremiyorum, dokunup da hissedemiyorum kahir ekseriyette. Bu yüzden çağdaşlarımı okurken yerli-yabancı fark etmiyor zorlanıyorum bazen, bitirmek zor geliyor. Konu dağıldı, siz ne sordunuz, ben ne cevap verdim?

2.

Şimdi okurların “Ne diye sormuşlar bu kadına” diye Postöykü’ye kızmalarından korkarak diyorum ki, bu soruyu cevaplamak için de yayın dünyasının içinde olmak gerekir. O zaman yıl içinde olup bitenleri ölçersiniz, tartarsınız ve bir hülasa elde edersiniz. Bense pek bir dışındayım o dinamiklerin. Dolayısıyla “2015 ve Öykü” için bir şeyler söyleyecek ehliyete sahip değilim. Ne olup bittiğini çok yakından takip edemiyorum kendi dünyamın meşgaleleri nedeniyle. Dergilerin bile hepsini okuyamıyorum, daha doğrusu yetişemiyorum. Bu konuyu yayın dünyasını yakından takip edenlere emanet ediyorum! Yine bir “ancak şu da var” girizgahıyla efendim, işte hep birlikte yaşadık gördük, çok çalkantılı bir yıldı 2015, dar boğazdan geçtik hep birlikte. Bu hal edebiyata nasıl yansıyacak, yaşadıklarımızın hikayesini yazabilecek miyiz, yazmak için önce unutmayı mı tercih edeceğiz, işte onu çok merak ediyorum. Belki sıcağı sıcağına kendi meşrebince yazanlarımız bile vardır da bir kenarda demleniyordur hikayesi. İşin şahsi tarafından bahsetmek gerekirse, içimdeki hikaye çarkı bütün dişlileriyle devrini sürdürüyor hamdolsun. Bir sürü hikaye yazdım, yazabildim 2015’te. Daha iyisi, hemen hepsi dergilerde kendine yer buldu, bu sebeple memnun ve mesudum.

Murat Özyaşar:

1.

2015’te çıkan tüm öykü kitaplarını elbette okuyamadım. Masamda okunmayı bekleyen, övgüler almış, sıralamamı alaşağı edecek kitaplar var, biliyor ve seziyorum. Bu sebeple listemin eksik bir liste olduğunun farkındalığıyla benim için öne çıkanlar şunlar oldu:

— Kaldığımız Yer, Behçet Çelik, Can Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

— Gecikmeli, Alper Beşe, Alakarga Yayınları

— Arzuda Bir Sapma, Mehmet Erte, Yapı Kredi Yayınları

— Metropol Ninnisi, Isahag Uygar Eskiciyan, Alakarga Yayınları

2.

2015’te genç öykücüler kendilerinden ve birbirlerinden hiza alarak yazdılar öykülerini, nihayetinde; adımlar emin, eller tereddütlü, yüzler çalışkan ve alkışlar da fena sayılmazdı.

Naime Erkovan:

1.

2015 yılında dikkatimi çeken beş öykü kitabı:

— Çal Bahtiyar, Arzu Kadumi, Şule Yayınları

— Bazen Çok, Mehmet Babalıoğlu, Şule Yayınları

— Uslu Yara, Fatma Akdağ, Şule Yayınları

— Birkaç Tuhaf Gün, İlknur Demirci, Şule Yayınları

— Şehirler Arası, Hatice Tekin, Şule Yayınları

2.

2015 öyküsü hatta birkaç senedir Türk öyküsü nihayet klasik kalıplarını kırıp daha yenilikçi bir sese bürünmeye başladı. Genç yazarların bile başvurduğu anlatım tarzı artık geride bırakılmalıydı. Bırakıldı da. Hayat hızlı, zaman bereketsiz madem, o halde yaşama şansı en yüksek tür olan öyküyü güçlendirelim.

Nermin Tenekeci:

1.

Dediğiniz gibi yıl uzun, kitap çok ve 100’e yakın öykü kitabından haberdar olup da içinden -tabiri caizse- bir ‘top 5’ listesi çıkarmak hayli zor. Bu yüzden kolay yola sapıp, çemberi daraltıp (ve araya bir anonim kaynaştırıp) “ilk” kitaplara dikkat çekmek gerekirse, alfabetik sıralamayla:

— Küller ve Kemikler, Ahmet Uluçay, Küre Yayınları

— Yusuf ile Züleyha Hikayesi, Anonim (haz. Burak Özkanlı), Büyüyen Ay Yayınları

— Rehavet Havası, Deniz Arslan, İletişim Yayınları

— Kıyı, Esra Demirci, Hece Yayınları

— Hiçbir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık

— Muhtelif Evhamlar Kitabı, Ömür İklim Demir, Yapı Kredi Yayınları

2.

