Onurhan Ersoy ile söyleşi

Onurhan Ersoy
Onurhan Ersoy

“Galiba postmodern teknikler kullanıyorum evet. Gerçi öldü diyorlar. Bilmiyorum.”

Merhaba Onurhan. Bir oturuşta öykü yazılabileceğine inanıyor musun? Senin yazma sürecin nasıl işliyor?

Merhaba Mustafa. Yani, evet, inanıyorum çünkü benim de bir oturuşta yazdığım öyküler var. Bende genelde şu şekilde oluyor:

Aklıma bir hikaye geldikten sonra hemen oturup yazmıyorum. Belki fırsat olmuyor belki üşengeçlik bilmiyorum ama yine de o hikaye bir süre benimle gidip geliyor, yavaş yavaş oturuyor. Yazmak için bilgisayar başına geçtiğimde zaten neredeyse ilk paragraf hazır oluyor ve ikinci paragraftan başlıyorum yazmaya.

Öykü türünü ciddiye alıyor musun? İyi bir öykücü olarak anılmak seni tatmin eder mi?

Alıyorum tabii. Çok güzel öyküler okumak ve çok güzel öyküler yazmak istiyorum. Kim istemez ki adının Vüsat O. Bener’le birlikte anılmasını, aynı ligde sayılmayı falan. Evet, bu bir hedef.

Dergilerde öykü yayımlamak edebiyat dünyasına giriş için ideal bir yol mu sence? Dergilere nasıl bakıyorsun bu bağlamda?

Dergilerde öykü yayımlamayı, hatta yayımlanmasa bile dergilere temas halinde bulunmayı önemsiyorum. Dergi, güncel edebiyatın kalbinin attığı yerdir. Bir dergiye öykü yolluyorsak önce o dergiyi okumamız gerekir ve çağımız yazarlarının neler yapıp ettiğini görürüz. Bu önemli. Yazdıklarımızı eşe dosta gösterip övülmek de güzel fakat bir dergiye gönderip hakiki bir yorum almak daha önemli gibi.

Günümüz öyküsünden sevdiğin, izini sürdüğün birkaç yazar ismi verebilir misin?

Bu soruya, Güray Süngü ve Aykut Ertuğrul isimleriyle başlayan bir liste hazırlayarak cevap vermek isterdim fakat bu uzun bir liste olabilir. Yerli öykücülerimiz dışında da Neil Gaiman diyebilirim.

Son sorum. Postmodernizm hakkında ne düşünüyorsun? Azer Bülbül mü daha postmodern, yoksa sen mi?

Arabeskin babalar dönemi modernizm öncesi dönemi temsil eder. Batsın bu dünya... Modernizm, baba değil imparator olan İbo’yla gelir. Yakarsa dünyayı garipler yakar çizgisinde değil, Ben de isterem çizgisindedir. Sonra, postmodern dönem gelir ve Azer Bülbül çıkıp Ben Babayım der. Bana gelince, ne olduğumu söylemek ve bir sınıfa yerleştirmek benim işim değil. Galiba postmodern teknikler kullanıyorum evet. Gerçi postmodernizm öldü diyorlar. Bilmiyorum.