Colombre'nin ağzındaki felsefe taşı

Bütün denizcilerin en korktukları balıktır. O korkunç ve gizemli, insandan daha kurnaz bir köpekbalığıdır.
Bütün denizcilerin en korktukları balıktır. O korkunç ve gizemli, insandan daha kurnaz bir köpekbalığıdır.

Stefano Roi, bilincini simgeleyen karadan bilinçdışını simgeleyen denize doğru bir hareket hâlindedir. Bilincin dışındaki karanlığa olan bu kritik hareket ise Colombre adlı balıkla imlenir.

Carl Gustav Jung, Dört Arketip adlı eserinde bilinç ile bilinçdışı içeriklerin arasında kurulan bağı ve bilinçdışı dönüşüm sürecini simgesel bir yaklaşımla inceler. Dönüşüm Sürecini Canlandıran Bir Simge Dizisi Örneği başlıklı makalesindeki analizinin odak noktasını ise Kur'an-ı Kerîm'deki Ashab-ı Kehf, Hızır ile Mûsâ ve Zülkarneyn kıssaları oluşturur. Özellikle Hızır ile Mûsâ kıssası, bilinçdışı dönüşüm süreci ve "Kendilik" kavramının keşfi açısından Jung için simgesel bir hazinedir. Gerek kutsal metinlerde gerekse de kolektif bilinçdışının ürünleri olan mitlerde bahsi geçen süreçler için çokça simgesel örnek bulmak mümkündür. Fakat modern öykü, mitlerde olduğu gibi kolektif bilinçdışının değil, tek başına bir birey olarak yazarın bireysel bilinçdışı ile bilinci arasındaki gerilimin kurgulanmış ve yazı formuna hapsedilmiş ifadesidir. Arkaik söylencelerde olduğu gibi sözlü kültürün değil, yazılı kültürün bir ürünüdür. Hâl böyleyken Jung'un kıssalar üzerinden yaptığı simgesel analizi bütünüyle modern öyküye uygulamak pek mümkün olmasa da kolektif bilinçdışının modern yazar üzerindeki silinmez etkisinin izini –kimi sıçramalara uğrayarak da olsa- sürmek mümkündür.

Dino Buzzati'nin unutulmaz öyküsü Colombre ile Jung'un incelediği Hızır ile Mûsâ kıssasındaki simgelerin benzerliği de işte bu kolektif bilinçdışının modern yazar üzerindeki silinmez etkisinin bir kanıtı niteliğindedir. Jung, dönüşüm sürecini Kehf Suresi'ni temel alarak analiz eder. Bilindiği üzere Kehf Suresi'nin 60 ila 82'nci ayetleri arasında Hz. Mûsâ'nın Hızır aleyhisselâm ile karşılaşmasının ve yolculuklarının kıssası mevcuttur. Kehf Suresi'nin 60'ıncı ayetinin meali şöyledir: "Bir vakit Mûsâ genç adamına, ‘Ta iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar yahut (bu yolda) senelerce yürümedikçe durup dinlenmeyeceğim' demişti."1 Jung ayette geçen "iki denizin birleştiği yer"i simgecilikteki "orta yer" olarak yorumlar. Makalesinin ilk kısmında Jung, "orta yer" kavramını, yine Kehf Suresi'nde yer alan Ashab-ı Kehf kıssasındaki "mağara" örneği ile açıklar. "Mağara" ya da "iki denizin birleştiği yer", Jung'un ifadesi ile "mücevherin bulunduğu, kuluçka ya da kurban riti ya da dönüşümün gerçekleştiği merkezdir."2

Buzzati'nin Colombre'sinde de öykünün baş karakteri olan Stefano Roi, on iki yaşını bitirdiği gün, doğduğu kentin limanından yelkenli gemisiyle birlikte demir almak üzere olan kaptan babasından onunla birlikte denizlere açılma dileğinde bulunur. Denilebilir ki; yelkenli geminin demirlenmiş olarak bulunduğu liman, karanın denizle buluştuğu ve Stefano'nun Colombre'yi ilk olarak gördüğü yer, Ashab-ı Kehf kıssasındaki mağaranın ya da Hızır ile Mûsâ kıssasındaki iki denizin birleştiği yerin karşılığı olan "orta yer"dir. Jung, kıssalardaki "orta yer"e hareketin anlamını ise şu şekilde yorumlar: "Her kim mağaraya, yani herkesin kendi içinde taşıdığı mağaraya ya da bilincin dışındaki karanlığa girerse, kendini önce bilinçdışı bir dönüşüm sürecinin içinde bulur. Bilinçdışına girmesi, bilinci ile bilinçdışının içerikleri arasında bir bağ kurmasını sağlar. Bunun sonucunda, kişiliğinde olumlu ya da olumsuz anlamda kökten bir değişim olabilir."3 Bu çıkarım kıssalar kadar Buzzati'nin Colombre'si için de geçerlidir.

