Her şeyi anlamak mümkün mü: James Abbott McNeill Whistler

James Abbott McNeill Whistler (11 Temmuz 1834 – 17 Temmuz 1903), ABD doğumlu, Büyük Britanya kökenli ressam.
James Abbott McNeill Whistler (11 Temmuz 1834 – 17 Temmuz 1903), ABD doğumlu, Büyük Britanya kökenli ressam.

James Abbott McNeill Whistler ABD doğumlu, Büyük Britanya kökenli ressam, "sanat için sanat" anlayışını benimsemiş, resimde aşırı duygusal ve ahlaksal konulara karşı çıktı. Resim ile müzik arasında bir paralellik olduğunu düşünen Whistler, kelebek biçimindeki imzasıyla tanındı. Ressamın en ünlü tablosu Whistler'ın Annesi'dir.

İlk yıllar

James Abbott McNeill Whistler, George Washington Whistler ve Anna McNeill'in en büyük oğlu olarak, 1834 yılında Massachusetts'te dünyaya geldi. Babası, Çar I. Nicholas tarafından inşa edilecek St. Petersburg- Moskova demiryolu inşaatı için mühendis olarak işe alınınca aile St. Petersburg'a taşındı. Çocukluğu Rusya’da geçen Whistler’ın resme olan ilgisi, I. Petro’nun portresini yapması için Çar tarafından görevlendirilen İskoç ressam Sir William Allan (1782-1850) ile tanışmasıyla keşfedildi. Whistler, Allan’ın teşvik etmesiyle 1845'te, henüz on bir yaşındayken St. Petersburg İmparatorluk Sanat Akademisi’ne başladı. Ancak, babasının erken ölümü nedeniyle ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ndeki akrabalarının yanına yerleşmek zorunda kaldı. Ailesinin maddi durumu sanat eğitimine devam etmesine imkân vermeyince, West Point’teki Birleşik Devletler Askeri Akademisi’ne başvurdu. Askeriyede geçirdiği üç yıl boyunca, teknik resim, gravür ve harita yapımı ile ilgili bilgi edindi. West Point'te geliştirdiği beceriler sayesinde topografik ressam olarak ilk işini almasına rağmen sanatçı olmak için Avrupa’ya gitmesi gerektiğini biliyordu.

  • Portrait of Whistler with Hat, 1858
  • Whistler, ilk dönem eserlerinde, gerçekçi çizgisini ve okulda öğrendiği geleneksel sanat yöntemlerini sergiler. Karanlık ve kalın işlenmiş ilk otoportre çalışması Rembrandt etkisindedir.

Gerçekçilik

Sanatı bir meslek olarak sürdürmek isteyen Whistler, zamanının birçok genç sanatçısı gibi Paris’e taşındı. Ecole Impériale'de ve Charles Gabriel Gleyre’nin (1806-1874) atölyesinde geleneksel sanat yöntemleri üzerine çalışarak, özellikle Hollandalı ve İspanyol Barok ustalarının eserlerini inceledi. 1858'de Fransız ressam Henri Fantin-Latour ile arkadaş olmasıyla Realist ressamlarla yakınlaştı; Gustave Courbe, Alphonse Legros ve Édouard Manet'in etkisiyle portre çalışmalarına ağırlık verdi. Kısa sürede keşfettiği yeni kompozisyonlarla imza stilini geliştirmeye başladı. 1850'lerin sonlarında Paris'teki öğrencilik günlerinin bittiğine karar vererek, daha küçük bir havuzda büyük bir balık olma umuduyla Londra’ya yerleşti.

  • At the Piano, 1859
  • Whistler'ın yeğeni ve üvey kız kardeşini Londra'daki müzik odalarında tasvir ettiği bu çalışma, sanatçının ilk önemli çalışmalarından biri olarak kabul edilir.
  • Wapping, 1861
  • Resme ismini veren Wapping, Londra'da Thames kenarında bir liman semtinin adıdır. Whistler resmin tamamlanma yılını 1861 olarak not etmiş olsa da ön çalışmalarının dört yıl sürdüğü biliniyor.

Tonalizm

Fransa-Prusya Savaşı sırasında Paris’ten kaçarak Londra’ya yerleşen İzlenimci ressamlar şehir manzaralarına odaklandılar. Whistler onların etkisiyle, “Noktürnler” olarak adlandırdığı gece resimlerine odaklandı. Renk üzerine yoğunlaşarak anlamdan uzaklaştığı bu resimler, Avrupa’da yeni gelişmeye başlayan “sanat için sanat” inancının bir yansımasıydı. Çalışmalarındaki soyut görünümünü geliştirmek için ton kontrastını azaltarak paletini de sınırlamaya başladı. Tonal uyumun önemini vurguladığı bu resimlerinin, sözsüz bir şarkının ahenkli notaları gibi duyuları harekete geçirebileceğine inanıyordu. Bu noktanın anlaşılmasını sağlamak için resimlerine "Senfoni", "Uyum", "Armoni" ya da "Noktürn" gibi müzikten ilham aldığı isimler vermeye başladı.

