Gaziantep bugün tarih, kültür ve gastronomiyle neden benzersiz bir şehir?

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin: "Tarihten gastronomiye, doğadan kültüre Gaziantep’i keşfedin"
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin: "Tarihten gastronomiye, doğadan kültüre Gaziantep’i keşfedin"

Siluetinin bir sabah güneşi gibi doğduğu, Anadolu'nun bereketi, Mezopotamya'nın kadim renkleri ve Akdeniz'in ılıman havasıyla harmanlanmış bir coğrafyanın kalbi: Gaziantep.

Gürültünün ve bin bir hengâmenin keşmekeşinden çıkıp gelen misafirlerine sakinliğin lezzetini sunan Gaziantep’te zaman olabildiğince ağır akıyor. Çünkü bu kadim kente ait her taşın altında bir medeniyetin soluğu, her sokağında ise büyük bir tarihî birikimin yankısı bulunuyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin titizlikle hayata geçirdiği kültür merkezleri ve tematik tesisler, bu değerli keşfi anlamlandırmak için birer durak oluyor. Şehre adım attığınızda karşınıza çıkan her köşe başı, geçmişle bugünü buluşturan bir zaman makinesine dönüşüyor.

Yüzyıllar boyunca, sayısız medeniyete ev sahipliği yapan Gaziantep’te; Anadolu’nun doğusundan gelen melodik rüzgârlar, Akdeniz’in eşsiz sıcaklığıyla buluşuyor ve Mezopotamya’nın verimli topraklarıyla beraber bir senfoni sunuyor. Hititler, Mitanniler, Asurlar, Persler, Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Memlükler, Selçuklular ve Osmanlılar… Bu medeniyetlerin her birinin bu topraklara bir renk, bir desen, bir iz bıraktığını görmemek mümkün değil.

Gaziantep’in her taşı, arkeolojik kazılarda gün yüzüne çıkan geçmişin sessiz tanıkları olarak karşımıza çıkıyor. Paleolitik’ten Neolitik’e, Kalkolitik’ten Tunç ve Demir çağlarına kadar uzanan dönemler, bu topraklarda birbirine eklenmiş katmanlar gibi. Gaziantep’i dolaşmak; Hellenistik heykel başlarının gölgesinden Roma yollarına, Bizans mozaiklerinden Osmanlı’nın zarif mimarisine doğru yapılan bir yürüyüşe dönüşüyor.

İpekyolu’nun geçit verdiği ticaret yolları, sanatla bezenmiş hanları ve zamanın ruhunu taşıyan çarşılarıyla Anadolu’nun da belleğini şekillendirmiş olan Gaziantep, siz ziyaretçilerini bekliyor.

Rumkale ve cam teras: Fırat’ın gözbebeğine yükselen bir serüven

Gaziantep'in kalbinde, Fırat Nehri'nin kıyısında, adeta yüzyılları geride bırakmış bir kale olan Rumkale, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bir yer. Gözlerinizi çevirdiğiniz her açı, tarih kokan bir manzara sunuyor.

Fırat Nehri.
Fırat Nehri.

Fırat Nehri ile Merzimen Çayı’nın birleştiği noktada, sarp kayalıkların üzerine kurulmuş bir sessizlik anıtı olan Rumkale mutlaka görmeniz gereken yerlerden sadece biri. Antik dönemden bu yana Şitamrat’tan Kale-i Zerrin’e uzanan pek çok isimle anılan bu eşsiz yapı, doğa ile mimarinin kusursuz uyumunu sergiliyor. Ünlü General Moltke’nin “Kayalığın nerede bittiğini, insan eserinin nerede başladığını söylemek zor.” dediği gibi, burada taş ve tarih birbirine karışıyor.

Geç Roma ve Orta Çağ’a ait mimari izler taşıyan Rumkale’nin giriş kapıları ve dış surları, Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İl Özel İdaresi tarafından restore edilmiş. Fakat yapının en dikkat çekici yeniliği Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Valiliği’nin iş birliğiyle hayata geçirilen cam teras. 150 metre yükseklikte yer alan 270 metrekarelik bu cam platform, Fırat’ın büyüleyici manzarasını ayaklarınızın altına seriyor. Sosyal alanlar ve alışveriş noktalarıyla zenginleşen bu seyir noktası, doğanın ve tarihin iç içe geçtiği unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Rumkale.
Rumkale.

Zamanın derinliğinde bir mekân Dülük Antik Kenti

Gaziantep’in yalnızca 10 kilometre kuzeyinde, zamanın başlangıcına uzanan bir toprak parçası uzanıyor: Dülük. 600 bin yıl öncesine kadar uzanan izleriyle Doliche Antik Kenti, hem bir yerleşim merkezi hem de bir kutsal alan olarak iki ayrı mekânda hayat bulmuş. Antik yerleşim alanı Keber Tepesi ve çevresine gömülmüşken, Mitras Tapınağı’nın da bulunduğu kutsal alan Dülük Baba Tepesi’nde sessizce yükseliyor.

1997-1998 yıllarında Gaziantep Müzesi ve Almanya Münster Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleştirilen kazılarda, Anadolu’nun ilk Mitras Yeraltı Tapınağı gün yüzüne çıkarılmış. Keber Tepesi’nin karşı sırtlarında yer alan oda mezarları, dini kabartmalarla süslü lahitleriyle ölüler diyarının mimari hafızasını taşıyor. Alt Paleolitik dönemden Bizans’a uzanan bu topraklarda bulunan çakmaktaşı atölyeleri ve “Şarklı Mağara” gibi buluntular, insanlık tarihinin ilk adımlarına ışık tutuyor.

Dülük Antik Kenti.
Dülük Antik Kenti.
Dülük Antik Kenti.
Dülük Antik Kenti.

Bugün Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin kültürel mirası koruma vizyonuyla yeniden keşfedilen Dülük, sessizliğinde bile tarihin fısıltılarını duyuran bir açık hava arşivi.

Taştaki dilin yankısı: Zincirli Ören Yeri

Gaziantep’in İslahiye ilçesinde, Zincirli Mahallesi’nde tarih yeniden yazılıyor. Eski adı Sam’al olan bu kadim kent, Luvi, Sami, Hurri ve Fenike kökenli halkların birlikte yaşadığı, Arami kökenli kralların hüküm sürdüğü çok kültürlü bir uygarlığın izlerini taşıyor.

Zincirli Ören Yeri.
Zincirli Ören Yeri.

Zincirli Höyüğü’nde Erken Tunç Çağı’ndan Roma dönemine kadar kesintisiz bir yerleşim izleniyor. Akropolis, surlar ve saray kalıntıları arasında yükselen “Hilani” yapıları, o dönem mimarisinin anıtsal örneklerinden. MÖ 9. yüzyıldan itibaren Arami Sanatı'nın belirgin izlerini taşıyan ortostatlar, bugün İstanbul ve Berlin müzelerinde sergilenmekte. Bu taş levhalar yalnızca dekor değil; kralların çağını, halkın yaşamını ve inancını anlatan birer sessiz tarihçi.

2006 yılından bu yana Şikago Üniversitesi Oriental Institute tarafından sürdürülen bilimsel kazılar, Zincirli-Sam’al’ın her bir katmanını ince ince çözüyor. Fatma Şahin’in kültürel mirasa verdiği önem sayesinde, bu toprakların hikâyeleri artık daha fazla ses buluyor.

Fırat’ın sessiz imparatorluğu: Zeugma Antik Kenti

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin:
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin:

Bir zamanlar Fırat Nehri kıyısında Seleukeia ve Apameia adında iki şehir vardı. Büyük İskender’in generallerinden I. Seleukos Nikator tarafından kurulan bu şehirlerden biri zamanla büyüdü ve adını tarihe altın harflerle yazdırdı: Zeugma.

“Köprü-geçiş yeri” anlamına gelen Zeugma; yalnızca coğrafi değil, kültürel bir kavşak. Roma İmparatorluğu’na dâhil olan kent, Kommagene Krallığı’nın görkemini taşırken, yerleşen 4. Lejyon askerlerinin harcamalarıyla zenginleşmiş. Nüfusu 80.000’e ulaştığında Zeugma, Roma’nın doğudaki en büyük şehirlerinden biri hâline gelmiş. Ancak MS 256 yılında Sasanilerin saldırısıyla şehir yağmalanmış ve tarihin tozlu sayfalarına karışmış.

