Bursa'da görülmesi gereken yerlerden biri: Sakin bir ada, Gölyazı

Bursa - Gölyazı
Bursa - Gölyazı

Baharın bu güzel günlerinde, şöyle ailece güzel bir gün geçirilebileceğiniz sakin bir yer arıyorsanız, Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Ulubat Gölü kıyısında yer alan küçücük bir ada; Gölyazı tam size göre. Yeşilin ve mavinin iç içe geçtiği görsel zenginliği nedeniyle daha çok fotoğraf kulüplerinin bildiği, hala bakir kalabilmiş nadir yerlerden biri olan bu küçük balıkçı köyünü mutlaka görmelisiniz.

Bursa’ya 34 kilometre mesafede yer alan Ulubat Gölü kıyısındaki Gölyazı Köyü’ne İstanbul’dan ulaşım çok kolay. Eskihisar Topçular İskelesi’ni ya da Osmangazi Köprüsünü kullanarak Yalova üzerinden Bursa'ya ve nihayetinde Gölyazı’ya ulaşabilirsiniz. Yolda karşımıza çıkan kahverengi tabelaların birinde “Ağlayan Çınar”, diğerinde ise “Apolyont Gölü” yazısını göreceksiniz.

Gölyazı
Gölyazı

Köy ziyaretçisini girişte karşılayan “Ağlayan Çınar”, adeta Gölyazı’yı kucaklıyor gibi görünen heybetli bir çınar. Onun biraz ötesinde, anakara ile etrafı balıkçı tekneleriyle çevrili o küçük adacığı birbirine bağlayan köprü görülüyor. Geçimini balıkçılıkla sağlayan Gölyazı sakinlerinin çoğu ise hemen karşımızda uzanan o küçük adacıkta yaşıyor.

Ağlayan Çınar’ın dokunaklı hikayesi

Eskiden Rumların çoğunlukta olduğu Gölyazı’nın adı geçmişte Apolyont olarak biliniyor ve ziyaretçileri karşılayan bu çınarın çok da dokunaklı bir hikayesi var. Ziyaretçilerin fotoğraf çekilmek için yarıştığı çınarın dibinde çay içerken rastladığım eski bir Gölyazı sakininin anlattığına göre, Kurtuluş Savaşı yıllarında köyde yaşayan Mehmet isimli bir Türk genci ile Eleni adında bir Rum kızı birbirlerine sevdalanır, sürekli bu çınar ağacının oyuğunda buluşmaya başlar.

Ağlayan Çınar
Ağlayan Çınar

Savaşın şiddeti ve karmaşası artınca da, Eleni ve ailesi de köyden ayrılanlar konvoyuna katılır. Haberi alınca sevdiğini aramaya çıkanMehmet, Eleni’nin ağabeyi Yorgi ile karşılaştığında aralarında çıkan kavgada ağabey tarafından bıçaklanır.

Eleni ise bir arkadaşından kavganın haberi alınca, konvoydan ayrılıp koşarak bu çınara gelir ve oyuğunda kanlar içinde yatan, sevdiği Mehmet’i bulur. Hikâyeyi anlatan amca; “Eleni’nin yüreği sevdiceğini ölü bulmayı kaldıramamış, hemen şu oyuğun dibinde o da canına kıymış. Bu çınar o gün bugün ağlar, gövdesinden biçare aşıkların kanı damlar.” sözleriyle yarım kalmış bu aşk hikayesini tamamladı.

“Eleni’nin yüreği sevdiceğini ölü bulmayı kaldıramamış, hemen şu oyuğun dibinde o da canına kıymış.
“Eleni’nin yüreği sevdiceğini ölü bulmayı kaldıramamış, hemen şu oyuğun dibinde o da canına kıymış.

Bütün sokaklar göle açılıyor

Köyde gezerken, her ne kadar beton yapılar ara ara görünüyor olsa da Gölyazı’nın geleneksel evlerinin bazıları hala ayakta. Ve köyün en güzel yanı, dolaştığınız bütün sokakların mutlaka göle çıkıyor olması.

Bütün sokakları göle çıkan Gölyazı...
Bütün sokakları göle çıkan Gölyazı...

Yaşayan göller listesinde

Adada gezerken rastlayacağınız sur duvarları üzerindeki antik dönem yazıları ve süslemeler Apollonia antik kentinden kalma. Gölyazı, arkeolojik ve tarihsel-kentsel sit alanı ilan edilmiş ve uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınarak, “Yaşayan Göller” listesine alınmış.

Balıkçı kadınlar

Köprüyü yürüyerek geçerken, karşımdaki küçük adadaki eski, yeni yapılar çarpıyor gözüme. Geçmiş ve bugün. Adaya yaklaştıkça, etrafında dönüp duran ya da bağlı balıkçı teknelerinde harıl harıl çalışan kadınlar çekiyor dikkatimi. Köyün sokaklarında gezerken öğrendiğime göre, kadınlar çocukluktan itibaren balıkçılık yapmaya başlıyorlar burada.

Balıkçı kadınlar...
Balıkçı kadınlar...

Modern hayat onları etkilememiş, balık ağlarını dantel örer gibi örüyorlar; yakaladıkları balıkları ya evlerine, ya satmaya götürüyorlar. Köy sakinleri, birçok benzeri köyün sakinlerine göre daha içine kapanık. Köyün sokaklarında gezerken, izin almadan fotoğraf çekmemelisiniz, hoşlanmıyorlar.

Hoşunuza giden bir evin fotoğrafını çekmek istiyorsanız, o evin sahibine önce selam vermenizi, biraz sohbet etmenizi, gönlünü yaptıktan sonra izin alarak fotoğraf çekmenizi tavsiye ederim. Çünkü Gölyazı’da hala özenle korunan şeylerden biri de önce “hürmet ve samimiyet”.

Göl balığının tadı ise ayrı bir lezzet...
Göl balığının tadı ise ayrı bir lezzet...

Göl balıklarını tadın

Gölyazı’da oturup dinlenebileceğiniz birkaç kahve ve lokanta bulabilirsiniz. Kaynamış mısır, esmer ekmek, keçi peyniri ve kavun üstü dondurma kolaylıkla bulacağınız yiyecekler. Göl kenarında satılan turna, sazan, yayın, kefal, yılanbalığı, ringa, gölün sembolü kerevit gibi nefis göl balıklarından istediğinizi seçip, hemen ötesindeki lokantada pişirtip afiyetle yiyebilirsiniz. Fiyatlar oldukça ekonomik. Özellikle dönüş yoluna geçtiğinizde, köprüye gelmeden sağda bulunan ve yaşlı iki teyzenin işlettiği fırına uğrayıp, nefis ekmeklerinden mutlaka almalısınız.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım