Metinlerarası Sahnesinde Tek Kişilik Oyun

​Doğukan İşler
​Doğukan İşler

Metinlerin ikinci kilit noktası ise kitaba adını vermiş olan “rüya” hali. Öykülerin varlığı sürekli rüya referansıyla doğrulanıyor ve eksiltiliyor. Çelişik durum, anlam zenginliği katıp okuma yollarını katlarken, biçimsel hareketler için İşler’e sonsuz bir alan vadediyor. İşler de açılan ortaları şık gollerle sonuçlandırıyor.

Doğukan İşler, 2014 yılında yayımlanan Öykü Yapım Çalışmaları ile tercih ettiği üslubu ve çalışmak istediği teknikleri açıkça belli etmişti. İkinci öykü kitabı Rüya Kadar ise İşler’in daha önce işaret ettiği pek çok kurmaca patikasında tepelere doğru adımlar attığını gösteriyor.

Rüya Kadar, Doğukan İşler, İz Yayıncılık
Rüya Kadar, Doğukan İşler, İz Yayıncılık

“Rüya” ve “Kadar” başlıklı iki bölümde toplanan öyküler, yazar-karakterin hemen her köşede kendini belli ettiği bir anlayışa sahip. Kitapla ilgili temel tespit, anlatıcının doğası gereği hikayeyi yaşarken kurgulaması ve bir yandan da gözlemlerini aktarması olarak belirtilebilir. Bu tutum, bilinçakışı gibi tekniklerin kullanıldığı çeşitli bölümlerle geliştirilmiş. Yazar-karakter değişken bir ritim içinde sıklıkla okura sesleniyor: “O zaman ey sevgili okur kardeş! Arzu edersen, biraz bu sahaftan bahsedeyim zat-ı âlilerinize:”

Metinlerin ikinci kilit noktası ise kitaba adını vermiş olan “rüya” hali. Öykülerin varlığı sürekli rüya referansıyla doğrulanıyor ve eksiltiliyor. Çelişik durum, anlam zenginliği katıp okuma yollarını katlarken, biçimsel hareketler için İşler’e sonsuz bir alan vadediyor. İşler de açılan ortaları şık gollerle sonuçlandırıyor.

Rüya

Psikoloji çalışmalarıyla modern hayata katılmış ama bu süreçte evcilleştirilmiş bir kavram rüya. Özellikle modern sonrası edebiyatta, gerçekliğin dışına çıkmada çok sık kullanılan bir yöntem. Doğukan’ın yazar-karakteri açısından gerekçelerine bakacak olursak, geleneksel anlatıyla bağ kurma amacını da ekleyebiliriz. Yazar-karakterin atıf yaptığı pek çok metni açıkça okura söylediği bu öykülerde rüya, istenilen kurguya varmanın en hızlı yolu. Aynı zamanda “Ben buradayım ve onlara katılıyorum” ya da “Katılmıyorum” yargılarına varmayı da kolaylaştırıyor.

Eseri üreten olarak yazar-karakter, üst kuşaklara hesap sormaya ve hayranlık duymaya, onları tüketmenin bir yolunu bularak erişiyor. Yazmak, daha iyilerinin varlığını kabul etmekle başlar. Doğukan İşler, kendi eserini oyun içinde kurguluyor.

Oyun ise kendi sınırlarında paslaşmayı kitap boyunca sürdürüyor: “Ben, Hüsnü. Ben, çocuk. Ben, öğrenci. Ben, müşteri. Ben, muavin. Ben, dolmuş. Ben, şoför. Ben, yaşlı. Ben, düş. Ben, rüya. Ben, uyku. Ben, ölüm. Ben, dua. Ben, aşk. Ben, kalp. Ben, garip. Ben, fakir. Ben, kuruntu... Ben, kimim?” dedikten sayfalar sonra başka bir öyküde cevaplıyor: “Bir garip muharrir, kâğıt kalemden başka yoldaşı olmayan bir fakir yazıcından gayrı kimim ki ben!”

Kadar

Metinlerarasılık çevresinde kurulan dünyalar her ne kadar kalabalık ve eğlenceli dursa da temel motivasyonu yalnızlık ve can sıkıntıları. İşler’in öykülerinde bu yapı pek çok kez tekrarlanıyor ve kitabın son sayfalarında açıkça itiraf ediliyor: “Fakat her şeyden öte, en başta şunu açıklığa kavuşturmak isterim ki: Çok canım sıkılıyor. Sakın bana nedeni sorulmasın can sıkıntımın.”

Metinlerdeki oyun, karakterin yaşadığı bir takım sorunları basitleştirme yolu olarak kabul edilebilir. Her fırsatta yalnız olduğunu ve anlaşılmadığını söyleyen karakterler için metinlerarasılık, bir çeşit alternatif gerçeklik seçeneğine dönüşüyor. Öyküler boyunca bize eşlik eden yazar-karakter açısından da bu tespitler doğrulanabilir: “Bu tip şeylerle öylesine dolmuştu ki içim, kendi içime düşecek bir yer bile bırakmamıştım kendime içimde... Fakat sevgili okur, bu derin bir tutku!”

Bilinçakışı

Tüm teknik özellikleri birbirine bağlayan bir ağ olarak bilinçakışı, dilin doğuştan bir özelliği gibi işliyor kitap boyunca. Yetenek, kurgular için ciddi artılar getirirken; bazı yerlerde metnin kendi numaralarına kapılıp, hikayesini kaybetmesine neden oluyor. Bunun bilinçli bir tercihten kaynaklandığı açıkça belli olsa da kimi durumlarda anlatılanın hızıyla kelimeler kesişmiyor. Metinlerdeki oyun gücünün bu çıkmazdan kaynaklandığı da kabul edilebilir ama yine de üzerine düşünülmesi gereken bir sorun.

Tüm bu yapı içinde kavramlar tekrar ve tekrar birbirine dönüşerek içinden çıkılması zor bir hal alıyor. Paradoks, yazarın zekasıyla birleştiğinde anlatı çeşitli okuma yollarıyla çoğalıyor. Oyun/rüya ikilisiyle Doğukan’ın, riskli teknikler ormanında ilerleyişini sürdürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Kısa öykü türü için bir takım meseleleri tartışan ve öneriler sunan bir kitap. Yeni katmanlarla karşılaşmayı da okurlara bırakalım ve rüyaları hayra yoralım.