1987’den bu yana süren kazı çalışmaları, 2000 yılında Belkıs/Zeugma’da yapılan kurtarma çalışmalarıyla dünya çapında ses getirdi. Poseidon ve Euphrates villaları, yüzlerce metrekare mozaiği, freskleri ve heykelleriyle gün yüzüne çıkarıldı. Sulardan korunarak Gaziantep Müze Müdürlüğü depolarına taşınan eserler, bugün Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergileniyor.

Zeugma kazı alanı.
Zeugma kazı alanı.
Zeugma Antik Kenti.
Zeugma Antik Kenti.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Valiliğin destekleriyle yürütülen bu çalışmalar sayesinde, Zeugma yalnızca bir antik kent değil, kentin uluslararası tanınırlığını perçinleyen kültürel bir sembole dönüştü. Fatma Şahin’in kültürel vizyonu, Fırat’ın kıyısındaki bu antik şehri, yeniden yaşamın ve sanatın merkezine taşıdı.

Taştaki gözler: Zeugma Mozaik Müzesi

Zeugma Mozaik Müzesi.
Zeugma Mozaik Müzesi.
Çingene Kızı.
Çingene Kızı.

9 Eylül 2011’de açıldığında yalnızca Gaziantep’in değil, dünyanın en büyük mozaik müzesi unvanını taşıyan Zeugma Mozaik Müzesi, ziyaretçilerini antik çağların ihtişamlı dünyasına davet ediyor. Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan mozaiklerin Arkeoloji Müzesi’ne sığmamasıyla doğan bu ihtiyacın karşılığı, görkemli bir sanat tapınağına dönüştü.

Müze, yalnızca mozaiklerle değil; Savaş Tanrısı Mars’ın miğferli heykeliyle, Roma villalarının teraslarını süsleyen fresklerle ve eşsiz zemin mozaikleriyle ziyaretçilerine nefes kesici bir deneyim sunuyor. “Çingene Kızı” mozaiği ise labirent şeklindeki özel bir odada, mitolojik bir sırrı fısıldar gibi sergileniyor. 2748 metrekare mozaik, 140 metrekare duvar resmi, dört Roma çeşmesi, Mars heykeli ve daha fazlası burada hayat buluyor. Ohio’dan getirilen ve Çingene Kızı mozaiğine ait 12 parçanın da sergilenmesiyle müze, evine kavuşmuş bir hikâyenin tamamlanmış hali gibi.

Kentin kültürel mirasından yükselen bu yapı, yalnızca bir müze değil; Gaziantep’in dünya kültür sahnesindeki en parıldayan yüzlerinden biri.

Kayalıklardaki krallık: Tilmen Höyük

İslahiye ilçesinden Yesemek’e uzanan yolun kıyısında, yükselen tarihle dolu bir höyük: Tilmen. Anadolu’nun Hattuşa’dan sonra gelen en ihtişamlı Hitit şehirlerinden biri olan bu bölge, 2003 yılından itibaren yürütülen kazılarla birlikte, Arkeopark’a dönüştürülerek geçmişe açılan bir kapı hâline geldi.

MÖ 4000 yılına kadar uzanan bu kentte, Mezopotamya ve Suriye kültürlerinin Anadolu’yla nasıl iç içe geçtiğini anlamak mümkün. Yuvarlak kuleler, rampalar ve tonlarca taşla örülü surlar; Tilmen’in görkemini bugüne taşıyor. Gaziantep’in bu özel arkeolojik mirası, geçmişin bugünkü tanığı olmaya devam ediyor.

Tilmen Höyük.
Tilmen Höyük.

Taşın içindeki giz: Dolmen Mezarları

Dolmen Mezarları.
Dolmen Mezarları.

Yavuzeli’nin yüksek tepelerinde, kayalıkların sessizliğinde yükselen dev taşlar dikkat çeker. “Gavrikul” yani delikli taş olarak adlandırılan bu Dolmen Mezarları, Bronz Çağı’nın taş mimarisini günümüze taşıyan ender örneklerden. Ballık ve Küçük Karakuyu köyleri arasında tespit edilen 26 adet dolmen ve üç yassı taşla oluşturulan bu anıtlar, hem mimari sadeliği hem de sembolik gücüyle oldukça etkileyici.

Karadağ’ın eteklerine yayılan dolmenler, Levant bölgesinin Akdeniz etkilerini yansıtıyor. Her biri, antik çağların ölüm ritüellerine dair sessiz tanıklıklar taşıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin arkeolojik mirasa gösterdiği önem sayesinde bu alanlar daha görünür hâle gelmiş, geçmişin taşları bugünün belleğine kazınmış.

Sınırdaki güç: Karkamış Antik Kenti

Fırat’ın batı kıyısında, Türkiye-Suriye sınırına yaslanmış bir tarih: Karkamış. Geç Hitit krallıklarının en güçlülerinden biri olan bu kent, 300 yıl boyunca Yakındoğu’nun siyasal ve kültürel merkezlerinden biri olmuş. Bugün Gaziantep Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen bu kabartmalar, Karkamış’ın tarih sahnesindeki ağırlığını yansıtıyor. Karkamış, yalnızca bir antik kent değil; Fırat kıyısında zamana direnmiş bir kültür anıtı. Fatma Şahin’in kültürel miras odaklı şehir politikaları, bu değerin daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak tanımış.

Karkamış Antik Kenti.
Karkamış Antik Kenti.

Tarihe açılan kapı: Gaziantep Arkeoloji Müzesi

Gaziantep’te zaman, Arkeoloji Müzesi’nin içinde kronolojik bir düzende akıyor. Alt Paleolitik’ten Osmanlı’ya, Anadolu Uygarlıklarından Perslere, Kommagene Krallığı’ndan Roma’ya uzanan geniş yelpazesiyle bu müze, bir medeniyet atlası sunuyor. Yenilenen teşhir ve tanzim çalışmalarıyla müze, hem akademik bir merkez hem de deneyimsel bir sergi alanı.

Ziyaretçiler, sinevizyon gösterimleriyle desteklenen sergilerde zamanın içinde yürürken, çocuklar için oluşturulan alanlarda eğlenceli bir öğrenme sürecine dâhil oluyor. Yöresel ürünlerin yer aldığı hediyelik eşya bölümü ise müze gezisini bir kültür alışverişine dönüştürüyor.

Gaziantep Arkeoloji Müzesi.
Gaziantep Arkeoloji Müzesi.

Heykele ruh veren dağ: Yesemek Açık Hava Müzesive Heykel Atölyesi

Yesemek Açık Hava Müzesive Heykel Atölyesi.
Yesemek Açık Hava Müzesive Heykel Atölyesi.

Yesemek, yalnızca Gaziantep’in değil, dünyanın en büyük antik heykel atölyesi. Karatepe sırtlarında, doğayla iç içe konumlanan bu atölye, Hitit ustalarının taşla dans ettiği, Suriye ve Asur etkilerinin Arami motifleriyle harmanlandığı eşsiz bir sanat alanı. 1890’da keşfedilen bölge, yıllar süren kazılar sonucu 500’ün üzerinde heykel ve yontu taslağına ev sahipliği yapıyor.

Kapı aslanları, sfenskler, kanatlı figürler ve Dağ Tanrısı kabartmaları gibi eserler, doğal ortamda sergileniyor. Gaziantep Müze Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi KUDEB’in ortaklaşa yürüttüğü çalışmalarla heykeller numaralandırılarak kayıt altına alınmış. UNESCO’nun geçici miras listesinde yer alan Yesemek, sadece bir müze değil; taşın hafızasına kulak verilen bir açık hava masalı.

Şehri yükselten tarih: Gaziantep Kalesi

Gaziantep’in kalbi, şehrin tam ortasında bir tepeye kurulmuş olan görkemli Gaziantep Kalesi’nde atıyor. Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak inşa edilen yapı, Bizans İmparatoru Justinianus döneminde bugünkü formuna kavuşmuş. 12. yüzyıla tarihlenen hamam ve mescit kalıntıları, kalenin tarihî zenginliğini ortaya koyuyor. Günümüzde yapılan yürüyüş platformları ile kale surlarının üzerinde gezebilir, şehrin panoramik manzarasına tanıklık edebilirsiniz. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı düzenlemelerle kale, geçmişin görkemli bir seyir terasına dönüşmüş. Bugün kalede 6 Şubat depremleri sonrası restorasyon çalışmaları Büyükşehir Belediyesi'nin destekleri ile sürdürülmekte.

Gaziantep Kalesi.
Gaziantep Kalesi.

