Saflık ve Tesla

Ruhi Abi bizim gömü mevzuunu biliyorsun. Oğlum vazgeçin, o iş yaş. Yok abi, ahdettik vazgeçmek yok.
Ruhi Abi bizim gömü mevzuunu biliyorsun. Oğlum vazgeçin, o iş yaş. Yok abi, ahdettik vazgeçmek yok.

Büyük dedenin kitabında bir iksir bulduk. Hadi ya nedir mevzuu. Abi, dede diyor ki içiyorsun ruhun özgür kalıyor istediğin yere istediğin zaman gidiyorsun uyanınca da şimdiki bedeninin zamanına dönüyorsun. Harbi mi lan, vay canına yandığım! Abi diyoruz ki biri içse iksiri gitse dedeye sorsa öğrense yani gömünün yerini gelse geri gitsek alsak beraber paylaşsak yani.

“Tam bir Amerikalı gibi düşünmeye başladığında Amerikan şakalarını da anlayacaksın”

Edison

Girizgah

Saflık, dedi ihtiyar torunlarının göz bebeklerinin içine bakarak. Akıl yoksunluğu değildir katiyen lakin bir çok şey olabilir amma saflık bazen bir yumruk sertliğinde inebilir hak edenin burnuna ve kırabilir hak etmiş burnu ustalıkla. Eski zaman anlatıcıları gibi konuşmayı severdi ihtiyar ama nedense anlatacak pek bir şeyi yoktu, yoktu evet anlatacağı bir şey torunları gözlerinin içine bakarken, hiçbir şey anlamamışlardı söylediklerinden, ne yaşları uygundu bu sözleri anlamaya ne de sözler yeterliydi bir şeyleri anlatmaya… Hatırındaki hikaye sadece hatırındaydı.

Asıl Mesele

İki zıpır karındaş büyük dedelerinden kalma mektupları bulduklarında ailede kadim bir hikaye olarak dilden dile dolaşan meşhur gömü bahsi akıllarına düştü. Zeki ve kıvrak oluşlarından mülhem tez zamanda eski harfleri okumayı söküp koca bir desteyi aşmış olan mektupları gece gündüz hatmettiler bir şeyler bulma ümidiyle, lakin gömüye dair tek kelime yoktu. Yoktu yok olmasına ama gözlerini altın hırsı bürümüş bu iki gafil karındaş asıl hazineyi göremeyecekti ki cin fikir düştü büyük olanının aklına. Dede Efendi şu anda bu iki gafile kalmış olan köşkün kumanya odasında bir bölmeye gizlenmiş iksirler kitabından bahsetmişti mektupların birinde. Bulup çıkardılar, hayallerini süsleyen iksir ise tahmin olunacağı üzere eşyayı altına çevirecek iksirdi lakin onu da bulamadılar buldukları ve anlayabildikleri tek şey ruhu özgür bırakıp gezintiye çıkartan bir iksirdi. Tüyleri ürpermedi ta ki bu sefer küçük olanın aklına o cin fikir düşene kadar, iksir hazırlanacak bir adem içecek, gidip dedeye soracak gömünün nerede olduğunu ama bir sorun da peyda olmuştu hemencecik, kim içecekti iksiri…

Heredot Cevdet’ten otuz yedi yıl evvel İstanbul’un kenar mahalel denebilecek kadar kötü olmasa da fukara mahallerinden birinin kahvehanesinde oturan, vatandaşa, esnafa hikayeler anlatan Dilbaz Zeki Abi -evet ona herkes Abi derdi- dostum Tesla diye bir adamın hikayesini anlatmış neticeyi bildiriyordu: Bu Edison denen geçmişi kandilli tüm bu yaptıkları yetmezmiş gibi garibim, fukaram, aç gezip tokum diyen gönlü geniş bitanecik Tesla Abime en büyük kazığını verdiği o sözü, az buz değil arkadaş elli bin amerikanya papelinden bahsediyorum, dikkat buyurun efendiler, ne diyerek tutmamış “Tam bir amerikanyalı gibi düşünmeye başla,” diyerek. Bak bak bak ulan bu amerikanyanın alayı mı güzdüz işçisi düzenbaz… Namı en az Dilbaz Zeki Abi kadar yürüyen ama o zamanın sokak ağzıyla atmasyon partifisyonda yürüyen Ruhi, bildiğimiz Bebe Ruhi bir nara ile ayaklandı: Ulan yapılır mı bu Tesla Abimize!Zeki Abi sen görmedin mi Edison denen lavuğu, çaksaydın ya bitane. Görmedim kardeşim bir tek Tesla Abi ile takıldık onunla da az takıldık ömrü vefa etmedi. Allah’ım şöyle kurban olduğum bir mucize bahşetsen de gitsem geriye görsem şu… dediği anda tam lafını bitirmeden kahvenin kapısı açıldı, içeri zıpır karındaşlar girip Ruhi’nin kulağına bir şeyler fısıldadılar, ardından Ruhi elini göğüs kafesine koyup Dilbaz’dan müsaade isteyerek ayrıldı mekandan. Peşlerinden edilen bir iki laf manidardır; yine bir şeyler karıştırıyor bu götten bacaklılar.