İstatistikler beni destekler mi bilmiyorum ama 2015 epeyce hikaye kitabının (ve bu türdeki kuramsal çalışmaların) yayımlandığı velud bir yıl oldu, sanırım.

Buna mukabil, öyküde yeni imkanlar, farklı deneysel yaklaşımlarla daha fazla hemhal olmaya başladık. Amiyane tabirle, hakkının verildiği örnekleri elbette öykünün kazanç hanesine kaydedeceğiz. Ancak zaman zaman içi doldurulmamış bir “yenilik”, özgünlük sevdası ve “artık ne/nasıl yazsam gider” şiarıyla kaleme alınan “kemiksiz” metinlerle de karşılaşmıyor ve üstüne plastik tadı almıyor değiliz.

Hep tekrarlanageldiği üzere, şu yaşanan çağın yalnızlaşan, yabancılaşan, tabiattan, kendisinden uzaklaşan melûl mahsun insanlarıyız, tamam. Üstüne baş döndüren bir hızın, teknolojinin, Toki’lerin kurbanlarıyız, amenna. Hakikatin filan değil, tıpkı çocuklar gibi, kavuşuverince balon gibi sönüveren merakların, heveslerin elinde oyuncak olduk desek yeridir. Son on yılda yanı başımızda olup bitenler bile, iç ve dış dünyamızın hiç de iyi bir yere doğru gitmediğini fazlasıyla göstermeye yeter. En basitinden, bir sokaktan altı ay, iki yıl sonra tekrar geçtiğimizde o sokağı aynı bulmayacağımızı biliyoruz artık. Bunca dibe vurmuşluğun, çok parçalılığın yazıya, yazara, türe, biçime sirayet etmesi elbette ki kaçınılmaz: Yazarken dışarıda bıraktıklarımız ve içeriye buyur ettiklerimiz olacaktır elbette. Buna kim ne diyebilir.

Fakat her halükarda –hangi kulvardan gidersek gidelim– masa başında ter dökülen, “kurgu”nun, matematiğin süzgecinden geçen, yazarken içselleştirilen, yazarına has bakış açısıyla diğerlerinden ayrışan ve ifadenin-kelimenin gücüne yaslanan örneklerin raf ömürleri uzayacaktır hiç şüphesiz.

Ve son bir cümle: Gülten Akın’ın vefatı sadece şiir için değil, öykü için de 2015’in kayıp halkası oldu.

Neslihan Önderoğlu:

1.

Bir kere bu tür anketlerde yıl sonuna doğru çıkan kitaplar şanssızdır çünkü daha okunmamıştır. Bu nedenle yaptığım listenin hakkaniyetli olduğuna inanmıyorum. okuduklarım arasında seçtiklerimi yazayım:

— Sarı Kahkaha, Murat Özyaşar, Doğan Kitap

— Kör Pencerede Uyuyan, Nihan Eren, Yapı Kredi Yayınları

— Küçük Dertler, Kadire Bozkurt, Alakarga Yayınları

— Her Şey Çok Güzel, Mihriban İnan Karatepe, Hece Yayınları

— Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız, Suzan Bilgen Özgün, Dedalus Yayınları

2.

Öykü için bir cümle: Öyküdeki patlamaya sevinmekten çok niteliğe dikkat!

Nilüfer Altunkaya:

1.

Yayımlanma sırasına göre ilk beşim;

— Kör Pencerede Uyuyan, B. Nihan Eren, Yapı Kredi Yayınları

— Aksi Gibi, Pınar Öğünç, İletişim Yayınları

— Sarı Kahkaha, Murat Özyaşar, Doğan Kitap

— Arzuda Bir Sapma, Mehmet Erte, Yapı Kredi Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

2.

2015 genel olarak uzun bir yıl oldu. Ülkemizin siyasi atmosferinden sosyal yaşamımıza yansıyan bütün olumsuzluklara rağmen öykü adına umutlandıran, verimli bir yıl oldu diyebilirim. Heyecan verici ilk kitaplar okuduk. Yeni kitabını merakla beklediğimiz yazarlardan oldukça nitelikli kitaplar eklendi öykü dünyamıza. Bir başlık altında toparlamak oldukça güç ama bana göre ucu açık anlatımın ön plana çıktığı, kapalı anlatıma yaslanan, imgesel anlatımın ve şiirselliğinin güçlü olduğu, metinlerarası göndermelerin ve çağrışımsallığın anlatımda önem kazandığı, kurgusal olarak postmodernizme yaslanan öyküler dikkat çekiciydi.

