Labirent Yayınları’na sorduk:

​Labirent Yayınları
​Labirent Yayınları

Evet. Sadece polisiye yayıncılık yapan tek yayıneviyiz kurulduğumuz günden beri. İlk başta, inandığımız bir iş olmasına rağmen tereddütlerimiz vardı ancak polisiye okuru bizi çok çabuk sahiplendi.

Labirent Yayınları ne tür kitaplar yayımlamayı sever? Varlık sebebini nasıl açıklar?

3 yıl önce kurulan yayınevimiz, polisiye eserler ve polisiye üzerine akademik çalışmaları yayımlıyor. Ülkemizdeki çekirdek polisiye okurunun ilgisini canlı tutacak, takip edilecek, bu alanda gündemi belirleyecek çalışmalar yürütüyoruz.

Gerçekten Türkiye’nin tek polisiye yayınevi misiniz? Tek bir tür üzerine kitaplar yayımlamak teoride harika görünüyor. Peki okur ne dedi bu işe? Nasıl karşıladı?

Evet. Sadece polisiye yayıncılık yapan tek yayıneviyiz kurulduğumuz günden beri. İlk başta, inandığımız bir iş olmasına rağmen tereddütlerimiz vardı ancak polisiye okuru bizi çok çabuk sahiplendi. Onların desteği olmasa, bu kadar kısa süre içinde 48 kitabı yayımlayacak cesareti bulamayabilirdik.

Tezgâhta neler var? Hazırlanan birkaç kitaptan bahsedebilir misiniz?

Kasım’daki kitap fuarına kadar Hüseyin Ekinci’nin “Ölüler De Yalan Söyler” adlı kriminoloji ve adli tıbba yoğunlaşan romanı; Ayşe Erbulak’ın son romanı “Anne Bak Kim Geldi?”, Bir İskandinav polisiyesi olan Kjell Eriksson’un “Burundi Prensesi” romanı ve İtalyan edebiyatının önemli ismi Giorgio Scerbanenco’nun “Venüs’ün Ölümü” adlı romanı okurlarla buluşacak.

Yayımladığınız kitaplardan sizin için özel bir önemi olan ve okurlarımıza özellikle tavsiye edecekleriniz var mı?

Ayrım yapmak çok zor ama Leo Perutz’un “Kıyamet Günü Ustası”, Chesterton’ın “Bay Perşembe” ve “Peder Brown Öyküleri” eserleri, Michael Dibdin’in “Fare Kral”, “İntikam” ve “Örgüt” romanları, Henrik Brun’un “Danimarkalı Yem”i ve Suphi Varım romanları son dönemde en fazla ilgi gören kitaplarımız diyebilirim.