Herkes susar ölüler konuşur

Fotoğraflar: Enes Şakar
Fotoğraflar: Enes Şakar

Herkes konuşur. Hatta her şey demek daha doğruolur. Evet, konuşurlar ve asla susmazlar. Her birininkendine ait bir sesi vardır. Sadece insanlar değil, eşyalarbile. Özellikle eşyalar. Çünkü madde konuşur. Dünyakonuşur. Yeryüzü ve gökyüzü. Her şey gerekli gereksiz.Her şey konuşur diye herkes, her şeyi duyacak değilelbet. Ama bu benim her şeyi duymadığım anlamınagelmez. Evde otururum, duvar konuşur. Yüzümebakmayan eşim konuşur. Başımı koyduğum yastık,yastık konuşur; uyku uyutmaz bana. Hiç uyumam ben.Yarı dolu bardakta su, çatlak komşum, mahalleninçocukları, park halindeki arabalar, gökten düşen kartanesi bile konuşur durur.

Konuşmak için iki dudağa yahut dile, damağa, dişlere ihtiyacı yoktur hiçbirinin. İki dudağı yahut dili, damağı, dişleri olan şeyler de konuşur muhakkak orası ayrı. Ama ölüler hariç. Herkes konuşurken ölüler susar.

Çünkü konuşmaya ihtiyacı yoktur onların. Ölmüşlerdir işte, madde değişmiş, dönüşmüştür. Söyleyecek sözü kalmamıştır maddenin. Yirmi birinci yüzyıla, post-modern dünyaya, internete, alışverişe, artıp azalan kurlara, ne söyleyebilir ki ölüler. Büyük savaş ihtimalleri yahut ufak barışıklıklar hakkında ne anlatabilir. İşte bundandır, mezarlıkta geçiririm vaktimin tümünü. Yukarı aşağı yürür dururum suskunların arasında. Yani ölülerin. Yani suskunların. Öyle susarlar ki onlar, onların suskunluğu yutar tüm konuşulanları. Ağaç konuşur, yutar; taş konuşur, yutar, mezar konuşur, kar konuşur sonra toprak konuşur. Kuş, aç kalmış konuşur. Yaprak düşmüş, konuşur. Ağıtlar, göz yaşları, dualar yeni susmuş birinin ardından.

İşte nasılsa, hepsini yutar ölülerin suskunlukları.

Çünkü asla değişmedi bu kural; herkes, her şey konuşurken, ölüler susardı muhakak.
Çünkü asla değişmedi bu kural; herkes, her şey konuşurken, ölüler susardı muhakak.

İşte nasılsa, her bir konuşulanı duyarım ben. Eskiden böyle değildim. Herkes gibiydim. Sonra bir gün, günlerden bir gün, dünya bugün olduğu gibi değilken, internet yokken henüz, en azından bizim memlekette, savaşlar yokken, barış da yoktu tabii, niye olsun ki.

Bir gece gök yarıldı, duvarlar ilk defa o gece konuştu.

Üzerime üzerime konuştu. Hava konuştu, yer konuştu. Ben değiştim o gece dönüşüverdim ve sustum. Madde sustu. Madem herkes, her şey konuşuyor ben sustum. Başta çok içerledi eşim, dostum, akrabalarım suskunluğuma. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı. Konuştukça konuştu zaman da ve ağladı beni seven her insan. Ağıtlar, dualar yuttu her bir sesi, konuşulan ne varsa yuttu suskunluğum.

Çünkü asla değişmedi bu kural; herkes, her şey konuşurken, ölüler susardı muhakak.