Dikiz aynasından yansıyan özgürlüğün rotası

Onlarca özgür ruh adına motorunu diyar diyar sürmeye devam ediyor.
Onlarca özgür ruh adına motorunu diyar diyar sürmeye devam ediyor.

Kimine göre doğru kimine göre yanlış; masallar, mitoslar, söylenceler özgürlüğün yol üzerinde olmak olduğunu söyler... Kah motosikletle kah uçakla kah otobüsle yapılan yolculuklar, başka alemlerde bize yeni roller oynama cesaretinin yanında muazzam bir heyecan da getirir. Mahkum kadınların özgürlük hasretine deva olmak için motoruyla yollara düşen Asil Özbay'ın öyküsünü Rachel Ayşen Odacıoğlu Skyroad için yazdı...

Bulunduğu şehre hapsolup kalmış; işine, evine ya da okuluna “mecbur” olan çoğu kimse an gelir “Yeter artık alıp başımı da şöyle bir uzaklara gitsem” diye hayallere dalar. İşte Asil Özbay da “yeter” diyen özgür ruhlardan, hem de özgür ruhları da yüreğine koyarak… Gedik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Asil Özbay uzak diyarlara motor sürmeye karar vermeden önce bir nevi “hayat üniversitesi” olan Aliağa Kadın Cezaevi’ndeki kadınlarla vakit geçirir. Burada 5 ay boyunca mahkûm kadınlara satranç dersleri verir. Asil Hoca mahkûm kadınlara satranç dersi verir fakat mahkumlar Hoca’ya “hayat” dersi verir. Hayatın, özgürce yaşamanın ne olduğunu yaşayan, hisseden yüreklerden öğrenen Asil Özbay onların özgürlük hasretlerine, uçsuz bucaksız bir yere öylece bakabilme arzularına, ruhlarına deva olmaya karar verir. Mahkûmların “özgürlük” aşkını kendine bayrak edinen Hoca “Kadınlara Özgürlük Yakışır” sloganıyla motoruyla yola çıkmaya hazırlanır. Kendine “özgürlüğün rotasını” çizer, basar gaza…

Yolculuğunun çıkış noktası elbette çok sevdiği öğrencileri olur Asil Hoca’nın. Öğrencilerinin mezuniyet törenine katılır ve ilk önce onları “hayat” yolculuklarına uğurlar. Ardından tam gaz Yunanistan’a sürer motorunu. İlk molasını “Meteora Bölgesi”nde verir. Antik Yunan dönemi ve sonrasından kalan tapınaklar, mitolojide bilgeliğin sahibi “Athena”yı görür Asil Hoca ve notlarıyla, fotoğraflarıyla kayda başlar… Asil Özbay; Meteora’da “Gökte duran” anlamına gelen dev kayalıkların üzerine örülmüş manastırları gördüğünde notlarına şunları yazar “Sanki gökten gelen yardımlar ile oluşturulmuş mistik bir diyar. Büyük cesaret gerektirirmiş dev kayalıklarda yaşam sürmek.”… İnkâr edilmez cesarete tanıklık ederek ayrılır bu büyülü yerden. Zira daha gidecek uzun bir yolu vardır…

18. yüzyılda turizme açılmış olan Nice, özellikle İngilizlerin favori mekânı.
18. yüzyılda turizme açılmış olan Nice, özellikle İngilizlerin favori mekânı.

Önce Nice, sonra Marsilya

Avrupa’nın en gözde ülkesi Fransa’nın, Paris’ten sonra en çok ziyaret edilen şehri Nice’e yol alır Asil Hoca... 18. yüzyılda turizme açılmış olan Nice, özellikle İngilizlerin favori mekânı. Kumsallarıyla kıyıya paralel uzanan bu şehir, gündüzüyle gecesiyle insanların gözdesi... 7 kilometrelik sahile eşlik eden ve Miami’de olduğu gibi bütün yol boyunca paten kayan insanlarla dolup taştığı “Promenade des Anglais” (İngilizlerin yürüyüş yolu) caddesinin muntazamlığından oldukça etkilenir Asil Hoca… Şehir halkının oldukça nazik davrandığı, manzarası sahile bütünüyle hâkim olan bir kafede, sabah kahvaltısını meşhur kruvasanlar ve kahve eşliğinde yapar. Bu caddede dikkatini çeken bir diğer unsur da, birçok istasyondan kolaylıkla ve ucuza bisiklet kiralayıp caddeyi dolaşabilmesi olur.

Hem damağına hem de gözlerine çektiği eşsiz ziyafetin ardından tekrar yola koyulur ve rotayı bir liman şehri olan Marsilya’ya çevirir Asil Özbay. Motorunu stop eder etmez çok merak ettiği, Alexander Dumas’ın ünlü eseri ‘Monte Kristo Kontu’nun kahramanı Edmond Dantes’in yıllarca kaçma planları yaptığı ünlü If Şatosu’nu görmeye gider. Dantes’in aşkı uğruna düşürüldüğü tuzak ve intikamın masalsı hikâyesindeki başrolü kapmış, Alcatraz Hapishanesi’ni düşündüren gizemli şato... Notre-Dame de la Garde Kilisesi’nden şehrin ufuklarını uzun uzun seyreder, gözlerinde mahkûmların hissiyle... Buradan sonraki durağı ise Avrupa Futbol Şampiyonası maçları için şehirde bulunan milli takımımızın kampını ziyarete gider. Orada Fatih Terim’le görüşür… Gününü sona erdirirken, birçok göremediği yer olduğunu buradan ayrılmanın çok güç olduğunu itiraf eder kendine ve “Au Revoir!” (Gene Görüşelim!) diyerek başka diyarlara doğru basar gaza…

 Yolculuklarda mühim olan, gidilen yerin değerleriyle haşır neşir olmak.
Yolculuklarda mühim olan, gidilen yerin değerleriyle haşır neşir olmak.

