Meraklısına İslam Estetiği Okumaları

Turan Koç
Turan Koç

İslam estetiğinin mahiyetini ve boyutlarını felsefi bir tarzda, analitik bir yöntemle ve temel teşkil edecek kavramlar önererek tartışması bakımından Koç’un eseri, Türkçe’de bir ilktir. İhsan ise İslam’da bireyin güzel olanı yapmakla mükellef olması bakımından, cemal, hüsn ve kubuh kavramlarını sanatçının sanat ve tanrı ile ilişkisinin ne’liği bakımından ele alınır.

Turan Koç’un İslam Estetiği adlı çalışması ülkemizde ve dahi tüm dünyada bu alanda nazari çalışmaların olmadığı yönündeki tespitlerle açılır, çalışmaların ekseriyetle sanat tarihi ve belirli bir dönem veya coğrafyayla sınırlandırıldığını söyler. Bu bakımdan, İslam estetiğinin mahiyetini ve boyutlarını felsefi bir tarzda, analitik bir yöntemle ve temel teşkil edecek kavramlar önererek tartışması bakımından Koç’un eseri, Türkçe’de bir ilktir. İslam sanatını İslam’ın varlık, bilgi ve ahlakı kapsayan dünya görüşü ve metafiziğiyle bütünlük içinde ele alarak, İslam sanatının temel prensiplerini, doktriner kavramlarını ortaya koymaya çalışır. Bu bağlamda Koç, İslam sanatını üçlü bir sac ayağa oturtur: Tevhit, İhsan ve Kur’an. Tevhit bahsi, İslam’ın özü olan tevhit ilkesinin, sanatta temsil ve tenzih ile nasıl ifade edildiğini irdeler. İhsan ise İslam’da bireyin güzel olanı yapmakla mükellef olması bakımından, cemal, hüsn ve kubuh kavramlarını sanatçının sanat ve tanrı ile ilişkisinin ne’liği bakımından ele alınır. Üçüncü öge olarak Kur’an ise, bizatihi kendisi, Allah’ın yaratması, bir eseri olarak tetkik edildiğinde İslam sanatçısı için eserinin nasıl olması gerektiğine dair ölçüleri bulabileceği bir merciidir. Koç’un eseri, İslam estetiği üzerine düşünmeye başlamak için iyi bir tercih.

İSLÂM ESTETİĞİ - TURAN KOÇ - İSAM YAYINLARI

  • Çok üretken ve geniş ufuklu bir sanat tarihçisi olan Selçuk Mülayim’in İslam Sanatı nam eseri, Türkçedeki bu konuya vakfedilmiş en iyi eserlerden biri olarak öne çıkmayı hak ediyor. Nitekim, Turan Koç’un da ifade ettiği gibi, bizdeki sanat tarihi eserleri kuru bir tarihçe ve eserlerin biçimsel niteliklerinin sayılıp dökülmesi şeklinde bir gelenek izliyor. Bunun aksine Selçuk Mülayim’in eseri sanatın inançla ilişkisinden başlayarak semboller ve onların anlamlarından söz açtıktan sonra, dönemler ve üsluplardan bahsetmeye başlıyor. Bunu yaparken de yalnız kubbelerin çapları, kullanılan malzemelerden değil; kültürel havzalardan, etkileşimlerden, sanatçı-işveren ilişkilerinden, sanatın siyasi ve ideolojik kullanımlarından beslenen bir anlatı içerisinde tarihsel bir seyir sunuyor. Özellikle “Süslemeden Tezyinata” başlıklı bölüm, bir sanat felsefesi metni olarak okunmaya müsait. Bu nitelikleriyle Selçuk Mülayim’in eseri, İslam sanatı üzerine okumalara yeni başlayacaklar için bulunmaz bir nimet.
  • İSLÂM SANATI - SELÇUK MÜLAYIM - İSAM YAYINLARI

