Adriano: Futbolun en büyük israfı olarak anılan efsanenin hikâyesi

Yıllar sonra kendisi için şöyle diyecekti: "Futbolun en büyük israfı: Ben. Bu kelimeyi seviyorum: İsraf. Sadece kulağa nasıl geldiği için değil aynı zamanda hayatımı israf etmeye takıntılı olduğum için.”

Brezilya her 5 yılda bir büyük isimler çıkarıyordu. Bu isimler; birer dünya yıldızı oluyor, dünyanın dört bir yanındaki çocukların sırtına yazılıyordu. O çocuklar sokakta top oynarken attığı her golden sonra bu isimleri haykırıyordu: “Romarioooo”, “Rivaldooo”, “Ronaldooo”, “Ronaldinhoooo”, “Roooobertooo Carlooos”, “Kakaaaa Leiteeee”.
Bu isimlerin hemen hemen hepsi kariyerlerinde sansasyonel aralıklar yaşamıştı. Daha kötü senaryo ise kariyerlerinin bitişindeki garipliklerdi. Bu oyuncular çok büyüktü ve dipleri görmüştü. Hangisi daha büyük futbolcu veya hangisinin kariyeri daha sarsıcı bilinemezken o geldi: Adriano Leite Ribeiro.
Favelalardan Flamengo'ya
Adriano, Rio de Janeiro'nun kötü şöhretli Vila Cruzeiro favelasında doğdu. Suç, şiddet ve yolsuzlukla dolu kötü şöhretli bir ortamdı, onun topa ilk dokunduğu yer. Yoksulluk içinde büyüdü ve hayatta kalmak için sadece temel ihtiyaçlarla yetindi, ancak bu onu yıkmadı.
Etrafındaki kaosun ortasında sessiz bir kararlılık geliştirdi ve futbolda bir kaçış yolu buldu. Adriano, yeteneklerini geliştirmek için sokaklara ve toprak sahalara çıplak ayakla çıktı ve büyük bir şans elde etmek için durmaksızın antreman yaptı.
Adriano, Player's Tribune gazetesine verdiği röportajda o günleri anımsarken yalnızca "eğlenceli" denmekle yetindi. Gerçek bir çocukluk geçirdiğini, şu anki çocukları gibi ekranlara tık tık tık yaparak vakit geçirmediğini, belirtti.

Yedi yaşındayken, hayatındaki en önemli figür olan babası, onun Gavea'daki okula gitmesi tüm birikimini seferber etti. Ardından Adriano’yu Flamengo Akademi’ye yolladı. Adriano, burada sekiz yıl boyunca profesyonel bir futbolcu olmak için çalıştı. Sonunda, antrenörlerin boyuyla ilgili bazı çekincelerine rağmen, 16 yaşındayken Flamengo'nun A takımına yükseldi.
Adriano’nun profesyonel ikinci maçı, Sao Paulo'ya karşıydı ve herkesi kendine hayran bırakmıştı. Adriano, 2000-01 sezonundaki başarılı performansında 9 kez gol atarken, 18 yaşında Brezilya'nın en genç milli takım oyuncularından biri oldu ve sonraki sezonun başında Brezilya Serie A'daki ilk 5 maçında 3 gol attı. Onu büyük bir iştahla takip eden Inter, yeni yıldızını bulmuştu.
Bu adam yeni Ronaldo

