Yeniden Yazım ya da “Değişik” Bir Okuma Serüveni

Arda Kıpçak
Arda Kıpçak

Arda Kıpçak, öykülerinde teorik bilgiye olan hâkimiyetini, yaptığı göndermelerle sergiliyor. Değişik Öyküler kitabında dikkati çeken bir başka durumsa yazarın okur merkezli bir yaklaşımı tercih etmesi. Kitabı oluşturan öykülerinin tamamı bu anlayışın ürünü olarak ortaya çıkmış.

Yeni şeyleri yeni şekillerde söylemek, daha önce yapılmamış olanı yapmaya çalışmak, kendi sınırlarını zorlayıp nihayetinde sınırları bütünüyle ortadan kaldırmak her sanatçının ruhunda taşıdığı bir duygudur. Arda Kıpçak, henüz kitabının ilk öyküsünde “arayış öykücüsü” olduğunu ilan ediyor. Modern çağ insanının yaşamın saldırıları karşısında yenik düşüşünü ironik bir dille inceliyor yazar. Karakterin parçalanmış yaşantısına uygun olarak öyküde parçalılık tercih ediyor. Değişik Öyküler on altı öyküden oluşuyor. Yazarın, biçimsel deneysellik üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Genellikle katmanlı yapı ve parçalılığı tercih ediyor. Ancak metinler sadece biçimsel oyunlarla sınırlı değil. Öykülerin arka planında felsefeden, sosyolojiden, siyasetten, hukuktan, psikolojiye ve din bilimlerine kadar yayılmış bir derinlik görüyoruz. Bu derinliğin oluşmasında yazarın akademik çalışmalarının etkisini hissediyoruz fazlasıyla. Biçimsel deneysellik hikâyeye hâkim olmanın yanında teorik bilgiye hâkim olmayı da gerektiriyor çünkü.

DEĞIŞIK ÖYKÜLER - ARDA KIPÇAK VAPUR YAYINLARI
DEĞIŞIK ÖYKÜLER - ARDA KIPÇAK VAPUR YAYINLARI

Arda Kıpçak, öykülerinde teorik bilgiye olan hâkimiyetini, yaptığı göndermelerle sergiliyor. Değişik Öyküler kitabında dikkati çeken bir başka durumsa yazarın okur merkezli bir yaklaşımı tercih etmesi. Kitabı oluşturan öykülerinin tamamı bu anlayışın ürünü olarak ortaya çıkmış. Bir özgeçmiş formu üzerinden oluşturduğu “Curriculum Vitae öyküsünde yaşamla ilintili olan CV gerçekliğini kurgusal bir hale getirerek okuru şaşırtıyor. Aldırmak Ya Da Aldırmamak” öyküsü ise bir tiyatro metni biçiminde yazılmış. Konuşma çizgilerini görmeyip metni bir bütün halinde okuduğumuzda tek bir hikâyeyi anlattığını görüyoruz. Kıpçak, biçimsel deneysellik çizisinde yürüdüğü için okuru oyunun içerisine dâhil edip alışılmış olan okuma anlayışının dışına taşıyor. “Olup Olup Dirilen Adam” isimli öykü ise blog yazısı şeklinde oluşturulmuş. Bu öyküde tercih edilen biçimsel yapı; parçalılığa, zaman sıçramalarına imkân tanıyor. Bu öyküde de yazar zaman sıçramalarını kullanarak okura çift yönlü bir okuma yolu sağlıyor.

Öykü, “Yeni postlar” dan “Eski postlar” a ve “Eski Postlar”dan “Yeni postlar” a olacak şekilde çift yönlü olarak okunabiliyor. Burada yazarın, okuru metnin yeniden yazımına ve alışılmış okumanın dışına taşıdığını görüyoruz. Kendisi de bir röportajında okuru şaşırtmayı sevdiğini şu cümlelerle ifade ediyor: “Okuru şaşırtmayı hedefliyorum. Anlatıcı üzerine yoğunlaştığım diğer öyküler de bir yandan okurun gerçeklik algısıyla oynayan şeyler. Benim anlatıcılarım genellikle değişken yapıdadır. Bir paragrafta üçüncü kişiyken sonrakinde birinci kişiye dönüşebilir. Bilinç akışı tekniğini kullanarak karakterin kafalarının içindekini kendilerinin anlatmasına olanak vermeyi de seviyorum. Bunun da öyküye farklı bir gerçeklik kattığına inanıyorum.” Bir acıyla başa çıkmanın en etkili yolu onu alaya almaktır. Arda Kıpçak öykülerinde mizah ve absürtlük bu amaçla kullanılıyor. Kentlerde doğup büyümüş ancak modern yaşamla başa çıkamayan, etrafında olup biteni anlayamayan, anlayamadığı ve anlamlandıramadığı için de yabancılaşan bu karakterler mizaha sığınırlar ve absürt öyküler oluşur böylelikle.

