New Age Anlatı Geleneği Olarak Hikaye Atmak

Anlatının dijitalleşmesi ile anlatıcının hikâye aktarımını idealize ediyor oluşu değişmedi.
Anlatının dijitalleşmesi ile anlatıcının hikâye aktarımını idealize ediyor oluşu değişmedi.

Herkesin anlatılacak bir hikâyesi var. Fakat dijital hikâyeler ile anlatıcının bilinç ve yaşantısı, geniş bir kitle tarafından izlenilebilir oluyor. Bu geniş kitle; yaş, din, etnik köken, cinsel tercihler, eğitim düzeyi vb. durumlarla toplumdan ve toplum tarafından yaratılan “öteki”nin de üstündedir. Dijital hikâyeler, bireyin kendini ifade edebilmesine olanak sağlamadı, kendini ifade edebilmesi için yeni bir alan açtı.

“Eğer eski medyayı tüketiyorsanız, onu koltuğunuzda tüketiyorsunuz demektir.

Eğer yeni medyayı tüketiyorsanız, onu atınızın üzerinde tüketiyorsunuz demektir.”

Arianna Huffington

Anlatı

İnsan tarih boyunca yalnız yaşa(ya)mamış, bir topluluk oluşturmuş, belli başlı kabullere kültür demiş ve kültürüne özgü bir anlatı geleneği oluşturmuştur. Kültürlerle beraber anlatı gelenekleri de en geniş boyutta iki başlık altında toplanmaktadır. Anlatılar, Doğu kültüründe epik, Batı’da ise dramatik temeller üzerinde durmaktadır. Epik söylemler, diegesis tekniğiyle kurulmakta iken dramatik söylemler mimesis tekniği ile oluşturulmaktadır. Anlatı biliminde “mimesis, konuşmanın ve hareketin doğrudan takdimini; diegesis ise olayların sözlü temsilini ifade eder.” (Dervişcemaloğlu)

Epik ve dramatik fark etmeksizin sözlü anlatılar, yazının icadıyla elbette unutulmamıştır. Matbaa ile yazılı anlatım her alanda yaygınlaştırılmış. Yaygınlaşan anlatı, gazete, radyo ve televizyon günümüze nazaran daha somut kanallar aracılığı ile insanlığa ulaştırılmıştır.

Soğuk Savaş’ın en kritik zamanında, dünya internetin miladı olarak görülen ARPANet’in doğuşuna (1969) şahit olmuştur. İnternetin gelişimi diğer bir deyişle teknoloji devriminin hazırlık fazı 1970-1980’li yıllardadır. 90’lı yıllarda kullanıcı kitlesi eskiye nazaran genişlemiş ve başlangıç fazını oluşturmuştur. Örneğin Türkiye’de ilk internet bağlantısı 12 Nisan 1993’te 64 Kbps hızıyla ODTÜ’de gerçekleşmiştir.

Başlangıç fazı olan 90’lı yıllarda var olan Web 1.0 teknolojisi ile gerçekleştirilen bağlantı, kullanıcıya etkileşim imkânı tanımamıştır. Kullanıcı, yalnızca web sitelerindeki bilgilere ulaşmış, veri akışını izlemiştir.

Web 2.0 teknolojisi ise 2004’te kullanılmaya başlandı. Bu teknoloji ile birey, herhangi bir siteye dahil olabiliyor, siteye veri ekleyebiliyor ve yorum yapabiliyordu. Artık internet, sadece kullanıcıda kalmıyor, kullanıcı ile birlikte şekilleniyor, iletişim imkânı oluşturuyor ve interaktif bir alan olarak kullanıcıya sunuluyordu.

Etkileşim imkânına sahip olan kullanıcılar web yayıncılığı ve sosyal medya için gerekli zemini oluşturdu. Dijital alan, dijital kültürü meydana getirdi, “gelişen değerler sisteminin ve bir dizi beklentinin çevrimiçi kullanıcılar ile birlikte bilgi ve haber medyası üreticileri tarafından ifade edilmesi” (Güzel, 2016) bireyi içerik üretmeye yönlendirdi. Etkileşim, bir iletişim kültürü için uygun bir toprak olarak görüldü ki şu an Facebook, Twitter, Instagram, Snapchat, YouTube, Tumblr, Vine vb. site ve uygulamalara katılım söz konusu. Birey, dijital alanda, mekân olarak sosyal medya sitelerinde ancak bir profil ile var olabiliyor.