Stefano Roi, bilincini simgeleyen karadan bilinçdışını simgeleyen denize doğru bir hareket hâlindedir. Bilincin dışındaki karanlığa olan bu kritik hareket ise Colombre adlı balıkla imlenir. Buzzati Colombre'yi şöyle tanımlar: "Dünyanın bütün denizlerinde bütün denizcilerin en korktukları balıktır. O korkunç ve gizemli, insandan daha kurnaz bir köpekbalığıdır. Belki de kimsenin asla öğrenemeyeceği nedenlerden ötürü kendine bir kurban seçer ve onu bir kez belirledikten sonra ömrü boyunca peşinden gider; ta ki gün gelip onu yutana kadar izler."4 Jung'un ifade ettiği bilinçdışının tehditkâr karanlığı, tüm denizcilerin korktuğu Colombre adlı balıkta vücut bulur adeta. Bu bakımdan öyküde Colombre'nin belirmesi ile bilinçdışına adım atmak eş anlamlıdır. Dönüşüm artık kaçınılmazdır. Öykünün devamında Colombre'yi gördüğü için tehlikede olduğu düşünülen Stefano, güvenle yaşayabilmesi için denizden yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir kente gönderilir.

Yıllarca iç karada hayatına devam etse de Stefano için Colombre bir takıntıya dönüşmüştür. Ne de olsa bilinçdışına –farkında olmasa da- bir kez adım atmıştır ve "Pandora'nın Kutu"su açılmıştır artık. Gerisin geri doğduğu liman kentine döner. Baba mesleği olan denizciliği sürdürmekte kararlıdır. Stefano'nun doğdu kente dönüşü ile Jung'un üzerinde yoğunlaştığı kıssadaki Hz. Mûsa ile genç adamın dönüşünün birbirlerine benzerliği oldukça dikkat çekicidir. Bu dönüşün yer aldığı Kehf Suresi'nin 61 ila 64'üncü ayetlerinin meali şöyledir: "Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını (yoklamayı) unuttular. Balık denizde yolunu tutup gitmişti. Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ genç adama, ‘Yiyeceğimizi getir. Gerçekten şu yolculuğumuz yüzünden yorgun düştük' dedi. Genç, ‘Gördün mü, dedi, o kayanın yanında konakladığımız zaman balığı unuttum! Onu sana söylemeyi bana unutturan, şeytandan başkası değildir.' Balık, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.

Mûsâ, ‘İşte aradığımız bu idi' dedi. Hemen izleri üzerine geri döndüler."5Jung kıssanın bu kısmını şu şekilde yorumlar: "Musa, farkına varmadan yaşam kaynağını bulduğunu ve yeniden kaybettiğini anlar, ki bu dikkate şayan bir sezgi olarak nitelendirilebilir. Yemeyi düşündükleri balık bilinçdışının bir içeriğidir ve ilkkökenle bir bağ kurulmasını sağlar."6 Jung'un bu analizi Stefano'ya da kolaylıkla uyarlanabilir. Öyle ki Stefano, kıssadaki Hz. Mûsâ gibi farkına varmadan bilinçdışının bir içeriği olan Colombre ile karşılaşır ve sonrasında ondan uzaklaşır. Fakat tıpkı Hz. Mûsâ'nın sezgisi gibi Stefano da sezgisel olarak Colombre'den kopamaz ve nihayetinde ona geri döner. Stefano'nun tüm yaşamı, düşmanı sandığı Colombre'den kaçmak için bir denizden ötekine dolaşmakla geçer. Ve bir akşam, teknesi doğduğu kentin limanının açıklarında demirliyken ölümünün yakın olduğunu hisseder. Bunun üzerine yıllar boyunca nereye giderse gitsin büyük bir sadakatle kendini takip eden büyük korkusu ile, Colombre ile yüzleşmeye karar verir.

