Aşk, lezzet ve sonsuzluk: Santorini

Santorini, Ege Denizi'nde, Yunanistan'ın 200 km güney doğusunda yer alan volkanik adalar grubudur.
Santorini, Ege Denizi'nde, Yunanistan'ın 200 km güney doğusunda yer alan volkanik adalar grubudur.

Herkes sever güneşin batışını izlemeyi. Ve güneş en güzel Santorini’debatar. Öyle ki güneşin geceyi geçirmek için adada kaldığınıdüşündürür insana. Burada hayaller ve gerçekler birbirini misafireder. Santorini’de geçirdiğim son geceden sonra yazıyorum bunları.Atina’nın kısmen sıkıcı atmosferinden kendimi Ege’ye atmayı düşündüğümgüzel bir temmuz sabahı başladı her şey. Hemen limanagidip Santorini’ye giden ilk feribota bilet aldım. Gökyüzünde uçuşanmartıları ve Ege’nin dinginliğini içime çeke çeke güzel bir yolculukyaptım. Ada uzaktan görüldüğünde ise hayata başka bir pencereden,güzel ve mavi bir panjurdan bakabileceğimi hissetmeye başladım.

İlk durak Fira

 MÖ 1650 - 1450 yılları arasında volkan Minos Patlaması adı verilen püskürmeyle kısa sürede çökerek adanın 73 kilometrekarelik bir alanının deniz altında kalmasına yol açtı.
MÖ 1650 - 1450 yılları arasında volkan Minos Patlaması adı verilen püskürmeyle kısa sürede çökerek adanın 73 kilometrekarelik bir alanının deniz altında kalmasına yol açtı.

Eşyalarımı otele attıktan sonra feribotta tanıştığım Yunan dostum Stravros’un tavsiyesine uyarak küçük bir motor kiraladım. İlk durağım Fira kasabası oldu. Santori'nin merkezi olan ve deniz seviyesinden 275 metre yükseklikteki kasaba dik bir uçurumun kenarında. İsterseniz buraya bir eşek kiralayıp da çıkabilirsiniz. Bir daha ki sefere bunu da denemeliyim diyerek not ediyorum. Mavi kapı ve pencereleri olan bembeyaz badanalı evlerin inanılmaz güzelliği içinde kasabayı dolaştım. Daracık sokaklarda birden karışınıza çıkan küçük kafelerden birine oturup kahvenizi yudumlarken huzurun tadını çıkarabilirsiniz.

Sardunyalarıyla Oia

Fira'nın tadını bir güzel çıkardıktan sonra motoruma atlayıp on bir kilometre uzaklıktaki Oia kasabasına gittim. Yine mavi-beyazın mükemmele uyumu içerinden egenin en cömert manzaralarından birisini izlemenin ayrıcalığını yaşadım. Sokakları birbirine bağlayan merdivenlerin her bir basamağına rengârenk tenekeler içinde yerleştirilmiş sardunların güzelliği ise baştan çıkarıcı. Burası artık aklımda Sardunya Kasabası olarak yerleşmiş durumda. Bu kasaba aynı zamanda sanat galerileri ve tasarım butikleriyle dolu. Her adımınızda estetik dolu bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.

Bugün Santorini, Ege Deniz'in en çok rağbet gören turistik bölgelerinden biridir.
Bugün Santorini, Ege Deniz'in en çok rağbet gören turistik bölgelerinden biridir.

Gün batımı İmerovigli'de izlenir

Üçüncü durağım adanın en yüksek noktası olan İmerovigli köyü. Günbatımı adada en güzel buradan izleniyor. Güneşin battığı o an gelince, herkes ayağa kalkıp büyülenmişçesine ufka doğru bakıyor. Yeni evli balayı çiftlerinin sıklıkla tercih ettikleri bu köy mutluluk deposu gibi bir şey.

Santorini'de ne yenir?

Tercih edeceğiniz en iyi yemekler deniz ürünleridir.
Tercih edeceğiniz en iyi yemekler deniz ürünleridir.

Akşam tekrar Fira'ya dönüp kendime bir Akdeniz mutfağı ziyafeti çekiyorum.

Pancarlı morina balığı, füme karidesli şehriye ve meşhur Santori domatesi.

Damağımda bir ege karnavalı var. Günün yorgunluğu üzerime çöktü. İnsan böyle keyifli bir atmosferde uyuyarak vakit kaybettiğine inanıyor. Gecenin geç saatlerine kadar Yunan dostlarım Nikos ve Andrea ile sohbet ediyoruz. Gece yarılarına kadar uzayan akşam yemeklerinin gizemi de böylece çözülüyor benim için. Sohbet ve lezzet. İşte sır.

Denize nerede girilir?

Santori gibi volkanik adaların geniş güzel plajları yok ne yazık ki. Benim gibi denize girmek ile pek ilgilenmiyorsanız sorun yok. Yine de adanın güneyinde taşlık plajlar var. Deniz pırıl pırıl. Özellikle “Kırmızı Plajı” tavsiye ederim. Kayaların kırmızı tonu çok ilginç ve güzel bir görüntüye sebep oluyor. Motorumla adanın gezilmedik hiç bir yerini bırakmıyorum. Artık üçüncü günün sonunda veda zamanı gelince, bir gün kalıcı olarak buraya gelme sözü vererek ayrılıyorum adadan. Santorini, seninle tamamlanmamış bir hikâyemiz var artık!