  • Blue and Gold - Old Battersea Bridge, 1872
  • Whistler’ın başlangıçta "Ay Işığı" olarak adlandırdığı ama daha sonra müziğin soyut dilini kullanarak isimlerini değiştirdiği gece sahneleri, dönemin eleştirmenleri tarafından hoş karşılanmamış, "bitmemiş" çalışmalar olarak değerlendirilmiştir. Bu resimler aynı zamanda basitleştirilmiş formları ve etkileyici çizgileriyle Japon estetik ilkelerini de yansıtıyordu.
  • Black and Gold: The Falling Rocket, 1874
  • Whistler’ın tablolarına verdiği isimler ve akademik resim kurallarına karşı takındığı tavır, İngiltere'nin önde gelen sanat eleştirmeni olan John Ruskin’in düşmanlığını kazanmasına neden oldu. Whistler, 1874 yılında gerçekleşen ilk kişisel sergisinin ardından Ruskin’in küçümseyerek, "Halkın yüzüne bir kavanoz boya attı" demesi üzerine hakaret davası açtı ve kazandı. Ancak davanın yasal maliyetleri Whistler’ın iflas etmesine neden oldu.

Japon sanatı

19. yüzyılda Japonya’nın Avrupa ile olan ticari ilişkilerin artmasıyla, Uzak Doğu kültürüne olan ilgi artar. Batıdaki geleneksel resim konularından uzaklaşarak yenilik arayışına giren İzlenimciler, Japon sanatı ve kültürünün estetik unsurlarını popülerleştirerek Japonizm akımının yayılmasına yardımcı olurlar. Whistler, bu akımla ilk temas kuran ressamlardan biri olarak, Japon resim sanatının felsefesini kendi sanatı ile birleştirerek, resimlerinde kullanmaya başlar. Sanki ışığı geçirecek gibi saydam duran figürlerinin konturlarında, Japon sanatının iki boyutluluğunun etkileri görülmektedir.

Signature of James Abbott McNeill Whistler.
Signature of James Abbott McNeill Whistler.

Kelebek imzası

Kendini her zaman kalabalıktan ayırmaya hevesli olan Whistler, eserlerini geleneksel bir imza kullanmak yerine benzersiz bir kelebek monogramı icat etmiştir. Ünlü kelebek imzası ilk olarak 1860'larda Japon baskılarını olan ilgisiyle ortaya çıkar. Vücudu “J” ve kanatları “W” harfinin stilize edilmesiyle oluşturduğu şekil, zamanla soyut bir kelebeğe dönüşerek, kompozisyonun bir öğesi olarak resimlerine yerleşir.

  • Symphony in White, No. 1: The White, 1862
  • Whistler'ın "sanat için sanat" estetik inancıyla tutarlı ve biçimsel ilişkileri keşfetmek için sınırlı renk paletini kullandığı birçok çalışmasından ilki olan Beyaz Senfoni, hem Londra'daki Kraliyet Akademisi hem de Paris Salon’u tarafından reddedildi. Resim 1863'te birçok avangard sanatçının çalışmalarıyla beraber Reddedilenler Salonu’nunda sergilendi. O zamanlar muhafazakâr izleyiciler tarafından alay edilmesine rağmen, günümüzde modern sanatın önemli bir örneği olarak kabul edilmektedir.

Whistler okulu

Ruskin ile olan davanın ardından iflas eden Whistler, Londra’daki Güzel Sanatlar Derneği'nden bir dizi gravür oluşturmak üzere aldığı komisyonla Venedik’e gitti. Bu olağanüstü verimli dönemde yalnızca mali durumunu canlandırmakla kalmayıp hem Venedik'in havasını hem de mimari ayrıntılarını gösteren birçok eser üretti. Londra’ya döndüğünde minimalist deniz manzaraları ve portrelerini resimlemeye devam etti. Son yıllarında, fotoğrafçılık ve litografi üzerine deneyler yaptı. 1890’da eleştirmenlere ve rakiplerine karşı verdiği bazı cevapları derlediği The Gentle Art of Making Enemies isimli kitabını yayımladı. 1888’de Paris’te kurduğu sanat okulu Académie Carmen’i sağlık durumunun kötüleşmesi nedeniyle 1901'de kapatmak zorunda kaldı. 17 Temmuz 1903'te Londra'da hayatını kaybetti.