Sokaklarında tarih fısıldar: Bey Mahallesi ve Tarihi Antep Evleri

Bey Mahallesi ve Tarihi Antep Evleri.
Bey Mahallesi ve Tarihi Antep Evleri.

Osmanlı şehir dokusunun hâlâ canlı olduğu nadir bölgelerden biri: Bey Mahallesi. Adını Bey Camii’nden alan mahalle, dar sokakları, taş yapıları ve tarihî atmosferiyle bir zaman kapsülü gibi. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine yansıyan sokak kapıları ve gece yanan kandiller hâlâ hafızalarda yankı buluyor.

68 tescilli Antep Evi, Kendirli Kilisesi, Ermeni Kız Koleji gibi yapılar mahalleyi kültürel bir açık hava müzesine çeviriyor. Avlulu, taş havuzlu evlerin yapımında kullanılan havara ve keymıh taşı, mimaride doğallıkla ustalığı buluşturuyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin titiz koruma çalışmaları sayesinde bu dokular sadece korunmuyor, yaşatılıyor.

Tarihin içine saklanan hazineler: Bedestenler

Gaziantep’in zengin ticaret geçmişinin izleri, bedestenlerde hayat buluyor. Zincirli Bedesten, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmış. Yüzyıllar boyu işlev değiştirerek, Adliye Binası ve sonrasında kasaplar için et hali olarak kullanılmış. Günümüzde ise geleneksel el sanatları, turistik eşyalar ve baharatların sergilendiği bir mekân olarak hayatına devam ediyor. Kemikli Bedesten ise 1865 yılında yapılmış ve adını temel kazılarında bulunan kemiklerden almış. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon projeleriyle bu kültürel miraslar korunarak, şehre hem ticaretin hem de geçmişin izlerini taşımaya devam ediyor.

 Bedestenler.
Bedestenler.

Gelenekselin can bulduğu çarşı: Bakırcılar Çarşısı

 Bakırcılar Çarşısı.
Bakırcılar Çarşısı.

Gaziantep’in kalbinde yer alan Bakırcılar Çarşısı, 19. yüzyıldan günümüze gelen tarihi bir çarşı. Tek katlı düzgün kesme taştan yapılmış dükkânlar, bakır işçiliğinden kutnu dokumaya, yemeni yapımından mozaik işçiliğine kadar çok sayıda geleneksel el sanatını yaşatmakta. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Çekül Vakfı tarafından başlatılan "Bakırcılar Çarşısı Sokak Sağlıklaştırma Projesi", çarşının özgün yapısını restore etmiş ve bu alan, tarihin ve sanatın iç içe geçtiği bir merkez hâline gelmiş. Bu projeyle 8 sokak ve 280 dükkânın restorasyonu gerçekleştirilmiş ve çarşı, Tarihi Kentler Birliği’nin Başarı Ödülü’ne layık görülmüş. Bakırcılar Çarşısı, yalnızca alışveriş yapılan bir alan değil, aynı zamanda Gaziantep’in el sanatlarının günümüzdeki en canlı tanığı.

Doğu ile batı arasındaki kültürler köprüsü: İpekyolu

Çin’den başlayıp, Anadolu üzerinden İstanbul’a ve oradan da Avrupa içlerine uzanan İpek Yolu, yalnızca bir ticaret yolu değil, kültürlerin birbirini tanıdığı, bilgi ve malzeme alışverişinin yapıldığı kadim bir güzergâh. Gaziantep, bu büyük yolun üzerinde bulunduğu için birçok hanın inşa edildiği bir şehir olmuş. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, İpek Yolu'nun mirasını bugün de yaşatıyor ve bu kültür rotasında şehrin önemli noktalarını restore ederek geçmişin izlerini gelecek kuşaklara taşıyor.

İpekyolu.
İpekyolu.

Hanlar: Bir dönemin ticaret merkezleri

Gaziantep’in tarihî hanları; geçmişin ticaret ve kültür hayatına her zaman tanıklık etmişler. Şehre gelen kervanlar için konaklama, alışveriş ve dinlenme alanı olan bu hanlar, hem mimarileri hem de işlevleriyle bölgenin sosyal ve ekonomik yapısını tarih boyunca yansıtmışlar. Bugün bu hanlar, hem tarihî mekânlar olarak hem de kültürel işlevlerle varlıklarını sürdürüyor.

Şirehan

Şirehan.
Şirehan.

Gaziantep’in en büyük kervansaraylarından biri olan Şirehan, Osmanlı han mimarisinin etkileyici örneklerinden biri. Yapıldığı dönemde çevre illerin de en büyük kervansarayı olma özelliğine sahip olan Şirehan, adını içinde satılan şire ve tatlılardan almış. 1950’lerde yaşadığı yangın sonrasında, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu yapılan Şirehan, şu anda otel olarak hizmet vermekte. Aynı zamanda yöresel ürünlerin satıldığı dükkânlar da bu tarihi mekânda yer almakta.

Millet Han

1869’da Aşçıoğlu Kesbar Kevork tarafından yaptırılan Millet Hanı, özellikle Fransız işgali sırasında önemli bir rol oynamış. Hem bir kervansaray hem de bir hapishane olarak kullanılmış olan bu yapı, Fransızların top gülleleriyle yıkılmaya çalışılmış, ancak yine de hayatta kalmış. Bugün restore edilen bu yapı, kültür-sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapmakta.

Millet Han.
Millet Han.

Hışvahan

1577 yılına tarihlenen ve Lala Mustafa Paşa’nın vakfiyesinden izler taşıyan Hışvahan, Gaziantep’in en eski hanı olma unvanına sahip. Tarihî ve kültürel mirasıyla dikkat çeken tek katlı bu han; Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında butik otel ve restoran olarak kullanılmakta. Bu yapı ayrıca, Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Projesi'nde 15. Yıl Özel Ödülü’ne layık görülmüş.

Hışvahan.
Hışvahan.

Yeni Han

Gaziantep’in Osmanlı han mimarisi içinde yer alan tek avlulu ve iki katlı hanlardan biri olan Yeni Han’ın 1757-1785 yılları arasında yapıldığı düşünülmekte. Bu han yapıldıktan sonra hem konaklama hem de ticaret amaçlı kullanılmış. Zemin kattaki mekânlar depo ve ahır olarak kullanılırken, üst katlar yolcuların konaklaması amacıyla inşa edilmiş. Ayrıca hanın içerisinde yer alan Kaleoğlu Mağarası da ziyaretçilerine eşsiz bir görsel lezzet sunuyor.

Yeni Han.
Yeni Han.

Bayazhan

1909 yılında tütün tüccarı Bayaz Ahmet Efendi tarafından yaptırılan Bayazhan, tarihi boyunca askeri amaçlarla da kullanılmış. Antep Savunması sırasında İngilizler ve Fransızlar tarafından askeri mekân olarak kullanılan han, bugün Gaziantep Kent Müzesi olarak hizmet vermekte. Ayrıca yöresel yemeklerin sunulduğu restoran, kafe ve geleneksel el sanatlarının üretildiği dükkânlar da bu hanın içerisinde yer almakta.

Bayazhan.
Bayazhan.

Naib Hamamı: Osmanlı’nın sıcak geleneği

Gaziantep Kalesi’nin kuzeyinde yer alan Naib Hamamı, 1640 yılında Osmanlı hamam mimarisine uygun olarak inşa edilmiş. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan röleve, restitüsyon ve restorasyon çalışmalarının ardından hamam günümüzde de işlevini sürdürmekte. Ziyaretçilerine, geçmişin bu kültürel mirasını günümüzde yaşatma fırsatı sunan Naib Hamamı, Gaziantep’in geleneksel yaşamının sıcaklığını hissettiren özel bir mekân.

Naib Hamamı.
Naib Hamamı.

Kasteller ve su yapıları: Geçmişin ihtişamlı su sistemleri

Livas adı verilen su yolları.
Livas adı verilen su yolları.

Kastel; suyun evlere dağıldığı ve şehrin su ihtiyacını karşılama işlevi gören tarihi su yapılarına verilen isim. Bu sade yapılar, şehirdeki evlerin içme suyu ihtiyacını karşılamak ve çeşmelerin oluşturulmasına olanak sağlamak için inşa edilmiş. Gaziantep’teki kasteller, su mimarisinin eşsiz örnekleri olarak günümüzde ziyaretçilerine açılmış. 2018 yılında UNESCO Kültür Mirası Geçici Listesi’ne alınan Gaziantep Kastelleri, Şeyh Fethullah Kasteli, İhsanbey Mescidi ve Kasteli, Pişirici Mescidi ve Kasteli gibi yapıları ile tarihî bir yolculuk imkânı sunuyor. Aynı zamanda Gaziantep’teki tarihi su yolları olan Livas adı verilen su yolları da, her evin suya ulaşmasını sağlayarak şehre ayrı bir kimlik katmış.