Öykü kitaplarında ana izlek bütüncül bir yapıya dönüşüyor duygusundayım. Birbiriyle ilişkili öyküler ya da bir şekilde birbirine eklenen öykülerden oluşan öykü kitapları ağırlığını duyumsatıyor.

2015 için önemli bir ayrıntı olarak belirtmek gerekir ki butik yayınevlerinin öyküdeki ağırlığının arttığı bir yıl oldu. Öykü dergilerindeki hareketlilik ve yeni dergilerin çıkışı, kapanan dergilerin üzüntüsünü azaltıcı bir unsurdu. Öykü üretiminin atölyelerle desteklenmesi konusu artık geçerlilik kazanırken bu açıdan kurumsallaşan oluşumlara yenilerinin eklenmesi atölye çalışmalarının işlevselliğini gösterdi.

Bunlara ek olarak dergilerin çeviri öykülere ağırlık vermesini çok önemli buluyorum. Kitap olarak çevrilmemiş öykülerin okuyucuya bu şekilde ulaşması önemli bir çaba. Dünya dillerine öykü adına yeterine açılamadığımız ise bir gerçek. Belki yayınevlerinin bu konuya daha çok eğilmesi gerekiyor.

Nitelik nicelikten önemlidir. Son olarak bunun altını çizebilirim, boyumdan büyük bir laf etmiş olmazsam. Öyküye gönül veren herkese Necati Tosuner’in bir yaşam sevincini özetleyen sözüyle selamlar olsun: “İyi ki öykü yazmak var!”

Onur Çalı:

1.

Okumak istediğim kitapların bir kısmını hayat gailesi yüzünden okuyamadım; bir kısmı ise yılın sonlarına doğru çıktığı için bu soruşturmaya yetişemedi. Şerhimi düştükten sonra, bu yıl içerisinde okuyabildiklerimden en çok beğendiğim öykü kitapları şunlar oldu:

— Filler ve Balıklar, Neslihan Önderoğlu, Notos Kitap

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— İnsan Kendine de İyi Gelir, Ahmet Büke, On8 Kitap

— Kısa Kısa Kıssalar, İlhan Durusel, Yapı Kredi Yayınları

— Metropol Ninnisi, Isahag Uygar Eskiciyan, Alakarga Yayınları

2.

Daha önce, öykü ortamına ilişkin rahatsız olduklarımı Parşömen-Sanal Fanzin’de (Öykü Yükselmiyor, Çöküyor! – Dünlükler 8) yazmıştım. Bu sefer, nasıl bir gelecek yıl beklediğimi yazmaya çalışayım. Umutla…

Önümüzdeki yıl daha fazla öykü kitabı değil daha fazla iyi öykü kitabı yayımlanmasını umut ediyorum. Öyküyü sadece öykü yazmaya çalışanların değil okur denilen müphem kitlenin de okumasını umut ediyorum. Öykücülerin “Ne zaman roman yazacaksın?” ya da “Roman yazsana.” gibi zırvalara maruz kalmayacağı bir yıl olmasını umut ediyorum 2016’nın. Devletin basılı yayınların satışından alacağı vergileri azaltmasını umut ediyorum. Mümkünse edebiyat ödüllerinin ebediyen yok olmasını ama illa olacaklarsa da birbirlerine ödül veren çetelerin jürilerde yer almamalarını umut ediyorum. Bütün ödül jürilerine hemen hemen aynı kişilerin yıllar boyunca sendika ağası gibi kurulmamalarını umuyorum. Umut işte. Sosyal medya farkı biraz kapatsa da “büyük” yayınevleriyle diğerleri arasındaki reklamdan kaynaklanan eşitsizlik uçurumunun giderilmesini, böylelikle “büyük” yayınevinden çıkmış kötü kitapların gereksizce parlatılmamasını, “küçük” yayınevlerinden çıkan iyi kitapların da gözden kaçmamasını umut ediyorum. Yayıncıların daha ahlaklı olmalarını umut ediyorum. Kitap fuarlarında öykücülerin önünde oluşacak kuyrukların, vampirli kitap yazarlarınınkilerden uzun olmasını umut ediyorum. Umut işte. Eleştiri –ama gerçekten eleştiri, klişe cümlelerle dolu değerlendirmeler değil– yazanların artmasını umut ediyorum. Çünkü öykünün eleştirisiz kalıp kötü yola düşmesinden korkuyorum. (Umuttan korkuya döndük yine!) Öykücülere “Öykülerinizin konusu ne/ne hakkında?” gibi soruların sorulmasının yasaklanmasını umut ediyorum. Basılı edebiyat dergilerinin, özellikle öykü dergilerinin, daha çok okunmasını umut ediyorum. E-platformlardaki iyi işlerin gözden kaçmamasını umut ediyorum. Öykücülerin aynı öyküleri çoğaltmaktansa yeni biçim arayışlarında olmalarını umut ediyorum. Umut işte, fakirin ekmeği. Çok fazla umut ekmeği yemeyeceğim bir yıl olmasını umut ediyorum 2016’nın. Umut işte.