İslam estetiğine dair Türkçedeki öncü çalışmalardan biri de yaşayan velûd kültür tarihçilerimizden Beşir Ayvazoğlu’nun Aşk Estetiği’dir. “İslam Sanatlarının Estetiği Üzerine Bir Deneme” alt başlıklı çalışmasında Ayvazoğlu, İslami bir estetik nazariyesi sunmak niyetinde olmadığını, bugün İslam sanatı başlığı altında toplanabilecek ürünlerin arka planındaki dünya görüşünü ve estetik prensipleri anlayıp anlaşılır kılma hedefinde olduğunu belirtir. Birbiriyle devamlılık içindeki müstakil makalelerinde İslam estetiğinin kurucu prensipleri ile İslam sanatlarını inceleyerek ve ortak özelliklerin altını çizerek bir portre oluşturmaya girişir. Kitabına Aşk Estetiği ismini vermesinin arkasındaki neden ise, İslam’ın tevhit prensibi ve yine tasavvufi boyuttan bakıldığında evrenin var oluş prensibi olan aşk ve o aşkın tezahürlerinin peşine düşmektir. Bu meyanda, görünenin arkasındaki görünmeyen, varlıktan içkin olan aşkın güzelliğin araştırılması, sözlü sanatlar, hüsn-i hat, minyatür ve mimari üzerinden incelenmiştir. Özellikle “Gölge ve Gerçe ğin Payı” bahsinde altını çizdiği, hakikatin sanat vasıtasıyla ifade edilmesi fikri, bizim üzerinde duracağımız temsil meselesiyle mutabakat hâlindedir. Örneğin Ayvazoğlu, “Sanatçı sufi olmasa dahi, gelenek sayesinde hakikatten pay alır. Mihraba mukarnas işleyen taş işçisinin yaptığı, kesretten vahdete geçmektir,” der. Bu bakımdan Ayvazoğlu’nun ilk baskısı 1982’de yapılmış çalışması, İslam estetiğini temsil veçhesiyle irdeleyen bir eser. Maalesef bu çalışmanın entelektüel dünyamıza girmesinin üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, bu “mestane bakış” akademimizde ve sanat dünyamızda bir karşılık bulamamasına ne kadar yerinsek az!

İSLÂM SANATI - SELÇUK MÜLAYIM - KAPI YAYINLARI

  • Son yıllarda Türkçede hazırlanmış yetkin çalışmalardan biri de Ayşe Taşkent’in Farabi, İbn Sina ve İbn Rüşd’de estetiği irdeleyen Güzelin Peşinde üst başlıklı eseridir. Derinlikli ve nitelikli bir çalışma yürüten Taşkent, İslam felsefesinde estetik düşüncenin; ontolojik, kozmolojik, psikolojik ve epistemolojik bir çerçevede ele alınmasının metodolojik bir zorunluluk olduğunun farkındadır. Bu bağlamda Güzelin Peşinde’nin nirengi noktası, Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd’de güzel kavramının metafizik ve ontolojik izdüşümlerini, Tanrı ve Tanrı’nın güzelliğine referansla tartışmaktır. Konunun kavramsal arka planını yapılandırmak için kurucu Grek filozoflarında güzel ve iyi ideleri, mimesis ve tragedya kuramları ve Grek estetiğinin İslam dünyasına intikali irdelenmiştir. Bu bağlamda İslam filozoflarının estetik düşünceleri, hem geçmiş yüzyıllardan tevarüs edilen estetik düşünceler hem de yaşadıkları çağın felsefî, kültürel ve düşünsel yapısı ile karşılaştırmalı olarak ele alınır. Konunun merkezinde yer alan “güzel”in mutlak güzel ile ilişkisi teolojik temelde tartışılmış, âlem ve güzel irtibatına dair kozmolojik bir çerçeve kullanılır. Ayrıca, insanın idrak ve mütehayyile gücü dikkate alınarak sanat felsefesine psikolojik açıdan yaklaşmış, özelde şiir sanatının mantıksal kavranışı bağlamında poetikaya müstakil bir bölüm ayırmıştır. Hâsılı, alanında yazılmış ilk kitaplardan biri olma özelliğini taşıyan bu çalışma, üç büyük İslam filozofunun estetik düşüncelerini “estetik”, “güzellik felsefesi”, “sanat felsefesi”, “sanat eleştirisi”, “sanat tarihi” ve “sanat bilimi” ile ilişkilendirilebilecek tüm konu ve kavramlar hakkında derinlemesine inceleme yapmaya imkân verecek kuramsal bir çerçeveye oturtmak amacı gütmekte. Devamını ise merakla bekliyoruz.
  • GÜZELİN PEŞİNDE - AYŞE TAŞKENT - KLASİK YAYINLARI