“Curriculum Vitae (Yaşıyoruz İşte), “Değişik”, “Olup Olup Dirilen Adam” ve “Abidin’in Üretim Kabızlığı” öykülerinde bu ince mizah dilini ve bireyselleşememiş, büyüyememiş ve varoluşunu sorgulayan karakterleri net bir şekilde görüyoruz. Deneysel Edebiyat kavramı, maalesef çoğunlukla tekniğin yüceltildiği ancak içeriğin aynı ölçüde önemsenmediği metinleri çağrıştırıyor artık. Böyle bir algının oluşmasına, deneysellik çalışmaları altında sunulan; dil, anlatım, üslup yönüyle zayıf ve derinliksiz öyküler hizmet etti. Arda Kıpçak öyküleri de bu algının kurbanı olabilir. Ancak dikkatli okurlar bu öykülerdeki iyi hikâyeleri, toplumsal eleştirileri ve derinliği fark ettiklerinde öyküleri tekrar ve zevkle okuyacaklardır. Arda Kıpçak, biçimsellik üzerine yoğunlaştığı kadar hikâyelerin ve anlatımın da niteliğine odaklanıp etkileyici öyküler sunuyor. Pastiş, metinlerarasılık, meta kurgu, bilinçakışı, parçalılık gibi tekniklerle oluşturduğu öykülerinde toplumsal eleştiriler yapmayı da ihmal etmiyor.

Çocuk Oyunu öyküsünde trafikte sıkışmış ve kalabalık bir otobüste yolculuk etmek zorunda kalan bir çocuğun gözünden büyükşehirlerde yaşanan sorunları esprili bir şekilde anlatırken “Yaz Kızım” isimli öyküsünde adalet kavramını eleştiriyor. “Tercih Meselesi” öyküsünde eşcinsellik konusuna değinen yazar, “deJenerasyon” öyküsünde kuşak çatışmasına ve dildeki bozulmalara dikkat çekiyor. Biçimsel deneysellik üzerine yoğunlaşan metinlerin en büyük sorunu ritimdir. Parçalı yapıda kurulan, pastişlerle oluşturulan, zaman sıçramalarıyla kronolojik ilerlemenin dışına çıkan metinlerde ritim aksaklığı oluşturmadan ritim akışını sağlamak oldukça zordur. Bu formlarda oluşturulan öykülerde ise bu durum çok daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazar, öykünün açılışıyla birlikte okuru hikâyenin izinde tutmak ve okuru finale taşımak zorundadır. Arda Kıpçak, bilinçli bir şekilde alışılmış okumanın dışına çıkıp okura değişik bir okuma serüveni yaşatmaktadır.

Yazar bu hedefinde başarıya ulaşmıştır ancak tercih ettiği biçimsel formlar okurun anlattığı hikâyeye dâhil olup finali görmesini zorlaştırmaktadır. Özellikle özgeçmiş formu, tiyatro metni, mahkeme tutanağı, blog yazısı şeklinde oluşturduğu öykülerde ritim problemi çok daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. “Aldırmak Ya Da Aldırmamak” öyküsü konusuyla pek çok okuru kendisine çekebilecek bir öyküdür. Çocuk hassasiyeti olanlar, bu absürt ve mizahi öyküyü daha büyük bir dikkatle okuyacaklardır. Ancak hassasiyeti olan okurlar bile hikâyeye dâhil olma konusunda zorluk çekeceklerdir. Zaman sıçramaları ve kelime oyunları yapıp biçimsel yapı üzerinde çok büyük değişiklikler yapmadığı öykülerde (“Musallat Aşı”, “?”, “Art Brut”) yazar, iç ritmin sağlanması konusunda çok daha başarılıdır. Arda Kıpçak öyküsü, okuru şaşırtmayı seven, alışılmışın dışında bir okuma serüveni sunan, katmanlı ve derinlikli bir öyküdür.

Öyküler biçimsel deneysellik çizgisinde farklı formlarda kurulur. Yabancılaşma, anlaşılamama, ölüm, bireysellik gibi temalar çerçevesinde kurulan bu öykülerde toplumsal sorunlar ince bir mizah diliyle ele alınır. Öykülerde özgün bir üslup göze çarpar. Türe hâkim olan Kıpçak öykülerinde tekniği iyi hikâyelerle birleştirerek okuru yakalar. Ancak kitap genelinde tercih edilen parçalılık, hikâye akışını olumsuz yönde etkiler. Arda Kıpçak, öykülerindeki ritim problemlerinden kurtulduğunda okurlarına çok daha etkileyici, başarılı öyküler sunacak ve kalıcı olma yönünde sağlam adımlar atmaya devam edecektir.