Çevirmen diyor ki

Çeviri, yazar ve eserin bilinçaltına yaptığım anlamlar yolculuğunda en saf olana yaklaşma çabası benim için.
Çeviri, yazar ve eserin bilinçaltına yaptığım anlamlar yolculuğunda en saf olana yaklaşma çabası benim için.

Bu sıralar üzerinde çalıştığınız, yeni bitirdiğiniz yeni başladığınız metin ve yazarlardan bahseder misiniz? Her çeviri yeni bir deneyimdir her yeni günün olduğu gibi. Bizimle paylaşmak istediğiniz herhangi yeni bir bilgi var mı?

Beyza Fırat:

Çeviri, yazar ve eserin bilinçaltına yaptığım anlamlar yolculuğunda en saf olana yaklaşma çabası benim için. Aslında bir anlamda manevi bir çalışma, çünkü işim sözcükler aracılığıyla yazarın düşünce deryasına dalmak. Kapısını araladığım her yazar ise yaşantıma etki eden yeni birer sıfat. Son çevirim Meksikalı yazar Juan Pablo Villalobos’un Profil Kitap’tan yeni yılda çıkacak olan “Kimseden Bana İnanmasını Beklemiyorum” isimli romanı. Ketebe Yayınları’ndan basılan Isabel Mellado, Miguel de Unamuno ya da Cesar Vallejo çevirilerime bakacak olursak, yazarların psikolojik karakter analizini kullanım biçimleri Villalobos’ta dil ve kurgunun küreselliğinde başkalaşım geçirip onun mizahi yönünü ortaya koyuyor. Yazar birtakım anlatımsal stratejiler ile okurun karşısına çıkıp bu süreci tamamlamayı yine okura bırakıyor.

Beyza Fırat: Kapısını araladığım her yazar ise yaşantıma etki eden yeni birer sıfat.
Beyza Fırat: Kapısını araladığım her yazar ise yaşantıma etki eden yeni birer sıfat.

Ayrıca itinayla seçilmiş konuşma tarzları, kişilik analizinde okurun her bir karakteri daha yakından tanımasına da imkân sağlamakta. Yazarın trajikomik mizah anlayışıysa okuru beklenmedik bir meydan okumayla karşı karşıya bırakıyor: Psikolojik manipülasyonun karakterler üzerindeki görünür etkileri ile yazarın düşsel gücü karşısında hissedeceğiniz çaresizlik. Romanın başkahramanı ile yazarın isim benzerliği, her ikisinin de Avrupa bursu ile karşılaştırmalı edebiyat doktorası için Barselona’ya gidişi, Guadalajara-Jalapa-Barselona yolunu takip edişleri gibi ortak özellikler otobiyografik olmanın ötesinde olay örgüsüne parodik özellikler yüklüyor. Yazar kitabın daha ilk bölümünde, “Her şey espriyi kimin yaptığına bağlı” diyerek ne anlatıldığından ziyade nasıl anlatıldığının önemli olduğu argümanına dikkat çekip okuru anında üstkurmaca bir oyuna dâhil ediyor.

“Yazıyorum çünkü en nihayetinde ben, hep roman yazmak istemiş bir yüzsüzüm,” diyen edebiyat fakültesi öğrencisi Juan Pablo; olayların gidişatını tuttuğu günlükten takip ettiğimiz Valentina; kendisine üçüncü tekil şahıstan hitap eden bir anne; kestirme yoldan zengin olma arzusuyla sadece kendini değil etrafındakileri de yararsız işlere bulaştırıp geleceğe mektuplar gönderen bir kuzen ve dünyanın dört bir yanından gelip Barselona’da yolları çakışan karakterlerle roman tam anlamıyla edebi türlerin iç içe geçtiği, komedi ve trajedinin yoğun olarak işlendiği bir atmosferde ilerliyor. Meksikalı, duymaya alışık olmadığımız türden bir narkotrafik suç örgütü ile Katalonya’nın üst düzey politik hayatını kesiştiren bu roman, mizah yönünün ağır basmasının yanı sıra oldukça hassas konulara da değinmekte.

Bazı karakterler yolsuzluktan, gücün kötüye kullanımından, ırkçılıktan nasiplerini alırken; oldukça önemli üniversitelerde doktoralarını tamamlamış diğer karakterlerin, çıkarları doğrultusunda makyavelik bir yaklaşım sergilemekten kaçınmadığı bir kurgu bu. Aslında yazarın günümüz Meksika’sı ve hatta dünyasında süregelen suç ve şiddetin bireysel boyuttaki etkilerini ele aldığı metaforik bir yaklaşım da denebilir. Diğer taraftan, aile faktörünün bireyin gelişimi ve hayati seçimleri üzerindeki rolünü alt konu olarak işleyişiyle de yazar başka bir soruna dikkat çekmekte. Anne karakterinin samimiyetsiz endişeleri okuru güldürüp düşündürürken aslında tek kaygısı bilinçsiz bir ego tatmini olan bu kahramanda; kuzen karakterinin ipsiz sapsız tavırlarının altında yatan psikolojik nedenlerde; Juan Pablo ile Valentina arasında hüküm süren sessiz savaşta ve romanda yer alan tüm kahramanların birbirleriyle etkileşiminde gözlemleyeceğiniz tüm davranışlar, esasen yazarın kalitesini ortaya koyan önemli detaylar.

Monterroso, Pitol, Eduardo Mendoza gibi mizah alanında eser vermiş önemli yazarlardan alıntılara sıklıkla rastlayacağınız bu romanda yazarın edebi yol haritasını kolaylıkla çıkaracak ve her iki Juan Pablo’yu da tanıma şansına erişeceksiniz. Sözlerimi, Saramago’nun çeviri ve çevirmen üzerine bir düşüncesinin bende bu kitabı değerlendirirken yarattığı etkiyi sizlerle paylaşarak tamamlamak istiyorum. “Yazarlar ulusal çevirmenlerse evrensel edebiyat yaparlar,” diyor Saramago. Son çevirim öylesine evrensel bir roman ki ben yalnızca üzerime düşen görevi yapmış gibi hissediyorum. Kimseden Bana İnanmasını Beklemiyorum.