Meselenin Aslı

Pis uyuz oldum kardeşlerim. Boşver abi sen şimdi Tesla’yı falan. Yooo olmaz büyük ayıp etmişler valla bak. Olur öyle şeyler abicim, geçmiş zaman napacaksın. Kurban olduğum ah ah... neyse gelin bakayım konuya. Ruhi Abi bizim gömü mevzuunu biliyorsun. Oğlum vazgeçin, o iş yaş. Yok abi, ahdettik vazgeçmek yok. Eee. Büyük dedenin kitabında bir iksir bulduk. Hadi ya nedir mevzuu. Abi, dede diyor ki içiyorsun ruhun özgür kalıyor istedği in yere istediğin zaman gidiyorsun uyanınca da şimdiki bedeninin zamanına dönüyorsun. Harbi mi lan, vay canına yandığım! Abi diyoruz ki biri içse iksiri gitse dedeye sorsa öğrense yani gömünün yerini gelse geri gitsek alsak beraber paylaşsak yani. Ben mi gidicem lan? Abi bizim ağzımız laf yapmıyor nasıl ikna edelim dedeyi ama sen öyle değilsin sen napar eder öğrenirsin yerini. Ulan var ya öğrenirim evvel Allah da bu iksir olayları falan beni işkillendirdi, bir dümen olmasın. Ne dümeni abi ayıp ediyorsun. Mortu çekmeyelim. Yok artık, naptın be abi… tamam abi ya o zaman biz yapalım sırayla artık yapacak bir şey yok. Tamam lan düşürme yüzünü hemen, hadi yapalım.

İksirin Zuhuru

Neler yoktu ki içinde bir aktar dükkanı dolusu malzeme bilmem neler neler katıp karıştırıldı, ortalığı bir koku kapladı ki aman evlerden ırak, üçü birden mayıştı lakin iksiri içen Bebe Ruhi sadece uyku alemine geçiş yaptı. Altı saat sonrası Bebe Ruhi kahkahalar eşliğinde uyandığında zıpır karındaşların yürekleri ağızlarına gelmişti. Ruhi Abi nedir abi durum öğrendin değil mi? Ulan bir durun keyfini çıkartayım. Abi anlatsana ya, nedir durum? Valla, biraderler dediğiniz gibi oldu bastım gittim ama baktım gittiğim yer burası değil gavur memleketiymiş, yolda yürüyordum etrafıma bakınıyorum bir baktım o laf evet evet o laf Dilbaz Abinin dediği laf. Dedim dur, iki dakka dur dedim, hanginiz Edison hanginiz Tesla? Ne diyorsun abi? Dinle parazit yapma, zaten belli Tesla Abim cıva gibi delikanlı filinta aynen, diğeri yaşlı böyle tombul yemiş yemiş taharetsiz gezmiş senin anlayacağın.

Hemen atladı tabii, Edison benim, dedi bak bak bak çakal, döndüm Tesla Abime uzattım elimi gayet canti sıktım elini saygılar abim dedim sonra döndüm kurban olduğumun verdiği güçle çaktım yumruğu Edison lavuğunun burnuna Allah’ım şükürler olsun kurban olduğum, hadi bana müsaade. Abi dede. Oğlum olmadı demek ki, belki kafanda ne varsa oraya gidiyorsundur benim kafada başka bir şey yoktu valla, için için siz için kesin gömünün dibinde uyanırsınız kesin bu kadar istediğinize göre için için kesin, dediği gibi ceketini sırtına vurup çıktı köşkten, kafası güzel uzaklaştı. İki karındaş kaldılar baş başa, birbirlerine bakıp içlerinden hangimiz içse, diye geçirirlerken biri fırladı yerinden; atıyor kesin bu Bebe Ruhi, dil bilmez bir şey bilmez nasıl konuştu elin gavuruyla. Doğru dedin dil bilmez etmez; ulan dede, herifi adama akıllı uyuttuk, anasının koynunda uyumamıştır öyle. Ya rüya gördü ya da bizimle fena maytap geçti. Ulan dede...

İksirin Akıbeti

İksirin akıbetinden kimsenin haberi olmamış, iki zıpır karındaştan hangisi denemiş yoksa vaz mı geçmişler bilinmiyor ama Bebe Ruhi’nin sevinç naraları ile dinleyenlerin kıkırdayarak dahil oldukları kahve sohbetleri uzun vakitler sürmüş.

Hasılı Kelam

İhtiyar televizyon karşısında uyukladığında açık kalmış kanalda başlayan belgeseldeki tok sesli adamın söyledikleri fazlasıyla dikkat çekiciydi; Bin dokuz yüz yetmiş dört yılında Tamıs Edison’un hastane kayıtlarına ulaşan araştırmacı yazar Şan Dıksınbin dokuz yüz sekiz yılının ekim ayında gerçekleştirmesi beklenen deneyin üç hafta gecikmesini teknik bir arızaya değil Edison’un kırılan burnuna bağladı, hastane kayıtları akli dengesi bozuk birinin sokak ortasında, birden bire Edison’a saldırdığını ve bu saldırı sırasında Edison’un burnunun kırıldığını yazıyordu.

  • Öykü geldi, epigrafa dayandı! :/ (AE)