İnsan yaratıldığında ordaydı: Sırt Çantası

Sırt çantası bu çantaların arasındaki belki de en trajik çantadır.
Sırt çantası bu çantaların arasındaki belki de en trajik çantadır.

Bir su damlasından, topraktan, insan. İnsan yaratıldı. Ve onun arkasında, dünyada kimseye güvenemediği zaman insan, kendini yalnız hissetmesin diye bir sırt yaratıldı. Ve bu adil bir şekilde herkese dağıtıldı. Bütün dünya gamı, dertler, yükler bununla çekildi. Kimi para kazandı kendi sırtından, kimi başkasını sırtını kiraladı. İnsanlık gelişti ve sırt estetize edilmeye başladı. Sırt estetize edilirken önce sırtın sınırları belirlendi. Bazı sırtlar; hamal sırtları, annesi ölmüş adamların sırtları, sevdiğini alamamışların sırtı… Ve gün gelir yaratılış devam etmektedir: akşama kadar bilgisayara bakmak zorunda kalanların kireçlenen sırtları…

Sırt iyidir her şeyi yüklenir. Biçim de verilir. Sırt tam kapasite çalışsın diye bir de nesneler üretilir.Hamalların yükleri güzel bir örnektir dünyayı sırtta bir nesne vasıtasıyla taşımaya. Ve çanta icat olunur. Kimisi koluna takmaktadır ve domatesleri taşımaktadır. Kimi servetini ve maddi kişiliğini taşımaktadır çantalarla. Gün gelir biri ötekine çantanın markasıyla caka satmaktadır. Oysa bütün sırtların ve çantaların en altında, o hamalın biçimi yatmaktadır. Acilen yanımızda hep bulundurmamız gereken paralı şeyler icat edilmeli ve evrimi tamamlanmış insana bir nesne monte edilmelidir: Çanta.

Sırt çantası bu çantaların arasındaki belki de en trajik çantadır. Ucuz tost yiyenlerin çantasıdır o. Bazı buruşuk faturaların çantası. Uzun yürüyüşlerde aman bile demez içindeki eşyalarla. Birisi Turgut Uyar’ın kitabını alır ve çantasına koyar. Böylelikle bazı acıları sırtta taşıyarak arkasında da bırakmış olur aslında. O kitabın içindeki aşklar, müzikler, bir sokağın kentsel dönüşüme girmeden önceki son hayali yatar. Sırt çantası her şeyin üzerini kapar bir yandan da. Gece gibi. Birçok şeyi bırakırız orada.

Bizden ne su ister ne de yemek. Ne dedikodumuzu yapar ne de dalkavukluk. İlginç bir şekilde de bize benzer biraz. Yağmurda ıslandıysak o da ıslanır bizimle. Bazı sırlarımız içindedir biz istemedikçe ağzını bile açmaz. Bütün otobüslerin kokusu ona da siner. O da bilir hayatın pahalılığını fermuarı bozulduğunda. Ne zaman terlemişsek bir yokuşta, o da ıslanır bizimle aynı zamanda.

Biz düşersek düşer o da. Kolay kolay da yırtılmaz. Biz kalkarsak, çoktan kalkıp arkamızda durmuştur o da. Bilgisayar koysak içine, bir icadı taşıyor olur serin rüzgârlarda. Bir kitabı koysak, bir adamı binlerce kelimeyi taşıyordur oysa. Yüzlerce insandan daha da kültürlüdür orada. Kelimeleri vardır. Canı en çok çiçek taşırken sıkılır. Ezmek istemez çiçekleri, çiçeğin çiçekçiden alınmadan önceki, insanın o utanan niyetini…

 Sırt çantası ile son zamanlarda sırt çantasıyla yürüyüş ve sırt çantasıyla seyahat aktiviteleri ortaya çıkmıştır.
Sırt çantası ile son zamanlarda sırt çantasıyla yürüyüş ve sırt çantasıyla seyahat aktiviteleri ortaya çıkmıştır.

Bir çocuğun erken günleri, biberonları, bezleri, mamaları. Hangi büyük adamların bezlerini taşıdın anlatsana? Hangi şairin daha bebekken kelimeye varmadığında, eziyetini çekendin? Hele yetimlerin sırtından ayrı bir cılız durursun, taşıdığın eksikliktir orada. Kokusuz, renksiz, bütün her şeyin asgarisini taşırsın. Yetimin eksiklerini örtersin ağzın kapandığında, bir sır, bir sözleşmeyle yürürsün sırtında.