Nasıl olmuştur da Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir? Nasr’ın bu eseri, bu soruya verilecek cevabın yüreğinde gizli bir ana doktrine sadık kalmanın yattığını iddia ediyor. Daha da dikkate şayan olan, bu sadakatin, modernizmle kirlenmeden önce asırlarca sürmüş olması. Sekizinci asırdan kalma Bağdat’tan gelen bir Kur’an sayfası ile on altıncı asırdan kalma bir Kütahya çinisini ele aldığınızda, sadece mesafelerin değil aradan geçen asırların bile bozamadığı bu görsel bütünlük hayranlık uyandırıcıdır. Belirleyici olan etken, belirli bir biçim ya da teknik değil, söz konusu gelenekten neşet eden manevi prensiplerdir. Bu prensipler söz konusu geleneğin dünya görüşünü doğrudan yansıtan bir bütüne uygulanan ve onu kalıplaştıran prensiplerdir. Nasr bu eserinde philosophia prennis anlayışının sanattaki izdüşümlerini bu prensipler üzerinden ele alıyor. Gelenekselci Ekolün sanata yaklaşımını, sanatın kutsal kökenini, değişenin ardındaki değişmeyeni görmek için Nasr’ın bu eserine başvurulabilir.

İSLÂM SANATI VE MANEVIYATI - SEYYID HÜSEYIN NASR - İNSAN YAYINLARI

  • İslam estetiğine ilişkin son yıllarda yayımlanan en kapsamlı çalışma şüphesiz Oliver Leaman’ın İslam Estetiğine Giriş’idir. Leaman, mutat üzere, İslam sanatı üzerine daha önceden kaleme alınan eserlerdeki “temel sorun”un, onu estetik açıdan değil, siyasî, dinî, tasavvufî yahut iktisadî açıdan ele almak olduğunu ileri sürerek bu yaklaşımları eleştirir. Onun yerine, İslam sanatına ilişkin bir tavır geliştirebilmek adına, bu alanda şimdiye dek öne sürülen görüşleri on bir madde başlığında toplayarak onlarla hesaplaştıktan sonra İslam sanatları, Kur’an ve İslam felsefesi ışığında bir görüş geliştirmeye çalışır. Leaman’ın on bir maddede topladığı görüşlere burada yer veremiyoruz. Ancak, Leaman’ın temel argümanının “Bir mihrap süslemesinden zevk almak için Müslüman olmaya gerek yoktur,” olduğunu ve bu sanatın manevi yönünü törpüleyerek yalnız estetik duyuma indirgemek gerektiğini iddia ettiğini söyleyelim. Ayşe Taşkent’in müjdelediği “İslam Görsel Kültürüne Kuramsal Bir Bakış ve Oliver Leaman’ın 11 Büyük Hatası” başlıklı makaleyi dört gözle bekliyoruz.
  • İSLÂM ESTETİĞINE GIRIŞ - OLIVER LEAMAN - KÜRE YAYINLARI

Türkçede yazılan özgün bir telif eser olan Nuh Yılmaz’ın İslam’da Resim Yasağı Söylemi adlı eseri, pek meşhur olan “İslam’da tasvir yasaktır” iddiasını yetkin bir şekilde kritik eder. Tasvir yasağı söyleminin esasında Avrupa-merkezci bir bakışla kurulduğunu ve sanata dair bir yaklaşım olmaktan ziyade, Avrupa’nın kendi ötekisini kurmakta bir araç olarak kullandığı siyasi-ideolojik bir yaklaşım olduğunu Foucaultcu bir arkeolojik yaklaşımla ele almaktadır. Yılmaz’ın teklifi ise, Müslümanlar ile imge arasındaki ilişkinin sağlıklı bir şekilde ele alınabilmesi için İslami İkonoklazma Tezi’nin çözülmesinin, kritik edilmesinin, merkezden uzaklaştırılarak taşralaştırılmasının gerektiğidir. Bunun için de Avrupa merkezci bir şekilde yazılan tüm İslam sanatı tarihlerini hazırlayan kavramsal çerçevenin, sömürgeciliğin dayattığı kelime dağarcığının kritik edilmesi gerektiğini söyler. Yılmaz’ın kitabının “Söylemsel bir gerçeklik olarak İslami İkonoklazma Tezi” başlıklı bölümünde ele aldığı dört yaklaşım, İslam sanatı üzerine yazan Batılıların yerleştikleri felsefi ve ideolojik pozisyonları göstermesi bakımından bize muhtasar bir kritik sunar. İleri okuma yapmak isteyenler için zihin açıcı bir deneme olarak Nuh Yılmaz’ın çalışması biçilmiş kaftan.

İSLAM'DA RESİM YASAĞI SÖYLEMİ - NUH YILMAZ - DOĞAN KİTAP