Kapı kolu bakterilerini öldüren kapı kolu

Bu sene tüm kapı kollarını, kapı kolu bakterisini öldüren kapı kolları ile değiştiriyoruz.
Bu sene tüm kapı kollarını, kapı kolu bakterisini öldüren kapı kolları ile değiştiriyoruz.

Bir şey sormuyor ama öğretmen açıklıyor: Her şey çocuklar için efendim, diyor. Ne çocuklar için efendim? Kapı kolları işte canım ne olacak, diyor öğretmen. Bu sene tüm kapı kollarını, kapı kolu bakterisini öldüren kapı kolları ile değiştiriyoruz. Her şey çocuklar için, diyor tekrar.

Bahtiyar için zaman bir türlü geçmek bilmiyor. Oturduğu koltuk çok rahatsız. İleri geri sallanıp duruyor. Aklında sabitlenen görüntüye takılıp kalıyor. Okulun aynı zamanda müdürü de olan öğretmeni, Bahtiyar’a bakmıyor. Saate bakıyor. Nerede kaldı bu adamlar, diye geçiriyor içinden. Saatin vicdan azabı kadar ağır tıkları ritmini bozmadan Bahtiyar’ın kulaklarından giriyor. İçine hapsoluyor adeta. Sesler biriktikçe kendini kötü hissediyor. Neden susmuyor bu saat, diyor. Yorulmuyor mu hiç, diyor ama içinden.

  • Adamlar nihayet kapıda görülüyor. Bahtiyar şaşkın. Açık kapıdan sesler geliyor tak, tak, tak. Girin, diyor öğretmeni. Müsaitseniz hemen başlayalım mı hocam, diyor kazağı ile kemeri arasından ten rengi fışkıran adam.

En az 30 yıllık kemerinin aşınmış delikleri yıllar geçtikçe aldığı kiloların şahidi. Bahtiyar arada kalıyor; öğretmen mi daha şişko, bu adam mı, diye geçiyor aklından. Bir öğretmene bakıyor, bir adama. Saatin seslerini unutmaya çalıştığı için saate bakmıyor bilerek. Bir öğretmen, bir adam, bir öğretmen bir adam... Adamın yalnızca karnı şiş. Öğretmen! Oooo, öğretmen dünya kadar şiş. Bahtiyar cevabı buluyor ama kimseye söylemiyor. Aman elinizi çabuk tutun, diyor öğretmen o sırada bir gözü hâlâ saatte. Mesai bittikten sonra daha fazla kalmak istemiyor burada. Bahtiyar onu da anlıyor. Bahtiyar zaten her şeyi anlar.

Ah işte! Bahtiyar’ın annesi de geldi. Bahtiyar neşeleniyor çok kısa. Annesi endişeli. Bahtiyar’ın yanına koşuyor. Başını okşuyor. Bahtiyar’ın dudaklarının kıyılarında çiçekler açıyor. Annesi, hemen koştum siz arayınca hocam, diyor. Yine bir şey mi yaptı? Bahtiyar“Yine” lafına pek bir yabancı. Çiçekleri soluyor hemen. Kendi anlatsın, diyor öğretmeni. Bahtiyar stres altında gerilir. İçinde bir şeyler ölür. İnce ince terler. Sol bacağı titremeye başlar. Parmakları avuç içlerine doğru daha çok bükülür. Çenesini omzuyla kaşımaya çalışır. Kelimeler. Ah kelimeler. Onlarla arası zaten hiç iyi olmadı. Nasıl anlatacaktı ki? Denemeye çalışıyor. Bir iki kere iç geçiriyor. Dilinin üzerine kadar getiriyor söyleyeceklerini. Geri yutuyor. Getiriyor. Yutuyor. Öfkeleniyor. Kuş, diyor. Sonra. Bekliyor bir salise. Kuş, diyor yeniden. Dili çözülüyor. Durmadan tekrarlıyor; kuş, kuş, kuş...

Yine başladı işte. Sabahtan beri kuş diyor başka bir şey demiyor efendim sizin çocuk, diyor öğretmen bir gözü adamlarda. Annesinin de gözü takılıyor adamlara. Bir şey sormuyor ama öğretmen açıklıyor: Her şey çocuklar için efendim, diyor. Ne çocuklar için efendim? Kapı kolları işte canım ne olacak, diyor öğretmen. Bu sene tüm kapı kollarını, kapı kolu bakterisini öldüren kapı kolları ile değiştiriyoruz. Her şey çocuklar için, diyor tekrar. Arkasına yaslanıyor. Koltuğun arkalığı sırtına küçük geliyor. Rahatsız oluyor. Yeniden doğruluyor. Eksik olmayın hocam, demekle yetiniyor annesi. Bir eli bahtiyarın başında. Okşuyor hâlâ usul usul. Bahtiyar’ın dilindeki kuşlar sakinleşiyor. Onları da usul usul sıraya koyuyor. Kuş, kuş, kuş diyor sakince. Yeniden çiçekleniyor. Kimse dokunmasın istiyor keyfine.

  • Öğretmenin bir gözü yine saatte. Bahtiyar’ın bir gözü öğretmenin tombul parmaklarında. Bahtiyar düşünüyor. Tombul kadının parmakları şişmeye başlıyor birden. Ardından kolları, omuzları, kafası şişiyor, şişiyor, hiç durmadan şişiyor.