Kullanıcı, senkron/asenkron iletişimini, benlik sunumunu sosyal medya sitelerini aracı kılarak gerçekleştiriyor. Birey, benliğini profil ile takdim ederken performans ile temsil ediyor. Profil ve performans arasında ise benlik sunumu gerçekleşiyor. Profil ve performans enerjisini, prestij (etkileşim) için sarf ediyor ve zamanla performanslar arası fark, profiller arasında etkileşim rekabetini doğurabiliyor.

Dijital Hikâyelerin Savaşı

Mart 2010’da Kevin Systorm ve Mike Krieger tarafından kurulan “Burbn” bugünkü adı ile Instagram’ın başlangıcı oldu. Facebook CEO’su Mark Zuckerberg popüler fotoğraf paylaşım uygulaması olan Instagram’ı 2012 yılında 1 milyon dolar karşılığında satın aldı. Facebook’a satılmadan önce 30 milyon kullanıcısı olan Instagram’ın hâlihazırdaki kullanıcı sayısı 800 milyonu aştı. Bu artışta “Stories” özelliğinin etkisi büyük.

Kiminin Snapchat benzeri kiminin Snapchat kopyası dediği İnstaStories, dijitaldeki hikâyenin seyrini değiştirdi. Değiştirdi çünkü duruma sebep olan olay Mark Zuckerberg’in Snapchat’ı Ağustos 2016’da satın almak için sunduğu 3 milyon dolar teklifini Evan Spiegel’in reddetmesi idi. Spiegel’in teklifi geri çevirmesinden kısa bir süre sonra Instagram 2016 yılının ağustos ayında “stories” özelliğini kullanıcıya sundu.

Instagram’ın “Stories”’ özelliği kullanılabilir hale gelirken Snapchat aktifliğini yitirdi. Bir süre sonra yine ek özelliklerle durumu toplarlayan Snapchat, SnapInc. isimli şirketiyle hisselerini halka arz etti.

Halka arzından sonra 17 dolardan işlem görmeye başlayan Snapchat hisseleri 24 dolara kısa bir süre içinde yükseldi ve halka arzından sadece bir hafta sonra şirketin hisseleri 30 dolara dayandı. Her şey tekrar yoluna girmiş gibi gözükürken Snapchat, beklemediği bir düşüş yaşamaya başladı ve yaşanan %4’ün üstünde bir düşüşle Snapchat hisseleri 17 dolara gerileyerek başladığı yere geri döndü. (WebTekno, 2017)

Ana firma SnapInc, kullanıcı sayısının artışındaki yavaşlama yüzünden analistler, yatırımcılar ve reklamcılar tarafından eleştirilmekteydi. Snapchat’in günlük 173 milyon aktif kullanıcısı, Facebook’un aylık 2 milyar aktif kullanıcısından ve Instagram’ın 700 milyon (şu an 800 milyonu aşkın) kullanıcısına göre oldukça az. (Chip Online, 2017)

Her gün 250 milyondan fazla kişi InstagramStories’i kullanıyor. 25 yaşın üstündekiler Instagram’da günde yaklaşık 24 dakika geçirirken 25 yaşın altındaki kullanıcıların InstaStories’te geçirdiği vakit 32 dakikanın üstünde.

Anlatının Dijitalleşmesinin “Bir Teknoloji Değil Kültür Konusu” Olması

Geleneksel anlatı ile olayların veya olası gerçeklerin soyut bir şekilde aktarımı gerçekleşiyordu. Anlatıcılar, dinleyenlere o an aklından geçen her şeyi değil de dinleyicilerin bilmesi gerekenleri aktarıyordu. Anlatının dijitalleşmesi ile anlatıcının hikâye aktarımını idealize ediyor oluşu değişmedi.

