Halkidiki'yi keşfedin Porto Carras’a yerleşin!
Turist gibi değil, gezgin gibi seyahat etmeyi seviyorsanız Yunanistan’ın kuzeyindeki Halkidiki Yarımadası ve Porto Carras’ta aradığınızdan fazlasını bulacaksınız. Ege Denizi’nin kuzeyinde üç parmaklı bir ele benzeyen Halkidiki Yarımadası yazın çok hareketli, kışın ise ıssız ama her mevsim huzurlu ve görülmeye değer..
Yunanistan’ın kuzeyindeki Halkidiki Yarımadası ve Porto Carras ‘gezgin’ bir ruha sahip olan herkese umduğundan fazlasını vereceğine şüphe yok. Halkidiki’ye haritadan bakıldığında Ege Denizi’nin kuzeyinde üç parmaklı bir ele benziyor. Bu üç parmak da Kassandra, Sithonia ve Athos yarımadaları... Bölge yazın çok hareketli, kışın ise ıssız. Yazlıkçı deniz şehirlerinin genel kaderini yaşıyor. Porto Carras ise Sithonia’da bulunuyor. Adını Porto Carras Grand Resort’tan alıyor. Burası Yunan işadamı ve armatör Yannis Carras tarafından 1974’te yapılmış. İsmindeki havaya bakıp da aldanmayın, lüks, modern bir mekân beklemeyin. Salaş yerleri sevenlere hitap ediyor. Geniş ormanlara, büyük bir limana ve uçsuz bucaksız golf sahalarına sahip. Sakin, huzurlu, kendi halinde ama kanınıza giren bir ruhu var.
Sadece sakinlik…
Porto Carras, klasik bir Yunan köyü olan Neos Marmaras’a da çok yakın. İsminin Türkçe karşılığı Yeni Marmara olan bu bölge araçlı keşifler, piknikler ve yerel tatlar için hazineler barındırıyor. İlk başta da söylediğim gibi mevsime göre yoğunluk değişiyor. Yine de dinlence istiyorsanız hafta sonu sahillerden uzak durun. Söylemeden geçmemeli, yoğunluk diyorsam da Türkiye’deki gibi amansız bir trafik ve insan kalabalığından bahsetmiyorum. Buranın en kalabalık hali bizim buraların beşte biri oranında! Denizden ulaşım rahat, sıkıntısız ve keyifli. Eğer kalabalık bir ekibiniz varsa tekne kiralamak en güzeli. Fiyatlar hem ulaşımda hem konaklama da hem de yemeklerde gayet uygun. Ege’ye özgü bir rahatlık ve sakinlik var halkta. Acele etmeyin, yavaşlık için canınızı sıkmayın.
Konaklama seçeneklerine gelince: Porta Carras salaşlığına göre, göreceli olarak pahalı. Köylerdeki küçük pansiyonları iyi araştırmalısınız. Büyük oteller de var ama derdiniz keşfetmekse pansiyonları öneririm. Elbette odanıza da yalnızca uyumak için gidin. Sokakta ne kadar zaman geçirirseniz bu bölgenin tadını o kadar iyi çıkarırsınız. “Denizden babam çıksa yerim”, sözü de burada daha bir anlaşılır hale geliyor. Görünüşüne bakıp aldanmayın, her türlü deniz ürünü tadılmaya değer. Mekan sahipleri turistleri seviyor ve genelde ellerinde en taze neyse onu servis etmekten yanalar. O yüzden sipariş konusunda ısrarcı olmayın, o gün denizden ne çıktıysa sofraya o gelsin! Zeytinyağının bolluğu ve doğallığı, yemeklerin lezzetini artıran bir unsur. Kassandra, Sithonia ve Athos yarımadalarında gizli kalmış pek çok yerel restoran var. Hepsinin balıkları taze. İyi bir ön araştırma, zamanı iyi kullanmak konusunda avantaj sağlayabilir.
Neos Marmaras’ta da sahil boyunca dizili pek çok iyi balıkçı bulabilirsiniz. Zaten Neo Marmaras en hareketli yerleşim yeri ama kışın su almak için açık bir dükkan bile bulamayabilirsiniz. Bir tavsiye de yediğiniz porsiyonlara dikkat etmeniz konusunda; açık havaya, bol oksijne, tazeliğe ve lezzete yaslanıp mide düzeninizi bozmayın ki seyahatiniz daha keyifli geçsin. Bölgedeki ulaşım için benim tercihim deniz. Ama Selanik’ten otomobil de kiralayabilirsiniz. Hem çevre köyleri böyle gezmek çok daha kolay. Kassandra’daki köylerden kekik balı almanızı tavsiye ederim. Bu arada balıkçı köyleri Vourvourou ve Nea Skioni de görmeniz gereken yerler. Ve tekrarlamakta fayda gördüğüm bir hatırlatma; balık yiyecekseniz seçim yapmadan günlük en taze ne varsa onu getirmelerini isteyin! Şimdiden iyi yolculuklar…