Kesekli tarlada yürüyenler

Kesekli Tarla
Kesekli Tarla

Öykülerin temaları ya da karakterleri üzerinden her anlatı birbirine bağlanabilir. Bu ortak noktalar, hikâyelerin birbirine benzediği anlamına gelmiyor. Aslında birbirine bağlı ya da ayrık olarak da okunabilecek bambaşka hikayelerle tanışıyoruz. Öykülerin ortaya çıkış noktalarında yalnızca bireysel dertlerle karşılaşmıyoruz. Politik temelli meselelerin ele alındığı öyküler de var.

Figen Şakacı'nın son kitabı Kesekli Tarla İletişim Yayınları'ndan çıktı. Öykülerde ilk bakışta dikkati çeken şey, sıkı bir dille yazılmış olmaları. Sıkı, yani gevşek olmayan. Cümleler birer örümcek yuvası gibi örülüyor, hiçbir ağ parçası boşlukta kalmıyor. Bu gevezelikten uzak doğrudan anlatım, öykülerin çok daha hızlı ve rahat okunabilmesini sağlıyor. Zaten kitabın içindeki "Hepsi bu" öyküsünde, yazar da Aysel karakteri üzerinden bu konuya bakışını ortaya koymuş. "Bir de gevezelikten hiç hoşlanmazdı Aysel. Yazarken, konuşurken sündürülmüş bir dil canını sıkardı basbayağı. Yazarken fazla bir 'ama' varsa gelir tam üstüne oturur, kıçıyla ezerdi mesela. Ya da 'tabii ki öyle yapmadım' gibi bir cümlenin 'tabii'yetini bozardı. Şişmiş bir kendinden eminlik ya da 'yazdım ama sorun bakalım niye yazdım?'cılık hoşuna gitmezdi." "Yazdım ama sorun bakalım niye yazdım?"cılık, gerçekten de kendine yer bulmuyor Figen Şakacı'nın öykülerinde.

  • Akla gelmiş güzel bir fikirden ziyade bir sebepten, bir dertten yazılmış öyküler çünkü. Enteresan dertler, şaşırtıcı sürprizler ve merak dolu satırlar yok. "Nohut oda bakla sofa evlerde birbirlerine tahammül etmek zorunda kalan ana-babalar ve evlatlar. Kuşak farkları. Hayalleriyle yaşamlarının arasından derin yarıklar geçen talihsizler." yazıyor kitabın arka kapağında. Makul bir tanımlama. Birbirine yakın ya da yakın olması gereken insanlar arasındaki iletişim ve iletişimsizlik, öykülerde önemli bir izlek. Örneğin baba figürü, birçok öyküde bambaşka biçimlerde karşımıza çıkıyor. Babanın ele alınış biçimi iletişim problemleri için farklı bakış açıları sunuyor, öyküleri bambaşka çehrelere sokuyor. Kuşak farkı, öykülerde önemli bir yer tutuyor. Öykülerin temaları ya da karakterleri üzerinden her anlatı birbirine bağlanabilir. Bu ortak noktalar, hikâyelerin birbirine benzediği anlamına gelmiyor.

Aslında birbirine bağlı ya da ayrık olarak da okunabilecek bambaşka hikayelerle tanışıyoruz. Öykülerin ortaya çıkış noktalarında yalnızca bireysel dertlerle karşılaşmıyoruz. Politik temelli meselelerin ele alındığı öyküler de var. "İsmail'in gör dediği!" ve "Ağıt Sayaç" öykülerini buna örnek olarak gösterebiliriz.

Bu tarz öykülerde bir propaganda ağzına kayma riski genelde yüksek olsa da, yazar bu tuzağa düşmüyor. Anlatmak istediğini doğrudan söylüyor ve bunu yaparken sanatından ödün vermiyor. Kesekli Tarla dertle dolu bir hâlde okurunu bekliyor.