Karanlığın insanın içini aydınlattığı yer: Cabo Polonia

Yeşil, mavi ve kahverenginin buluştuğu nokta; Cabo Polonia
Yeşil, mavi ve kahverenginin buluştuğu nokta; Cabo Polonia

Cabo Polonio, Uruguay’da Atlas Okyanusu kıyısındaki bir köy. 2009 yılında milli park ilan edilen Cabo Polonio’da elektrik ve su sistemi bulunmuyor. Bu nedenle yarımadayı ziyarete gelenler adeta modern hayattan izole edilmiş bu bölgede doğanın en yalın haliyle kucaklaşıyor. Kış aylarında köyde yaklaşık 100 kişi yaşarken, yaz aylarında ise bu küçük balıkçı köyü, binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Sizde bu ziyaretçilerden biri olmak istiyorsanız yaz tatili rotanızı bu yöne çevirin.

Cabo Polonio’ya uzanan gerçek anlamda bir yol olmadığı için ulaşım milli park tarafından sağlanan özel arazi araçlarıyla sağlanıyor. Gözlerin yeşile doyduğu bir patika yolculuğu sonrasında varılan okyanus kıyısı, gözleri bir anda maviye boyuyor. Sahil boyunca Cabo Polonio’ya doğru ilerlerken yalnızca farklı tonlarıyla yeşil, mavi ve kahverenginin kullanıldığı bir tablonun içinde kaybolmaya başlıyor insan.

Cabo Polonio’ya doğru ilerlerken yalnızca farklı tonlarıyla yeşil, mavi ve kahverenginin kullan.
Cabo Polonio’ya doğru ilerlerken yalnızca farklı tonlarıyla yeşil, mavi ve kahverenginin kullan.

Köye yaklaşırken ziyaretçileri karşılayan yaşlı deniz feneri ve kayalıklara vuran güçlü okyanus dalgaları gürültülü bir dinginlik duygusu oluşturuyor. Dalga seslerine kayalıklarda güneşlenen denizaslanlarının korosu da eşlik ediyor. Bu arada Ağustos ve Kasım ayları arasında balinalar, Mayıs ve Ağustos ayları arasında da penguenler Cabo Polonio’yu ziyaret ediyor.

Ayrıca Cabo Polonio’daki ekosistem nedeniyle 30 metreye ulaşan kum tepeleri görmek de mümkün. Uçsuz bucaksız plajlarında okyanus kokusu eşliğinde ve köyde yaşayan arkadaş canlısı köpeklerin mihmandarlığında saatlerce yürüyüş yapılabiliyor.

Ağustos ve Kasım ayları arasında balinalar, Mayıs ve Ağustos ayları arasında da penguenler Cabo Polonio’nun en sevilen ziyaretçileri. Tabi fokları da bu gruba dahil etmeden edemiyoruz.
Ağustos ve Kasım ayları arasında balinalar, Mayıs ve Ağustos ayları arasında da penguenler Cabo Polonio’nun en sevilen ziyaretçileri. Tabi fokları da bu gruba dahil etmeden edemiyoruz.

Cabo Polonio’da gece ise ışıklandırma sistemi olmadığından köy tümüyle karanlığa gömülüyor. Gündelik asgari ihtiyaçları gidermek için yalnızca basit rüzgâr türbinlerinden elektrik sağlanabiliyor. Bu karanlığı yaran tek aydınlıksa, 136 yıldır her gece deniz fenerinden yayılan ışık.

Gece yüzenlerin vücuduna da yapışıp ışıldayan bu canlılar, atmosferi gerçeküstücü bir film sahnesine dönüştürüyor

Bölgede ışık kirliliği olmadığından gökyüzündeki yıldızların parıltısı da büyüleyici bir etki yaratıyor. Ayrıca gecenin karanlığında sahile vuran dalgalarla birlikte tek hücreli deniz canlıları noktilukalar da ışıldamaya başlıyor. Gece yüzenlerin vücuduna da yapışıp ışıldayan bu canlılar, atmosferi gerçeküstücü bir film sahnesine dönüştürüyor.

Geceleri ise insanı düşten düşe salıyor...
Geceleri ise insanı düşten düşe salıyor...

Şahsen Cabo Polonio’yla çok farklı bir bağ kurduğumu söyleyebilirim. Ahşap, tek katlı, hippi tarzı bir hostelde kaldım. Bahçede mate çayı içerken Atlas Okyanusu’nun doğal kokusunu taşıyan rüzgârın esintisiyle uçuşarak yumuşayan elde yıkanmış çamaşırları seyrediyordum. Bu esinti yalnızca çamaşırlara değil yüreğime de değiyordu sanki. Çünkü kulaklarımda da Kelvis Ochoa’dan "Deja que mi alma llega a ti" (Bırak ruhum sana gelsin) yankılanıyordu. Aylardır kendimi hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim.

Atlas Okyanusu’nun doğal kokusunu taşıyan rüzgârın esintisiyle; ahşap, tek katlı, hippi tarzı bir hostel de ruhumu dinlendiriyorum...
Atlas Okyanusu’nun doğal kokusunu taşıyan rüzgârın esintisiyle; ahşap, tek katlı, hippi tarzı bir hostel de ruhumu dinlendiriyorum...

Açıkçası Cabo Polonio’daki bu mistik ortamın bir sanatçının zihninde nasıl karşılık bulabileceğini de merak ettim. Küçük bir araştırmayla Arjantinli "Otromambo" adlı müzik grubunun da albüm çalışmaları için özellikle Cabo Polonio’yu tercih ettiğini öğrendim. Yaklaşık bir buçuk yıl önce dağılan ancak hala büyük bir hayran kitlesi olan grubun gitaristi Ignacio Estanislao Agosti ile bağlantıya geçtim.

Cabo Polonio'da insanın kendisiyle kurduğu ilişki çok daha duru bir hâl alıyor...
Cabo Polonio'da insanın kendisiyle kurduğu ilişki çok daha duru bir hâl alıyor...

Ignacio'nun, Cabo Polonio’ya dair kurduğu cümleler herşeyi anlatmaya yetiyordu aslında:

"Cabo Polonio'da insanın kendisiyle kurduğu ilişki çok daha duru bir hâl alıyor. Bir sanatçı için bu gerçekten önemli. Her anlamda duyusal olarak yaşanan bu sessizlik, fikri bir aydınlanmayla aylaklığın yaratıcılığı harekete geçirmesi sürecini gerçekleştiriyor."