Nastenka ya da herkes bir öyküye dönüşmek ister

İtalyan Yönetmen Luchino Visconti'nin Beyaz Geceler uyurlaması Le Notti Bianche'den (1957) bir sahne.
İtalyan Yönetmen Luchino Visconti'nin Beyaz Geceler uyurlaması Le Notti Bianche'den (1957) bir sahne.

Beyaz Geceler’de, isimsiz kahramanın açık sözlülüğünün karşısına, üstü örtülü kısımlarıyla çekici bir hâle getirilen Nastenka’nın öyküsü yerleştirilir.İsimsiz kahraman bir hayalperest olarak Neva Irmağı’nın kıyısında gezerken kurulan öykünün tamamı, anlatılandan ötedeki bir şeyi anlatmak üzerine kurulu: Daha çok anlatılmayarak ve karşısındakinin ağzından yazdırılarak.

Beyaz Geceler’in başlangıç kısımlarında teklifsizce konuşan ve olayları hikâye eden Nastenka değil, romanın isimsiz kahramanı.

Beyaz Geceler’in başlangıç kısımlarında teklifsizce konuşan ve olayları hikâye eden Nastenka değil, romanın isimsiz kahramanı. Bu tavrını tüm açıklığıyla da söylüyor zaten: “Kalbim içimde konuşup dururken susmayı beceremem ben.” “Ok gibi, telaşla ve ihtiyatla, gece vakti kimsenin eve kadar eşlik etmesini istemeyen kızlar nasıl yürürse öyle” yürüyen Nastenka’yı gördüğü ânı ve bütün dış gözlemleri isimsiz kahramandan dinlememize rağmen, bu apaçık gözlemler ve anlatım bizi ancak bir yere kadar, Nastenka’nın öyküsünün sınırlarına kadar sürüklüyor. Anlatmak ikna etmenin en basit yoludur çünkü. Açık sözlülükle hikâye edilen şey, bir yerde sıradanlaşan bir öykü olarak görülüp çekiciliğini yitirme tehlikesiyle yüz yüze kalır. Beyaz Geceler’de, isimsiz kahramanın açık sözlülüğünün karşısına, üstü örtülü kısımlarıyla çekici bir hâle getirilen Nastenka’nın öyküsü yerleştirilir.

İsimsiz kahraman bir hayalperest olarak Neva Irmağı’nın kıyısında gezerken kurulan öykünün tamamı, anlatılandan ötedeki bir şeyi anlatmak üzerine kurulu: Daha çok anlatılmayarak ve karşısındakinin ağzından yazdırılarak. Öyküsünün başında Nastenka, “İşte o sırada ben bir edepsizlik yaptım; ne yaptığımı söylemeyeceğim size; pek büyük bir kusur olmadığını söylemek yeter” diyor. Bu istisnai bir es olarak kabul edilebilir ama Nastenka’nın, isimsiz kahramanın asıl duygularını ustaca perdelemesini ve dillendirmesine müsaade etmemesini hesaba kattığımızda, anlatılmayarak anlatılan öyküyle yüzleşmiş oluyoruz. Bu tavrın doruk noktasına ise, Nastenka’nın gurbetten gelmesini beklediği sevgilisine yazacağı mektubu, isimsiz kahramana yazdırmasıyla ulaşıyoruz. Nastenka kendisi bir mektup yazdığı halde ve isimsiz kahramanla konuşurken bu mektup yanında olmasına rağmen, sevgilisine yazacağı mektubu, onu sevdiğini bildiği isimsiz kahramana yeniden yazdıracaktır.1

Nastenka, iki kişiyi birleştirerek isimsiz kahramanın kendi tahayyülündeki hâliyle ilişkiye devam eder.
Nastenka, iki kişiyi birleştirerek isimsiz kahramanın kendi tahayyülündeki hâliyle ilişkiye devam eder.

Mektubun içeriği fazlasıyla çarpıcı ve ipuçlarıyla bezeli olmakla birlikte, Nastenka’nın iki erkeği bir mektup üzerinden birleştirmesi, son raddede bir “aynı adam” hâline getirmesi öyküyü kendi tahayyülünde sürdürmesi açısından oldukça önemli. Beyaz Geceler’in isimsiz kahramanı romanın sonunda Nastenka’yı kaybetse de, Nastenka için aynı şeyi söylemek mümkün değil: Nastenka, iki kişiyi birleştirerek isimsiz kahramanın kendi tahayyülündeki hâliyle ilişkiye devam eder. Gittikten sonra Nastenka’dan isimsiz kahramana gelen mektupta yer alan bazı satırlar Nastenka’da devam eden öyküyü bütün çatallanmış haliyle önümüze seriyor:

“Beni suçlamayın, çünkü size karşı bende hiçbir şey değişmedi; sizi seveceğimi söylemiştim, şimdi de seviyorum, hem daha da çok. Ah Tanrım! Keşke sizi iki şekilde de sevebilseydim! Ah, keşke siz o olsaydınız! (...) Teşekkür ederim! Evet! Size bu sevgi için teşekkür ederim. Çünkü hatırama, uyandıktan sonra da uzun süre hatırlanan tatlı bir düş gibi yerleşti; çünkü ben sonsuza dek o ânı, sizin öyle kardeşçe bana kalbinizi açtığınız ve öyle yücegönüllülükle benimkini korumaya, üstüne titremeye, iyileştirmeye lütfettiğiniz o ânı sonsuza dek unutmayacağım... Beni affediniz, hatıranız ruhumdan hiç silinmeyecek, size karşı sonsuz, minnettar bir duyguyla yücelecektir... Bu hatırayı koruyacağım, ona sadık olacağım, ona ihanet etmeyeceğim, kendi kalbime ihanet etmeyeceğim: Çok sadık bir kalptir o. Daha dün sonsuza dek bağlı olduğu kişiye hemen dönüverdi.”2 Biriyle somut olarak beraber olmak ile bir diğerinin öyküsüne sahip olmak arasındaki zaman zaman yaralayıcı olabilen çarpışmanın bir tek izahı var: “I want to be dated and narrated.” Nihayetinde herkes, bir öyküye dönüşmek ister. Anlatılıp anlatılmamasını umursamadan.

  1. Beyaz Geceler, F. M. Dostoyevski, çev. Sabri Gürses, Can Y., 2018, s. 68-69.
  2. a.g.e, s. 92-93.