Orçun Ünal:

1.

2015 yılında yayımlanan öykü kitaplarının listesine şöyle bir bakınca, bu yıldan ne kadar az öykü kitabı okuduğumu fark ettim. O yüzden vereceğim kitap isimleri tüm yılın kitapları içinden en beğendiklerim değil, okuduğum “azınlık” içinden en beğendiklerim olacak. Belirtmekte fayda var: kitapların sırası tamamen rastgeledir ve herhangi bir tercihi göstermemektedir.

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Şeytanın Sevdiği Ayetler, İsmail Pelit, Raskol’un Baltası

— Bay Prada Nasıl Öldürüldü, Tunç Kurt, Nota Bene Yayınları

— İki Dünyanın Ustası, Aykut Ertuğrul, Dedalus Yayınları

Yukarıdakilerin haricinde, merak edip henüz okuma şansını bulamadığım bir öykü kitabı var:

— Hiçbir Zaman Yeterince Deliremeyeceğiz, Osman Cihangir, İz Yayıncılık.

Osman Cihangir’in ilginç bir okuma deneyimi olacağını düşünüyorum.

2.

2015 yılında öykü, hatta genel olarak edebiyat, biraz sönük kaldı gibi geliyor bana. Bunun başlıca sebebi, ülke gündeminin yıl boyu çok elim hadiselerle dolu olmasıydı. Hayat, bazen edebiyata ağır gelir. O kadar kararır ki simsiyah bir gölge düşürür edebiyatın üzerine. İşte o zaman okuduklarımız tat vermez, yavan kalır. Bu yıl da öyle geçti. 2016 yılında huzurlu bir ülkede, lezzetli edebiyat deneyimlerine kavuşacağımızı ümit ediyorum, pek inanmasam da. Ne olursa olsun, edebiyat hem gerçeği değiştirmek hem de ondan kaçmak için en iyi araçlardan biri olduğu için, iyi veya kötü, daima baki kalacaktır.

Bu yıl beni heyecanlandıran tek bir öykü faaliyeti vardı ki o da bir çeviri öykü kitabıydı. İlk yayımlanışından yaklaşık otuz yıl sonra postmodern yazar Donald Barthelme’nin Forty Stories kitabı Kırk Öykü adıyla Monokl Yayınlarından çıktı. Türkçe öyküyü geliştirecek en önemli şey, dünya öykü edebiyatının Türkiye’ye daha fazla nüfuz etmesini ve Türk öykü edebiyatının da dünyada görücüye çıkmasını sağlamaktır kanımca. Dünyanın edebiyat gündemini biraz geriden takip ediyor olsak da bir gün arayı kapatacağımıza inanıyorum.

Semrin Şahin:

1.

— İt Gözü, Deniz Tarsus, Can Yayınları

— Iskalı Karnaval, Kerem Işık, Yapı Kredi Yayınları

— Filler ve Balıklar, Neslihan Önderoğlu, Notos

— Sevgili Yalnızlık, Nilüfer Altunkaya, Alakarga Yayınları

— Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın?, Murat Saat, Dedalus

2.

2015 yılı öykünün yılı oldu düşüncesindeyim. Öykü dergilerinin birbiri ardına çıkması genç öykücüleri de beraberinde getirmeye başladı. Kendilerine özgü duyarlı öykü dünyalarıyla kadın öykücüler yıla damgasını vurdu. Kadına yönelik şiddetin sınır tanımadığı bir toplumda yazan her kadın bir değer benim için. Kadını önemsemeyen, onun varlığından rahatsız olan, onu köleleştirmek isteyen zihniyete karşı yazılan her öykünün bir ışık yakacağı ve kadın cinayetlerine karşı bir farkındalık oluşturacağı inancındayım.

