Vasat Usta:

Hakk’ın rahmetine erdikçe, meydanda yalnız kalmaya ve ustalaşmaya başlıyor.
Hakk’ın rahmetine erdikçe, meydanda yalnız kalmaya ve ustalaşmaya başlıyor.

Gelin görün ki sağı solu ortası yetmez ama evetçisi liberaliyle günümüz edebiyat ortamına baktığımızda, ortalığın vasat ustalarla dolu olduğunu görüyoruz. Neden oluyor? Neden böyle oluyor? Şundan. Kötü bir alışkanlığımız var.

Edebiyat, sabır ve istikrar işidir. Eyvallah. Ama sabır ve istikrar, birin yanındaki sıfırlar gibi marifet ve hünerin yanındayken bir kıymet ifade eder. İşin özü, Allah vergisi bir yeteneğe ve yaratıcı zekaya (istidata) sahipsen ısrarla çalışarak (istikrarla) büyük eserler ortaya koyabilirsin. Büyük diyoruz yani zarı büyük atıyoruz. Yani her önüne gelen büyük edebiyatçı, her eser büyük eser sayılmamalı değil mi ya?

Gelin görün ki sağı solu ortası yetmez ama evetçisi liberaliyle günümüz edebiyat ortamına baktığımızda, ortalığın vasat ustalarla dolu olduğunu görüyoruz. Neden oluyor? Neden böyle oluyor? Şundan. Kötü bir alışkanlığımız var. Yeterince yaşa ve ak saçlara, kırışıklıklara sahipse her sanatçının “büyüyeceğine”, gittikçe daha iyi sanat eseri vereceğine olan iflah olmaz iyimserliğimiz ve saflığımız yüzünden. Şöyle oluyor: Herhangi bir sanatçı uslu durur, “kanon bekçileri”ni kızdırmaz, ortalama eserler vermeye devam ederse; dura dura, kuşakdaşları, yaşıtları Hakk’ın rahmetine erdikçe, meydanda yalnız kalmaya ve ustalaşmaya başlıyor. Genç hevesli, usta şair, usta öykücü usta eleştirmen diye etrafına bakınca bir Anadolu hamamını andıran yoğun buhar ve kokunun arasından kendisine en yaşlı gelen eli tutup ustayı buldum diye bağırmaya başlıyor. İyi niyetli ihtiyarımız ise elini tutan genç ve hevesli eli tez elden bırakmazsa eller çoğalıyor, hürmet çoğaldıkça tezahürat artıyor ve bir vasat usta daha, daha sonra kaybedeceği “ustalık” makamına oturmuş oluyor.