Ejderhayı rahat bırakmalı mı?

Dünyevi arzularını itidalli bir şekilde gideren insan manevi olarak kendini tanıyabilir, bilebilir, dünyaya geliş amacı ve bu dünyanın anlamını arayabilir.
Dünyevi arzularını itidalli bir şekilde gideren insan manevi olarak kendini tanıyabilir, bilebilir, dünyaya geliş amacı ve bu dünyanın anlamını arayabilir.

Salur Kazan kâmil insan olma yolunda ilerlerken, Othello için tam tersi bir durum söz konusu. Kahramanlar aslında bir insanın olabilecek en büyük rakibi ile yüzleşirler: kendileriyle. İnsanın hayattaki asıl gayesini belirten Plotinos'un sözleri de burada dursun: "İçimdeki tanrısal olanla evrendeki tanrısal olanı bir araya getirmeye çabalıyorum."

Nefs; emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, raziye, marziyye ve kâmile olarak yedi mertebede ele alınır. Nefs denilince daha çok kötü huy ve süflî arzuların, şer ve günahın kaynağı olan ilk mertebe algılanır, yani nefsi emmâre. Bu nefs kötülüğü emreden hayvanî nefs olup, insanı dünyevî zevklere sevk eder. Nefs aslında insanın manevî yanı ile alakalı; insandaki görünmeyen negatif güçlerin koleksiyonu bir nevi. Olumsuz temayül, arzu ve istekler insanın yaşamına egemen olabilir. Maddiyat nefse hâkim olduğunda insan zevk ve maddi ödüllerle muhatap olmak ister. Böylece nefs insanın hakikatten uzaklaşmasına ve dünyaya bağlanmasına neden olabilir. Ama nefs dönüşüm geçirebilir. İnsanın düşünceleri ve eylemlerine nefsinin kontrol etmesine izin vermemesi bu yüzden mühim. Nefsini kontrol edebildikçe diğer makamlara zıplayabilir çünkü. Nefsi emmâreden diğer basamaklara geçebilmesi için de manevî eğitim alması, güzel ve iyi hasletlere yönelmesi gerekir. Nefs insanın görünmeyen yüzü, toplumdan sakladığı, görüldüğünde insanlar tarafından hoş karşılanmayacağı yanı; zarar veren, inciten, çirkinlikleri barındıran; fırsat bulduğunda da meydana çıkabilen.

Nefse benzer bir yaklaşım tarzı var: Gölge. Persona insanın çevresindekiler tarafından tanındığı şekli, gölge de personadaki saklı kişilik, insanın hayvanî yönünü temsil eden tarafı. Nefs gibi gölge de bastırılmış duyguların merkezi. Gölge; saklı kişilik olması ve insanın hayvani yönünü tanımlaması hususlarında nefse benzer. Gölge ısrarı sever, personanın baskısına direnir, insanın yüzleşmek istemediği karanlık tarafını ortaya çıkarabilir. Carl Gustav Jung insanın karanlık özelliklerini reddettiğini ve bastırdığını söyler. Ama der, insan farkında olmadan sürekli çevresine bu yanını yansıtabilir. İnsanın karanlık yanının temsilcisine gölge arketipi adını verir ve insan hayatta olduğu sürece gölgesinin de hayatta olacağını belirtir; tıpkı nefs gibi. İnsanın derinlerinde, yüzleşmek istemediği ve bastırdığı duygular kim bilir ne kadar tehlikeli. Nefs ve gölge adeta canavar! Nefs ve gölge insandaki egonun yoldaşı gibi düşünülebilirler.

Çünkü insanı medeniyetin ya da içinde yaşadığı toplumun iyi ve güzel yanlarından çekip alarak, çirkin ve kötü taraflarına, karanlığa doğru sürüklerler. İnsan mağara gibi düşünülürse, onun derinliklerinde uyuyan bir ejderha gibidirler. Ejderha insanın içinde dokunulmamış, üstü örtülmüş kötü ve çirkin olan her şeyse ve mağaranın zifiri karanlığında nefes almaya devam edebiliyorsa demek ki yaşamakta ve her an uyanabilir. Uyandığını varsayın. Ateş püsküren bir ejderha ile mücadele etmesi ne kadar zorsa insanın nefsi ve gölgesi ile mücadele etmesi de o kadar güç olsa gerek. Nefs ve bilinç dışının arketipi olan gölge görmezden gelindiği sürece uyumaya devam ederler. Ejderhayı yerinde rahat mı bırakmalı yoksa onu ininden çıkarmalı mı? İnsan, nefsinin ve gölgesinin karanlık taraflarının kontrol altında olup olmadığını ancak onlarla yüzleştiğinde bilir. Nefs ve gölgeyi dizginleyebildiğinin farkında olması için insanın ömrünü ne için harcadığına bakması lazım. Hakikat ve gerçeklik mi, zevk ve eğlence mi? Hakikat ve gerçekliğin peşinde koşarken insan zevk ve eğlenceye gark olabilir gibi.

Dünyevi arzularını itidalli bir şekilde gideren insan manevi olarak kendini tanıyabilir, bilebilir, dünyaya geliş amacı ve bu dünyanın anlamını arayabilir. Peki soru tam tersinden düşünülürse, ne söylenebilir? Herkesin kendi cevabını vermesi ve içinde uyuyan canavara bakması daha iyi olur sanki. Aman dikkat ejderha uyanmasın! Türk mitolojisinde ejderhanın çok eskilere dayandığı söylenir, hatta Hun hükümdarı Mete'nin soyunun "ejder"den geldiği belirtilir. Ejderha insanı kötü yola sevk eden, çoğu zaman canına kasteden, kötülük simgesi, efsanevi bir varlık olarak sembolize edilir. Bu noktada ejderha, nefs ve gölge bağdaştırılabilirler. Her üçünün de şahsına münhasır görünümleri var.

Örneğin Badraç yedi başlı bir ejderha. Onu öldürebilmek için yedi başının da aynı anda kesilmesi gerekir. Başlar aynı zamanda kesilmezse tek tek kesilen başlar tekrar yerlerinden çıkarlar. Ejderhanın çok başlı olması üzerine farklı düşünceler var. Bunlardan biri; her baş insan karakterlerinin farklı yönlerini, gücünü, ruhunu ve canını temsil eder. Üç büyük canavardan bahsedildiğine göre etkide bulundukları kahramana bakılsın. İnsan zahiri ve batıni dünyada nefsiyle, gölgesiyle ve ejderha ile mücadele eden varlık. Kahraman bunlarla savaşmak için önce yola çıkar; kendi içine ya da yeryüzünde bir yere doğru. Kahramanın yolculuğu hem maddi hem de manevi hüviyette; iki dünyanın ustası olma yolunda. Kahraman bunlardan biriyle olan mücadelesinde ya yener ya da yenilir. Her iki sonuç neticesinde artık eskisi gibi değil. Ya yanmış, kül olmuş gitmiş ya da erginlenme sürecine geçip, edindiği tecrübe ile gücü ve algısı artmıştır. Ejderhayı yenen kahraman Salur Kazan.

  • "Yedi başlı ejderha yetüp vardum Heybetinden sol gözüm yaşardı Hey gözüm, namerd gözüm, muhannes gözüm Bir yılandan ne var ki korhdun, dedüm"1

"Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi" Boyunu Beyan Eder Hanım Hey!", Dede Korkut Hikâyeleri'nin en yenisi. Hikâyenin başlığından da anlaşılacağı üzere Salur Kazan'ın yedi başlı ejderhayı öldürmesini anlatır, sadece bunu değil tabii. Salur Kazan, eylediği gaza akabinde halkına zulmeden yedi başlı ejderhayı öldürmek için yola düşer. Her kahraman gibi o da bilgeden öğüt alır. "Canım Lala, bu tepe gibi yapan ejderhayı görür müsün? Bu ejderhanın üstüne varalım mı, yoksa yan taraftan sessizce savuşup, kaçalım mı? Bu konudaki fikrin, en iyisi nedir? Lala düşündü ki: 'Kazan dedikleri er yiğittir, mert yiğittir. Ejderhanın üstüne gitme desem, belki bana kızıp, öfkelenir ve gazap eder.' Ejderha dediklerinin aslı bir yılandır. O yılanın üstüne gitmelisin."2 Ejderhalar genellikle kahramanın erginlenme sürecindeki sınavlarının tuzakları gibidir. Kahraman, ejderhanın kendisini sınamak üzere Tanrı tarafından gönderildiğini bildiği takdirde sınavı başarıyla atlatır. Kahraman sadece fiili olarak değil manevi olarak da sınavdadır aslında.

Kahraman nefsinin, "canını koru" demesine aldırmayarak, ejderha ile karşılaşmaktan kaçmayarak aslında kendi iç katmanları arasında dolaşmaya başlar. Kahraman iç ve dış görünümlerini yüzleştirir ve kazanan tarafının yanında hareket eder. Salur Kazan da tarafını seçme esnasında bir iç muhasebe yapar. "Kazan'ın bir gözü bulandı. Ejderha dedikleri bir yılandır, bunda ne var ki bulanırsın, kanlanırsın? Senin gibi namert göz, benim gibi mert yiğitte neyler? Hançerini çıkarıp gözlerini oymaya niyetlendi ancak: Eğer ben kendi gözümü oyarsam, Kazan ejderhayı görünce korkusundan başka bahane bulmayıp, gözlerini çıkarmış derler, diye düşünüp vazgeçti."3 Nefsini değil kendini dinledi Salur. Malum yiğitlik kahramanın özünde var. Gazasını hakkıyla yerine getirmek için Tanrı'ya dua eder Kazan. "Ey dilediğini göklere çıkaran görklü Tanrı! Çok kimseler seni gökte arar, müminlerin gönlündesin, sadıkların dilindesin. Allah Tanrı! Sana bir diyenin ağzını öpeyim ki; iki diyenin ağzını çarpayım, akar çaylar üstüne köprü kurayım, kalmışların elinden tutayım, fakirlerin sırtını örteyim. Demesinler son çağında Kazan'ı bir yılan yuttu. Ey Perverdigar! Sen bana bir kurtuluş yolu göster."4

Mücadelenin aslında kendisinin olmadığını, görünürler dünyasında bir vasıta olduğunu zikretti Kazan. Dua eyledi, cesaret ve güç yüklendi. Uyuyan ejderhayı rahat bırakmadı, uyandırdı. Ejderhayı okladı, kılıçladı, bıçakladı. Gazası mübarek olunca ejderhanın gövdesi üzerinde bağdaş kurup, şükre durdu. Keramet duada ya da Salur Kazan'da, bilinmez. Ama bir niyet var: insanın sureti ve nefsiyle yüzleşmesi. Canından olmaması için ejderhayı uyandırmaması gerektiğini söyleyen baştan çıkarıcı iç sesine kulak asmayan Salur, yola çıktığındaki niyetini nihayete erdirdi. Erdemli bir insanın davranışını sergiledi: herkes onu izlerken yapacağı bir görevi, kimse onu seyretmezken de aynı cesaret ile yerine getirdi. Salur Kazan yurduna döndükten sonra Bayındır Padişah'ı ziyaret etmek istedi. Onun için "Kazan ejderha olup, gelir." Oğuz ile Türk temiz ve saf bir inanca sahiptir ki, "İnsan nasıl ejderha olur?" demez."5 dediler. İnsanın yaptığı işle özdeşleşmesi bu, belki de suretine benzeyen nefsi ile yüzleşmesi. Gölgesine yenilen kahraman Othello. Nefsi, ejderhayı, gölgeyi gözle görmek, elle tutmak imkânsız gibi.

