Hüseyin Taşkın: 'İyi fotoğraf yoktur, sadece fotoğraf vardır.'

Hüseyin Taşkın
Hüseyin Taşkın

Çektiği fotoğraflarla zamanabir canlılık kazandıran, donmuşzamanın içindeki anları yürüyüpgiden, hareketli durumlaraçeviren ünlü fotoğraf sanatçısıHüseyin Taşkın ile fotoğraflar,doğa, manzara ve bir anın içindeyolculuk etmek ile ilgili konuştuk.

Fotoğraf çekmeye başlamanızın bir hikayesi var mı ve ilk karenizi hatırlıyor musunuz yoksa farkında olmadan bu dünyanın içinde mi buldunuz kendinizi?

Amin Maalouf’un "Doğunun Limanları" isimli kitabında, kitabın kahramanı olan İsyan kendi hayatını anlatırken "benim hayatım ben doğmadan çok önce başlamıştı" diye bir ifade kullanmıştı. Tıpkı İsyan gibi, aslında hepimiz gibi ben de böyle bir hayatın içine doğdum. Kayseri’nin şehre en uzak ilçesi olan Sarız, sıkça tabir edilen "Anadolu’nun ücra yeri "tanımını hak eden bir sakinliğe ve uzaklığa sahip.

Böyle sakin bir yerde doğduysanız çok küçük hareketler bile hayatınızın ileriki zamanları için belirleyici olabiliyor. Çünkü çok az ses duyuyor veona odaklanabiliyorsunuz. Ben de bir sabah uyandığımda böyle bir ses duymuştum. Babam, ağabeyime kızıyordu; "Götür geri ver, bu kadar borca girilir mi, bu iş yapılır mı?" diye.

"Bazı fotoğraflarıma “Yakınlar” ismini koyarım. Doğamıza ve iç benliğimize yakınlar… "
"Bazı fotoğraflarıma “Yakınlar” ismini koyarım. Doğamıza ve iç benliğimize yakınlar… "

Ağabeyim Sarız’da fotoğrafçılık yapmak istemiş ve eski bir stüdyonun ekipmanlarını satın alıp eve getirmişti. Eski taslar, tuhaf ışıklar ve metal ayaklıklar… Hiçbir etkimin olmadığı o başlangıç noktası bugün bile beni tuhaf düşüncelere sürüklüyor. Bazen sanki o sabah eve başka şeyler gelseydi ben başka bir şey olacakmışım gibi hissederim. Bazen ise bu rastlantıdan dolayı, fotoğrafçı olmadığımı koşulların bir sonucu olduğumu düşünürüm. İlk karemi hatırlamıyorum ama bu fotoğraf büyük ihtimalle, Söbeçimen Köyü’nden tarlası için notere gelmiş bir amcanın, askere gidecek Kızılpınarlı bir gencin ya da yatılı okulu kazanmış yoksul bir öğrencinin vesikalık fotoğrafı olabilir.

Fotoğraflarınız bana İsmet Özel’in "Ben atlara ve uzaklara hayrandım" dizesini hatırlattı. Neler söylersiniz?

"Kendimizden başka her şey yanı başımızda."
"Kendimizden başka her şey yanı başımızda."

Bazı fotoğraflarıma "Yakınlar" ismini koyarım. Doğamıza ve iç benliğimize yakınlar… Bize daha yakınlar… Ama ne kadar zor değil mi yakınımızda olmak? Bir mesai saatinin molasında ne kadar yaklaşabiliriz kendimize? Ya da bir kırmızı ışıkta… Kendimizden başka her şey yanı başımızda. Evet biz uzaklara gittik ama o hâlâ yakınlarda kaldı. Artık o bize uzak kaldı. Özlüyoruz onu. Yağmurdan sonra gelen toprağın değil, çocukluğumuzun kokusu…

"İyi fotoğraf için kurallar yoktur, sadece iyi fotoğraf vardır."demiş Ansel Adams, sizce iyi fotoğrafın kuralları var mı?

Bu söze istinaden değil ama bu sözden bağımsız olarak "iyi fotoğraf yoktur, sadece fotoğraf vardır" diye düşündüğüm ve söylediğim çok olmuştur. İyi ve kötü tanımının zamana ve mekâna göre değişiklik gösteren kaygan bir ifade şekli olduğunu düşünürüm.

Kurallı fotoğraf ya da kurallı olan herhangi bir şey bende tutsaklığı çağrıştırıyor.

"Fotoğraflarımdaki bazı tercihlerimi rahatlıkla keşfedip açıklayabiliyorum."
"Fotoğraflarımdaki bazı tercihlerimi rahatlıkla keşfedip açıklayabiliyorum."

İyi ve kötünün, iyi ya da kötüler tarafından değil güçlüler tarafından dizayn edildiği kuşkusuna da sürekli kapılırım. Bir şeyi "iyi" yapan nedir? Jürilerin oy birliği etmesi, anketlerden yüksek sonuç alması ya da çoğunluğun rızasını kazanması mıdır? Ya da bunlarıntam tersi bir ifadeyle; Bir şeyi "iyi" yapan, az kişinin onu benimsemesi, az izlenmesi ve yaşadığı çağda görmezden gelinmesi midir? Bana kalırsa bu sorunun cevabını, sorunun kendisi nedeniyle asla tayin edemeyiz.