Gaziantep’in lezzet serüveni: mekânları, izleri ile gastronomi haritası

Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi

Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi.
Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi.

Gaziantep’in sokakları arasında yürürken karşınıza çıkan eski bir sabunhane, geçmişin üretim izlerini bugüne taşıyan canlı bir müzeye dönüşmüş durumda. Kayna Sabun ve Pekmez Müzesi, Güneydoğu’nun bereketli topraklarında yetişen zeytin ve üzümün yaşam bulduğu bir mekân olarak ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yapı yalnızca bir sabunhane değil, aynı zamanda sabunun, pekmezin ve emeğin hikâyesinin yeniden anlatıldığı bir bellek.

Yapının tarihi duvarları, son sahipleri olan Pekmezci Ailesi'nin sabun, mercimek ve pekmez üretimindeki emek dolu yıllarına ev sahipliği yapmış. Zamanla bu kıymetli yapı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlanarak, halkla buluşturulan bir müzeye dönüştürülmüş. İki avlulu ve iki katlı yapısıyla sabunhanenin alt katı imalat alanı, üst katı ise kurutma ve sergileme işlevi görüyor. Bugün burada gezen herkes, üretimin her adımına tanıklık edebiliyor.

Müze içinde, zeytinin toprağın koynundan çıkıp sabun formuna bürünene kadar geçirdiği evreler tek tek aktarılıyor. Aynı zamanda bağlarıyla meşhur bu topraklarda üzümün nasıl pekmeze dönüştüğü, ardından bölgeye özgü tatlılara can verdiği görseller ve araçlarla desteklenerek ziyaretçiye sunuluyor. Pitoslar, livas, tahlar, taş değirmen, taş kazan ve demir kazan gibi geleneksel üretim araçları titizlikle restore edilmiş ve hâlâ ilk günkü gibi ziyaretçilerini bekliyor. Bu müze, yalnızca üretimi değil, bir dönemin yaşam biçimini, sabrını ve bilgisini de gözler önüne seriyor.

Rayiha Baharat Müzesi

Adını Arapçada “koku” anlamına gelen “Rayiha”dan alan bu benzersiz mekân, Gaziantep’in baharatla yoğrulmuş tarihine duyusal bir yolculuk sunuyor. Rayiha Baharat Müzesi, geleneksel müzecilik anlayışını bir kenara bırakarak ziyaretçilerine canlı, katılımcı ve çok yönlü bir deneyim vaat ediyor. Büyükşehir Belediyesinin kente kazandırdığı bu müze sadece görmek ve öğrenmek için değil; hissetmek, koklamak, tatmak ve hayal etmek için var.

Müzenin girişinden itibaren sizi sarıp sarmalayan aromalar, bir zamanlar uzak diyarların kervanlarında taşınan baharatların izini sürmenizi sağlıyor. Geleneksel anlatıcılar, yani “raviyanlar”, bu büyülü yolculuğu kelimelere dökerken; modern bir dokunuşla oluşturulan Ar-Ge bölümünde baharatların DNA’sı, özgün kimyası ve karakteristik bileşenleri bilimsel olarak inceliyor. Her detay adeta geçmişin izini bugünün bilgisiyle birleştiriyor.

Rayiha Baharat Müzesi.
Rayiha Baharat Müzesi.

Rayiha Baharat Müzesi’nin restoran bölümü ise bir başka keşif durağı. Burada geleneksel lezzetler modern yorumlarla buluşuyor; tarihî tarifler yeniden yorumlanarak özgün dokunuşlarla sunuluyor. Bu eşsiz yolculukta ziyaretçiler sadece bilgi edinmekle kalmıyor, aynı zamanda mutfağın kalbine doğru bir keşfe çıkıyor. Baharatların yemek kültüründeki yeri, duyularla harmanlanan deneyimler eşliğinde unutulmaz bir hafızaya dönüşüyor.

Gaziantep’in mutfak sanatları merkezi: Geleneksel lezzetlerin sanata dönüştüğü yer

Mutfak Sanatları Merkez.
Mutfak Sanatları Merkez.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan Mutfak Sanatları Merkezi, şehrin eşsiz mutfak kültürünü koruyarak, yerel tatların bu toprakların ürünleriyle harmanlandığı bir sanat merkezine dönüşüyor. Geleneksel tariflerin modern pişirme teknikleriyle buluşturulduğu bu merkez, sadece bir eğitim merkezi değil, aynı zamanda şehre özgü mutfağın en taze haliyle sunulduğu bir restoran olarak da hizmet veriyor. Burası, Gaziantep’in kadim tatlarını yaşatmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya yönelik bir mekân olarak, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel lezzetlere sahip çıkıyor. Yöresel ürünlerin, bu toprağın bereketiyle işlenen mutfak sanatlarıyla yeniden hayat bulduğu bu merkezde, ziyaretçiler, şehrin kültürünü ve mutfağını doğrudan tecrübeyle keşfetme fırsatını yakalıyor.

Lezzetin hafızası: Musem Akademi

Gaziantep mutfağının tarihî izleri, şimdi geleceğin şeflerine aktarılıyor. MUSEM Akademi, kadim yemek geleneğini modern mutfak sanatlarıyla buluşturarak gastronomi dünyasına yeni bir soluk getiriyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin mutfak kültürünü yaşatma hedefiyle desteklediği bu akademi, bir Antep Evi’nin hemen yanı başında konumlanıyor. Taş duvarların arasında yükselen tatlar, geçmişle bugünü aynı tabakta buluşturuyor.

 Musem Akademi.
Musem Akademi.

Profesyonel şef adaylarından, hobi olarak mutfağa gönül verenlere kadar geniş bir katılımcı profiline açık olan merkezde, hem uzun dönem sertifikalı eğitimler hem de günlük uygulamalı atölyeler düzenleniyor. Katılımcılar burada sadece tarifleri değil; aynı zamanda Gaziantep’in yemekle yoğrulmuş ruhunu da öğreniyor. MUSEM Akademi, yemeğin ötesinde bir kültür aktarımı sunuyor.

Peynirin izinde bir yolculuk: Udma Peynir Müzesi ve Restoran

Gaziantep’in Şahinbey ilçesindeki tarihi bir hamam artık kokusu, dokusu ve tadıyla peynirin izini süren bir müzeye ev sahipliği yapıyor. UDMA Peynir Müzesi, geleneksel üretimin öyküsünü modern bir sunumla birleştirerek ziyaretçilerini hem tarihî hem de iştah açıcı bir deneyime davet ediyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarıyla yeniden hayat bulan bu mekân, bir tat mirasının sahnesine dönüşmüş durumda.

Udma Peynir Müzesi ve Restoran.
Udma Peynir Müzesi ve Restoran.

Peynirin geleneksel üretim süreçleri, doğal yöntemlerle yapılan uygulamalarla adım adım anlatılıyor. Müzenin restoran bölümünde, ünlü şeflerin dokunuşlarıyla hazırlanan tatlar sunulurken; peynir pazarı ise ziyaretçilere bu deneyimi evlerine taşıma imkânı sağlıyor. Burada sadece tat almak değil, tatla geçmişin izini sürmek mümkün. UDMA, kültürel mirasın sofralardaki halini yaşatan eşsiz bir buluşma noktası.

Tencereden tarihe bir yolculuk: Emine Göğüş Mutfak Müzesi

Emine Göğüş Mutfak Müzesi.
Emine Göğüş Mutfak Müzesi.

1904 yılında inşa edilen bu zarif yapı, aynı zamanda Türkiye’nin ilk Turizm ve Tanıtma bakanlarından Ali İhsan Göğüş’ün doğduğu ev olarak ayrı bir anlam taşıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından özenle restore edilen konak, bugün Emine Göğüş Mutfak Müzesi olarak ziyaretçilerini karşılıyor.

Türkiye’nin ilk mutfak müzesi unvanına sahip olan bu özel mekânda, Gaziantep mutfağının büyüleyici zenginliği sergileniyor. Her yöreden mutfak gereçleri, geleneksel yemeklerin görselleri ve yöreye has pişirme teknikleri, hem nostaljik hem de eğitici bir deneyim sunuyor. Ziyaretçiler, bir tabak yemeğin ardında yatan kültürü keşfederken, mutfağın tarih boyunca nasıl evrildiğine de tanıklık ediyor. Fatma Şahin’in öncülüğünde yürütülen kültürel miras projelerinin en etkileyici örneklerinden biri olan müze, Gaziantep’in lezzet hafızasını yaşatmaya devam ediyor.