Herkesin anlatılacak bir hikâyesi var. Fakat dijital hikâyeler ile anlatıcının bilinç ve yaşantısı, geniş bir kitle tarafından izlenilebilir oluyor. Bu geniş kitle; yaş, din, etnik köken, cinsel tercihler, eğitim düzeyi vb. durumlarla toplumdan ve toplum tarafından yaratılan “öteki”nin de üstündedir. Dijital hikâyeler, bireyin kendini ifade edebilmesine olanak sağlamadı, kendini ifade edebilmesi için yeni bir alan açtı.

Goffman’ın savunduğu gibi birey, kendine “kişisel vitrin” olarak seçtiği profilde, “kendisini izleyenlerin beğenisini kazanma” amacıyla performansını idealize eder. Çok az performans vitrin arkasını gösterir. “Web 2.0 teknolojisi içinde yer alan sosyal medya uygulamalarında insanlar günlük olarak hikâye paylaşabilmekte ve hikâyelerini süsleyebilmektedir. Böylelikle etkileşimin yoğun olduğu çevrimiçi sosyal ağlarda birey, kimliğini dilediği şekilde inşa edebilmektedir.” (Kırık ve Yazıcı, 2017)

Anlatıyı dijitalleştiren çok uluslu kaynaklarla beslenen bu şirketler elbette bir yeni anlatı gerçeğini oluşturacaktı. Zamanla bu gerçek, bir geleneğe dönüşecektir şüphesiz. Her iki uygulama için konuşacak olursak anlatılan/atılan dijital hikâyelerde, konuşmanın ve hareketin direkt olarak aktarılması (mimesis) ya da göstergeler ile anlatının oluşturulması (diegesis) gibi bir ayrım görülmemektedir. Dijital hikâyeler içerisinde mimesis tekniğin kullanımı olarak uygulamalardaki fotoğraf ve videoları; diegesis teknik için ise uygulamalardaki etiket, filtre, bitmoloji ve emojileri gösterebiliriz. Performans için video, fotoğraf, etiket, filtre, bitmoloji ve emojiler birer göstergedir diyebiliriz.

Bu yeni anlatı, teknik olarak başta da değindiğimiz gibi takdim/temsil ayrımına gitmiyor. McLuhan’dan okuduğumuz, internet ile varlığından söz ettiğimiz “globalköy”ün hakimi, bir ülke, bir ideoloji yahut bir jenerasyon değil. Bu sebeple kullanıcının bir topraktan çok en büyük geniş alan ağı olan internette bağlılığı kabul görüyor. Kil tabletlerden, mağara duvarlarından okumaya başladığımız tarih, insanın hikâyesini oluşturmuştu. Dijitalleşen hikâyeler ile insan, 24 saat içinde yok olmakla kalmadı, aynı zamanda vatansızlaştırıldı.

  • Kaynakça
  • Chip Online. (2017, 07 24). Facebook ilk defa genç kullanıcıları kaybedebilir. 10 04, 2017 tarihinde

    https://www.chip.com.tr/haber/...

    adresinden alındı
  • Dervişcemaloğlu, B. (tarih yok). Anlatıbiliminde (Narratology) “Mimesis” ve “Diegesis” Kavramları. 10 04, 2017 tarihinde https://www. academia.edu/441163/ANLATIB%C4%B0L%C4%B0M%C4%B0NDE_ NARRATOLOGY_M%C4%B0MES%C4%B0S_ve_D%C4%B0EGES%C4%B0S_ KAVRAMLARI adresinden alındı
  • Goffman, E. (2016). Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu.(B. Cezar, çev.) İstanbul: Metis Yayınları.
  • Güzel, E. (2016, Mart). Dijital Kültür ve Çevrimiçi Sosyal Ağlarda Rekabetin Aktörü. 10 04, 2017 tarihinde

    http://dergipark.gov.tr/downlo...

    adresinden alındı
  • Kırık A. M., Yazıcı N. (2017). Instagram Örneği Üzerinden Sosyal Medyada Hikâye Anlatıcılığı. Erciyes İletişim Dergisi Akademia, 10 04, 2017 tarihinde

    http://dergipark.gov.tr/erciye...

    adresinden alındı
  • WebTekno. (2017, 06 17). Snapchat, Facebook’a Direnemedi: Snapchat Hisseleri Yerin Dibini Boyladı. 10 04, 2017 tarihinde

    http://www.webtekno.com/snapch... adresinden alındı.