Farah Fersi: İyi olmak, en büyük cesarettir

Farah Fersi, Tunuslu kanun sanatçısı.
Farah Fersi, Tunuslu kanun sanatçısı.

Pek çok insanın koyu bir ergenlik yaşadığı dönemde kanun çalma kararı almış: Farah Fersi, Tunuslu kanun sanatçısı. Şimdi yirmi dört yaşında ama bebekliğinden belliymiş müziğe yatkınlığı. İki yaşındayken kendi kendine darbuka çalıyor ve ritmi doğru vurabiliyormuş. Annesine daha sonra sormuş: “Neden daha önce fark edip bir şeyler yapmadın?” Farah Fersi ile yeteneklerini keşfetmek ve duygularını takip etmek üzerine konuştuk.

Nasıl bu kadar iyi Türkçe konuşuyorsun? Türk dizileri mi yoksa?

Açıkçası Türkiye’ye çok sık geliyorum, küçüklüğümden beri. Maalesef dizi izlemeye pek vaktim yok. (Gülüyor). Ne yapıyorum? İnsanlarla konuşuyorum, hatta bir süre Türkiye’de kanun dersleri aldım, Göksel Baktagir ve Aytaç Doğan’dan. Bir de, anne tarafından da baba tarafından da Türklük var. Belki bu yüzden kolay geldi öğrenmek.

Yüksek lisansını tamamlamışsın yakın zamanda. Ne üzerineydi?

“Füzyon müzik” üzerine. Mesela, bir Amerikan şarkısı kanunla çalındığında insanlar bunu nasıl karşılıyor, nasıl geri dönüşler alınıyor? Yüksek lisansta kendi Instagram, Facebook ve Twitter hesaplarımdaki videolar üzerinden bu soruya odaklandım. Zaten pazarlamacılık ve sanat okumuştum yine aynı okulda, IHEC Kartaca’da.

Şimdi “business” kafanın nereden geldiğini daha iyi anlıyorum. Bence sen sosyal medyayı bir iş alanı gibi kullanıyorsun ve bunu iyi yapıyorsun.

Okuldan hem müzik hem enstrüman diploması aldım.
Okuldan hem müzik hem enstrüman diploması aldım.

İş gibi görmüyorum aslında. Daha doğrusu şöyle, duyguyla hareket ediyorum. Zorunluluk hissiyle değil. Aşkla yapıyorum müziği. Bazen gülmek istemiyorum tabii, ama yine de paylaşım yapıyorum. Ve bu etkileşim iyi geliyor, bana da insanlara da, bunu görüyorum. Bu çok önemli benim için. Bir şeyleri değiştirmek istiyorum sanırım...

Ne gibi şeyleri?

Videolarımda hep gülümserim. Öyle tanındım. İnsanlar zannediyor ki ben hep iyiyim, gerçek öyle değil tabii ki.

Bazen iyi olmak için emek harcamak gerekiyor, iyi bir şeye vesile olmak... Buna vesile olmayı seviyorum.

Müzik eğitimini nerede aldın?

Kanuna 13 yaşında evde ders alarak başladım. Sonra akrabaların desteği, ailemin ikna olması... ve konservatuara gittim. Sabah okula, akşam konservatuara gidiyordum. Yani tüm günüm doluydu. Arkadaş yok, sosyal hayatım yok gibiydi. Okuldan hem müzik hem enstrüman diploması aldım.

Arap kanunu mu çalıyorsun, Türk kanunu mu?

Türk kanunu çalıyorum. İlk önce Arap kanunuyla başladım. Ama Arap kanunu çok daha kısıtlı, ses aralığı ve teknik olarak.

Türk kanunu daha fazla mandallıdır. Sesleri çok farklı.

Türk ekolünü mü takip ediyorsun?

Udu kucağıma alıp çevirerek kanun gibi çalmaya çalışıyordum!
Udu kucağıma alıp çevirerek kanun gibi çalmaya çalışıyordum!

Füzyon diyelim. Tabii, Arap müziğiyle büyüdüm, müziğimde Arap etkisi çok fazla.

Söyleşiden önce son haberleştiğimizde provalarım var demiştin. Ne provasıydı, bugünlerde ne yapıyorsun?

Tiyatro. Bir oyun provasıydı. Üç dört yıldır bir yandan tiyatro ve oyunculuk yapıyorum. Hem oynuyorum hem duyguları kanunla vermeye çalışıyorum. Tiyatroda ilk oldu bu.

Peki, kanun çalmaya 13 yaşında karar verdin. Bu nasıl oldu?

12 yaşında ud ile başladım aslında, ama bir gün kanun çalmak için. Ailemde zaten ud çalanlar var ve beni yönlendirdiler. Baba tarafında Türk kökenli bir müzisyen var ve yetenekli olduğumu küçük yaşta gördü, aileme konservatuara gidebileceğimi söyledi.

Bir yerde söylemişsin: “Zor olduğu için kanunu seçtim.” Hâlâ zor geliyor mu?