Asla taklit değil, birer görsel şölen…

Farklı yaşamları, mekân çeşitliliği, doğa güzellikleri, gidip de görülen yerlerin görsel ve kültürel değerleri gibi birçok özelliği içinde barındıran; tarihi dokularla, yeşilin gücünün modern yapıları süslediği Katalonya başkenti; Barcelona yeni durak noktası olur Hoca’nın. Bu etkilerin birlikteliğinin, şehre dinamik bir hava kattığını ve dillere destan ünlü İspanyol ressamların estetik sanat eserine dönüşmüş, gotik yapılar inşa ettiğini notlarına ekliyor Asil Hoca. Motoruyla yoluna devam ederken kendisini bir anda Valencia’nın ortasında buluyor Asil Özbay. Burada neşe içinde dolaşan insanları gördüğünde onları, yeryüzünde var olmanın mantıklı bir nedeni olarak görüyor. Bu nedeni ise şöyle anlatıyor; “Müzikle dansın içiçe geçtiği sokak köşelerinde çingene carmenlerin müzik eşliğinde yaptıkları Flamenko dansının tutkusu insanı büyülüyor. Sayfiye şehri, alışveriş için birebir. Hediyelik eşya dükkânları ve envai çeşit meyve seçeneği var. Bir kafenin küçük taburesine oturdum, insanları izledim. Yolculuklarda mühim olan, gidilen yerin değerleriyle haşır neşir olmak ve tadına varmak.” diyor.

Çiçek kokusunda aşkı bulduran Portofino.
Çiçek kokusunda aşkı bulduran Portofino.

İtalya’daki son Liman Portofino

“Kalbinin sesi ve doğanın melodisi bir araya gelince; yeni insanları, yeni anlayışları, yeni kokuları keşfedersin yollar aracılığıyla” diyor ve gün batmadan Portofino’ya vardığını söylüyor Asil Hoca... Şehirde sıcak bir içtenlik, duyarlılığını yitirmeyen bir süreklilik ve tutarlılık var diyor. Burnunuzun dibindeki sahil kıyısına demirlemiş ultra lüks yatlar, restoranlarda adeta düşsel bir sunumla servis yapılan ziyafet sofraları… Hoca, butik lüks mağazaları, deniz kıyısındaki kafeleri ve yaşamın cıvıltılı yönlerini yansıtan renk karnavalı evleri ile gerçeküstü bir temaya sahip ama bilinçli figürlerin, mekânların, gerçeğin resmedilmiş bir tablosu olarak tasvir ediyor çiçek kokusunda aşkı bulduran Portofino’yu… Buradan da giderken, tekrar gelme temennisini barındıyor içinde ve direksiyonunu Afrika’ya çeviriyor…

Gecenin karanlığında parlayan yıldızlar gökyüzünü değil yeri aydınlatıyor.
Gecenin karanlığında parlayan yıldızlar gökyüzünü değil yeri aydınlatıyor.

Çölde board!

Doğa; özgün anlatımcılığın ve biçimin birbiriyle uyum içinde olduğunu başarılı şekilde gösterir. Özgürlük rotasının izinin sürülmesi gerektiğine inandığını belirterek, Fas’a vardığını not ediyor Asil Özbay... Bunu söylerken ardında neler yaptığını da ekliyor: “Benzincide Arap bir baba ve kızına rastladım. Babaya dünyayı motorla gezdiğimi anlattım. Fas’tan Cezayir sınırına kadar develerin üzerinde yolculuğuma devam ettim. Çölde çadır kurup iki gece konakladım. Gecenin karanlığında parlayan yıldızların gökyüzünü değil yeri aydınlattığını gördüm; kum ummanının üzerine beraber uzanmış gibilerdi… Çölde kayak yaptım. ‘Dudaklara değmeyen şey gözde büyür’ felsefesi ile salyangoz yedim. Tadı midyeye benziyordu ve oldukça lezzetliydi. Son düzlükte Essouria Nehri’nin bir ucundan diğer ucuna atla geçerek Casablanca’ya doğru yol aldım. Essouria, Afrika’nın en güvenli yerleşim yerlerinden biri. Şehrin Fransızca ve İspanyolca adı ise Magador; ‘İyi korunan’ demek. Casablanca’ya 6-7 saat uzaklıktaki Afrika’nın en büyük film stüdyolarından biri olan Quarzazarte’yi ziyaret ettim. Stüdyonunun yakınında bir film müzesi var. Gladyatör, Asterix, Mumya, Kleopatra gibi gişe filmlerinin dekorları sergileniyor burada.”

Asil Hoca anlattıkça bir kadının yolculuğunun bambaşka bir boyuta yelken açtığını düşünüyoruz. “Kadının yalnızlığı, ona doğduğu andan itibaren korku olarak telkin edilmiştir ve bir kadının yolculuğu korkulara karşı kazanılmış bir zaferdir. Zaferin ödülü de özgürlüktür. Bu zafer sadece kadınlar için değil, aslında insanlık için kazanılmış tek ödüldür.” dediğinde hak veriyoruz Asil Hocaya… Yüreğinde taşıdığı onlarca özgür ruh adına motorunu diyar diyar sürmeye devam ediyor ve herkese, başta mahkumlara anlatıyor “özgürlüğü”…