Bi' kavram 3 film: Bağımsızlık
Bağımsızlık, dünyayı kendi iradenle şekillendirebilme cesaretini taşır içinde. Kendi kimliğini, kendi değerlerini, kendi dilini yaşamak ve yüceltmek… Dolayısıyla her şeyden önce kendi köklerinden beslenir. O kökler ki tarih boyunca biriktirilen emek ve fedakârlıklarla sağlamlaşabilir ancak. Bir milletin bağımsızlık mücadelesi, aynı zamanda insanlarının kendi iç dünyalarında da vermeye çalıştıkları bir savaştır. Bu savaşta korku, her adımda bir tehdittir; keza dışarıdaki zincirler, içerideki korkularla birleştiğinde mücadele edilmesi zor engeller oluşturur. Bu noktada cesaret devreye girer. “Bunu başarabilir miyiz?” endişesine “Bunu başarmalıyız!” inancı galip gelir. Bağımsızlık da bu zihinsel dönüşümle başlar ve dışarıdaki zincirleri aşan bir güce dönüşür. Bağımsızlık fikrinden hareketle; onu arzulamaktan vazgeçmeyen, Afrika kıtasından üç halkın onurlu mücadelelerinin hikâyelerini derledik.
Sambizanga
Afrika’nın uzun metrajlı film yapan ilk kadın yönetmeni Sarah Maldoror’un 1972 yapımı filmi Sambizanga. Angola’nın sömürgecilik karşıtı mücadelesini bir kadının savaşıyla paralel biçimde izliyoruz filmde. Çekildiği dönemde Angola henüz bağımsızlığını kazanmadığı için Kongo’da hayata geçirilmiş film. Dolayısıyla direniş sürerken emperyalizme karşı bir isyan bildirisi mahiyetinde. Bağımsızlık mücadelesinin gerçek anlamda sinematik bir temsili hatta, çünkü Angola için bu direniş, sadece askerî çatışma değil, aynı zamanda toplumsal bir devrim. Bu açıdan film, bir aile ve bir ulusun kurtuluşunun eşdeğer olduğunu; Angola halkının bağımsızlık mücadelesine her yaştan ve her kesimden insanın katıldığını gösteriyor bize.
Çöl Aslanı Ömer Muhtar
Mustafa Akkad’ın yönetmenliğini yaptığı 1981 yapımı kült filmi Çöl Aslanı Ömer Muhtar, Libya halkının İtalyanlara karşı giriştiği benzerine az rastlanan bir bağımsızlık mücadelesini anlatıyor. İtalyanların modern silahları ve tankları karşısında Ömer Muhtar etrafında toplanan bedeviler ve köylüler yıllarca direnerek bir bağımsızlık destanı yazıyorlar. Düşmanda bile büyük bir saygı uyandıran bu direniş hikâyesi; 1931 yılında Ömer Muhtar’ın yakalanması ve idam edilmesiyle sona ermiş gibi görünse de direnişin efsanevi kahramanının “Özgürlük ya da ölüm!” sözü, direnişin yalnızca toprak kazanmak değil, halkın özgürlük ve onur arayışının bir parçası olarak kabul edildiğini gösteriyor tüm dünyaya.
Cezayir Savaşı
Yönetmenliğini Gillo Pontecorvo’nun yaptığı 1966 yapımı Cezayir Savaşı, 1950’lerin sonlarında Cezayir’in Fransız sömürgesine karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini anlatan bir başyapıt. Çünkü bu filmin varlığı söz konusu savaşın toplumsal ve kültürel bir direniş olduğunun en önemli göstergesi. Filmin her sahnesinde Fransızların yoğun ve şiddetli baskısına, Cezayir halkınınsa bu baskıya direnmekten bir an olsun vazgeçmeyişini görüyoruz. Cezayir halkıyla birlikte bu baskıyı ve zulmü yeniden yaşıyoruz. Zira bir halkın tüm unsurlarının Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi bayrağı altında toplanarak gerçekleştirdiği gerilla eylemleriyle adım adım Fransızları Cezayir’den söküp atışının onurlu mücadelesi, bu kadar etkileyici biçimde dünyaya anlatılamazdı.