Adriano, sezon öncesi hazırlık maçında -ki onun Inter formasını giydiği ilk maçtı- Nerazzurri taraftarlarına kendini ispatladı. Santiago Bernabeu'da Real Madrid'e karşı oynanan maçın ikinci yarısında oyuna girdi ve fırsatta Real defansına akıllıca koşular attı. Inter, ceza sahasının hemen kenarında tehlikeli bir serbest vuruş kazandı. Adriano, öne çıkmakta hiç vakit kaybetmedi. Iker Casillas'ın üzerinden üst köşeye durdurulamaz bir şut attı.
105mph hızında vurduğunu iddia ettiği o özel vuruş, Inter'e 2-1'lik bir zafer kazandırdı. Onun genel performansı kulüp kaptanı Javier Zanetti üzerinde de büyük bir etki bırakmıştı. Arjantinli, maçtan sonra muhabirlere şunları söyledi: "Kendi kendime dedim ki: Bu adam yeni Ronaldo."
O andan itibaren Adriano nereye giderse gitsin Il Fenomeno ile karşılaştırıldı. Ancak Inter'deki büyük şansını beklemek zorunda kaldı. Inter, gelişiminin en iyi şekilde kiralık olarak sağlanacağına karar verdi.
Fiorentina onu 2001-02 sezonunun ikinci yarısı için kapmıştı. Adriano; La Viola'daki ilk 15 maçında 6 gol attı, ancak Inter onu geri getirmemeyi tercih etti. Fiorentina, o yaz Parma ile iki yıllık bir ortak mülkiyet anlaşması imzaladı ve Adriano kısa sürede Ennio Tardini Stadyumu'nda Ronaldo'nun varisi olduğunu kanıtladı. Sonraki iki sezonda Adriano, Parma için 37 Serie A maçında 23 gol attı. Inter onu serbest bırakarak hata yaptığını fark etti. Ocak 2004'te Adriano'yu 23 milyon €'ya yeniden kadrosuna kattı.

Milano İmparatoru
Adriano, Inter'e neler kaçırdığını göstermekte vakit kaybetmedi. 2003-04 sezonunda 16 Serie A maçında 9 gol attı, bunların içinde son maçta Empoli'ye karşı attığı muhteşem iki gol de vardı. Alberto Zaccheroni'nin takımı Inter, dördüncü sırayı ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkını elde etmişti. Bu son hafta, “Milano İmparatoru”nun doğduğu gündü.
Her şey birden
Adriano, sonraki sezon tüm müsabakalarda 28 gol attı ve Coppa Italia'yı kazanarak Avrupa'nın en iyi forvetlerinden biri olduğunu tüm Avrupa’ya göstermişti. Ancak çöküş başlamıştı. Büyük ölçüde kontrolü dışındaki olaylar nedeniyle Avrupa’nın tepesinde kalmayı başaramamıştı. Her şey birden olmuştu. Her takımdan kovuluyordu ve babasının ölümü ile Adriano kendine gelememişti.
Futbolun en büyük israfı: Ben

Yıllar sonra kendisi için şöyle diyecekti: "Futbolun en büyük israfı: Ben. Bu kelimeyi seviyorum: İsraf. Sadece kulağa nasıl geldiği için değil aynı zamanda hayatımı israf etmeye takıntılı olduğum için.”
Adriano Leite Ribeiro. Herkes onu Adriano olarak biliyordu. Bir nesil için kült bir isimdi. Rio de Janeiro'dan rakiplerine korku uyandıran 1.90’lık bir forvet daha önce hiç olmamıştı. Güçlüydü, inanılmaz derecede hızlıydı ve teknik olarak harikaydı. Alametifarikası sol ayağıydı. Bu ayak Pro Evolution Soccer'da kendisine aşırı güçlü şut istatistikleri kazandırmıştı.
“O saf bir hayvandı"
İsveç’in asi ve sıra dışı makinesi Zlatan Ibrahimovic bile kariyerinin en iyi yıllarında Adriano'nun kalitesine hayran kalmıştı: "Her açıdan şut atabiliyordu, kimse ona müdahale edemiyordu, kimse topu alamıyordu, o saf bir hayvandı."
Ancak, Ibrahimovic'in değerlendirmesinde bir çekince vardı. "Onunla oynamaktan, ona karşı oynamaktan keyif aldım, ancak bunun bu kadar kısa sürmesi üzücü. Yaptığınız her şeyin yüzde ellisi zihinsel kısımdır. Eğer bunu kafanızda tutmuyorsanız, zor."

Adriano; Inter'de çıktığı 177 maçta 74 gol attı, milli takımda da 27. Bu rakamlar çoğu santrfor için müthiş veriler. Ancak o, o kadar yetenekliydi ki bu istatistikler onu tanıyanlar ve izleyenler için acıklı bir şarkıya benziyordu.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.