Herkesin San Francisco’su kendine

Golden Gate köprüsü
Golden Gate köprüsü

'Gittiğin yerde senindir.'diyerek sizi San Francisco'nun o hafif yaşantısına davet ediyoruz.

Babam ‘Döngel burun’ derdi; 80’lerde Türk TV ekranlarındaki ilk Amerikan polisiyesi sayılabilecek San Francisco Sokakları’nın ihtiyar dedektifi Karl Malden’e. Genç refiki Michael Douglas ile her bölüm maceradan maceraya koştukları o diziden aklımda, San Francisco’nun katlanmış halı gibi şehrin içine serilmiş ve bir ucu hep denize çıkan geniş caddeleri kaldı.

Yokuşları, köprüleri, o rahvan caddelerinde gerçek arabaların arasında bir çocuğun unuttuğu oyuncağı gibi duran renkli tramvaylarıyla şehir de dizinin başrol oyuncusuydu. Kahramanlarımızın suçluların peşindeki arabası, bir yolda ilerleyerek değil de sanki zıplaya zıplaya inerdi o kıvrım kıvrım, tümsekli-düzlüklü yokuşlardan…

San Francisco
San Francisco

Paşa gönlünüzü oyalar

İstanbul’un her yerinden San Francisco’ya kolayca ulaşılabilinir. Belli noktalardan servisler de kalkıyor. Havaalanına vardığınızda Dış Hatlar Terminali’ni kime sorsanız gösterirler. San Francisco biraz bizim Eminönü gibi, keşmekeş, rıhtımlar, kalabalık, trafik ama her yeri deniz…

Funky ritimler, Pasifik rüzgârlarının dolaştığı sokaklar, herkeste bir neşe, bir hafiflik, bir vurdumduymazlık. Fakat Eminönü’nde ki gibi hayatın çetin bir mücadele vererek yaşandığı ter kokan havası yoktur burada. Her San Franciscolu eğlenmek, paşa gönlünü oyalamak için vardır sanki bu dünyada, kimse zora gelmez, sıkıntıya gelemez, bir oyundur, filmdir hayat, gerçek değildir, gerçek olmayacak kadar hafiftir burada yaşam.

Aklımda, San Francisco’nun katlanmış halı gibi şehrin içine serilmiş ve bir ucu hep denize çıkan geniş caddeleri kaldı.
Aklımda, San Francisco’nun katlanmış halı gibi şehrin içine serilmiş ve bir ucu hep denize çıkan geniş caddeleri kaldı.

O yüzden dizide olduğu gibi suçlular da kolayca, hemencecik yakalanır, yakalanan da yakalayan da aslında eğlenir, şakacıktandır burada her şey. Ama gün bitip de el ayak çekilince öyle bir keder de çıkar ki, o şıkıdım şehir burası mıydı dedirtir insana. Birden yolunuzu keser, karşınıza bütün cesametiyle dikilir. Bu tür durumlar için yanınızda mutlaka kedersavar bulundurun. Mp3 çalarınızdan dinleyeceğiniz bizim havalar iyi gelir.

Gezmek o şehrin ruhuna dokunmaktır, aromalı kahve yanında peynirli kek yiyebileceğiniz şehrin en meşhur kafesini arayan varsa bulur.

Pasifik kıyısında bir banka oturup kulaklığınızdan Osman Aga, Erkilet Güzeli falan dinleyin, göreceksiniz rahatlatacak. San Franciscolular geniş olur. Yarıdan fazlası da ‘x large’ giyiyor zaten. Ayrıca bencildirler, turistlere karşı da son derece lakayt tavırları vardır. Var mısınız yok musunuz hiç umurlarında olmaz. San Francisco esnafıysa kuralcıdır. Etikette yazan rakamdan yarım cent aşağı inmezler, boşuna pazarlık etmeye çalışmayın. Hele İspanyol aksanlı İngilizceleriyle sizi canınızdan bezdirirler.

Alcatraz Hapisanesi
Alcatraz Hapisanesi

Golden Gate, Alcatraz falan yazmıyorum buraya, onlar internette var, isteyen açar bakar, gider görür. Ayrıca gezmek o şehrin ruhuna dokunmaktır, aromalı kahve yanında peynirli kek yiyebileceğiniz şehrin en meşhur kafesini arayan varsa bulur. Ayrıca mideyi değil ruhu gezdirmek lazım. Lakin şu hayatta kendinizi oyalayabileceğiniz, etrafta avare avare gezerken kimsenin umurunda olmadığınızı doyasıya hissedebileceğiniz yegâne lokasyonlardan biridir San Francisco.

San Francisco’ya bir gün gideceğim ve böyle bir şehirle karşılaşacağıma eminim…