Sanat benim için bir dışavurumdur

Ethem Onur Bilgiç, çeşitli festivaller, dergiler ve yayınevleri için afiş, animasyon ve tanıtım kampanyaları hazırladı.
Ethem Onur Bilgiç, çeşitli festivaller, dergiler ve yayınevleri için afiş, animasyon ve tanıtım kampanyaları hazırladı.

Aklımdaki hikayeleri, içimdeki duyguları bir şekilde imgelere dönüştürüp başkalarına sunmaya çalışıyorum. Bu özgür ve duvarsız dünyamda hoşuma gidenleri, dertlerimi başkalarıyla paylaşıyorum aslında. Yaratım sürecinde, eskizden işin bitimine kadar yaşadığımız her duygu, her an bir şekilde yaptığım çalışmanın ruhuna geçiyor gibi hissediyorum.

Ethem Onur Bilgiç, 1986 yılında İnebolu’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünde okudu. Bir dönem İthaki Yayınları’nda sanat yönetmenliği yaptı. Çeşitli festivaller, dergiler ve yayınevleri için afiş, animasyon ve tanıtım kampanyaları hazırladı. İlk solo sergisi Aralık 2013’te Milk Gallery’de Tatlı Kabuslar ismiyle, ikinci solo sergisi Tövbeler Tövbesi ismiyle Bant mag. Mekan / Bina’da Kasım 2017’de, üçüncü solo sergisi de 2018’de İzmir Enternasyonel Fuarı’nda Karışık Kaset ismiyle açıldı. İstanbul’da, kendi atölyesinde, çalışmalarına devam ediyor.

Sanat görüşünüzü nasıl tanımlarsınız?

Sanat benim için bir dışavurumdur. Aklımdaki hikayeleri, içimdeki duyguları bir şekilde imgelere dönüştürüp başkalarına sunmaya çalışıyorum. Bu özgür ve duvarsız dünyamda hoşuma gidenleri, dertlerimi başkalarıyla paylaşıyorum aslında. Yaratım sürecinde, eskizden işin bitimine kadar yaşadığımız her duygu, her an bir şekilde yaptığım çalışmanın ruhuna geçiyor gibi hissediyorum. Beni tatmin eden de genellikle bu süreç oluyor.

Çizmeye ne zaman başladınız? Hikayenizden bahseder misiniz?

Bence bu doğal bir dürtü. Ben hep çiziyordum ama bunu bir amaç için şekillendirmem lise bitiminde oldu. Güzel sanatlar bölümlerine gitmeye karar verdikten sonra çizmeyi gerçek anlamda öğrenmem gerekiyordu. Lise bitiminde başladığımdan biraz geç kaldığımı düşünüyordum ve bu nedenle de olabildiğince çok çalışıp çizgimi belli bir noktaya taşıdım. Yatkınlığım sayesinde hızlı öğreniyordum. Özel yetenek sınavlarından sonra desenimi biraz daha kişiselleştirmem gerektiğini fark ettim. İllüstrasyonlar yapmak istiyordum ve ilgimi bu alana çevirdim. Bu noktada da okul projelerimde illüstrasyonu araç olarak seçiyordum.

Çalışmalarınızda sinema kökenli imgelerin ayrı bir yeri var. Beslendiğiniz bir kaynak mı? Çizgi ve video ilişkisi üzerine ne dersiniz?

Sinema görsel anlatım dili olarak büyük olanaklara sahip. Görüntü, hareket, müzik, ses ve kurgu gibi birçok elemanınız oluyor elinizde. Sadece bir sahnede duran bir figürle bile çok fazla duygu geçirebiliyorsunuz seyirciye. Belli bir kaynak yok ama sevdiğim, izlemekten keyif aldığım yönetmenleri sayabilirim. Akira Kurosava, Andrey Tarkovski, Stanley Kubrick, Quentin Tarantino, Alfonso Cuarón gibi isimler her daim zihnimi açıp beni besliyorlar.

Türkiye’de ve dünyada etkilendiğiniz sanatçılar kimler? Neden?

Çok fazla isim var. Bir çırpıda aklıma gelenler; Kent Williams, Ashley Wood, Dave McKean, Egon Schiele, Gustav Klimt, Oskar Kokoschka, Ralph Steadman, Barron Storey, Bill Sienkiewicz, Rei Kamoi, Robert McGinnis, Bob Peak, Sadi Güran, Burak Şentürk, Sedat Girgin, Yıldıray Çınar, Furkan Nuka Birgün, Aykut Aydoğdu, Mert Tügen, Zeynep Özatalay...

İllüstrasyon sanatına Türkiye’de ve dünyada ilginin her geçen gün arttığını söyleyebilir miyiz? Bu bağlamda genel manzarayı siz nasıl buluyorsunuz?

İllüstrasyon, özellikle reklam ve yayın dünyası için özelleşme imkanı sunuyor. Yayınlar aynı fotoğrafları kullanmayı istemiyor ve kendi özel görsel dünyasını sunmak istiyor. Sosyal medya sayesinde herkesin her şeye kolay ulaşabildiği günümüz dünyasında özel olmak önemli. Bu sayede de illüstratörlerin iş yaptığı mecraların sayısı artıyor. Bu da illüstratör sayısını arttırıyor. Şahsi olarak büyük keyif alıyorum bu durumdan. Her gün işlerine hayranlıkla baktığım yeni bir çizer bulabiliyorum.

Edebiyata ilginiz var mı? Favori 5 kitabınızı yazar mısınız?

Herkesin olması gerektiği kadar var diyebilirim sanırım. Hayatıma çok dokunmuş kitaplardan ilk aklıma gelenler: Suç ve Ceza - Fyodor Dostoyevski, Bütün Hikayeleri - Edgar Allan Poe, Bir Uzay Efsanesi - Arthur C. Clarke, Yerdeniz - Ursula K. Le Guin, Dune - Frank Herbert.