Cebel-i Tarık, 711 yılından bugüne Britanya, İspanya ve Fas hattında stratejik bir düğüm

Tarık bin Ziyad, söylenceye göre gemileri yaktırmış ve geri dönüş mitini söndürmeye koyulmuştu. Bütün kadim metinler bir geri dönüş mitiyle ayakta kalırlar. Böylece o, yeni bir hamleyle metaforik bir içerik de yaratır. İnsanın öyküsüne belleğin yanı sıra geleceğin de koyulmasını temellendirir. Belki de bu sebepten yedi asır sürer İspanya’da İslam varlığı. Trajik olan son Müslüman topluluğun (Moriskolar) yine buradan Afrika’ya gönderilmesidir. “Gibraltar” diyor bugün Batılılar Cebel-i Tarık’a. Yani, Tarık’ın dağına. Piri Reis, haritasında koltuğunun altındaki bir karpuz gibi tutar burayı.

İspanya ülkesinin ucunda Britanya Krallığı bayrağı dalgalanır burada şimdilerde. Ruhu dağdan mülhem Arap ile İspanya arasında dalgalansa bile İngilizler karış karış kendilerine benzetmişlerdir bu ucu. Casemates Meydanı’nda durduğunuzda bunu net görebilirsiniz. Great Siege Tünelleri, 2. Dünya Savaşı’nın çetinliğini simgelerken denize yönelmiş top bataryaları uçlarında, diplomasinin halen en karmaşık tartışma konularını taşırlar. İngiliz bir hummadır daima.
Tarık Bin Ziyad’ın 711 yılında fetihle beraber yaptırdığı kale (Moorish Castle diyorlar) ve dağın zirvesinde ve çevrede bir şempanze türünün dolaştığı söylenir. Rivayete göre Afrika tarafından yüzerek gelmişlerdir. Onların en tepeden şehri gözetmelerinde imli bir yan var mı tartışılır. Fakat bu çıplak dağ içinde bir iri çürük diş gibi St. Michael’s Mağarası barınır. Orayı görünce, mağaralar, dağların çürük dişleri diye düşünürsünüz! Yaklaşık otuz binin üzerinde nüfusun yaşadığı şehir, İngiliz aklının kurnazlıklarıyla çevrilidir. İspanya ve Fas on üç kilometrelik bir mesafeden bakarlar birbirlerine aralarındaki suyun iki yakasından. Herhalde dünyada, araba trafiği ile uçak iniş kalkışlarının birleştiği başka bir yer yoktur. Akdeniz’in Avrupa tarafından, Afrika’yı da kapsayacak şekilde gözetlenmesi ve Atlantik Okyanusu ile Akdeniz’in düğüm boğazı olması pek çok hesabı içerir. Bir yandan ümüğü sıkılmış bir canlı varlık duygusu da verir insana bir şekilde. İngiliz pasaportu ile girebildiğiniz, İngiliz parasının geçerli olduğu, kendi bayrağı ve parası bulunmakla beraber bu paranın İngiltere’de geçmediği ince ayrıntılar. Boğazın kontrolü İngiltere’dedir çünkü bu da dünyayı ilgilendirir.

Kıtaların birbiriyle dudak teması kurdukları Cebel-i Tarık bir yandan bugün, kapitalizmin yük atma yeri sayılıyor. Vergi avantajları başta olmak üzere pek çok ayrıcalıktan yararlanmak isteyen uluslararası şirket burada bulunuyor. Burası sanal kumarın da üsleri arasında. Fakat, Cebel-i Tarık, Endülüs’e varmadan ve sonuçta tarihsel vasfı silinip atılamayan görülesi bir kilit taşı gibi orada duruyor. Cebel-i Tarık’a varmak, düşlerin akşamına dalmak bile sayılır.
Küçük bir toprak parçası geçmişinden koparılmadan bir dilin ve ülkenin modeli nasıl yapılır bunu görmek için örnek bir ülke-şehirdir Cebel-i Tarık. İsmi şöhretli, varlığından pek kimsenin haberi olmadığı fakat insanın yutağı gibi dünya için de hayati bir noktadan söz ediyoruz. Afrika, Avrupa ve Asya’yı buraya taşıyan Akdeniz, Cebel-i Tarık kayalığının yer yer bir aslanın oturuşunu da andıran atmosferiyle bir sürekli çağrıdır.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.