Geçmişe özlem ve çocukluk

Kesi Yeri
Kesi Yeri

Oldukça edebi, kararlı ve güzel cümleler. Fakat karakterin bunları bir cinnet anında düşündüğü göz ardı edilmiş. Duyduğu bir tekerlemeyle yıllar öncesine gidip ağlamaya ve elindeki makasla bir şeyleri tehdit etmeye başlayan bir karakter için uyuşmaz bir irade taşıyor bu güzel cümleler.

Daha önceden çocuk edebiyatı alanında kitaplar kaleme almış Nazlı Akçura'nın ilk öykü kitabı Kesi Yeri, Everest Yayınları'ndan çıktı. Önceden yazmış olduğu çocuk kitapları, bu kitabı ele alırken önemli bir unsur olarak görünüyor çünkü kitaptaki öykülerde sık sık çocuk karakterlerle ve çocukluğa dair özlemle karşılaşıyoruz. Özellikle çocukluk ve gençlik özlemi öykülerde ön plana çıkan temalardan biri. Arka kapak yazısında da belirtildiği üzere, "her şeyin eskisi gibi olması dileği" kitapta önemli bir yer tutuyor. Geçmiş, çoğu zaman bir imgeyle hatırlanır. Bundan dolayı durgundur. İmgeler etrafına örülmüş hikâyeler sunar geçmiş özlemi bize. Bu yüzden öykü içerisinde olay zamanı hareket hâlinde olsa dahi anlatı zamanı geçmişe, geçmişteki imgelere döndüğünde, anlatı yavaşlar. Anlatının yavaşlaması elbette bir sorun değildir ancak bu yavaşlama sık sık gerçekleştiğinde bozuk bir ritim ve hareket etmeyen bir öykü ortaya çıkabilir.

Nazlı Akçura
Nazlı Akçura

Bu sorun, zaman zaman Kesi Yeri'nde de karşımıza çıkıyor. Bu ritim bozukluklarının yanında dil ve kurgu problemleri de görülebiliyor. Örneğin kitaptaki "Çıt" öyküsünün başlangıcında, anlatıcı karakterin annesinin "Bırak o makası elinden kızım. Allah aşkına! Bir kaza çıkacak." dediğini görüyoruz. Ardından "Almadın mı ilaçlarını?" sorusu geliyor ve karakterin babası "Anlamadım ki ne oldu bir anda. Televizyon izliyorduk. Gülüyorduk az önce. Çocuklar şarkı söylerken, birden ağlamaya başladı, mutfağa koştu," açıklamasını yapıyor. Bu açıklama, bizzat okura yapılmış bir açıklama. O esnada karakterin annesinin orada olmadığını ve açıklamaya ihtiyacı olduğunu düşünsek dahi, anlatının devamında bir problemle daha karşılaşıyoruz.

  • "O tekerleme hâlâ aklımda dönüyor. Zihnimin kat kat şiltelerinin altında, kaç yıldır beni huzursuz eden bezelye tanesini bir anda fark etmemi sağlayan, çocukça bir komiklikle söylenen birkaç kelime. Her güne bir şilte ve o yazın ardından üzerine binlerce şilte atılan, yok saymaya çalıştığım minik bezelye tanesi. Şimdi ise koca bir top mermisi ve hayatımı paramparça eden tüm tesiri ile apaçık ortada işte."

Oldukça edebi, kararlı ve güzel cümleler. Fakat karakterin bunları bir cinnet anında düşündüğü göz ardı edilmiş. Duyduğu bir tekerlemeyle yıllar öncesine gidip ağlamaya ve elindeki makasla bir şeyleri tehdit etmeye başlayan bir karakter için uyuşmaz bir irade taşıyor bu güzel cümleler. Öykünün devamında ise anlatıcının anlatı tonu değişiyor, başlangıçta gördüğümüz bu kararlı cümleler yerine atmosfere daha uygun cümlelerle devam ediyoruz. Burada bir uyuşmazlık söz konusu. Belli ki yazar, yazdıkça atmosfere daha iyi uyum sağlamış fakat başlangıçta kurduğu güzel cümleleri feda etmek istememiş.

Bu tarz sıkıntıların yanında "Kadriye fırt fırt fırt ayak sesleri ile mutfağa gitti," gibi cümleler görebiliyoruz. Fırt fırt fırt, bir çift ayaktan çıkmak için doğru ses değildir belki de. Bunlar elbette ufak problemler fakat kitabın geneline yayıldığında okuma zevkine hasar verebiliyorlar. Genel hatlarıyla baktığımızda, yer yer problemli ve aksak yönleri olsa da bu öyküler büsbütün başarısız değil. Tüm hatalarının yanında, gerek konu seçimleri, gerek güzel cümleleriyle belli bir seviyenin üstünde öykülerle karşı karşıyayız.