Aphrodisias antik kentinde Troia’dan Roma’ya uzanan miras yeniden keşfediliyor

Troia hanedanından, zaman zaman Troia’nın en büyük kahramanı Hektor’a ders verebilecek kadar güçlü bir bilge-kahraman, Aeneas. Yine hanedandan Ankhises ile tanrıça Aphrodite’nin oğlu. Romus ve Remulus’un Roma’yı kurmasına, Aeneis’in Vergilius tarafından kaleme alınmasına kadar giden bu hikâye; Aphrodisiaslıların kendilerini Troia soyuna dayandırmalarının, hiçbir koşulda saf değiştirmeden Roma İmparatorluğu’na bağlı kalmalarının, dolayısıyla dört başı mamur yapılarının, Salbakos’un (bugünki Babadağ) üstün kalite mermerlerini heykeltıraşlık okullarında milim milim tüm dünyaya kazandırabilmelerinin başlıca sebebi. Aphrodisias, bugün, Anadolu antik çağının en büyük ve önemli tiyatrolarından biriyle, sebasteion’uyla, nymphe havuz kompleksiyle, maskları ve girlandlı frizleriyle, stadion’uyla, Hadrianus Hamam Kompleksi’yle, bouleuterion’uyla, tetrapylon’uyla ve Aphrodite Tapınağı’yla hem in situ olarak hem de rahmetli Kenan Erim Hoca ve ekibinin yarım yüzyılı geçen emekleriyle ayakta.


Aphrodisias Aphroditesine dair bir not: Anadolu uygarlıklarındaki çoğu tanrıça, Anadolu ana tanrıçasıyla (Kybele’den gelen) bağdaştırıldığı için ilgili kentin kült adıyla anılır: “Aphrodisias Aphroditesi”, “Perge Artemisi” gibi. İşte Aphrodisias’ta karşılaştığımız Aphrodite, klasik Grek ve Roma mitolojilerindeki aşk ve güzellik tanrıçası olan hırslı Aphrodite’den (Venüs) hem tasviri hem de doğası itibarıyla bir hayli uzak.
İstiridyeden çıkan meşhur Aphrodite portresi yerine himation benzeri uzun bir feracesi, diyelim, olan, rahibe örtülü; yer yer âdeta ev ve ocak tanrıçası Hestia’ya benzeyen bir figür var burada. Aphro, Grekçede “köpük” anlamına geliyor. Klasik mitolojide de Aphrodite’nin, Akdeniz’in dalgalarının köpüklerinden doğarak bir yunusun üzerinde karaya çıktığını biliyoruz (en azından kadim anlatılardan en bilinenlerinden birine göre). İşte Aphrodisias’ta bu hikâye, Doğulu bir karaktere de bürünüp kısmen Mezopotamya’yla birleşiyor: Asur’un ünlü kralı Ninos (V. Şamsiraman) ile dillere destan eşi, kraliçe ve daha sonra kültleşerek tanrıçalaştırılacak olan Semiramis (Şammuramat). (Ninos ve Semiramis hikâyesi için bkz. Heredotos, Historiae.) Onların destansı aşkıyla Lydia ve Karia bölgesine gelen İştar, Enena ya da Astarte.
Aphrodisias hakkındaki her detay bu mini köşeye sığmayacak kadar fazla. Julius Caesar’ın kölesi ve daha sonra Augustus’un azatlı kölesi, yine Caesar’ın “can dostum” dediği Zoilos’un hayırseverlik faaliyetleriyle sponsor olduğu, başta tiyatro sahnesi olmak üzere, yapılar, bir zamanlar devasa bir palmiye peyzajıyla çevresinde “nymphelerin oynaştığı” havuz, sebasteion kabartma detayları, kocaman stadion, meclis binası (bouleuterion), adını Miletoslu mimar Hippodamos’tan alan “Hipodamik plan”lı sokak sistemi, İmparator Diocletianus’un tavan fiyatlar fermanının en iyi korunmuş nüshası… Aydın’ın sıcak fakat çok nemli olmayan ılıman havasında sizleri bekliyor, bence. Biz kavuşmuştuk.


- Metop*:
- Aphrodisias’ı ilmek ilmek işleyen ve kendisi de kentle birlikte kültleşen Prof. Dr. Kenan T. Erim, hayatını bu kente ve hikâyelerine adamıştı. Nitekim kendisi de hemen bir zamanlar Aphrodite Tapınağı’na giriş aksını temsil eden tetrapylon’un hemen önündeki kabrinde medfun. Ziyaret esnasında kendisiyle selamlaşmak şahanedir.
- * Klasik mimarinin Dor düzeninde, frizlerin dikey olarak konumlandırılmış tabletlerinin arasındaki boşluğu estetik olarak dolduran dikdörtgen oyuk. Antik Şeyler’in minik dikdörtgen spot kutucukları da onun metopu olsun öyleyse!
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.