Bu yıl çıkan öykü kitaplarına baktığımda metinlerarasılıkla birlikte klasik öykü anlayışını zenginleştiren, postmodern edebiyatın kıyısında gezinen öykülerin çoğunlukta olduğunu söyleyebilirim. Toplumsal sorunlara değinen öyküler olduğu gibi insanın varoluşsal sorunları üzerine yazılan öykülerde de artış olduğu kanısındayım. Farklı tekniklerde yazılan öyküler de yenilik arayışlarının yansıması. Her yeni çıkan öykü kitabı öykünün beslendiği yeni bir damar. Haliyle her öykücü öykünün çağlayana dönüşmesine vesile olacak. Bu da ne kadar öykü yazılırsa o kadar sağlam öyküler okuyacağız demektir.

Öykünün bu yıl bu kadar bereketli olması toplumsal ve siyasi birçok badireler atlatmış bizler için sevindirici bir durum. Düşünce özgürlüğünün sekteye uğradığı, sansürün kol gezdiği bu zaman dilimi içerisinde söyleyeceklerini sakınmadan söyleyen nice öykücünün varlığı umut verici. Edebiyat toplumdan beslenir. Önümüzdeki dönemde de nitelikli öykülerle yaşadığımız acıların damağımıza kazınacağını düşünüyorum. Öykü bu anlamda hepimize bir nefes olmaya devam edecek. Toplumu kapsayan kutuplaşmalar da böyle böyle son bulacak. Son söz olarak öykü umudumuz olsun, diyorum. Hep öyküyle kalın.

Şenay Eroğlu Aksoy:

1.

2015’te okuduğum öykü kitapları arasından önerebileceklerim şöyle;

-Alfabetik sıraya göre-

— Iskalı Karnaval, Kerem Işık, Yapı Kredi Yayınları

— Kaldığımız Yer, Behçet Çelik, Can Yayınları

— Kör Pencerede Uyuyan, Nihan Eren, Yapı Kredi Yayınları

— Şikeste, Türker Ayyıldız, Yapı Kredi Yayınları

— Yükşehir, Özgür Çakır, Sel Yayınları

Yunus Emre Özsaray:

2.

İkinci sorudan başlamak istedim. Yani herkes bildiği sorudan başlayabilir sanırım. Öykü adına güzel bir yıldı diyebilirim. Özellikle son kuşak öykücülerden Akif Hasan Kaya, Ercan Köksal, Emine Batar, Osman Koca, Hasibe Çerko, Aykut Ertuğrul, Esra Demirci, Handan Acar Yıldız, Ertuğrul Emin Akgün, Arda Arel, Naime Erkovan, Gülçin Durman, Osman Cihangir gibi isimlerin kitapları yayınlandı. Bu isimlerden Arda Arel, Ertuğrul Emin Akgün, Osman Cihangir gibi isimler ilk kitaplarını yayımladılar. Diğer saydığım isimlerin ise ikinci ya da üçüncü eserleri okuyucuyla buluştu. Osman Koca için bereketli bir yıl oldu. Sanırım üç yeni öykü kitabı yayımladı bu yıl. Bahtiyar Aslan yeni bir öykü kitabıyla bu yıla girdi. Bunlar güzel şeyler. Umudum bu kervana katılan öykücülerin çoğalması… Kendime dair umudumu da kaybetmedim, siz de kaybetmeyin:)

80lerden 2000’e uzanan döneme baktığımızda bu alan daha çok belli bir dünya görüşünü yansıtan isimlerin baskın etkisi altındaydı. Etkisi demeyeyim de görünürlüğü diyeyim ben buna. Özellikle 2010 sonrasında güzel şeyler olmaya başladı. Ben bizim öykücülerin hepsinin Rasim Özdenören ve Mustafa Kutlu’nun paltosundan çıktığını düşünüyorum. Bu isimlerin ardından gelen ve 80’lerde yazmaya başlamış olan, Necip Tosun, Ali Haydar Haksal, Cemal Şakar, Hüseyin Su gibi isimlerin öncülüğünde 2010 kuşağı yetişti. Şimdi sorumluluk biraz da bize düşüyor. İşin hem kuramsal boyutuyla hem de eser boyutuyla ilgilenen arkadaşların sayıca çoğalmasını yürekten temenni ediyorum.

1.

2015 yılında öne çıkmış öykü kitapları deyince Rasim Özdenören, Uyumsuzlar; Mustafa Kutlu, Tirende Bir Keman; Cihan Aktaş, Kızım Olsan Bilirdin; Selvigül Şahin, Kırık Zamanlar; Sadık Yalsızuçanlar, Terk diye bitireyim. Bitmedi ama beş tane demişsiniz…