Geçmişin yüzünde gördüğümüz gerçekler: Türkiye'nin arkeolojik alanları

Türkiye'nin arkeolojik alanları
Türkiye'nin arkeolojik alanları

Çok sayıda devletin ve milletin gelip geçtiği ve tarih sahnesinin kültür çeşitliliği açısından en verimli topraklarına sahip olan Anadolu sahası, başta ülkenin ev sahibi olarak biz Türklerin bile bilmediği ya da fazla ilgilenmediği yüzlerce tarihi esere sahip. Bu eserler için dünyanın dört bir tarafından insanlar gezmeye, görmeye ve incelemeye geliyor. Bizde bu eserleri, tarihi eserlerin tanıtılmasına katkıda bulunmak maksadıyla siz okuyucularımız için derledik.

1- Dünya’nın en eski ve en büyük kutsal alanı: Göbeklitepe – Şanlıurfa

12000 yıl öncesine tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın bilinen en eski tapınma alanı. Etkileyici anıtsal buluntularıyla o dönem insanının, sembolik dünyasını, hafızasını ve mesajlarını bize ulaştırmakta. Yetkin taş işçiliği, kabartma tekniğiyle yapılan motiflerin zengin içeriği ve çeşitli soyut semboller bu alanın benzersiz oluşunu gözler önüne sermekte.

Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur.
Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur.

2- Dünya miras listesinde bir neolitik kent: Çatalhöyük – Konya

İnsanlığın tarih öncesi dönemlerinin anlaşılmasına dair kilit bir yerleşim yeri olan Çatalhöyük, ilk yerleşik düzen toplumunu temsil eden bir kent. Görülen o ki, kendi döneminde Çatalhöyük insanı, tarımı, sosyal hukuku, mimariyi ve sanatı en özgün biçimde uygulamış.

Çatalhöyük, Orta Anadolu'da, günümüzden 9 bin yıl önce yerleşim yeri olmuş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir.
Çatalhöyük, Orta Anadolu'da, günümüzden 9 bin yıl önce yerleşim yeri olmuş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir.

3- İlyada Destanı’ndaki şehir: Truva Antik Kenti – Çanakkale

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınma tarihi 1998 olan Truva’daki ilk kazı Alman Heinrich Schliemann tarafından 1863’te başlatılmıştır. Asıl amacı arkeolojiye hizmet etmek olmayan bu tüccar, pek çok kültür tabakasını tahrip etmiş ve tarihi eserleri yurt dışına kaçırmıştır. Bu tahrip, onarım çalışmalarını zorunlu kılmıştır. Kesintisiz katmanlaşmasıyla Truva, bu coğrafyaya yerleşmiş uygarlıkları izlememizi mümkün kılmaktadır.

Çanakkale il sınırları içinde, günümüzde Hisarlık olarak adlandırılan Arkeolojik bölgede yer alır.
Çanakkale il sınırları içinde, günümüzde Hisarlık olarak adlandırılan Arkeolojik bölgede yer alır.

4- İlk çağın en ünlü kentlerinden biri: Efes – İzmir

Küçük Menderes Nehri’nin deltası üzerinde kurulmuş olan bu kent, M.Ö. 6.yüzyılda Milet ile birlikte, bilim, sanat ve kültürde en ön sırada yer almıştır.Efes’teki uzun yerleşim tarihi sayesinde farklı dönemlerden en özel mimarlık ve kentsel planlama örnekleri bugün görülebilmektedir. Ana Tanrıça adına yapılan Artemis Tapınağı ise daha o dönemde dünyanın yedi harikasından biri sayılmıştır.

1994'te UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Efes, 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.
1994'te UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Efes, 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.

5- Hitit İmparatorluğu’nun başkenti: Hattuşa – Çorum

Bu bölgede 100 yıldan beri yapılan arkeolojik çalışmalar bize Hitit dil ve tarihini kazandırmıştır. Kazılarda ortaya çıkan tapınakları, kral sarayları, surları ve mahalleleriyle Hattuşa, M.Ö.2000’lerde Anadolu ve Yakın Doğu’nun en görkemli şehirlerinden biri olmuştur. Bulunan on binlerce çivi yazılı tabletten biri olan Kadeş Antlaşması, türünün ilk örneği olarak tarihte yerine almıştır.

Çorum il merkezinin 82 km güneybatısındaki günümüzdeki adıyla Boğazkale ilçesinde bulunmaktadır.
Çorum il merkezinin 82 km güneybatısındaki günümüzdeki adıyla Boğazkale ilçesinde bulunmaktadır.

6- Şifalı suların kenti: Pamukkale Hierapolis Antik Kenti – Denizli

En erken dönemi Helenistik Dönem olan Hierapolis, Antik Çağ’dan beri şifalı sularıyla tanınan ve bu yönde ziyaretçileri olmuş bir kenttir. Bu kent İmparatorluk Döneminde, Apollon Kutsal Alanı, iki anıtsal çeşmesi, iki büyük portikli meydanı, iki anıtsal hamam yapısı ve sayısız harabeleriyle büyük bir kent.

Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürülmektedir.
Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürülmektedir.

7- British Museum’da Likya eserleri: Xanthos/ Letoon – Muğla ve Antalya

Burası aynı zamanda Kutsal Dağ olarak da anılıyor, çünkü Buda’nın burayı ziyaret ettiğine inanılıyor. Hem ibadet hem de turistik amaçla her yıl binlerce kişi bu tepeye geliyor. Tepeye çıkmak için yaklaşık 5 saatlik bir yürüyüş yapmanız gerektiğini de hatırlatayım.

 Şair Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus'tan hamile kalan Letoon'un adına kurulmuştur.
Şair Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre kent, Zeus'tan hamile kalan Letoon'un adına kurulmuştur.

8- Adını güzellik tanrıçasından alan: Afrodisias Antik Kenti – Aydın

Bu kentin şüphesiz en dikkat çeken yönü, ilk yapımı Arkaik devirde gerçekleşmiş olan Aphrodithe Tapınağı’dır. Bununla birlikte heykel sanatı için yüksek kaliteli bir üretim merkezi olması, mermer sanatı ve çok iyi korunmuş bir şehir olmasıyla ön plana çıkan Afrodisias, 2017 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

Afrodisias, Tanrıça Afrodit'e adanmış birçok eski çağ kentinin ortak adı.
Afrodisias, Tanrıça Afrodit'e adanmış birçok eski çağ kentinin ortak adı.