Toprağın kalbine dokunan okul: Gastronomi ve Tarımsal Eğitim Merkezi

Oğuzeli’nin verimli topraklarında kurulu Tarım Okulu, yalnızca bir eğitim alanı değil; doğa, üretim ve bilginin iç içe geçtiği yaşayan bir mekân. “Tarıma Değer, Kadına Değer, Topluma Değer” projesi kapsamında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde 48.000 metrekarelik alanda hizmet veren bu merkez, sürdürülebilir tarımın öncüsü olmayı hedefliyor.

Tarım Okulu.
Tarım Okulu.

Sera ve açık arazilerde yapılan uygulamalı eğitimlerle tarımın geleneksel teknikleri modern bilimle harmanlanıyor. Ata tohumlarının korunması, kadın kooperatiflerinin üretime katılması ve yerel üretimin desteklenmesi gibi pek çok önemli çalışmaya ev sahipliği yapan merkez, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm projesi olarak dikkat çekiyor. Ziyaretçiler, burada doğayla baş başa, toprağın bilgisini yerinde öğreniyor.

Yeşilden lezzete: Fıstık Müzesi

Fıstığın müzesi olur mu? Gaziantep’te olur. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü arazisinde kurulan Fıstık Park içerisinde inşa edilen dünyanın ilk ve tek Fıstık Müzesi; fıstığın kendisi gibi kabuğu dıştan sade, içi ise benzersiz bir dünyaya açılan bir kapı.

Fıstık Müzesi.
Fıstık Müzesi.

Fıstık şeklinde tasarlanan müze binası, çağdaş müzecilik teknikleriyle donatılmış. Hasattan aşılama, budamadan işleme kadar tüm süreçler mekatronik heykellerle anlatılıyor. Sözlü tarih kayıtlarıyla üreticilerin ve akademisyenlerin anlatımları da müzenin ruhuna derinlik katıyor. Gaziantep’in bu eşsiz ürünü artık yalnızca sofralarda değil, bir kültür mirası olarak da sergileniyor. Bu da Fatma Şahin’in şehre kazandırdığı vizyon projelerden sadece biri.

Gastronomik kenti Gaziantep: Bir lezzetin kalbine yolculuk

Gaziantep; bir zamanlar sadece ticaretin, kültürün ve medeniyetlerin buluştuğu bir kavşak değil, aynı zamanda her bir köşesinde başka bir lezzet sırlarını saklayan bir kent. Şehir, tarihinin her katmanında olduğu gibi, mutfak kültüründe de derin bir mirasa sahip. Köklü bir gastronomik kimliği olan bu şehrin her bir köşesi, her bir sokağı, her bir pazarı gizli lezzetlerin kapılarını ziyaretçilerine açıyor.

Antep fıstığı: Yeryüzünün en kıymetli tadı

Gaziantep denildiğinde, akla ilk gelen lezzetlerden biri Antep Fıstığı’dır. Şehre özgü bu yeşil altın, yetiştiği toprakların en değerli hazinesi gibi. Antep Fıstığı yavaşça toprağın derinliklerinden çıkıp güneşin sıcak ışıkları altında olgunlaşıyor. Bu küçücük tanelerin her biri büyük bir özenle toplanıyor ve şehre hayat veriyor. Gaziantep’in fırınlarında, lokumlarında, baklavalarında ve hatta kahvaltıda bir dilim ekmeğin üzerine serpiştirilmiş haliyle de mutlak bir haz sunuyor. Her bir fıstık, yetiştiği toprağın ve iklimin sunduğu o özgün tatla birleşiyor ve şehre gelen her ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor.

Baklava: Şehrin bir yüzyıllık hikâyesi

Gaziantep’in baklavası ise tıpkı şehrin kendisi gibi geçmişin izlerini taşıyan bir başyapıt. İncecik açılan hamurların arasına serpiştirilen taze Antep Fıstığı, şehri ziyaret edenlerin damağında uzun süre silinmeyen bir tat bırakıyor. Baklavanın her bir dilimi, bir tatlıdan çok daha fazlası. Geleneklerin, emeklerin, hatta bir halkın kendisini bulduğu bir simge olan bu tat; sadece damağınıza değil ruhunuza da işliyor.

Kurutmalıklar: Doğanın izleri, bir zamandaki lezzetler

Doğanın izleri, bir zamandaki lezzetler, Kurutmalıklar.
Doğanın izleri, bir zamandaki lezzetler, Kurutmalıklar.

Gaziantep’in mutfağındaki kurutmalıklar, tıpkı bir zaman kapsülü gibi, bu toprakların kadim lezzetlerini taşıyor. Yazın sıcak günlerinde biberler, patlıcanlar, domatesler ve kabaklar güneşin altında kurutulurken, bu geleneksel tatlar bir sonraki mevsime taşınıyor. Bu kurutmalıklar, Gaziantep’in mutfağında öyle önemli bir yere sahip ki, her bir kuru biberin içindeki tat, geçmişten gelen bir iz. Kurutulmuş biber, yemeklerin temel baharatı olurken, kurutulmuş sebzeler ise dolmalarda, çorbalarda ve ana yemeklerde kendine yer buluyor. Gaziantep pazarı, bu kurutmalıkların en taze hallerinin satıldığı, geleneksel mutfağın en doğal hallerine erişebileceğiniz bir lezzet deposu. Bu tatlar, geçmişin her bir parçasını şehre taşıyor, toprakla birleşiyor ve size unutulmaz bir deneyim sunuyor.

Bir Gaziantep yemeği: Bir lezzet yolculuğu

Gaziantep’te bir öğün, sadece yemek yemekten ziyade büyülü bir yolculuk. Sıcak bir kış gününde, bir tabak içinde sunulan Beyran… Yanında biraz ekşi nar ekşisi, bolca sarımsak ve damağınızda kalan güçlü bir lezzet… Bu lezzetin ardından geleneksel tatlı bir mola: Katmer. Gaziantep’in gizli tatlılarından biri olan bu eşsiz tat; incecik açılmış yufkalar arasına konan taze Antep Fıstığı, kaymak ve şekerle birleşerek, ağzınızda eriyor. Yuvarlama, lahmacun, dolma, kısır ve daha pek çok lezzet birbiriyle mükemmel uyum içinde bir araya gelip kendine özgü bir hikâye anlatıyor.

Gaziantep’in coğrafi işaretli lezzetleri: Bir şehir, bir tat, bir miras

Gaziantep, mutfağını dünya çapında tescil ederek geleceğe aktarıyor. 107 coğrafi işaretli ürün ve 1 geleneksel ürün ile Türkiye’nin en fazla coğrafi işarete sahip ili konumunda olan Gaziantep; Antep Baklavası, Araban Sarımsağı ve Menengiç Kahvesi gibi dünyaca ünlü tatlarıyla gastronomi dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiş durumda. Şehir, bu lezzetleri sadece Türkiye’de değil, küresel ölçekte de tanıtmak için büyük çaba harcıyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, tescilli ürünlerin tanıtımını artırmak adına yurt içi ve yurt dışında düzenlenen etkinliklere katılıyor. Ayrıca, her yıl düzenlenen Gaziantep Gastronomi Festivali, yerel ürünlerin ve şehrin eşsiz mutfağının kutlandığı önemli bir etkinlik haline gelmiş. Bu festival, hem gastronomi meraklılarını hem de dünya çapındaki turistleri Gaziantep’e çekiyor, şehri gastronomi turizminin merkezi haline getiriyor. UNESCO tarafından Yaratıcı Şehirler Ağına dahil edilen Gaziantep, bu prestijli üyelik sayesinde mutfak kültürünü daha geniş bir kitleye tanıtıyor ve şehri gastronomi alanında global çapta bir marka haline getiriyor.

Bu coğrafi işaretli ürünler ve festivaller, Gaziantep’in mutfak mirasının korunmasını ve dünya çapında tanınmasını sağlıyor. UNESCO ve uluslararası tanıtımlar sayesinde, Gaziantep’in lezzetleri sadece Türkiye’de değil, dünya mutfaklarında da hak ettiği yeri buluyor.

