Kavuşmak güzeldir Zerçadır Altında

ZERÇADIR ALTINDA - MARUFCAN YOLDAŞEV - ÖTÜKEN NEŞRİYAT
ZERÇADIR ALTINDA - MARUFCAN YOLDAŞEV - ÖTÜKEN NEŞRİYAT

Çağdaş Özbek edebiyatının umut veren yürüyüşünün birkaç adımına sahip Zerçadır Altında. Altın renkli yıldızların altında daha anlatılacak çok hikâye olduğunun da habercisi. Marufcan Yoldaşev'in yazarken, Hamza Öztürkçü'nün aktarırken fark ettiğini biz okuduktan sonra fark ediyoruz: Kimi dünyalarla, dillerle, insanlarla, hikâyelerle ve kelimelerle yalnızca zerçadır altında kavuşabileceğimizi.

Dil, onu konuşanları bir araya getirdiği gibi kendisine tabii olmayanları da ayırır. Birleştiren ise çeviridir, Türk edebiyatları bağlamında ise bunun adı çeviri değil aktarma olur. Türkiye'de yapılan aktarma çalışmaları Türkistan'daki devletlerin bağımsızlık elde etmesiyle hız kazanır. Önce gramer kitapları ve sözlükler hazırlanır, ardından edebiyatları üzerine çalışmalar yapılır. Çağatay edebiyatının mirasçılarından olan Özbekler de siyasi, ekonomik ve kültürel koşulların değişmesiyle edebiyatta da yenilikler dener, Ruslardan çeşitli edebi formları alarak kendilerine özgü eserler verir. Edebiyatçılar ise zor şartlar altında, öte diyarlarda sürgünde olsa dahi, toplumun aynası, aynı zamanda toplumun öğretmeni olurlar. Kimi zaman bu öğretmenlik, tabiri caizse malumatfuruşluk edebi metinlerin sıhhatini de yorar. Ancak kolay kolay vazgeçilmez de bundan. Kültürünü, dilini, hikâyesini unutmaktan sakınan; kimliğini, şarkılarını, kelimelerini ve geleneğini yazarak muhafaza edeceğini düşünen; geçmişini, analarını ve atalarını büyük özlemlerle hatırlayan Özbekler'in, zaman içerisinde edebiyatını nicelik ve nitelik olarak daha da geliştireceğini; şiir, öykü, piyes, novella, roman türleri bakımından güçlü bir ifade imkânına ve edebiyatına sahip olacağını söylemek mümkün.

Marufcan Yoldaşev'in Zerçadır Altında kitabı, çağdaş Özbek öyküsünün son halkalarından biri. Yoldaşev, akademik çalışmaların yanı sıra edebiyatla da ilgilenir, Ege Üniversitesi'ndeki görevini tamamlayarak Özbekistan'a geri döner. Zerçadır Altında ise yazarın dünyaya, edebiyata, hikâyeye dair bakışını görebileceğimiz bir kitap. Ayrıca, Türkistan dediğimiz ve okuduğumuz her öyküyle kelime kelime aydınlanan, öte diyarlara açılan kapılardan biri aynı zamanda. Yer yer deneme okuyor gibi düşündüren öykülerin kitapta yer aldığı da bir gerçek. Geçmişe özlemin oldukça yoğun hissedildiğini, iyi ve kötünün kesin sınırlarla ayrıldığını, toplum sesinin ve gözünün ön planda olduğunu, buna yazarın da eklenmesiyle öykülerin güçten düştüğünü; geleneğin, geçmişin, köy yaşamının kasıtlı olarak ön plana çıkarıldığını da eklemek gerek. Hikâyeyi anlatırken durup bir köyü, yolu, dut ağacını yahut keçenin nasıl yapıldığını anlatmaya başlamak, geçen yılları iki cümleyle anlatırken geçmişe dair uzun, birbirine benzer tiratlarla karşılaşmak öykülerin nabzını düşürmekte.

Hüseyin Baydemir'in Sunuş'ta "öğretmen etkisi" olarak adlandırdığı "didaktik hüviyet"; Yoldaşev'in, "Fergana Yollarında", "Evliya Dut" ve "Pandemi" öykülerinde daha da öne çıkar. Ferganî'nin yaşamı ve eserlerinin söz konusu edildiğini, yazarın modern tıbba yahut salgına bakışının, hikâyenin önüne geçtiğini de düşündürür öykülerin söylemi. "İzmir'i Solumak" ise kolayca okunabilecek, bir öyküden ziyade denemeye benzeyen; İzmir'e, İzmir'in günbatımına yazılmış oldukça duygu dolu birkaç sayfadan oluşur. Ayrıca, tabiatın yaşam dolu soluğunun satırlar arasında dolaştığını söylemek mümkün ve bu durum, kitabın öne çıkan özelliklerinden biri. "Aycemal" öyküsünün; dünyayla birlikte dönen, yanıkgüllerle doğan, Ay ile ışıyan, toprağın kabarmasıyla baharı müjdeleyen hoş bir ritmi de var. Bu ritim, öykünün biçimiyle birleşerek, kimi kültürel unsurların da eklenmesiyle daha da öne çıkarıyor kendini.

"Pervaz" öyküsü; hikâyesi, biçimi, dili ve soluğuyla diğer öyküleri gölgede bırakıyor diyebiliriz. Geçmişle şimdi arasında dokuduğu mekikler karakterin kendini yitirmesine yahut bulmasına imkân sağlarken ağacın yalnızca ağaç olmadığını, rüyaların ve yolculukların, iğnelerin ve samanların, düşlerin ve gerçeklerin iç içe geçtiğini, kitaptaki öykülere kıyasla soluğu yeni, belki de daha modern öykülerden biri olduğunu da eklemek gerek. "Yeşil miydi Sarı mıydı?" ise halk inanışlarının ve köy yaşamının açıkça görüldüğü, kitabın kalbine sıhhat veren öykülerden diğeri.

Çağdaş Özbek edebiyatının umut veren yürüyüşünün birkaç adımına sahip Zerçadır Altında. Altın renkli yıldızların altında daha anlatılacak çok hikâye olduğunun da habercisi. Marufcan Yoldaşev'in yazarken, Hamza Öztürkçü'nün aktarırken fark ettiğini biz okuduktan sonra fark ediyoruz: Kimi dünyalarla, dillerle, insanlarla, hikâyelerle ve kelimelerle yalnızca zerçadır altında kavuşabileceğimizi.