"Bir rengin yoğunluğu ya da kullandığım teknik bir yönelim satır arasında kalmış bir duyguyu gün yüzüne çıkarabiliyor. "
"Bir rengin yoğunluğu ya da kullandığım teknik bir yönelim satır arasında kalmış bir duyguyu gün yüzüne çıkarabiliyor. "

Eminim birçok kişide de bu böyledir. Bünyemiz bunu kabul etmiyor ve çoğu zaman kuralsızlığı yüceltiyoruz. Bireyin tamamen kuralsız olabileceğini düşünemiyorum. Bir kuralı uygulamak istemediğimizde, farkında olmadan başka bir kuralın pençesine düşebiliriz çok rahatlıkla. Kendimi en kuralsız hissettiğim anlarda bile içimde modernitenin kalıntılarını görebiliyorum.

Fotoğraf makinanızı aklınızın ve kalbinizin uzantısı olarak tanımlayabilir misiniz?

Hayatımda binlerce duygu hali yaşamışımdır. Ama bunları oturup kâğıda dökmeye çalışsam hem biraz benim yeteneksizliğimden hem de dillerin kendi yetersizliğinden çok azını doğru bir şekilde ifade edebilirim. Bu duygu çeşitliliğini kelimelerle anlatabilmem için sanırım roman yazarı olmam gerekirdi.

"Kendimi herhangi bir akıma ya da fotoğraf anlayışına ait hissetmiyorum."
"Kendimi herhangi bir akıma ya da fotoğraf anlayışına ait hissetmiyorum."
Ben kelimelere sığdıramayacağım duyguları fotoğraflarla anlatmaya çalışıyorum.

Bir rengin yoğunluğu ya da kullandığım teknik bir yönelim satır arasında kalmış bir duyguyu gün yüzüne çıkarabiliyor. Bir fotoğraf makinasını aklımın ya da duygumun bir uzantısıdır şeklinde tanımlayabilmem için yetenekli olmaktan ziyade cesur olmam gerektiğini düşünüyorum.

Kadrajlarınızda insanların büyük yer kaplamadığını görüyoruz. Dünyanın merkezinden insanı alıp yaşamın diğer yüzlerini göstermeye çalıştığınızı söyleyebilir miyiz?

Fotoğraflarımdaki bazı tercihlerimi rahatlıkla keşfedip açıklayabiliyorum. Ama bazı tercihlerimi neden yaptığıma dair nedenlere tam olarak ulaşamıyorum. Bu da onlardan biri. Ama ortaya çıkan sonuçlardan memnun olduğumu söyleyebilirim. İnsanların fotoğraflarımda gerektiği kadar yer kapladığını görüyorum. İnsan yüzlerinin fotoğraflarımı manipüle etmesinden çekiniyor olabilirim.

"Fotoğraflarımda bazen resim etkisini tercih ediyorum."
"Fotoğraflarımda bazen resim etkisini tercih ediyorum."

Çektiğim ve yansıtmak istediğim başkaca detayların önüne geçmesinden endişe duyuyor olabilirim. Sizin de ifade ettiğiniz gibi insanı yaşamın merkezinde görmüyorum. Doğadaki canlıların hiçbirinin bir diğerinden üstün olduğunu düşünmüyorum. Hayvanların ve bitkilerin her birinin bir ismi olduğunu ama bizim bilmediğimizi varsayıyorum. İnsanları geri plana itmek gibi bir derdim hiçbir zaman olmadı. Başka bir açıdan kendimi iyi hissettiğim yerlerde ve mekânlarda fotoğraf çekiyorum. Oralarda ise genelde insan yok.

Sanatın her alanında olduğu gibi fotoğraf sanatı da bazı anlayışlarca yönlendirilmekte. Kendinizi herhangi bir akıma ait hissediyor musunuz?

"Bir şeyi “iyi” yapan nedir?"
"Bir şeyi “iyi” yapan nedir?"

Kendimi herhangi bir akıma ya da fotoğraf anlayışına ait hissetmiyorum. Ama çektiklerim başka başka akımlardan izler taşıyabilir. Ya da bir akımın tamamen bütün özelliklerini taşıyor olabilir. Fotoğrafçı olarak böyle bir kaygım olmadı hiç. O yüzden buna doyurucu cevap veremem. Ama bir eleştirmenin bunu daha iyi tanımlayacağını ve analiz edeceğini düşünüyorum.

Fotoğraflarımda bazen resim etkisini tercih ediyorum. Özellikle coşku ve dinginliği bir arada yakalamaya çalışıyorum. Dağınık ama sade bir kompozisyonu tercih ediyorum. Belirsizliği seviyorum. Şiirsel ve dramatik bir üslup benimsediğimi söyleyebilirim. Fotoğraflarımı izleyen birinin içsel bir seyahat yaşamasını umut ediyorum.