Panorama 25 aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi

Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi
Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi

Gaziantep’in destansı direnişi, sadece tarih kitaplarında değil; bu kez bir müzenin duvarlarında, resimlerinde ve seslerinde hayat buluyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen Panorama 25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, bir milletin direnişini gelecek kuşaklara aktaran duygusal bir hafıza mekânı olarak yükseliyor. Burada yalnızca savaş değil, vatan sevgisi, fedakârlık ve kahramanlık anlatılıyor.

Panorama 25 Aralık Müzesi, ziyaretçilerini 120 metre uzunluğunda ve 13 metre yüksekliğindeki benzersiz panoramik alanıyla içine çekiyor. Yağlıboya tekniğiyle hazırlanmış 14 tablo ve 3 etkileyici diorama ile Antep Savunması’nın tüm yönleri adım adım işlemiş. Her fırça darbesi, o zorlu günlerin içten bir yankısı gibi. Bu görsel şölenin yanı sıra müze, Antep Harbi’nde şehit düşenlerin ve gazilerin yakınları tarafından bağışlanan onlarca kişisel eşyaya da ev sahipliği yapıyor.

Modern müzeciliğin getirdiği interaktif alanlarla donatılmış olan bu özel yapı, ziyaretçilerine sadece izlemekle kalmayıp, hissedebilecekleri bir atmosfer sunuyor. Müzenin kapısından içeri adım attığınızda, bir asır önce bu sokaklarda yankılanan ayak seslerini, gökyüzünü delen top seslerini ve içe işleyen mücadele ruhunu hissediyorsunuz. Görsel efektler ve canlandırmalarla desteklenen bu yolculuk, sizi bir milletin yeniden doğuş hikâyesinin tam ortasına taşıyor.

Demokrasinin hafızası: 15 Temmuz Demokrasi Müzesi

Gaziantep İstasyon Parkı’nda yer alan bu müze, Türkiye’nin ilk 15 Temmuz Demokrasi Müzesi olma özelliği taşıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan müze, demokrasinin karanlık bir gecede nasıl savunulduğunu belgelerle, videolarla ve dijital içeriklerle anlatıyor.

TRT’de okunan korsan bildiri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi FaceTime konuşması, halkın sokağa çıktığı o anlar ve TBMM’deki açıklamalar kronolojik bir düzende sunuluyor. Her tablet, her ekran, o geceyi yaşayanlara ve bilmeyenlere bir kez daha hatırlatıyor.

15 Temmuz Demokrasi Müzesi.
15 Temmuz Demokrasi Müzesi.

Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü

Gaziantep, geçmişin izlerini geleceğe taşımayı görev edinen Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü ile bu belleği bilimle birleştiriyor. Kendirli Kilisesi ve Latin Okulu’nun ustalıkla restore edilmesiyle hayat bulan bu özgün yapı kompleksi, geçmişle günümüz arasında zarif bir köprü kuruyor.

Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü.

Arkeometri Laboratuvarı’nın titiz çalışmaları, toprak altına gömülmüş sırları gün yüzüne çıkarırken; uzman kütüphane ve etkinlik alanları, bilimsel araştırmaların ve kültürel buluşmaların merkezi hâline geliyor. Restorasyon çalışmaları sırasında açığa çıkarılan orijinal freskler ise adeta geçmişin duvarlara fısıldadığı sessiz hikâyeler gibi ziyaretçileri karşılıyor. Her bir fırça izi, bir zamanlar burada yaşanmış hayatların ve inançların izini sürüyor.

Türkiye’nin arkeolojik mirasını koruma ve inceleme alanında öncü bir rol üstlenen bu enstitü, yalnızca bilimsel araştırmaların merkezi olmakla kalmıyor; aynı zamanda kültürel sürdürülebilirliğe katkı sağlayan, geçmişi bugünün anlayışıyla yorumlayan bir yapı olarak öne çıkıyor. Ziyaretçiler, burada yalnızca bilgi edinmekle kalmıyor; zamanın katmanlarında ilerleyerek kültürel mirasın derinliklerine iniyor, tarihin ruhuna dokunuyor.

Taşın sessiz sanatı: Jale Tekinalp Mozaik Merkezi

Zeugma Mozaik Müzesi'nin dünya çapındaki etkisiyle sanatın nabzının attığı Gaziantep'te, bir başka mozaik hikâyesi daha yükseliyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Jale Tekinalp Yücel Kültür ve Sanat Merkezi, mozaik sanatını sadece sergilemekle kalmıyor; aynı zamanda geleceğe aktarıyor.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen bu merkezde, antik çağlardan günümüze uzanan mozaik teknikleri eğitimlerle yaşatılıyor. Renklerin ve taşların sessiz dili, ustaların ellerinde birer öyküye dönüşüyor. Ziyaretçiler burada hem taşın hafızasına dokunuyor hem de mozaik yapımını uygulamalı olarak deneyimleyebiliyor. Bu merkez, geçmişin sanatını geleceğin ustalarına emanet ediyor.

Jale Tekinalp Mozaik Merkezi.
Jale Tekinalp Mozaik Merkezi.

Kimliğinin şehrinde: Gaziantep Atatürk Anı Müzesi

26 Ocak 1933’te Gaziantep’i ziyaret eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o tarihten bu yana şehrin fahri hemşerisidir. Bey Mahallesi’ndeki tarihi Antep evlerinden biri, 2013 yılında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek Atatürk Anı Müzesi’ne dönüştürülmüş. Müzede Atatürk’ün

Gaziantep ziyareti sırasında kullandığı eşyalar ve dönemin Gaziantep’ine ait objeler, görsel anlatımlarla birlikte sergileniyor. Gaziantep Savunması’nın izleriyle örülü bu müze, yalnızca hatıraları değil; aynı zamanda bir halkın liderine duyduğu vefayı da yansıtıyor. Zengin içeriğiyle Atatürk Araştırma Kitaplığı ise araştırmacılar için eşsiz bir kaynak niteliğinde.

Gaziantep Atatürk Anı Müzesi.
Gaziantep Atatürk Anı Müzesi.

Bir ömre sığan hafıza: Ali İhsan Göğüş Müzesi

Tarihçi, gazeteci, milletvekili ve Türkiye’nin ilk Turizm Bakanı... Ali İhsan Göğüş’ün yaşamı, Gaziantep’te adını taşıyan özel bir müzede ölümsüzleşiyor. Kütüphanesi ve kişisel eşyalarıyla donatılmış bu müze, biyografi müzesi niteliğinde. Her katı ayrı bir dönemi, her vitrin bir hikâyeyi anlatıyor. Müzenin ikinci katı Gaziantep Araştırmaları Merkezi olarak hizmet verirken, üçüncü katında Ali İhsan Göğüş’ün piyanosuyla bütünleşen, şehir manzaralı şık bir kafe bulunuyor. Bu müze, yalnızca bir yaşamı değil; Gaziantep’in kültürel zenginliğini de misafirlerine sunuyor.

Eskiden bugüne yaşayan han: Gümrük Hanı

Gümrük Hanı.
Gümrük Hanı.

Gaziantep’in kalbinde, geçmişte yolcu hanı olarak hizmet veren Gümrük Hanı bugün geleneksel el sanatlarının yaşatıldığı yaşayan bir müze niteliğinde. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin desteklediği bu merkez, zamana karşı direnen zanaatların üretildiği ve geleceğe aktarıldığı bir kültür noktası.

Gümüşçülükten yemeni yapımına, mozaikten ahşap oymacılığına kadar birçok sanat burada hem sergileniyor hem de yaşatılıyor. Her atölyede bir usta, her köşede bir gelenek var. Gümrük Hanı sadece bir yapı değil; geçmişle bugünü el emeğinde buluşturan bir köprü.

Buharın izinde: Hamam Müzesi

Hamam Müzesi.
Hamam Müzesi.

Osmanlı hamamlarının zarif mimarisi, şimdi ziyaretçilerini zamanın buğulu aynasında dolaştırıyor. Gaziantep’te yer alan Hamam Müzesi, zemin kotunun altında kalan derinliğiyle adeta geçmişin sıcaklığında bir yolculuk sunuyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin titizlikle restore ettiği bu mekân, hamam kültürünün inceliklerini yaşatmakla kalmıyor; onu yeniden hatırlatıyor.

