Benlizâde Ahmed Reşid Efendi Külliyesi barok mimarisiyle günümüze ulaşıyor

Benlizâde Ahmed Reşid Efendi Medresesi olarak bilinen taşınmaz kültür varlığı; medrese ya da bazı kaynaklarda geçtiği üzere mektep olarak bir Osmanlı eğitim yapısı olmasının yanı sıra türbe, sebil ve hazireyi de içermektedir. Dolayısıyla bir “külliye”dir. Günümüzde Fatih ilçesi, Çarşamba semtinde bulunmaktadır.

Benlizâde Medresesi’ni yaptıran kişi Benlizâde Ahmed Reşid Efendi’dir. 18. yüzyılın önemli kişilerinden olan Benlizâde Ahmed Reşid Efendi 1758 yılında doğmuştur. I. Abdülhamid devri ilim adamlarından olan Mehmed Sıdkı Efendi’nin oğludur. Başlangıçta çeşitli medreselerde müderrislik yaptıktan sonra kadı olmuştur. İzmir kadılığının ardından Mekke’de kadılık yapmış ve sonra da İstanbul Kadılığı’nda bulunmuştur. Daha sonra makam olarak yükselmiş, önce Anadolu Kazaskeri yani Asya illeri ordusu hâkimi ve ardından da iki defa Rumeli Kazaskeri olmuştur. Benlizâde Ahmed Reşid Efendi 1822’de hem din görevlilerinin ve hem de adli sistemin başı olan Şeyhülislamlık unvanını almıştır. 1823’te azledilmiştir. Hayatını Rumelihisarı’ndaki yalısında geçirmiş, 1834’te vefat etmiştir. Hakkında çok fazla bilgi bulunmamakla birlikte çok sayıda hayır eseri yaptırdığı bilinmektedir. Benlizâde Ahmed Reşit Efendi’nin önemli bir hayır eseri de Benlizâde Ahmed Reşid Efendi Medresesi adıyla anılan, medrese/mektep, türbe, sebil ve hazire yapılarıdır. Farklı kaynaklarda Benlizâde Ahmet Reşid Efendi Medresesi’nin tarihi 1800 yılı olarak verilmekte ve genel olarak 18. yüzyıl sonu-19. yüzyıl başı olarak kabul edilmektedir.
Benlizâde Medresesi’nin malzeme özelliklerine baktığımızda genel olarak kesme taş, moloz taş, tuğla, ahşap ve mermer malzeme kullanıldığını görmekteyiz. Yapıların iç beden duvarları moloz taş üzeri horasan sıvalı olup dış duvarlar kesme taştır. Günümüze gelebilmiş bölümleri arasında türbe, sebil ve hazire bölümleri bulunmaktadır. Kare planlı ve tuğladan tek kubbeli kesme-moloz taş türbe, genel özellikleri ve kalem işi süslemeleriyle, külliyenin kuruluş tarihi olan 18.yüzyıl sonu-19.yüzyıl başının barok özelliklerini taşımaktadır. Yapı grubunun günümüze sağlam olarak gelebilmiş bölümleri arasında bulunan, dikdörtgen plan üzerine, tuğla tonoz örtüye sahip sebil yapısı da türbe gibi 18.yüzyıl sonu-19.yüzyıl başına tarihlenmektedir. Mermer, taş ve tuğla malzemeli yapı; mimari ve süsleme özellikleriyle barok unsurları yansıtmaktadır. Tarih boyunca İstanbul’da var olan su probleminin, sebil yapımını olumlu etkileyen ve güncel tutan en önemli unsur olduğunu görmekteyiz. Osmanlı döneminde çeşitli padişahlarca kentin dışından büyük tesislerle getirilen su, mahalle ve meydanlara yapılan çeşme ve sebiller gibi su mimarisi unsurları aracılığıyla halka ulaştırılmıştır. Dini olarak, su ihtiyacını karşılamanın çok makbul görülmesi de toplumun çeşitli kesimlerine mensup zatların çeşme ve sebil yaptırmalarını motive etmiştir. Plan şemasında, türbe ve sebilin yanında yer alan diğer bir bölüm haziredir. Giriş kapısının sağ tarafında kalan üzeri örtüsüz etrafı taş duvarlarla çevrili bölüm açık hazire alanıdır ve bahçeden de ulaşımı mevcuttur. Burası, 1932 tarihli Pervititch Haritası’nda da mezarlık alanı olarak açıkça belirtilmiştir.

Benlizâde Medresesi olarak bilinen bu külliye; yapıldığı dönemin ve bulunduğu bölgenin diğer yapıları ile üslup açısından benzerlikler taşımakta, süsleme özellikleri ile Barok özellikler yansıtmaktadır. Sebil ve türbe kısımları genel olarak özgün plan şemasını korumakta, İstanbul’un kültürel zenginliğinin anlamlı bir parçası olarak ışıldamaktadır.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.