Kazakistan’ın ünlü halk müziği topluluğu İstanbul’da konser verdi

​Sazgen Sazy, Türkiye'de.
​Sazgen Sazy, Türkiye'de.

Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olan Türkiye ve Kazakistan ilişkileri 2000’li yıllardan beri günden güne sağlamlaşıyor. Ancak iki ülkenin ortak noktası sadece bu değil. Ortak kültürel mirası ve müziği Türk ve Kazak halklarını asırlardır birbirine yakın kılıyor. Geçtiğimiz ay Kazakistan-Türkiye ilişkilerinin 25. yılı kutlamaları nedeniyle Kazakistan orkestrası Sazgen Sazy Folklor ve Etnografya Topluluğu, İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarında göze ve gönle hitap eden harika bir konser verdi. Grubun Görsel Sanat Yönetmeni Bagdad Tilengenof ile Skyroad okuyucuları için konuştuk.

Sazgen Sazy, nasıl bir araya geldi?

Orkestramız Kazakistan Halk Çalgı Müzesinin inisiyatifiyle 1981’de kuruldu. İlk olarak 6 ve 7 kişiden oluşan Sazgen Sazy, yıllar içinde epey büyüme gösterdi ve şimdi 20 kişiyiz. Ağırlıklı olarak genç sanatçılar yer alıyor. Halk çalgılarımızla birçok farklı müzik türünü ortaya koyuyoruz.

Bozkır insanlarının ülkesi, Kazakistan'da dünyaca ünlü halk çalgıları topluluğusunuz, geleneksel çalgıları ve halk müziğini yaşatıyorsunuz. Bunu nasıl başardınız, bu harmanlamayı yani gelenek ve modern uyumunu nasıl yakaladınız?

Biz bu hale bir süreçle geldik elbette, hemen olmadı tabii. Kazak halk müziğini tanıtmak için bu gurup oluşmuştu ama son beş-altı sene bizim taki yüksek profesyonel insanlardan dolayı -bunların hepsi konservatuar mezunu- yüksek seviyelere geldik. Biz hem Kazak halk müziği hem de modern müzik çalabiliyoruz. Aynı zamanda her türlü müziği deniyoruz. Bizim için gelenekselden kopmadan, zamana ayak uyduran bir orkestra demek doğru olur.

Kazak müziğini dünya biliyor mu?

Önceleri kısıtlanıyorduk ama bağımsızlıktan sonra Avrupa ve diğer ülkelerle daha rahat bir şekilde iletişim kurmaya başladık. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kazak müziğini dünyaya daha rahat duyuruyoruz.

Evet, bu özelliğinizi duymuştuk. Peki, kostümlerinizin Kazak geleneğini sürdürmesinin özelde sebebi nedir?

Bizim on takım kadar farklı çeşitlerde kostümlerimiz var ve bunlar yalnızca Kazak halk kostümleri değil. Programdan programa değişen modern kostümlerimiz de var. Ve kostümlerimiz tesadüfi değil, tarihe ait kostümler. 9 ve 10. yüzyıla ait kostüm modellerimiz de var, smokinler de var. 12 ve 14. yüzyıla ait kostümler de kullanıyoruz. Kültürümüzü yansıtmak için yapıyoruz bunu. Müzik tüm dünyada evrensel bir dil ve biz dünyaya hitap eden bir orkestra olduğumuz için gittiğimiz ülke insanlarının müziklerimizde kendilerinden bir parça bulmak isteyeceğini düşünüyoruz. Bunu başarmanın tek yolu ise sadece modern müzik aletlerini kullanmak değil. Biz geleneksel çalgılarımızın da varlığını korumasını istiyoruz.

Kazakistan geleneksel müziği araştırırken kopuz ya da dombıra eşliğinde destan ya da halk hikâyeleri anlatan şairler olan “jirav”lara rastladım. Biz Türk halk geleneğinde sazla aynısını yapan bu kişilere “âşıklar” diyoruz. Bu ortak kültürü biliyor muydunuz?

Tabii ki biliyorum ve duydum. Her Türk ülkesine mahsus olan bir şey bu, ben de benzetiyorum. Zaten ritmik ve melodik olarak Kazak ve Türk müziği birbirine çok yakışıyor. Üstelik repertuarımızda Türk müziğinden 10 kadar eser var. “Üsküdar’a Giderken”, “Muhabbet Bağına Girdim Bu Gece”, “Hekimoğlu” gibi eserleri seslendiriyoruz.

Geleneksel müziğinizi devam ettirirken popüler müziği nasıl değerlendiriyorsunuz peki? Geleneği yozlaştıran bir tarafı var mı popüler müziğin sizce?

Popüler müzik tabii ki dinleyeni çok olan bir müzik, ancak diğer taraftan bizde halk müziği sevenlerde azımsanmayacak kadar çok. Orkestramızda birçok genç var, 19 yaşından 55 yaşına kadar sanatçımız mevcut. Kazakların dombıra, şerter, bas dombıra, kıl kobız, prima kobız, nar kobız, bir tür akerdion olan bayan, sazsırnay, sıbızgı, jetigen gibi geleneksel çalgılardan ve çeşitli vurmalı çalgılardan oluşan 30 kadar enstrümanı var. Hemen hemen hepsini Türkiye'deki konserimizde kullandığımız gibi bütün konserlerimizde kullanıyoruz. Hepsi ilgi görüyor. İnsanlar geleneksel müziği hala seviyor.

Ağırlıklı olarak Kazak Küy sanatını kullanıyorsunuz. Repertuarınızda 5 binden fazla eser var. Bu hiç kolay bir şey değil. Köy köy, insan insan gezerek, kayıtlar alarak mı sağladınız bu zengin arşivi?

Sazgen Sazy 35 yaşında. Yıllardır söylediğimiz parçaları asla kaybetmedik, hepsi arşivimizde kayıtlı. Kazakistan büyük bir ülke, 10 milyon nüfusu var ve bölge bölge hiçbiri diğerine benzemeyen bir yer. En azından sanat açısından, doğu-batı, kuzey-güney sanatları çok farklı birbirinden. Hepsini inceledik ve kullanıyoruz. Kazakistan dışında diasporada, Çin’de mesela 2 milyona yakın Kazak var. Özbekistan, Rusya gibi yerlerde de birçok Kazak var. Geleneksel müziği saklamaya çalışsalar da bazen eski köylerde yaşlı bir amca, bir teyze olduğunu öğrenince, hemen ona ulaşıp bildiği eseri kayıt altına alıyoruz ve orkestramıza uygulayarak performansını yapıyoruz.

Sizi hiç duymamış ve dinlememiş birine müziğinizi nasıl anlatırsınız?

İlk olarak görsellikle etkiliyoruz biz insanları. Kostümlerimizi gördüklerinde o atmosfere giriyorlar hemen. Sonrasında devreye yüksek performansımızla birlikte müziğimiz giriyor. Çok çalışıyoruz. Kazak çalgıları ve müziğine ilgi de her geçen gün artıyor. Dombıra telli bir çalgı ama Türkiye’de mesela şarkı adı olarak da ünlendi. Kazak müziğinin bu kadar duyulmasında bu şarkı çok etkili oldu. Dombırayı dünyaya Türkiye duyurdu.

Türkiye’ye çok sık geliyorsunuz. Türk halkı ve müziği hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

Türkiye’ye son yirmi yıl içerisinde belki de 30 kere geldik. Senede 3 veya 4 dört kez konser veriyoruz. Türk müziği ve halkını, Türkiye'yi seviyoruz.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.