Türklerdeki su kültüründen, geleneksel temizlik ritüellerine kadar pek çok detay bu müzede anlatılıyor. Gelin hamamlarından güvey hamamlarına, lohusa banyolarından intihar hamamlarına kadar uzanan sergilemeler, ziyaretçilere sosyal yaşamın suyla kurduğu bağı gözler önüne seriyor. Etkileşimli ekranlar sayesinde ziyaretçiler, geçmişin buharında kendi izlerini arayabiliyor. Bu müze sadece geçmişi göstermiyor; o geçmişin içinde yaşamanın hissini sunuyor.

Alâeddin Yavaşça Kültür Merkezi

Gaziantep’te sanatın kalbi, bir isimle yeniden atıyor: Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca. Türk Sanat Müziği’nin bu ölümsüz isminin adını taşıyan Alâeddin Yavaşca Kültür Merkezi, yalnızca adanmış bir anı değil, aynı zamanda geleceğe açılan bir kültür kapısı. Modern mimarisiyle dikkat çeken merkez; 14 atölyesi, spor salonu ve 210 kişilik çok amaçlı salonuyla şehrin kültürel ve sanatsal dinamizmine katkı sunuyor. Merkezin en özel köşelerinden biri de miniklere ayrılmış. Zihinsel ve yaratıcı gelişimi destekleyen kreş bölümü, çocukların ilk adımlarını atarken sanat ve öğrenmeyle tanıştığı bir alan sunuyor. Geleneksel sanat dallarından dijital tasarıma, resimden robotik atölyelere kadar geniş bir yelpazede eğitim imkânı sağlayan kültür merkezi, hem bireylerin gelişimine hem de Gaziantep’in kültürel yaşamına nefes oluyor.

Alâeddin Yavaşça Kültür Merkezi.
Alâeddin Yavaşça Kültür Merkezi.

Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi

Bilimin kalbinin attığı bir merkez düşünün; her salonunda bir keşif, her köşesinde bir merak saklı. Gaziantep’te yer alan Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi tam da böyle bir yer. 14.590 metrekarelik geniş alana yayılan merkez, bilimle dolu bir deneyimi ziyaretçilerine sunarken; eğitici ve yenilikçi atmosferiyle bilimseverleri cezbediyor.

Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi.
Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi.

Kalıcı ve geçici sergi alanları, Living-Lab olarak bilinen araştırma ve inovasyon birimi, bilim ve teknolojinin nabzını tutuyor. Yönetimden uzaya, yapay zekâdan ekolojiye kadar temel bilim dallarına dair ilgi çekici sergilerde, ziyaretçiler modern teknolojilerle etkileşime girerek bilginin izini sürüyor. NASA’nın dünyaca ünlü gezici Uzay Sergisi’ne ev sahipliği yapan merkez, uluslararası bilim etkinliklerinin de adresi hâline geldi. Bugün Müzeyyen Erkul Bilim Merkezi, sadece bir öğrenme alanı değil; Gaziantep’in bilim ve kültür haritasında önemli bir çekim noktası olarak öne çıkıyor.

Geleceğin fikirlerine açılan kapı: Teknogaraj

Teknogaraj.
Teknogaraj.

Gaziantep’te genç zihinlerin hayalleri artık sadece bir fikir olarak kalmıyor; TeknoGaraj’da ete kemiğe bürünüyor. Bir bilim laboratuvarı gibi çalışan bu merkez, gençleri teknoloji ve inovasyonun kalbine taşıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen bu vizyoner merkez, sadece bir atölye değil; aynı zamanda gençlerin üretkenliklerini sergileyebileceği bir düşünce üssü.

Burada yazılım ve mekanik alanlarında özel eğitimler veriliyor; yerli üretim ve sürdürülebilirlik odaklı projelerle gençler hem bilgileniyor hem de kendi projelerini geliştiriyor. Üniversite takımlarıyla iş birliği yapabilen öğrenciler, aynı zamanda kendi takımlarını kurarak geleceğe yön veren çalışmalara imza atabiliyor. Teknoloji kampları ve yaratıcı üretim atölyeleriyle desteklenen bu alan, gençleri bilimin büyüleyici yolculuğuna davet ediyor.

Oyunun tarihle buluştuğu yer: Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi

Bey Mahallesi’ndeki üç katlı bir Antep evinin, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilip geliştirilmesiyle meydana getirilen bir çocukluk masalı: Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi. İçerisinde 1700-1990 yılları arasında üretilmiş yaklaşık 600 el yapımı oyuncak sergilenen bu müzede farklı dönemlerin estetiğini, hayal gücünü ve dokusunu görmek mümkün. Ancak müzenin büyüsü sadece üst katlarıyla sınırlı değil. Evin altındaki mağarada, dünya çocuklarının geleneksel kıyafetleri ve ülkelerin simge yapılarıyla oluşturulmuş özel bir alan sizi karşılıyor. Oyuncaklar ziyaretçilerine geçmişin sıcaklığıyla göz kırparken kültürlerarası bir yolculuk da sunuyor.

Engelleri değil, hayalleri büyüten merkez: Engelsiz Yaşam Merkezi

Engelsiz Yaşam Merkezi .
Engelsiz Yaşam Merkezi .

Şahinbey ilçesinde, Burç Ormanı’nın yanı başında yükselen Engelsiz Yaşam Merkezi, yalnızca bir tesis değil aynı zamanda bir dönüşüm manifestosu. 32.440 metrekarelik alana kurulu bu merkez, Avrupa’da Amsterdam’dan sonra ikinci, Türkiye’de ise ilk olma özelliği taşıyor.

Fatma Şahin’in sosyal belediyecilik vizyonunun bir yansıması olan merkezde; görme, işitme, zihinsel ve bedensel engellilere yönelik uzay terapi odasından hidroterapi havuzuna kadar birçok uygulama sunuluyor. Rehabilitasyon, eğitim ve sosyalleşmenin bir arada yürütüldüğü bu merkez, insan hayatına dokunan örnek bir yaşam alanı.

Botanik Bahçesi: doğanın renklerine yolculuk

Gaziantep’in huzur veren doğasında, endemik bitkilerden çeşitli ağaçlara kadar pek çok bitki türünü barındıran Botanik Bahçesi, şehri keşfe çıkanlara soluklanma alanı sunuyor. Kaya Bahçesi, Osmanlı Bahçesi, Japon Bahçesi ve Zen Bahçesi gibi çeşitli temalı alanları içinde barındıran bu bahçe, doğayla iç içe huzurlu bir gezinti için ideal bir mekân.

Festival Park: Şehirde renklerin birleşimi

Festival Park; 100. Yıl Atatürk Kültür Parkı içinde, şehrin en önemli festivallerinin, şenliklerinin ve konserlerinin düzenlendiği dinamik bir alan oluşturuyor. Koşu yolları, oyun grupları ve kamelyalarla donatılmış bu park, ziyaretçilere hem eğlence hem de dinlenme fırsatları sunuyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla festival ruhunu yaşayan park, şehri ziyaret edenlere unutulmaz anlar yaşatıyor.

Gaziantep Tema Park: Türkiye’nin ilk eğlence parkı

Gaziantep Tema Park.
Gaziantep Tema Park.

Türkiye’nin ilk tema-park eğlence parkı olan Gaziantep Tema Park, şehre eğlencenin kapılarını aralıyor. Dönenceli ördekler, su kızağı, korku tüneli ve zıplayan arabalar gibi birbirinden farklı oyun grupları ile Gaziantep Tema Park, her yaştan ziyaretçisine keyifli anlar vaat ediyor. Eğlencenin sınırlarını zorlayan bu park, aynı zamanda Gaziantep’teki en renkli cazibe merkezlerinden biri olma özelliği taşıyor.

Hasan Celal Güzel Millet Bahçesi: Gençlere özel bir alan

Gaziantep’teki en büyük park alanlarından biri olan Hasan Celal Güzel Millet Bahçesi, 250 bin metrekarelik alanında spor alanları, çocuk oyun grupları, bisiklet parkuru ve spor salonları gibi pek çok imkânı bir arada sunuyor. Ayrıca çocuklar için trafik eğitimi alanı ve gençler için skate parkı da bulunuyor. Gaziantep’in büyüleyici manzarasında, doğal bir yaşam alanında keyifli bir gün geçirmek isteyenler için bu park ideal.

Alleben Göleti (Tabiat Parkı): şehir içinde doğal bir kaçış

Gaziantep’in vazgeçilmez sosyal yaşam alanlarından Alleben Göleti, piknik alanları, su kayağı, spor tesisleri ve koşu yolları ile misafirlerine hem eğlenceli hem de huzurlu bir gün vaat ediyor. Yapay sahili ve bungalov üniteleri ile şehir gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için mükemmel bir kaçış noktası olan Alleben Göleti, Gazianteplilerin favori mekânlarından biri haline gelmiş durumda.