Öğretmenin bir gözü yine saatte. Bahtiyar’ın bir gözü öğretmenin tombul parmaklarında.
Öğretmenin bir gözü yine saatte. Bahtiyar’ın bir gözü öğretmenin tombul parmaklarında.

Oda kadar oluyor. Elinde bir iğne olsa patlatacak tombul kadını. İçi boşalacak. Üçüncü boyutunu kaybedecek. Tuhaf sesler eşliğinde hızla sönüp oturduğu sandalyeye yapışacak. Bahtiyar çok eğlenecek ama annesi evladım ne oldu, diye soruyor yeniden. Bahtiyar hayal dünyasından çıkınca panikliyor. Eliyle kafasına vuruyor. Hiç durmadan vuruyor. Kuş, kuş, kuş... Dur evladım aman ne yapıyorsun, diyor öğretmeni. Annesi araya giriyor. Tutuyor Bahtiyar’ın elini. Yapma oğlum, dur yapma, diyor. Öğretmene bakıyor. Ay bizim çocuk biraz yarım akıllı kusura bakmayın, diyor. Bahtiyar öfkeleniyor. Bahtiyar yarım akıllı değil, diyor. Birazcık sevgi de siz koysanız şu Bahtiyar’ın gönlüne n’olur sanki, diyor ama içinden. Dışından bağırıyor; kuş, kuş, kuş...

Bu böyle olmayacak, diyor öğretmeni. Halbuki biz her şeyi onlar için yapıyoruz efendim, diyor. Gözü kapı kollarında. Bakteriler ölecek diye çok seviniyor. Ne yapalım hocam, diyor annesi bizim çocuk da böyle. Ama bir şey vardır mutlaka, diyor. Bahtiyar, söylüyorum ya işte, diyor içinden. Dışından da bağırmaya devam ediyor; kuş, kuş, kuş... Annesi müsaadenizle biz eve gidelim, diyor. O bana söyler sonra. Evet, bahtiyar annesine söyleyebilir. Ama zaten söylüyordu. Sallanmaya başlıyor yeniden olduğu yerde. Aklı karışıyor. Heyecanlandı herhalde biraz, diyor annesi. Öğretmeni onaylıyor. Bahtiyar öğretmeni onaylamıyor.

 Kuş geliyor yine aklına. Kafasını cama dayıyor.
Kuş geliyor yine aklına. Kafasını cama dayıyor.

Çıkıyorlar öğretmenin odasından. Annesi tutuyor Bahtiyar’ı kolundan arabaya doğru çekeliyor. Bahtiyar bahçedeki ağacın yanından geçerlerken heyecanlanıyor. Kuş, kuş, kuş diye tüm gücüyle bağırmaya başlıyor. Annesi kızıyor. Aaa ama yeter artık evladım, diyor. Sen çok oldun, ne kuş, kuş, kuş, diyor. Al sana kuş, havadaki uçan kuşları gösteriyor. Bir sürü kuş var havada. Bir sürü kuş Bahtiyarı ilgilendirmiyor.

Arabaya biniyorlar. Bahtiyar tek başına emniyet kemerini bağlayamaz. Önde oturması da yasak. Annesi yardım ediyor. Hareket ederlerken camdan bakıyor Bahtiyar. Bakmasıyla yuvasından düşmüş kuşu görüyor yeniden. Heyecanlanıyor. Kuş, kuş, kuş, diyor. Bakışları yarım metre öteye kayıyor ardından. Kuşun üzerine sıçramaya hazırlanan kediyi fark ediyor. Ama Bahtiyar kedileri sever. Çelişiyor kendi içinde. Bu kedi kötü, diyor. Çatlak Semra’nın da kedisi var, ama o kötü değil. O kendini Bahtiyar’a sevdirir her zaman.

  • Bahtiyar’ın aklı karışıyor. En sevmediği şey iki arada bir derede kalmak oysa ki. Bu kedinin Dünya üzerindeki tek kötü kedi olduğuna karar veriyor. Başı öne eğik. Kuş geliyor yine aklına. Kafasını cama dayıyor.

Kedi kuşun üzerinde. Bahtiyar çığlık atıyor. Kedi Bahtiyarın üzerinde. Bahtiyar’ın çığlıkları kesiliyor. Diline dolanan “Kuş, kuş, kuş... ”ları yutmak için başını yukarıya kaldırıyor. Avuç içiyle alnını kaşımaya başlıyor. Başı sol omzuna dayalı, annesine bakıyor. Annesi Bahtiyar’ın sustuğunu fark ediyor. Arabayı kenara çekiyor. Aman oğlum, diyor neden sustun? Bir şey mi oldu? Bahtiyar annesine bakıyor. Alnını kaşımayı bırakıyor. Ufak ufak avuç içiyle alnına vuruyor. Kuş, diyor sakince. Annesi evet oğlum ne olmuş kuşa, diyor. Bahtiyar hüzünlü bakmayı geçen sene öğrenmişti. Yine öyle bakacağım, diye geçiriyor içinden. Kuş, diyor yeniden. Annesi ne oldu oğlum kuşa haydi söyle, diyor. Bahtiyar şişko öğretmen kapı kolu bakterilerini de hiç düşünmüyor, kuşları da, diyor, ama içinden. Sonra yeniden kuş, diyor; kuş... gitti... diyor, dışından.