Hikâyesi

U. Kubilay Dündar
U. Kubilay Dündar

U. Kubilay Dündar'a Loras Kitap'ın hikâyesini sorduk:

Râviyân-ı ahbar ve nâkilân-ı âsar şöyle rivâyet, böyle hikâyet ederler ki, zamân-ı evâilde Alâeddin Keykubat döneminde Loras Dağı'nda bir ejderhanın yaşadığı söylentisi ayyuka çıkmış. Söylentiye göre bunun kesin bir ejderha veya ejderhaya benzeyen güçlü, kuvvetli, heybetli ve dahi gizemli bir yaratık olduğu söylentisi kulaktan kulağa, dilden dile yayılmış. Loras civarında birçok insanı ve hayvanı öldürerek yiyen bu yaratık olsa olsa bir ejderhadır denmiş ve ejderha olarak kabul edilmiş. Ol sebepten Loras Dağı insanların ve canlıların gitmeye çekindiği, asla yaklaşamadığı bir yer olmuş çıkmış. Bu ejderha korkusu Alâeddin Keykubat'ın oğlunun kulağına kadar gelmiş. Güçlü şehzade bu ejderhayı öldüreceğini söyleyerek meydana atılmış: "Ben ortadan kaldırırım bu ejderhayı." Loras'ın yolunu tutan şehzade dağın eteklerine varmış. Başlamış ejderhayı beklemeye.

Sonunda ejderha denilen o garip yaratık ya da canavar çıkmış ortaya. Şehzade büyük bir kahramanlık ve destansı bir mücadelenin sonunda onu alt etmiş ve öldürmüş. Bu kahramanlığın ardından yöre insanı, toprağı verimli ve suyu tatlı olan, eskiden beri çok sevilen bu dağa tekrar çıkabilmiş ve eteklerine yerleşim yerleri kurmaya başlamışlardır. Loras'ın hikâyesi böyle. Durduk yere nereden çıktı bu efsane diyebilirsiniz şimdi. Ama bir hikâyeyi nakletmek, yaşanmış bir hikâyeyi yazmaktan çok daha kolay. İşin aslı şu ki âdemoğlu bu âlemde hikâyesini yaşamaya ve yazmaya devam ediyor. Ruz-ı mahşerde kitabını "Oku!" emriyle muhatap olunduğumuzda; doğumumuzdan ölümümüze kadar birçok vakıa ve parçanın mütemmim cüzlerinden sual edileceğiz. İşte Loras da bu cüzlerden sadece bir parçası; okumak gibi, yazmak gibi, Mekteb gibi... Lafı dolaştırmadan sözü yormadan isterseniz Loras cüzüne getirelim.

Loras Dağı'nın üzeri geniş düzlük bir alan şeklinde, yani Konya gibi, sahraya benzemektedir; onun için heybetini aşikâr etmez. Kayseri'nin Erciyes'i, Ağrı'nın Ağrı Dağı, Malatya'nın Beydağı, Aksaray'ın Hasan Dağı gibi şehrin arkasında ve üstünde değil şehirle omuz omuza durur, şehri kuşatır, kucaklar. Ol sebebten biz de buradan hareketle yayınevimizin adını Loras koymak istedik. Efsaneyi anlatma sebebimiz de bundandır. Kültür dünyasının içinde olanlar Loras dediğimizde ne olduğunu, neyi kastettiğimizi anlamışlardır. Bilmeyenler, görmeyenler, duymayanlar için ifade edelim Konya merkezli bir yayınevi. İsmini efsanede geçen Konya'nın batısına düşen dağdan almakta. Tabii ki yoktan zuhur etmedi ama zordan vücut buldu dersek abartmış olmayız. Mahalle Mektebi dergisinin cazibesiyle ortaya çıkmış bir eylem ve oluşum diyebiliriz. Biraz da zorunluluk dersek daha doğru olur galiba.

On bir yılın birikimini yayınevine dönüştürerek daha emin adımlarla yürümeyi hedef alan bir hareket. Son beş yıldır hayal ettiğimiz ve hedeflediğimiz bir işti. Güçlüklerini, sıkıntılarını az çok Mahalle Mektebi'nden kestirebiliyordum. Bu tecrübeyle sabittir. On bir yıl önce "Mekteb" fikrini dillendirdiğim zaman arkadaşların yüz halleri ve tavırları dün gibi hatırımda. Çok meşakkatli ve zor bir iş olduğunu bildikleri için vazgeçirmeye çalışmışlardı beni. Bu kez böyle olmadı. Böyle olmamasının en temel sebebi, bu süreç içerisinde benim azmimi ve inatçılığımı görmüş olmalarıdır diye düşünüyorum. Sevgili Güray Süngü dışında ciddi manada beni vazgeçirmeye çalışan başka bir âdem de çıkmadı. Kendisine buradan selam olsun.

İşler bu manada çok daha kolay oldu. Bu süreçte şu soru ile defaatle muhatap oldum: "Neden bir yayınevi?" Aslında bu sorunun şerhi; "Ağrımayan başını niye ağrıtıyorsun, işin mi yok?" Bu soruya cevabım şaka yollu; "cahil cesareti veya delilikten" oldu hep. Muhataplarımız çok nazik insanlar oldukları için, sağ olsunlar, cesaretimize ve deliliğimize yordular. Bir de duramıyorum, ne yapayım elimden gelen bu, seviyorum yayıncılığı. Pandemi her ne kadar hayatımızı zorlaştırsa da yayınevi kurulması için uygun şartları ve zeminin oluşmasını sağladı. Beş yıldır harekete geçmememin tek sebebi; yazarların eserlerini dağıtamamak, tanıtamamak, dipsiz kör bir kuyuya atma endişesiydi.

Pandemi ile beraber dağıtım zincirinin kırılması, internet üzerinden tanıtımın, satışların kolaylaşması yayınevi oluşumuzu hızlandıran en temel etken oldu. 2020 yılının son aylarında resmi olarak kurulan Loras'ın ilk eserleri 2021'in Ocak ayında iki kapak arasına girerek okuyucunun huzuruna çıktı. Mahalle Mektebi dergisinde mottomuz "hayat edebiyat". Burada da bu çizgiyi bozmadan sürdürmek istiyoruz. Hayat edebiyat, edebiyat hayat. Loras bu çizgi üzre; şiir, öykü, roman, kuram, düşünce gibi alanlarda içerik üretmeyi hedefliyor. Bu arada Beyazbulut alt markası ile çocukları da ıskalamadan yine masal, öykü, şiir, deneme ve kuram gibi alanlarda yayına devam edecek. Mahalle Mektebi'nin ilk sayısında, Eylül 2011, "Yola çıkana gün ışımıştır." demiş ve buna inanmıştık. İlk günkü inancımızla yolda olmaya devam edeceğiz. Sabır ile... Sebat ile... Kanaat ile...