Alleben Göleti .
Alleben Göleti .

Dülükbaba Tabiat Parkı: doğanın kalbinde bir gezi

Dülük Baba Ormanı’nın içinde yer alan Dülük Tabiat Parkı, biyolojik gölet ve yürüyüş parkurları ile doğa ile iç içe bir deneyim sunuyor. Ahşap köprülerden yürüyerek gölet etrafında gezebilir, seyir terasında dinlenebilirsiniz. Gaziantep’in doğal zenginliklerini keşfetmek için ideal bir alan olan Dülük Baba Tabiat Parkı, hem piknik hem de doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için cazip bir destinasyon.

Erikçe Kent Ormanı ve Macera Parkı: Doğal bir macera

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından Başpınar mevkiinde kurulan Erikçe Kent Ormanı, macera parkı ve kayak merkezi ile gençlere yönelik aktiviteler sunuyor. Koşu yolları, oyun grupları ve sosyal alanlar ile donatılmış orman, doğanın içinde eğlence arayanlar için mükemmel bir tercih. Seyir terasları, kamelyalar ve mescit gibi alanlarla, ormanın huzurunda keyifli bir gün geçirmek mümkün.

Erikçe Kent Ormanı ve Macera Parkı.
Erikçe Kent Ormanı ve Macera Parkı.

Gaziantep doğal yaşam parkı: Türkiye’nin en büyüğü, Avrupa’nın üçüncü, dünyanın dördüncü büyüğü

Gaziantep Doğal Yaşam Parkı, Türkiye'nin en büyük doğal yaşam parkı olma unvanını taşırken, Avrupa'da üçüncü, dünya genelinde ise dördüncü en büyük doğal yaşam parkı olarak öne çıkmakta. Yüzlerce türden binlerce canlıya ev sahipliği yapan bu devasa park, 1.5 milyon metrekarelik bir alanı kapsamakta ve doğal yaşamı özgürce deneyimlemek isteyen ziyaretçilere eşsiz fırsatlar sunmakta. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından yönetilen bu park, doğayla iç içe bir yaşam alanı yaratırken, eğitim ve bilinçlendirme programları ile ziyaretçilerini doğa hakkında bilgilendiriyor.

Galle Park: Doğanın ve maceranın kalbine yolculuk

Gaziantep’in en yeni yeşil alanlarından biri olan Galle Park, 270 bin metrekarelik geniş alanı ve 190 bin metrekarelik yeşil alanıyla şehre nefes aldıran bir cennet. Kentin gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için huzur veren yürüyüş parkurlarının yanında, adrenalin tutkunları için de pek çok heyecan verici etkinlik bulunuyor.

Galle Park.
Galle Park.

Ülke Bahçeleri adlı alan ziyaretçilerine dünyanın farklı köylerinden izler taşıyan bahçe kültürlerini deneyimleme imkânı tanıyor. Osmanlı Bahçesi, Çin Bahçesi, Japon Bahçesi gibi farklı köşe taşlarında, her ülkenin peyzajları ve doğaya bakış açıları bir araya geliyor. Macera Adası, parkın kalbinde yer alıyor ve ziyaretçilerine adrenalin dolu bir deneyim sunuyor. 40 bin metrekarelik alanda kurulu olan bu ada, serbest düşüş, macera kulesi, zipline ve dev salıncak gibi etkinliklerle dolu. Parkın zirvesinden, 220 metre uzunluğundaki zipline hattı ile uçarken, gökyüzüne doğru bir yolculuğa çıkmak oldukça heyecan verici. Galle Park, her yaştan ziyaretçiye hitap eden çok yönlü bir mekân olarak, hem dinlenmek hem de adrenalin dolu anlar yaşamak isteyenlerin vazgeçilmez adreslerinden biri haline geliyor.

Almadan Gaziantep’ten ayrılmayın

Gaziantep’ten dönerken, geleneksel el sanatlarıyla üretilen sedef kakma eşyalar, bakır işleme ürünleri, kutnu kumaşından yapılan şallar, el dokuması halılar ve Antep işi el işlemeleri gibi özgün hediyelikler almayı unutmayın. Eski çarşılar ve pazarlarda biber, patlıcan, kabak ve acur kurulukları, Antep Fıstığı, baklava ve şöbiyet gibi Gaziantep’e ait özgün gıdaları satın alabilirsiniz.

Tatmadan Gaziantep’ten ayrılmayın

Gaziantep’te yapacağınız kahvaltıya isterseniz yöresel beyranla isterseniz de kavurma veya bol kaymaklı, Antep Fıstıklı katmerle başlayabilirsiniz. Yöresel yemeklerden dolma, lahmacun ve mevsimine göre patlıcan, sarımsak, soğan, keme, yenidünya kebaplarının ve tüm bu yemeklerin ardından havuç dilimi baklava, şöbiyet, dolama, Antep Fıstıklı kadayıfın tadına bakmadan bu şehirden ayrılmayın.

Yapmadan Gaziantep’ten ayrılmayın

Dünya’nın en büyük mozaik müzesi olan Zeugma Mozaik Müzesi’ni ziyaret etmeden, restorasyonu yapılan tarihi Antep Evleri ve sokaklarda dolaşmadan, yorgunluğunuzu yöresel kahve olan menengiç kahvesi ile atmadan, Kültür Yolu’nu gezmeden, alışveriş yapmadan, Fırat Nehri üzerinde tekne turu yaparak Rumkale’yi izlemeden, Dülük Antik Kenti’ni, Mithras Tapınağı’nı, Elif, Hisar ve Hasanoğlu Anıt Mezarları’nı görmeden, yöreye özgü yemeklerin, kebapların ve tatlıların tadına bakmadan, zahter çayı içmeden, Büyükşehir Belediyesi'nin şehre kazandırdığı birbirinden farklı temalardaki müzeleri ve merkezleri gezmeden Gaziantep’ten ayrılmayın.

Gaziantep'in dönüşümü: Yönetimde bir örnek, şehirde bir ilk

Gaziantep; son yıllarda sadece tarihi ve kültürel mirasıyla değil, aynı zamanda Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in liderliğinde şekillenen Gaziantep Modeli ile de adından sıkça söz ettiriyor. Bu vizyoner liderlik, şehri modern bir yönetim anlayışıyla yeniden inşa etmekte ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilere örnek teşkil edecek projeler sunuyor. Gaziantep Modeli; halkın katılımıyla şekillenen, çevre dostu ve sürdürülebilir kalkınmayı ön planda tutan bir yönetim biçimi olarak kendini gösteriyor.

Yeşil şehir politikaları, şehrin doğal zenginliklerini koruma amacını güderken, aynı zamanda şehre yeni yeşil alanlar kazandırıyor. Galle Park, Hasan Celal Güzel Millet Bahçesi gibi projeler, bu anlayışla hayata geçiyor ve şehir halkına hem dinlenme hem de sosyal etkinlik alanları sunuyor. Bunun yanı sıra, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarına verdiği önem de şehrin kimliğini korurken modern bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Şehirdeki tarihi yapılar ve müzeler, geçmişin izlerini taşıyan dokusunu asla kaybetmeden yeniden hayat buluyor. Rumkale'nin korunması, Zeugma Mozaik Müzesi gibi önemli merkezlerin restore edilmesi, bu şehrin tarihine duyulan saygının bir yansıması olarak görülüyor.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin.

Bunların yanı sıra, coğrafi işaretli ürünler ve gastronomik zenginlikler de Gaziantep’in kimliğini pekiştiren unsurlar arasında yer alıyor. Menengiç Kahvesi, Araban Sarımsağı gibi yerel ürünlerin AB Coğrafi İşaret Tescili alması ve Gaziantep Gastronomi Festivali gibi etkinliklerle bu zenginliklerin tanıtılması şehri sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da bir gastronomi merkezi haline getiriyor.

Gaziantep'in bu eşsiz dönüşümü, Fatma Şahin’in liderliğinde yerel yönetim ve halkın ortak çalışmasının sonucu. Şahin’in vizyonu; şehirdeki sosyal projeleri, yeşil alan artırma çalışmaları, tarihi restorasyonlar ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini birleştirerek Gaziantep’i ilklerin şehri haline getirmiş durumda. Bu şehir, Gaziantep Modeli’nin başarısıyla sadece Türkiye’ye değil, tüm dünyaya da örnek bir yerleşim alanı olarak yükseliyor.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.