Kahramanın kendisi kimi zaman hatta çoğu zaman içinde kötücül güçleri barındırabilir. Kahramanın bizzat kendisi nefs, ejderha, gölge olabilir. Bu insanın aslında kendisiyle mücadele ettiğini gösterir. İnsanın kendisiyle yüzleşmesiyle ortaya çıkan savaşta ne kaybedebilir ya da kazanabilir? Shakespeare'in Othello'suna bu soruya cevap bulmak değil de yorum kazandırmak amacıyla bakılabilir. Othello, karısı Desdemona ve yardımcısı Iago arasında kalan bir kahraman. Karısının kendisine ihanet ettiği yalanını söyleyen Iago'ya inanır ve hayatı kararır. Desdemona Othello'nun ruh ikizi, Iago gölgesi olarak belirir. Aralarındaki yaş ve ırka farkına rağmen evlenen Othello ve Desdemona, istediği mevkiye ulaşamayan Iago'nun intikam hırsını yüzünden karşı karşıya gelirler. Othello sonunda Desdemona'yı öldürecek kadar kendini kaybeder. Tutku ve hırslarının kurbanı olur. Bu suçu işleyen aslında onun görünen yüzü değil, içinde bastırdığı, sakladığı gizli yanı, yani gölgesi. Othello'nun bastırdığı aşağılık duyguları ve yaradılış özellikleri Iago'nın kışkırtmaları sonucunda ortaya çıkar.

Bu hikâyede kahramanın yenmesi gereken düşman, anlatının dışında gibi ama bir yandan da psikolojik düzlemde bakıldığında kahramanın içinde. İnsanın erginleşme sürecine ket vuran kötücül güçler, duygu ve düşünce dünyasını etkileyen olumsuz sıfatlardır. Othello'nun içindeki kötülükleri ortaya çıkaran Iago, kahramanın gölgesi ile yüzleşmesini sağlar; yani nefsi emmâre ile. Salur Kazan'ın yiğitliği ile karşısındaki ejderhayı alt edip nefsini yenebildiğini söylemek mümkün. Fakat Othello'nun Iago ile beliren bencillik, kıskançlık gibi insanı doğru yoldan çıkartan tutkuların esiri olduğu, gölgesine yenildiği belirtilebilir. Othello gölgesi tarafından ele geçirilerek karısını öldürür; bunu yaptıran da Desdemona'nın kendisini aldatan bir şeytan olduğu yalanı. Kahraman, gölgesi üzerindeki hâkimiyetini kaybederek, görünmeyen tarafının farkına varır. Erginlenme sürecinin yolculuğunda başarısız olan Othello, egosu ve gölgesinin arasında kalarak hayatına son verir.

Sonuç niyetine. Salur Kazan ve Othello'nun aslında kendi nefisleriyle mücadele ettiğini söylemek mümkün. Kahramanların erginleşme süreçlerinde izledikleri yol benzer olsa da yöntemleri farklı. Her ikisi de zahirde savaşır gibi görünürken aslında batınla mücadele ederler. Salur Kazan kâmil insan olma yolunda ilerlerken, Othello için tam tersi bir durum söz konusu. Kahramanlar aslında bir insanın olabilecek en büyük rakibi ile yüzleşirler: kendileriyle. İnsanın hayattaki asıl gayesini belirten Plotinos'un sözleri de burada dursun: "İçimdeki tanrısal olanla evrendeki tanrısal olanı bir araya getirmeye çabalıyorum."

  • 1 Metin Ekici, "13. Dede Korkut Destanı: 'Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi' Boyunu Beyan Eder Hanım Hey!", s. 7.
  • 2 a.g.e., s. 10-11.
  • 3 a.g.e., s. 11.
  • 4 a.g.e., s. 11.
  • 5 a.g.e., s. 12.
  • Kaynakça
  • Metin Ekici, "13. Dede Korkut Destanı: 'Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi' Boyunu Beyan Eder Hanım Hey!", Milli Folklor, 2019, Yıl: 31, Sayı: 122, ss. 5-13.