Teknesinden bir sandal indirtip küreklere asılan Stefano'nun fazla çaba harcaması gerekmez. Colombre ansızın sandalın yanında belirir. Aralarında geçen diyalog sonucunda hakikat ortaya çıkar. Meğer Colombre, onca yıl, Stefano'nun düşündüğü gibi onu yemek için değil, denizler kralından aldığı bir emri yerine getirmek için takip etmiştir. Böylece Colombre, dilini çıkarıp fosforlu bir küre uzatır. Sahibine şans, güç, aşk ve ruh dinginliği sağlayan ünlü Denizler İncisi'dir bu. Jung ise Hızır ile Mûsâ kıssasındaki balığı yorumlarken şu ifadeleri kullanır: "Denizdeki garip bir balıktan, ‘kılçıksız ve derisiz bir balık'tan simyacılar da söz ederler, bu balık, ‘canlı Taş'ın filius philosophorum'un (Felsefe Taşı, (ç.n.)) özünü temsil eden ‘yuvarlak unsur'dur."7 Öyle görünmektedir ki; modern bir yazar olan Buzzati'nin öyküsündeki Denizler İncisi, Jung'un kıssadan çıkardığı, karşıtların birliğinden doğan ve "Kendilik"i simgeleyen Felsefe Taşı'nın ta kendisidir.

Kıssada balığı almak için geri dönen Hz. Mûsâ ile genç adam, balığın olması gereken yerde bir kişi ile karşılaşırlar. "Derken, kullarımızdan birini buldular ki ona katımızdan bir rahmet vermiş ve ona nezdimizden bir ilim öğretmiştik." (Kehf, 65).8 Ayette geçen "kullarımızdan biri", müfessirlerin çoğunluğu tarafından Hızır aleyhisselâm olarak yorumlanmıştır. Kıssanın bu aşamasını ise Jung şu şekilde analiz eder: "Karakteristik olan, dönüşüm geçirenin Musa ya da Yeşua değil, unutulan balık olmasıdır. Balığın kaybolduğu yer Hızır'ın doğum yeridir. Ölümsüz varlık, göze çarpmayan, unutulan, hatta tümüyle olasılık dışı bir şeyden doğar."9 Bu analiz de öncekiler gibi Buzzati'nin öyküsü için geçerlidir. Zira tıpkı kıssada olduğu gibi dönüşüm geçiren Stefano değil, balığın yani Colombre'nin kendisidir. Öykünün başında düşmanken sonunda dost olmuştur. Buzzati, öyküsünü, Colombre'nin doğabilimciler tarafından tuhaf bir biçimde görmezden gelindiğini belirterek noktalar.

Doğabilimcilerden kastının modernite olduğu açıktır. Evet, modernitenin bireyleşmeyi, yalnızlaşmayı akıl almaz bir biçimde hızlandırdığı, ayyuka çıkardığı doğrudur. Ne var ki –neyse ki demek daha doğru belki- kolektif bilinçdışını yok edememiştir ve edemeyecektir de. Olsa olsa eşyaların üzerinde biriken kalın bir toz tabakası gibi kaplayacaktır kolektif bilinçdışının üzerini. Güçlü bir nefes de yeterli olacaktır insanlığın binlerce yıldır biriktirdiği hazinesini açığa çıkarmak için.

  • 1 Diyanet, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2200/60-61-ayet-tefsiri, (ET: 18.06.2020).
  • 2 Jung, Dört Arketip, s. 66.
  • 3 Jung, Dört Arketip, s. 67.
  • 4 Buzzati, Colombre, s. 12.
  • 5 Diyanet, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2200/60-61-ayet-tefsiri, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2202/62-ayet-tefsiri, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2203/63-64-ayet-tefsiri, (ET: 18.06.2020).
  • 6 Jung, Dört Arketip, s. 70.
  • 7 Jung, Dört Arketip, s. 70.
  • 8 Diyanet, https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Kehf-suresi/2205/65-ayet-tefsiri, (ET: 18.06.2020)
  • 9 Jung, Dört Arketip, s. 72.
  • Kaynakça: Carl G. Jung, Dört Arketip, Çev.: Zehra Aksu Yılmaz, Metis Yay., 5. Bas., 2017, 143 s. Dino Buzzati, Colombre, Çev.: Eren Cendey, Can Yay., 3. Bas., 2016, 375 s. Diyanet, https://kuran.diyanet.gov.tr/Tefsir, (ET: 18.06.2020).