Gezdim gördüm yedim: Aziz Şenol Filiz

En son evinizden çok uzağa nereye gittiniz?

Ben ve ailem iki yıldan beri kızımın sürdürdüğü ikili eğitim sisteminin (lise ve müzik okulu) uygulanabildiği Floransa'da yaşamaya başladık. 33 yıl görev yaptığım Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’ndan emekli olduktan sonra böyle bir sürece adım atarak hayata daha farklı bir pencereden bakmaya başladık. Yansımalar ve diğer Klasik Türk Müziği konserleri için her ay Türkiye’ye geliyorum elbette.

Ne umdunuz, ne buldunuz?

İtalya, tarihin her an hissedilerek yaşandığı bir ülke. Floransa ise özellikle rönesansın beşiği gibi. Bu şehirde insan bin yıl öncesini yalnızca hayal etmiyor, aynı zamanda da yaşıyor. O nedenle beklediğimin fevkinde bir yaşantı sürüyorum. Sanat bu şehirde inanılmaz bir zarafetle yoğrulmuş. Santo Spirito'da 14. yüzyılda yapılmış bir binada oturup, geçmişin tüm izlerini hissederek yaşamak inanılmaz bir gerçekliğin ta kendisi gibi.

Gittiğiniz yerlerde önceliğiniz mimari mi, doğa mı, sanat mı?

Floransa, sorunuzda yer alan tüm konuların merkezinde bir şehir. Sanat dediğinizde Michelangelo’nun her nefesini hissediyorsunuz. Mimari nerede ise bin yıldır korunmuş bir halde yaşıyor bu şehirde. 14. yüzyıldan kalma bir mimari yapıda Apple'ı görmek hiç yadırganmayacak bir durum bu şehirde.

Sizi en çok ne etkiledi?

Bu şehirde beni en çok zamanın hiç geçmemişçesine, geçmişle bugünün tıpkı "Ponte Veccio" (Eski Köprü) gibi birbirine bağlanması etkiledi.

Ya insanlar, orada yaşayanlar?

Türkiye’deyken, 2007 yılından beri Luigi Campocia isminde çok değerli piyanist caz müzisyeni bir arkadaşımla çalışıyordum zaten. Onun oluşturduğu beste ve düzenlemelerin yer aldığı ve "On The Way To Damascus" adıyla yayınladığımız albümün konserlerini İtalya’da yapılan ve SienaJazz dahil olmak üzere pek çok festivalde çaldık. Ayrıca bu toplulukla İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin kapanış konserlerinde ve CRR konsersalonunda konserler vermiştik.

Grupta yer alan arkadaşlarımla buraya geldikten sonra da güzel paylaşımların yaşandığı yeni dostluklarım oluştu. Floransa’ya yerleştikten sonra yapı olarak bizlere çok benzeyen samimi birçok dost edindik. Şu anda söz ettiğim topluluğun dışında Swing Anatolia ismiyle konserler verdiğimiz bir jazz grubu ile müzik yolculuğuna devam ediyoruz.

Hangi yemeği meşhur?

Floransa'da özellikle Ege'de görmeye alıştığımız yabani ot çeşitleriyle donatılmış sofralar bulmak mümkün. Pizza ve makarna çeşitleri ise listeler boyu uzuyor. Buranın en meşhur yemeklerinden sayılan Pappa al pomodoro, Trippa alla Fiorentina ve Bistecca alla Fiorantina çok lezzetli yemekler. Ve tatlı olarak Schiacciata Fiorentina ve Gelato ile yemeğe noktayı koyuyorsunuz.

Nasıl gezdiniz? Ulaşım kolay mı?

Burada hayat sakin akıyor. Tren inanılmaz bir kolaylık seyahatler için. Floransa öyle bir noktada ki hızlı tren ile Roma’ya da Milano'ya da bir buçuk saat. Buraya yakın şehirlerden Siena, Pisa, Lucca tren ile bir saat civarında. Her gittiğiniz yerde tarihin penceresinden hem mimariye hem sanata bakmak ama aynı zamanda bugünü yaşamak büyüleyici bir duygu bırakıyor insanda.

En çok neye para harcadınız?

Burada en çok konser ve tiyatro izlemek için para harcıyoruz sanırım. Her gün pek çok kültürel etkinlik şehrin birbirinden etkileyici salonlarında izleyiciye sunuluyor. Operaları bestelendiği yerde izlemek ayrı bir etki yaratıyor insanda. Tabii bu arada güzel resim gördüğümüzde de dayanamayıp alıyoruz.

Orada yalnız sizin keşfettiğiniz bir şey?

Burada yalnız benim keşfettiğim bir şey yoktur herhalde. Ama şehrin henüz bilmediğimiz yeni yerlerini bulmak, gezmek de bir keşif bizler için.