Barış Demirel: İyi müzik, tasniflenemez

Barıştık Mı mahlasıyla sahne almaya 2011 yılında başlayan Barış Demirel, aynı yıl Roxy Müzik Günleri kapsamında düzenlenen yarışmayı kazandı.
Barıştık Mı mahlasıyla sahne almaya 2011 yılında başlayan Barış Demirel, aynı yıl Roxy Müzik Günleri kapsamında düzenlenen yarışmayı kazandı.

Son dönemin en başarılıtrompet sanatçılarındanBarış Demirel ile ilk soloalbümü Mutluluklar’ı, çokfarklı müzik türleriyle iç içebulunmanın eksilerini ve artılarını,caz müziğin neredebaşladığını ve gelecekplanlarını konuştuk.

İlk tanıştığın enstrüman Trompet miydi, yoksa öncesinde başka tanışıklar var mı?

9 yaşımda gitara başladım. Kendimi bildim bileli hep meraklı, atılgan -ama biraz düşüncesiz- ve hareketli biriydim. Liseden beri pek çok amatör grupta gitar, bas çaldım ya da şarkı söyledim. Bir grubumda hep trompet olsun isterdim fakat çalan arkadaşım olmadığı gibi çalanı da davet etsem gelmezdi zaten. Ben çalayım dedim. Üniversite zamanlarındayken, 2009'da ilk trompetimi aldım. O günlerden beridir bir uzvum gibi oldu. Belki de hayatımda yaptığım en iyi seçim olabilir. Çalarken gerçekten mutlu oluyorum.

Grubuyla kaydettiği ilk albüm olan T.E.A.R. 2015 yılında, çokça ilgi gören ikinci albümleri FAIL PLAY 2018 yılında yayınlandı.
Grubuyla kaydettiği ilk albüm olan T.E.A.R. 2015 yılında, çokça ilgi gören ikinci albümleri FAIL PLAY 2018 yılında yayınlandı.

Klasik bir enstrümanı modern müzik türleriyle birleştirme, dönüştürme fikri nasıl doğdu?

Aslında ne cazcı ne de klasikçiyim. Caz illaki fazlasıyla ilham aldığım bir tür. Tür de diyemeyeceğim; sürekli genişleyen bir evren gibi sınırları olmayan bir şey. Bu coğrafyadaki, onun çevresindeki seslerden ve hiphop müziğinden elektronikaya kadar pek çok türden etkilendim. Ailem ve birlikte çalıştığım müzisyenlerden çok şey öğrendim. Türlerden bağımsız bir dolu şey dinliyorum çocukluğumdan beri, tabii ki bu yaptığım, hayalini kurduğum müziklerime, albümlere yansıdı. İşte trompet burada farkını gösterebiliyor bence. Önde olan, kendini öne çıkaran ve müziğin içinde bükülebilir bir enstrüman. Bu bakış açısıyla ve elbette enstrüman üzerinde geçirdiğin vakitle de birleşirse, şarkı yazıyor, besteler yapıyorsan bir yerde belirgin şekilde müzikte kendini fark ettiriyor.

Çok farklı müzik türlerini iç içe geçiriyorsun. Peki bu bir arayış mı? Ya da günümüz algoritmaları, trendleri de ister istemez müziğine şekil veriyor mu?

Trendlere sık olmasa da arada göz atıyorum. Özellikle etkisi altında kalmak istemediğim için. Mesela geçen yaz dönercide denk geldiğim, radyoda çalan bir şarkı -ne olduğunu hatırlamıyorum bile- bana Sal Beni parçamın bir yerinde kullanmak üzere yeni bir fikir verdi. Hemen telefonumun ses kaydedicisini açıp bulduğum melodiyi mırıldandım. Albümün içinde gördüğünüz, hissettiğiniz tarzlara ve tavırlara bakınca aslında o türlerde müzik yapan, işinde çok yetenekli insanlarla farklı projelerde çalışmanın da etkisi var. Öyle ya da böyle bazen öğrenmeye ne kadar kapalı olsam da süreç içinde pek çok yeni şey katmış olabiliyorum kendime. Arayış ise hep var...

Kadebostany solisti Guillaume ile nasıl tanıştınız? Birlikte müzik yapma süreciniz hakkında neler söylersin?

Bir diğer projem, grubum Barıştık Mı ile Ankara'da konser verdiğimiz mekâna Guillaume da geliyor. Kendisi bir etkinlik için Türkiye'deymiş o sıra. Konserden haberi yok. Denk gelince çok beğeniyor; sosyal medyada videomuzu paylaşıyor. Teşekkür etmem ile başlayan muhabbet ben albüm sürecindeyken kendisine rework(remix'ten hâllice ama yapan kişinin kendinden müziğe daha çok ve yeni şeyler katması) yapar mı diye sordum. Parçaları çok beğendi, gönderdiğim iki şarkıya da kendi versiyonunu yaptı. Bu süreç ile birlikte muhabbetimiz çoğaldı. Önümüzde bu sene için yeni planlar var. Ortak bir şarkıya başladık bile!

Senin için en vazgeçilmezi hangisi, yani bıkmadan usanmadan dinlediğin, asla eskimeyen bir caz albümü hangisi?

Bıkmadan usanmadan dinlediğim bir albüm ne yazık ki caz türünde yok. Hangi çok dinlediğim albümü söylesem yine de sorunun cevabını karşılayamıyor. Mesela Radiohead- The Bends gerçekten bıkmadan usanmadan çocukluğumdan beri dinlediğim bir albüm ama caz değil işte...

Türkiye’de caz müzisyenlerinin birbirleriyle iletişimi nasıl? Eski ve yeni kuşağı da karşılaştıracak olursak nasıl bakıyorlar genç müzisyenlerin müziği dönüştürme hallerine?

Bunu hiç bilmiyorum. Kişiden kişiye değişebilir. Kimisi yılların tecrübesiyle efsane olup yeni bakış açılarına karşı muhafazakâr bir tutumda olabilir, normal bence. Yine aynı şekilde efsaneleşmiş bir isim olup geniş bakış açısına sahip, meraklı, hâlâ birlikte öğrenmeye açık olan biri de olabilir. Ben dediğim gibi caz sahnesinde, festivallerinde müziğimi yapsam da o müziğin icracısı sınıfına koyamam kendimi, o nedenle de tanıdığım, muhabbetimin olduğu az "caz müzisyeni" var diyebilirim. Akbank Caz Festivali 30. yılı nedeniyle 3 plaklık bir albüm yaptı. 30 sanatçı var. Grubum “Barıştık mı” ile de o albüme bir parçamızla katılmıştık. Edinmenizi tavsiye ederim, gerçekten fikir edinmek için iyi bir proje.

Bir günlüğüne tarihten bir caz sanatçısının yerine geçme fırsatın olsaydı hangisi olmayı seçerdin ve neden?

Miles Davis tabii ki. 50'lerin sonunda ya da 70'lerin tam başında en parlak dönemlerinden birinde, bir konser günü çok havalı ve çok eğlenceli olurdu.

Uluslararası birçok caz festivalinde de sahne aldın. Buralarda seni en çok etkileyen, öğreten ya da aklında kalan ne oldu?

İnsanlar dinliyor. Oradalar, kafaları başka yerde ya da muhabbete değil. Çaldığın müziğe karşı çok istekli ve ilgili olduklarını hissediyorsun. Konuşma uğultusu yok. Organizasyonlar da tıkır tıkır işliyor.

Sanatçı, hiphop, rap, caz, pop ve elektronik gibi farklı müzik türlerinden sanatçılarla da çeşitli işbirliklerinde bulunmaya devam ediyor.
Sanatçı, hiphop, rap, caz, pop ve elektronik gibi farklı müzik türlerinden sanatçılarla da çeşitli işbirliklerinde bulunmaya devam ediyor.

Müzik hayatında kendine hedefler koyuyor musun? Bir gün mutlaka şunu yapacağım ya da şurada sahne alacağım gibi bir hayalin var mı?

Tabii ki. Hedeflerim hep oldu ama bunun için neye ihtiyacım olduğunu, ne yapmam gerektiğini de galiba zamanla daha iyi öğrenmeye başlıyorum. Yıllardır hedeflerimi gerçekleştiriyorum aslında, o sürecin içindeyim, elimden geleni yapmaya gayret ediyorum. bütün cümlelerim bir noktada “hayırlısı olsun”a varıyor.

Bu otobanın en sonu bir denize varacak mı?

Umarım. Vardığında farkında olmayı çok isterim. Güzel sorularınız ve yer ayırdığınız için ayrıca teşekkür ederim.