Duyguyla hareket ediyorum. Zorunluluk hissiyle değil. Aşkla yapıyorum müziği.
Duyguyla hareket ediyorum. Zorunluluk hissiyle değil. Aşkla yapıyorum müziği.

İlk günlerdeki gibi değil, bir süre sonra enstrüman vücudunun bir parçası oluyor. Kas geliştiriyorsun, kollarının ona göre güçlenmesi gerekiyor. Şöyle anlatayım: Ud dersleri alıyordum birinden, henüz kanun yoktu hayatımda ve udu kucağıma alıp çevirerek kanun gibi çalmaya çalışıyordum! Böyle yapamazsın, bu kanun değil, kanun erkekler içindir, çok zordur, demişti hocam. O gün kesin olarak kanun çalmaya karar verdim. “Yapamazsın” dediler, “yapacağım ve göreceğiz” dedim... İki ay sonra internette bir videomu görmüş bu hocam; sen nasıl yaptın bunu, dedi. O zaman çok iyi hissetmiştim.

Peki hayat nasıl bu günlerde, ne zamanları zorluyor?

İyi diyelim... bazen zor, bazen kolay. Ama son zamanlar pandemi yüzünden zor. Biz sanatçılar insanlardan motivasyon buluyoruz ve bu dönemde, videolarda bu motivasyonu bulmak kolay değil, çünkü insan yok! İnsanları görmek, konserlerde buluşmak istiyorum.

Mart 2020’de sosyal medyada “evdekal” furyasına katılıp İtalya için Ciao Bella, Türkiye için İstiklal Marşı ve İzmir Marşı’nı çaldın, bu geniş çaplı bir tanınırlık da sağladı. Bir bakıma sana olumlu bir etkisi oldu bu sürecin.

Tabii, bir etki oldu. Özellikle Türkiye’deki dinleyicilerden çok konser talebi var ama teklifler kısıtlı. Çünkü hâlâ korona var, hâlâ konserler yok. İnşallah en kısa zamanda bitecek bu dönem diyelim.

Albümünü de yine pandemi döneminde çıkardın. Ona da imkân sağladı bir bakıma pandemi. Nasıl oldu ortaya çıkışı?

“Yapamazsın” dediler, “yapacağım ve göreceğiz” dedim...
“Yapamazsın” dediler, “yapacağım ve göreceğiz” dedim...

Evde kaldığımız o dönemde, sosyal medyaya mahkûmduk görüşebilmek için. Belirsizlik vardı virüsle alâkalı, gerçi hâlâ işlerin nereye gideceğini bilmiyoruz... Ben buradaki duygulardan beslenmeyi düşündüm; stüdyo malzemeleri alıp eve kurdum, kayıt aldım, her şeyi ben yaptım. Sonra baktım bir albüm çıkmış. Tabii iyi olmadı kayıt, daha profesyonel bir şekilde alınacak. Hatta Türkiye’de olacak bu, yakın zamanda geleceğim inşallah. Onun dışında başka bir albüme hazırlanıyoruz. Daha büyük, farklı enstrümanlar da olacak.

Albümde favorim Reborn, hikâyesini merak ettim. Ve senin favorini. Benimki de Reborn. Neden Reborn?

Çünkü sanki pandeminin o ilk dönemi insanlar çok başka bir hâl yaşadı. Korkuyoruz, endişeliyiz ama dünya çapında kenetlenme, insani destek de ortaya çıktı. O yüzden Reborn yani yeniden doğmak. Yeniden hissetmeye başlamak...

24 yaşındasın, hayal kurma zamanı. Hayallerin ne?

Konserler. Dünya çapında konserler vermek. Doktora yapmak istiyorum! Biraz korkuyorum ama yapacağım, biliyorum. Oyunculuğumu geliştirmek... Bazı toplumsal konular var, konuşmuyoruz mesela, bunları tiyatroya taşımak istiyorum. Son oyunum mesela obsesif kompulsif bozukluk üzerineydi... Bunu geliştirmek istiyorum. Ve bir an önce korona bitmiş olsun!

Peki, hafif sorularla kapanış... Günün en sevdiğin vakti?

Yağmurlu bir akşam vakti.

En sevdiğin yer?

Denize uzaktan ve tepeden bakan bir yer. Kartaca gibi. Orada yaşıyorum.

Sen hangi müzikleri, kimleri dinlersin?

Karışık. Her şeyi dinliyorum, moduma göre. Son günlerde çok fazla Sezen Aksu dinliyorum. Araplardan da rahmetli Zikra. Benim için en güzel ses, bunu söylüyorum ve pişman değilim. Sesi bana çok dokunuyor.

Reborn yani yeniden doğmak. Yeniden hissetmeye başlamak...
Reborn yani yeniden doğmak. Yeniden hissetmeye başlamak...

Bir de, Türkçe rap dinliyorum. Sözleri çok anlamıyorum ama ritimlerini seviyorum. Mesela, Ceza.

“Old school” rap. Harika cevap. Daha iyi bir kapanış olamazdı.